CumartesiŞapkayla gezmek için asilzade mi olmak gerekiyor?

Şapkayla gezmek için asilzade mi olmak gerekiyor?

11.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Arada bir gösterişli bir şapka giymek zevkli bir şey olmalı. Ama bu cesareti gösterebilmek için bugün "eksantrik" bir kadın ya da kraliyet mensubu olmak gerekiyor. Tıpkı Kraliçe Beatrix ve Prenses Maxima gibi...

Şapkayla gezmek için asilzade mi olmak gerekiyor

malphan@milliyet.com.tr Oysa insanlar çok uzun bir zamandır şapka kullanıyor. Dış etkenlerden koruması için ilk hayvan derisinin başın üzerine ne zaman örtüldüğünü söylemek zor ama Teb'deki mezar resimlerinden birinde saman şapkalı bir hamala rastlandı (ki bu ilk şapkalardan biri olarak tanımlanabilir).Şapkalar ilk başta hava şartlarından, düşen taşlardan veya silahlardan korunmak için ortaya çıkmışken daha sonraları otoritenin simgesi haline geldi. Mısır, Roma ve Yunan medeniyetlerinde şapka kişilerin sosyal sınıfını ortaya koyuyordu. Sonraki yıllarda ise sadece üniforma değil, bir sanat formuna da dönüştüler. Hiç bir şapkanın kenarından gözlerinizi süzüp biriyle flört ettiniz mi? Hasır, geniş bir şapkayla yüzünüzü güneşten korudunuz mu? Yanları tüylü şapkanızla kibirli bir şekilde kahvenizi yudumladınız mı? Tabii ki hayır. Biz kadınların çoğu şapka giyme işini deli, pardon "eksantrik" kadınlara bıraktık çoktan. Şapka bugün kadının ya 1900'lerin başında doğduğuna ya da hafiften kafayı sıyırdığına işaret eden bir aksesuvar gibi görülüyor. İşin moda yanını ele alacak olursak, şapkalar şüphesiz en dikkat çekici aksesuvarlar çünkü kişi önce karşısındakinin yüzüne bakar. Çok eski zamanlardan beri başörtüsü veya eşarpla başlarını örtmeleri beklense de kadınlar 16'ncı yüzyılın sonuna kadar kalıplı şapkalara rağbet etmedi.17'nci yüzyılın sonlarında erkek modasından esinlenerek yaratılan kadın şapkaları ortaya çıkmaya başladı. 18'inci yüzyılda şapkası kişinin sosyal durumunu yansıtıyordu. Şapka ne kadar gösterişliyse, giyen kişinin statüsü o kadar yüksekti. Ve şapkasız dolaşanlara statü sahibi olmayan biri gözüyle bakılıyordu. 19'uncu yüzyılda bu şapkalar; kurdeleler, çiçekler, kuş tüyleri ve tüllerle süslendi ve büyüdü. I. Dünya Savaşı'ndan sonra farklı stilde şapkaların sayısı o kadar arttı ve malzemeler çeşitlendi ki kadınların çoğu kendi zevklerine göre şapka ısmarlamak zorunda kaldı.1950'lerde hazır giyimin icadıyla beraber şapkacılar moda dünyasındaki yerlerini kaybetmeye başladı. Ayrıca birçok kadın iş hayatına atıldı ve stil sahibi olmaya ayıracak vakitleri kalmadı. 1960'larda şapkanın yerini peruk ve boyalı, spreylenip egzotik şekillere sokulan saçlar aldı. Hem erkekler hem de kadınlar artık daha rahat bir giyim tarzını benimsedi ve şapka da çok seyrek takılan bir aksesuvar halini aldı. Sosyal statü simgesi Ancak 1980'lerde ve 90'larda kadın şapkalarına olan ilgide bir artış oldu. Bunda Prenses Diana gibi şapka takmayı seven figürlerin de etkisi oldu tabii. Avrupalı kadınların başlarında hâlâ çeşitli etkinliklerde bu gösterişli şapkaları görüyorum. Bugün hâlâ kilise ve sinagoglardaki düğünlere kadınlar şapkalarıyla katılıyor. Belki şapkalar bugün de eskisi kadar popüler olsaydı başrolü kapar, kadınların fetişi ayakkabıların ağırlığı biraz azalırdı. Arada bir gösterişli bir şapka takmak zevkli bir şey olsa gerek. Ama bu cesareti gösterebilmek için bugün dediğim gibi ya deli veya "eksantrik" bir kadın veya kraliyet mensubu olmak gerekiyor. Bakın, Hollanda Kraliçesi Beatrix ve yedi aylık hamile gelini Prenses Maxima geçtiğimiz hafta ülkemizi ziyaret ederken neredeyse hiç "şapkasız çıkmadı". Beatrix şapkasız çıkmadı Müzik yazarı değilim, Kenan Doğulu müziğiyle Justin Timberlake'i taklit ediyor mu, bilemem. Ama giyim konusunda kendisine Justin özentisi diyebilirim. Ki onunla birebir ilerlemiyor, onu geriden takip ediyor. Justin sahnede şapka taktı, Kenan da taktı; Justin o iri spor ayakkabılardan giydi, Kenan da giydi; Justin takım elbiseyle çıktı, Kenan da çıktı. Ama komik duruyor. Sahnedeki rap'çi dansları, parlak montları ve kasketi ile genç görünmeye çalışırken olduğundan da yaşlı görünüyor. Geç bu ayakları, geç... Olmadı bu rap'çi ayakları 20 yıl önce bizim dönemin kız çocuklarının hepsi Erol Evgin'e aşıktı. Rivayete göre saçlarının peruk olduğunu öğrendikten sonra bu kız çocuklarının aşkı bir anda sönüvermiş. Neyse, Erol Evgin yıllara hakikaten meydan okuyor. Adam hep aynı adam, yüzündeki çizgiler bile derinleşmiyor, sayıları artmıyor. Gel gör ki Evgin'in peruğu hafiften kırlaşmış. Eskiden koyu renk olan o saçlar bugün griye kaçan açık kahverengi. Yani peruk sahibi kadar dayanıklı çıkmadı. Erol Evgin'in peruğu kırlaştı Helenistik akım geçen yıl modada kendisini diz boyu sandaletlerle göstermişti. Bu yıl ise tek omuzlu elbiseler ve başın üzerinden geçen kalın örgülü saç modeliyle vurgulanıyor. Yurtdışında Sienna Miller, Kirsten Dunst, Mary Kate Olsen, Drew Barrymore ve Emilie de Ravin gibi ünlüler kırmızı halıda bu saç modeliyle dikkat çekti. Ülkemizde ise manken Güzide Duran bu saç modelini uygulayan ilklerden biri oldu. Elbisesinin falsoları olsa da akımları yakından izlediğini (ya da kuaförünün izlediğini) görüyoruz. Helenist Güzide