11.12.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
axcum011.jpg Omuz Omuza" dizisinin Sevilayı Dolunay Soysert, "Kalbin Zamanı" filminde Hülya Avşarın gençliğini oynuyor. Hatta öyle ki, bu filmde Hülya Avşar yok galiba diyorsunuz. Ta filmin ikinci yarısına kadar. Çünkü film yarılanıncaya kadar başrol oyuncularının sadece gençliklerini izliyorsunuz. Yönetmen Ali Özgentürk tarafından, Avşara çok daha fazla benzeyen onlarca oyuncunun arasından seçilen Soysert bir ağa torunu. Bir aşiret kızı olarak ünlenen Avşarla ilginç bir benzerlik bu! Filmin gösterime girdiği bu ilk haftada filmin "genç Hülya Avşar"ıyla konuştuk. Ben Hülya Avşarın gençliğini oynayacağımı bilmiyordum ki! Ali Özgentürkün filminde Belkıs diye bir karakteri oynama teklifini aldım. Avşarın gençliği olduğunu daha sonra öğrendim. Herkesin bana sorduğu soruyu ben de düşündüm: Ben Hülya Avşara hiç benzemiyorum ki! Burada yöntemenin özel bir yorumu vardı. Özgentürk fiziki benzerlik değil, duygu benzerliği istedi. Zaten onunla karşılaşmadım bile. Hülya Avşarın gençliğini oynama teklifi gelince ne oldu? Ayaklarınız yerden mi kesildi? Biz genç oyuncular olarak filmin başrol oyuncularını, Hülya Avşar, Halil Ergün, Oktay Kaynarca, Zeki Alasya, Birol Üneli sadece basın toplantısında ve galada gördük! Herkes "Şu nasıl, bu nasıl?" dediğinde "Aynı filmde oynadık ama birbirimizi hiç görmedik" diye yanıtlıyorum. Şaşırıyorlar. Hülya Avşarın oyunumu nasıl bulduğunu bilmiyorum bu yüzden. Aynı karakteri oynadık ama hiç konuşmadık. Herhalde birbirimiz hakkındaki fikirlerimizi basından öğreneceğiz! Nasıl yani? Evet. O lensler beni çok rahatsız etti. Ben yıllarca lens kullandım. Onlardan kurtulmuşken tekrar takmak hiç hoşuma gitmedi. Mavi göz hayranlığım her zaman vardı ama ben o gözün insanı değilmişim, yukarısı doğru bilmiş kahverengi göz vererek. Olmadı bana! Gözleriniz filmde maviydi ama! Oyuncu olarak en büyük tehlike kendini tekrarlamak. Ben bu sene iki dizide rol aldım: "Omuz Omuza" ve "Sultan Makamı". Kendimi tekrarlamaktan korkuyordum. Filmi izleyince o tehlikeye düşmediğimi gördüm. O da kariyerim anlamında beni mutlu etti tabii. Bu filmin kendinize güveninize bir faydası oldu mu? Hülya Avşar olacağım gibi bir hedefim yok. Ama seçebilme hakkı konusunda geldiği nokta çok önemli bence. Sırf bir şey yapmış olmak için değil de, seçtiğim için bir projede yer almayı isterim. Nurgül Yeşilçay için "Geleceğin Türkan Şorayı" denmişti. Siz de geleceğin Hülya Avşarı mısınız yoksa? Serra Yılmazı güzel buluyorum mesela. Bütün kadın oyuncuların aynı olduğu, hepsinin aynı fiziki yapıya sahip olduğu bir filmi seyretmek hoşuma gitmezdi. Serra Yılmaz "Ben oyuncuyum, güzel olmakla yükümlü değilim" demişti. Yıldız Kenter de konservatuvar sınavlarında kızların eteklerini kaldırtarak bacaklarına baktığını... Sizin için ne kadar önemli güzelliğiniz? "Sokakta beni gören kadınlar diyet tarifleri istemeye başladı" Sustuğum zaman güzel değilim bence. Ama konuştuğum zaman kendimi güzel buluyorum. Kendini ifade ettiği zaman güzelleşen bir kadınım. Kendinizi güzel buluyor musunuz? Oldu tabii ama benim kendimi güzel bulduğum anlar bir şey anlatırkenki hallerim. Güzel olduğunuzu söyleyen olmadı mı hiç? Evet, o çok komiktir. İlk bölümlerde kiloluydum. Tabii özel kıyafetlerle. Sonra zayıfladım. Sokakta beni gören kadınlar diyet tarifleri istemeye başladılar. Ben de bir diyet hazırladım ve isteyenlere vermeye başladım! Dizideki dört arkadaş gerçek hayatta da yakınlaştık. O yüzden dizinin hayatımda özel bir yeri var. Dizi gerçek oldu. "Omuz Omuza"da bir ara şişman bir kadını oynuyordunuz. Üzerinize yapıştı mı şişmanlık? "1940ların kadını gibi hissediyorum kendimi" Adana. Adanada çok kısa, üç yaşıma kadar kaldım. Adanalı ailemin bir geçmişi var ve onu yazmak istiyorum. Dedem bir ağaymış. Tuzla köyünde bir krallık kurmuş. O şartlarda kendini ve köyünü eğitmeyi başarmış bir adam. Yedi kızı, bir oğlu varmış. Annem de o yedi kızın en küçüğü. Bu kızların her birinin çok ilginç bir yaşamı olmuş. Seçtikleri yaşamlar, evlilikleri... Bunları yazmak istiyorum. Şu an dayım ağa. Ben bir ağa kızıyım yani. Zaten ben bu dönemin kadını olduğumu düşünmüyorum. 1940ların kadını gibi hissediyorum kendimi. Nerelisiniz? Babam müteahhitti. Ankaraya taşındık. O zamanlar ressam olmak istiyordum. Akademi sınavlarına girdim. Kazanamadım ve küstüm. Sonra İstanbula taşındık. Ben de İstanbul Üniversitesinde arkeoloji bölümünü kazanmıştım. Müjdat Gezen Sanat Merkezine de gidiyordum. Arkeolojiye de ailemi memnun etmek için devam ettim. Hayatımda kazıya gitmedim. Ailemin böyle bir talebi vardı. "Belki de aniden öğretmen olmaya karar verirsin kızım, bu bir kenarda dursun" dediler. Üniversite bitince Amerikaya gidip mastır yaptım. Orada da oyunculuk eğitimi aldım. Dönünce de dizilerde oynamaya başladım. Ressam olacağım derken oyuncu oldum. Nasıl oldu da İstanbula geldiniz, dizilerde oynamaya başladınız?