14.03.2020 - 04:03 | Son Güncellenme:
Zeynep Kalkınç
İnanın bana, ne Türkiye’de ne de dünyada başka bir örneğini gördüm. Londra ve San Francisco’da benzer özellikler taşıyan iki yer dışında da duymadım. Caz müzisyeni Eren Noyan ve eşi Güliz Noyan’ın eseri The Badau. Kadıköy yakasında üstelik bir AVM’nin içinde. Bütün çalışanlar bir bakıyorsunuz mutfakta, diğer taraftan ellerinde tepsilerle serviste. Zamanı gelince de improvize caz icraatları için sahnede.
Caz mutfağı, en doğru tanım The Badau için. Çünkü mekânın yaratıcısı Eren Noyan, cazı bir müzik türünden ziyade felsefî bir akım olarak görüyor. Caz, olaylara, durumlara ve objelere karşı geliştirilen bir algı biçimi onun için. Şöyle anlatıyor: “Mesela caz formunda omlet yapabilirsiniz; bunun için trompet şeklinde bir kalıba ihtiyacınız yoktur. Kısaca tasarımınızı ortaya koyarken büründüğünüz ruh halidir ve girdiğiniz armonik algı eşiğidir ürününüzü caz yapan. Biz, The Badau’da tam manasıyla bir gastro-jazz deneyimi çabası içindeyiz.”
Eren, dört yıl önce Yeldeğirmeni’nde brüt 90 metrekare bir alanda başlatıyor The Badau’nun hikâyesini. Büyük şeflerin tasarımlarını okuyor, taklit ediyor. Tıpkı caz çalışır gibi. Bu süreçte kendi mutfak dilini ve var etme tercihlerini keşfediyor. Daha sonra Akasya’nın içinde The Badau’nun kapıları açılıyor. Aslında bir alışveriş merkezi içinde yer açmam diye direnen Eren’i, önce eşi sonra da görüşme yaptığı kişilerin sanata bakış açıları ikna ediyor.
Yemeğin caz hali
Eşi Güliz, yemek konusunda aile geleneğinden geliyor ama evlendikleri günden bu yana evde tüm yemekleri hep Eren pişiriyor: “Bu da haliyle yemekten anlayan bir yoldaşa sürekli denemeler yapıp yorumlar almamı ve kendi içimde muhakeme edebileceğim bir ortam sağladı. Denediğim her yeni reçeteyi, tekrar tekrar ürettiğim her tabağı ve tadı da önce Güliz’e tattırırım, ilk kaşığı hep Güliz’e veririm” diyor Eren Noyan.
Noyan The Badau’da yemeğin caz hali konseptini şöyle anlatıyor: “The Badau’da yemeğin caz hali kapıdan girdiğiniz anda sizi karşılayan ailemle, ardından başına oturduğunuz masa ve çevresinin tasarımıyla başlıyor. Menümüz sade ve net. Her bir ürünün içeriği doğaçlama tatların kurgusu. Masanızla ilgilenen herkes aşağı yukarı caz müzisyenidir. Yani her biri sahneye çıkıp caz icra edebilirler. Tabii konserler bu deneyimin ikinci yarısı. Caz müzisyenlerinin pişirdiği, servis ettiği ve üzerine caz dinlediğiniz bir deneyim alanı The Badau.”
Caz, doğaçlama bir müzik olduğuna göre mekânın doğaçlama bazı tatları daha çok seviliyor. Şu anki menülerinde kaya levreği, karides tempura ve tereyağında ahtapot ile mürekkepli spagetti en çok sevilen ürünlerinden. Bonfileleri de iltifat alıyor. Ev yapımı kayısı marmelatlı ve çıtır pastırma ile servis ettikleri panna cotta da, imza değeri taşıyor Eren’e göre.
Tadımlar ve atölyeler
Tadımlar ve atölyeler düzenlemeyi planlıyor Eren Noyan, bir de kitap projesi var:
“Türkiye’de caz müzisyenlerinin özel bir iştahları var. Bu iştah üzerinden yakın gelecekte yemek ve caz üzerine biriktirdiklerimi derleyeceğim bir yemek kitabı yazmayı düşünüyorum.”
Bu arada, merak edenler için özel bir not: Mekânın isim annesi Güliz Noyan. Fransızca kökenli badau sözcüğü; benim en çok hoşuma giden çevirisiyle etrafındaki nesnelere, mekânlara ağzı bir karış açık hayranlık içinde bakan insan anlamına geliyor. Doğrusu bu mekânı görüp farklılığını yaşayınca, öyle olmamak da pek mümkün değil.
The Badau’dan notlar:
Mekân kapıdan girdiğiniz anda sizi kucaklıyor. Sade ama şık, sıcak ve samimi bir atmosfer.
Konsept: Şefin Mutfağı, mevsiminde ürünler kullanılıyor ve menü sık aralıklarla yenileniyor.
Menüdeki lezzetler ve eşleşmeler şaşırtacak kadar uyumlu.
Personel menü konusunda son derece bilgili, güzel yönlendirme yapıyorlar. Size servis yapan garsonu bir anda sahnede caz söylerken görünce şaşırıyorsunuz.
Servis a la Carte, ama yakın zamanda Eren Noyan’ın elinden çıkma özel tadım menüleri devreye girecek. 12.30’dan itibaren her gün açık. Pazartesileri hariç haftanın altı günü konser var. Pazar günleri brunch ve konser 13.00-15.00 saatleri arasında.