Cumartesi Tuzlu su gezginleri olmaya hazır mısınız?

Tuzlu su gezginleri olmaya hazır mısınız?

05.09.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Teması “tuzlu su” olan 14. İstanbul Bienali bugün başlıyor. Milliyet Sanat dergisi eylül sayısında bienalle ilgili bir dosya hazırladı. Tuzlu suyun üzerinde gezmeye ve İstanbul’un her köşesine yayılan eserleri görmeye var mısınız?

Tuzlu su gezginleri  olmaya hazır mısınız

Tuzlu su, solunum problemleriyle pek çok başka hastalığın iyileşmesine yardımcı olduğu gibi sinirleri de yatıştırıyor.” Bu söz, bugün başlayıp 1 Kasım’a dek sürecek 14. İstanbul Bienali’nin küratörü Carolyn Christov-Bakargiev’e ait.

Haberin Devamı

Tuzlu su gezginleri  olmaya hazır mısınız

Ünlü bir küratörü tuzlu suyun faydaları hakkında konuşmaya yönelten ne olabilir? Asıl mesele suyun ihtiva ettiği mineraller değil de çağrıştırdığı metaforlar olsa gerek... Ama hayır! Söz konusu küratör Bakargiev ise mineraller konuya dahil olabilir. Kendisine “küratör” demeyen, “şekillendirici” olarak anılmayı tercih eden Bakargiev, İstanbul Bienali’ne sadece sanatçıları değil, sahip oldukları bilgiyle yeni fikirler yaratabileceğine inandığı herkesi katılımcı olarak davet etti.

Bu yıl İstanbul Bienali kolayca üstesinden gelip sonra da ahkam kesilecek bir sergi olmayacak. İzleyiciden azami gayret ve katılım bekleyen, en azından üç günde gezilip görülebilecek, çok okunacak, çok konuşulacak metinler, görüntüler, işler ve düşüncelerin yer aldığı bir büyük sergi olacak.

Haberin Devamı

Tuzlu su gezginleri  olmaya hazır mısınız

Amerikalı sanatçı Arshile Gorky’nin “Untitled (Virginia landscape)” adlı eseri.

Yaklaşık 1.500 eser var

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın düzenlediği bienalin sponsoru Koç Holding. Sergilerin tamamı geçen bienalde de olduğu gibi ücretsiz. Bienalin başlığı ise İstanbul’un kimliği ve izleyicinin yaşayacağı tecrübe hakkında önemli bir ipucu veriyor: Tuzlu Su. Tam açılımıyla: “Tuzlu Su: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori”... Hakikaten bienal, bütün kente yayılacak. Hem de ne yayılmak. Bir ucu Beyoğlu’nda, diğer uçları Büyükada, Rumeli Feneri, Balat ve Şişli gibi semtlerde yer alan bir bienalden söz ediyoruz. 30’dan fazla mekan söz konusu. 80’in üzerinde katılımcının 1.500 civarında “eseri” sergilenecek. Bu katılımcıların hepsi sanatçı değil.

Bakargiev bienali bir düşünce platformu gibi kuruyor. İzleyicinin sadece sanatla değil, yaratıcılığın tüm formlarıyla, içinde icatları, keşifleri bile barındıran her tür yenilikle karşılaşmasını arzu ediyor. Dolayısıyla sanatçılarla birlikte denizbilimci, yazar, matematikçi, nörobilimci gibi katılımcıları da olacak. Mesela Nobel ödüllü bilim insanı Santiago Ramon’un 1870 tarihli nöron çizimleri ya da Annie Besant ve Charles Leadbeater gibi kainatın gizemleri üstüne kafa yormuş teosofistlerin metinleri de bienalin bir parçası olacak. 80 katılımcının 50’si bienale özel işler üretecek.

Haberin Devamı

Bakargiev bienali bir grup sanatçı, yazar ve düşünürle birlikte şekillendiriyor. Bu grubun içinde Aslı Çavuşoğlu, Cevdet Erek, Füsun Onur, Elvan Zabunyan gibi Türkiye’den isimler de var; Anna Boghiguian, William Kentridge, Chus Martinez, Michael Rakowitz gibi farklı coğrafyalardan eleştirmen, sanatçı ve küratörler de...

Tuzlu su gezginleri  olmaya hazır mısınız

İstanbul Modern’in cephesine yerleştirilen Liam Gillick’in eserinin illüstrasyon aşamasındaki görünümü.

Hayali mekanları var

Klasik sergi mekanlarının çok ötesine geçen, hatta bazen tuhaf derecesine varan bir çeşitlilik gösteriyor İstanbul Bienali. Mesela “ziyarete açık olmayan hayali mekanlar” diye bir şey var. Bunlar, onarımdaki Garibaldi Binası, kamuya kapalı eski Fransız Yetimhanesi gibi gezilemeyecek yerler. Ya da mesela Rumeli Feneri, sadece tekneyle yanından geçerek görebileceğiniz bir işi ağırlıyor. Riva kumsalında da ziyaret edemeyeceğimiz ama orada olduğunu bileceğimiz bir sanat eseri yer alacak. Büyükada’ya gittiğinizde iskelede demirli bir deniz otobüsü göreceksiniz ki o da bienalin mekanlarından biri olacak. Büyükada’da hem Troçki Köşkü’ne tırmanmak hem William Kentridge videosunu görmek için Splendid Palas’a gireceğiz.

Haberin Devamı

Bütün mekanları görmek ve hiçbir şeyi kaçırmamak için bienal izleyicisi muhakkak bir broşür edinmeli veya internetteki bienal haritalarını incelemeli. Ama genel olarak bu mekanları üç ana hatta toplayarak gözden geçirebiliriz. Birincisi bienalin bir nevi “ana mekanlarının” yer aldığı Galata-Tophane-Beyoğlu hattı. En büyük dört mekan, yani İstanbul Modern, ARTER, İtalyan Lisesi ve Rum Okulu bu hatta... Sadece bu mekanlarda birden fazla sanatçıyı, bir büyük sergi ortamında bir arada göreceğiz. Diğer mekanlar sadece birer sanatçının işlerine ayrılmış olacak.

Büyükada’nın köşkleri

İstanbul Modern bir adım öne çıkıyor. Süreli sergiler salonunda birçok iş göreceğiz. Farklı coğrafyalardan tarihi meselelerin ve fikirlerin kendini göstereceği bölümlerden KANAL da burada olacak.

Haberin Devamı

Kabataş-Kadıköy-Büyükada hattında görülmesi gerekenler içinde Yeldeğirmeni’ndeki bir sanatçı atölyesi de var, Büyükada’nın otelleri ve köşkleri de... “Diğerleri” başlığı ise bir güzergahı değil, tek başına kaldığı için karambole gelip kaçırılması pek mümkün olan mekanları ifade ediyor. Bu mekanlar arasında ünlü Arap sanatçı Wael Shawky’nin olağanüstü Haçlı kukla ve videolarıyla dolduracağı Balat’taki Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nı en başta saymak isterim. Şişli’deki Hrant Dink Vakfı binası da bu anılması gereken yerlerden.

Bakargiev tam katılımcı listesini açıklamıyor. Türkiye’den ise çok genç isimlerin de olduğu 20 kişilik bir liste var. Sarkis de bienal sanatçıları arasında.

Belki de en büyük sürpriz, İstanbul Modern’de sanatçı olarak bir işini göreceğimizi öğrendiğimiz ve Masumiyet Müzesi’ni bienal mekanları arasına katan Orhan Pamuk olacak. Arshile Gorky adıyla bilinen Amerikalı Ermeni sanatçının bir işi Masumiyet Müzesi’nde sergilenecek.

NEREDE, NE VAR?

Rumeli Feneri

Kavramsal sanat olgusunun mihenk taşlarından birisi olarak kabul edilen Lawrence Wiener’ın bienaldeki işini izleyebileceğiniz üç ayrı mekandan biri.

Riva kumsalı

Klasik sergi mekanlarının çok ötesine geçen, hatta bazen tuhaf derecesine varan çeşitlilik gösteriyor İstanbul Bieanali. Riva kumsalı da bunlardan biri. Burada ziyeret edemeyeceğiniz ama orada olduğunu bileceğiniz bir sanat eseri yer alacak.

Boğaz’da bir tekne

Füsun Onur’un eseri Boğaz’da eviyle ikinci köprü arasında gidip gelecek beyaza boyanmış bir balıkçı teknesi. Tekneden şiir sesi yükselecek.

Şişli

Yeni Hrant Dink vakfı ve Agos Merkezi ile eski Hrant Dink vakfı ve Agos Parrhesia Merkezi bu bölgedeki bienal mekanları

Galata-Tophane- Beyoğlu

- Bienalin bir nevi “ana mekanlarının” da yer aldığı Galata-Tophane-Beyoğlu kesinlikle en önemli hat. Çünkü en büyük dört mekan, yani İstanbul Modern, ARTER, İtalyan Lisesi ve Rum Okulu bu hatta.

- İstanbul Modern bir adım öne çıkıyor. Müzenin sürekli sergiler salonunda çok sayıda iş göreceğiz.

- İstanbul Modern’de sanatçı olarak bir işini göreceğimizi öğrendiğimiz Orhan Pamuk’un Çukurcuma’daki Masumiyet Müzesi de bienal mekanları arasında.

Balat

Ünlü Arap sanatçı Wael Shawky’nin olağanüstü Haçlı kukla ve videolarıyla dolduracağı Balat’taki Küçük Mustafa Paşa Hamamı bienal mekanlarından biri.

Yeldeğirmeni

Tunca Subaşı ve Çağrı Saray Atölyesi bienalin Kadıköy’deki mekanları.

Büyükada

Büyükada’daki Splendid Otel’in beş odası ve avlusu William Kentridge’in karmaşık bir işi “Undoing Trotsky in Bosphorus” için tahsis ediliyor. Çok kanallı video işleri ve enstalasyonlardan oluşan bu büyük çalışma, Troçki’nin Büyükada’da geçirdiği dönem üzerinden, Türkiye tarihi ile çakışan bir nitelik taşıyor.

Tuzlu su gezginleri  olmaya hazır mısınız

Taner Ceylan bienal için İtalyan ressam Giuseppe Pellizza da Volpedo’nun 1901 yılında tamamladığı başyapıtı “Il Quarto Stato”yu bire bir resmetti.


KÜRATÖR Carolyn ChrIstov-BakargIev: “Her şey politiktir”

- İstanbul Bienali’ni yapmam istendiğinde haritaya baktım ve Boğaz bir çizgi gibiydi. Ve bu çizginin Asya’yla Avrupa’yı birbirinden ayıran bir sınır olması gerekiyordu. Ancak söz konusu İstanbul olduğunda bir sınır, bir çizgiyle aynı şey değil. Derinliği, zamanı ve materyal oluşu var. Bildiğimiz gibi zaman ve mekan birbirinden ayrılamaz şeyler. Zamanın geçitleri mekanın geçitlerini yaratıyor. Ve o yerlere, ister Karadeniz deyin, ister Avrupa, ister Asya, bunlar zamanı yaratıyor çünkü bir yerden Rumeli Feneri’ne gitmek zaman alıyor. Ve ben bu aradaki tuzlu suya odaklanmak istedim.

“Biri beni İstanbul’da yürüyüşe çıkarmalı”

- Cevdet Erek’in bienalde Tophane’de Boğazkesen Caddesi’nde eski bir garajda yapacağı eseri çok önemli. Tophane semtini kullanmayı önemli bir mücadele alanı olarak görüyorum, çünkü o mahallede iki farklı topluluğun bir araya gelmesi durumu var. Semtin tavrını da anlıyorum. Muhtemelen kentsel dönüşümden, her yerin dükkan olmasından, yükselecek binalardan korkuyorlar. Belki bu yüzden sanattan ve sanat eserlerinden çekindiler.

- Bazı mekanların hayali olmasının sebebi bazı şeylere erişim olmadığını hatırlatmak. Dijital çağın söylediği bir yalan bu. Her şeye ulaşabileceğimiz doğru değil. Ziyaretçilerin de bunu hissetmelerini istiyorum.

- Yediğimiz meyveden nasıl oturduğumuza kadar her şey politiktir.

- İstanbul’da öğrenmem gereken çok şey var. Birinin beni bir yürüyüşe çıkarmasını isterdim.

Bienalin “beşi bir yerde”si

Bu yıl kalabalık geçeceği belli olan bienalde kesinlikle kaçırmamanız gereken beş eser...

Kişisel bir enstalasyon

Beyoğlu’nda izleyeceğimiz, 1948 doğumlu İsrailli Bracha Ettinger klinik psikolog, yazar, ressam ve Lacan, Levinas, Deleuze ile Guattari’den feyz alan bir düşünür. 14. İstanbul Bienali, Ettinger’i Beyoğlu’nda, ARTER’de ağırlıyor. Ettinger bienale 18 adet resim, tuttuğu defterler, çizimler ve diğer kişisel nesnelerden oluşan bir enstalasyon ile katılıyor.

Sanatın mihenk taşı

Lawrence Weiner 1960’lardan bu yana kavramsal sanat olgusunun mihenk taşlarından birisi olarak kabul ediliyor. 1942’de New York’ta doğan Weiner’ın bienaldeki işini üç ayrı mekanda izleyebileceğiz: “Gerçek” bienal mekanları olan Rumeli Feneri ve İstanbul Modern ile bienalin “hayali” mekanlarından olan Casa Garibaldi.

Şiddet dolu bir iklimin izleri

Güney Afrika gibi şiddet dolu bir siyasi iklimin şekillendirdiği bir ülkede doğup büyüyen William Kentridge, bienalde karmaşık bir işle karşımıza çıkıyor: “Undoing Trotsky in Bosphorus”. Büyükada’daki Splendid Otel’in beş odası ve avlusu, bu çok parçalı işe tahsis ediliyor. Bu büyük çalışma çok kanallı video işleri ve enstalasyonlardan oluşuyor.

29 heykel sergilenecek

Büyük boyutlu heykelleriyle tanıdığımız Adrian Villar
Rojas 1980 doğumlu,
Arjantinli bir sanatçı. Bienal Rojas’ı bir mekanda ve
çok sayıda işiyle ağırlıyor. Sanatçının 29 heykeli bienalin Büyükada ayağında, Troçki’nin 1929-1933 yılları arasında yaşadığı Yanaros Köşkü’nün kıyısında, denizin içinde sergilenecek.

Kayıp medeniyetin izinde

Deniz Gül 1982 doğumlu.
Onu Çukurcuma’daki metruk bir binada ziyaret ediyoruz. Gül bu binanın tavanına, üzerinde yaşadığımız toprakların kayıp medeniyetlerinin izlerini olduğu kadar son derece kişisel bir tarihi de aktaracağı, ahşap
bir bezeme işleyecek.
(Cem Erciyes, Ali Kayaalp ve Fisun Yalçınkaya'nın yazılarından derlenmiştir.)