Cumartesi Üç kuşak bu dergiyle büyüdü

Üç kuşak bu dergiyle büyüdü

05.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

1987 yılının şubat ayında yayın hayatına başlayan Blue Jean 20 yaşında. Zamanında sadece yabancı popa yer veren dergide bugün yerli müzik de geniş yer tutuyor

Üç kuşak bu dergiyle büyüdü

Şu sıralar 30'larında olanların ellerine aldıkları ilk müzik dergisi şüphesiz Blue Jean'dir. Benim de öyleydi. Kaç yaşında, nasıl bıraktım hatırlayamıyorum ama Blue Jean imzalı posterleri yapıştırdığım duvarımda tek milim boşluk kalmadığını çok net hatırlıyorum. Aradan 20 yıl geçti, Blue Jean hâlâ ayakta. Üç kuşak yetiştiren dergiyle yollarınız kesiştiyse eğer, eski günlerin ya da bugünün hatrına 7 Mart gecesi Balans Music&Performance Hall'daki Blue Jean 20. Yıl Konseri'ne katılabilirsiniz. Derginin yayın yönetmeni Kutlu Özmakinacı ile yayın direktörü Tolga Akyıldız "Blue Jean bir adım önde olmayı beceriyor" diyor. Kutlu Özmakinacı: İlk çıkaran kadro doğru bir şey yapmış. Arkasından gelenler de hep işi iyi bilen insanlar olmuş. Temel değişiklikleri de doğru zamanlarda ve belli bir mantık çerçevesinde yapmışlar. Bu da zaman içinde bir markalaşmayı getirmiş. Türkiye'de her yıl birçok dergi çıkıyor, çok geçmeden yayın hayatı son buluyor. Blue Jean'in 20 yıldır ayakta kalmasının sırrı ne? Tolga Akyıldız: Bir yarışmadan çıkmıştı. O dönemde gençlikle ilgili kavramlardan biriydi. Blue Jean'in rakipleri Walkman vardı, Popcorn vardı... Bunların hepsi o dönemi sembolize eden kavramlar. Adı nereden geliyor? Tolga A.: 20 yıl önce ne internet vardı ne MTV. Başka bir bilgi kaynağı yoktu. Poster, etiket, rozet çok değerliydi. Ama sonraki dönemlerde gidişatla beraber derginin tirajında kademeli olarak bir iniş oldu. Ayda 30 bin civarında satıyorsunuz ancak eskiden Blue Jean'in 150 bin sattığı olurmuş. "Ricky Martin tirajı yükseltirdi" Tolga A.: Promosyonu her zaman müzikle bağlı yaşam biçimleriyle ilişkilendirerek yapmaya çalıştık. Ucuzculuğa kaçmadık. Okur da yemedi zaten. Sert tepki aldığımız bile olmuştur: "Yakışıyor mu size? Hey Girl gibi oldunuz." "Hey Girl'ü de biz yapıyoruz" diyemiyoruz. Okuyucular promosyonlarınız hakkında ne düşünüyor? Kutlu Ö.: Erkek. Bir dönem Ricky Martin sattırıyordu, bugün ise Leonardo DiCaprio, Justin Timberlake, Robbie Williams'ın etkisi var. Rock tayfasından da Evanescence, HIM sattırır. "Dergiyi sattıran kapaktır" derler. Sizde en çok nasıl kapak dergiyi sattırıyor? "Manga çok sattırdı" Tolga A.: Manga kapağı. Tüm rock grupları içinde Manga'nın bir farkı var. Tip olarak Blue Jean'e yakındılar. Biz daha çıkmadan Manga'yı pompalamaya başladık. En çok hangi kapak sattı? Tolga A.: Teoman. Ocak 2005 sayısıydı. Ama bu bizim yaptığımız ilk yerli prodüksiyon değil. Teoman'dan gelmişti fotoğraflar. Hatta o da anlatır bunu hep; "Blue Jean'e kapak olduysam müzik piyasasında bir şeyler değişmeye başlıyor" diye. Sonra Mor ve Ötesi, Ceza ve Atena'nın yer aldığı bir kapak yapmıştık. Bir duruşu vardı. Sırf o kapak yüzünden dergi satmıştı. İlk yerli kapağınız hangisiydi? "Star bulmakta zorluk çekiyoruz" Kutlu Ö.: Bizim okurumuz eskiden yabancı pop ve rock dinliyordu. Son beş-altı yıldır yerli grupları, hip-hopçuları ve Türk popunu da dinliyorlar.Tolga A.: İlgi çok fazla yere dağıldığı için üzerine oynayacağımız kahramanların sayısı azaldı. Star bulmakta zorluk çekiyoruz. Türk gençleri eskiden ne seviyordu, şimdi neler seviyor? Tolga A.: Bir gün olabilir. Hande Yener bence son yaptığı albümle bazı şeyleri hak etti ama okurun algısı henüz o noktaya gelmedi. Biz Hepsi'yi koyduğumuzda bile tepki görüyoruz. Hande Yener gibi yerli popçulara yer vermiyorsunuz. "İlk sayı öğlene kadar tükenmişti" 1986 kasımıydı... Liseden sonra rahat gelen üniversite yılları... Bir gün bir arkadaşım geldi, Hürriyet'in dergi grubunda bir gençlik dergisi çıkarılacağını ve stajyerler arandığını söyledi. Eğlenceli olur diye birkaç arkadaş gittik, hepimiz işe alındık. Bir tek yazıişleri müdürümüz Hande Özcan (şimdi Posta gazetesinin yazıişleri müdürü) işi biliyordu. Geri kalan herkes sudan çıkmış balık misali... Hande bıkmadan hepimizle tek tek uğraştı, haber yazmayı, prodüksiyon yapmayı hatta telefonda konuşmayı öğretti. Üç aylık bir çalışmadan sonra (ki buna bizim eğitim de dahil ve itiraf etmek gerekirse ilk hafta içinde bu işin zevkini hepimiz almıştık) 1 Şubat 1987'de Blue Jean piyasaya çıktı. Bir pazar günüydü... Öğlene doğru evden çıkıp dergiyi aramaya başladım ama hiçbir yerde bulamadım. Pazartesi sabahı Hande'yle Kadıköy İskelesi'nde buluştuk, o da dergiyi bulamamış, tüm gazete bayilerini dolaştık, yok! Büyük bir hayal kırıklığıyla (derginin dağıtılmadığından emin olarak) gazeteye geldik. Bizim aksimize Mehmet Yılmaz (o zamanki yayın yönetmeni) çok mutlu! Biz nasıl olur diyoruz, o "Süper oldu" diyor... Meğer Blue Jean pazar sabahı bayilere gitmiş ve öğlene kadar bitmiş... Akşamüstü ikinci baskıya başlanmış! (O zamanlar iletişimin bu kadar kolay olmadığını da eklemeliyim). Muhteşem bir gündü!