Cumartesi Yar bana bir eğlence medet

Yar bana bir eğlence medet

18.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?"yü çok beğendim, izlerken de çok eğlendim ama bu yazının mevzuu o değil. Mevzu eğlence. Elde kelepçe yemek yiyerek ya da her gece yılbaşını kutlayarak ya da buzdan bir otelde titreyerek... Eğlenmek ya da bir türlü eğlenememek!

Yar bana bir eğlence medet

Neredesiniz?Kodes'te.Hayır, hapishane değil burası; lokanta!Konya'nın Ereğli ilçesinde bir lokanta kelepçeli hayatı merak eden müşterileri için özel bir bölüm oluşturmuş. Adı Kodes. Günde yaklaşık 20 kişi, özellikle de gençler giriyormuş Kodes'e. Lokantanın sahibi Kodes'in amacını "özgürlüğün değerini göstermek" olarak açıklasa da, gençlerin buraya girmesinin nedeni eğlenmektir herhalde.Biri tam ağzına götürürken çatalının ucundan lokmayı masaya düşürüyordur, diğerleri gülüyordur. Bir değeri ekmeği bölemiyordur, yine gülüyorlardır. Kelepçeli ellerden kelepçeli ellere tuzu uzatmak bile, yemek yerken yaşanan her zorluk yani, gülmek için bahane. İçeri giriyorsunuz, sizi pencerelerinde demir parmaklıklar olan bir odaya alıyorlar. Elinize kelepçe vuruyorlar. Yemek getiriyorlar. Kebap, tatlı, çay... Ellerinizde kelepçelerle yiyorsunuz, içiyorsunuz. En azından deniyorsunuz. Moskova'da da -kapanmadıysa- böyle bir kulüp var. Konsept yine hapishane. Kalın duvarlar, tepede demir parmaklıklı küçük pencereler; kalın, kırılmaz -umarız kırılmaz!- cam zeminin altında dolanan kocaman fareler...St. Petersburg'da her gece yılbaşını kutlayan bir kulüp var. Hangi ayda, ayın kaçında giderseniz gidin, saat 12'ye yaklaşırken, yeni yıl için geri sayım yapılıyor. 3-2-1-0-heyooo! Öpüşün, yeni yıla girdiniz.Amsterdam'da yataklı bir kulüp var. Hollanda'da esrar serbest ya, mayışan bünyeler yataklara buyur ediliyor burada. Uzanıp boylu boyunca elektronik müzik dinliyorsunuz. Renk pembeden mora, maviye değişip duruyor. Siz takılıyorsunuz. Uyuyor, uyanıyor, yemek yiyor, uyuyor, uyanıyor, tatlı yiyorsunuz. Masaj da yaptırabilirsiniz.Bangkok'ta da bunun benzeri yataklı bir yer var.İsveç'te, Kiruna'da buzdan bir otel var, The Ice Hotel. Kat kat giyinip votka içerek ısınmaya çalışıyorsunuz -30 derecede. Buzdan yatağın üzerinde uyku tulumuna girip uyuyorsunuz. Ya da uyuyamıyorsunuz. Milano'da da böyle "buz" gibi bir bar var.Kapıda herkesin çırılçıplak soyunup öyle girebildiği yerler var. Konservatuvarlı garsonların servis yaparken arya söylemeye başladığı yerler var. Hostes kıyafetli garsonların hizmet ettiği uçak konseptli restoranlar var. Aşk Gemisi tadında, gemi konseptli restoranlar var... Herhalde uzay gemisi konseptli kulüpler de vardır; yerçekimsiz ortamda nasıl yemek yenemez, içki içilemez, dans edilir temalı. Amaç da yerçekiminin kıymetini anlamak, anlatmak vesaire olmalı! Farelerle dans, yatakta yemek Asıl amaç eğlenmek olsa gerek.İyi yemek, iyi müzik, iyi servis, güzel dekor, hoş sohbet, amma yedik, deli gibi dans ettik, çok eğlendik... Nereye kadar? Kaç kere böyle "çok eğlenir" insan?Bir süre sonra eğlence artık eğlenceli olmuyor. Bilirsiniz işte, gazozu kaçıyor. Yine mi aynı cins bir yer, yine mi aynı şeyler... Yetmiyor!Dışarı çıkmanın, restorana, bara ya da kulübe ya da komşuya akşam oturmasına ya da kahveye okey oynamaya gitmenin işe gitmekten farkı kalmıyor. Eğlenmek yapılması gereken işler listesinde bir madde haline geliyor: Aman bir an önce yapalım da üstünü çizelim, sıradaki maddeye geçelim bari. Ve sonra yine iş güç, sonra yine artık hiç eğlendirmese bile eğlence... Görevimiz: Eğlence... Çocuklar nasıl eğlenir peki? Çocuklar eğlenmek için bir şey yapmazlar ki! Hadi oyun oynayalım da eğlenelim demezler; hadi gizli gizli misafirlerin konuşmasını dinleyelim de eğlenelim de demezler. Çocukken hayat eğlencenin ta kendisidir. Eğlence için ayrılmış bir zaman dilimi yoktur. Cuma akşamları ya da cumartesi akşamları, fırsat bu fırsat, hadi eğlenelim diye koşuşturmazlar. Eğlenmek için önceden tarih ve saat belirleyip rezervasyon yaptırmazlar.Çocuklar hiç sıkılmaz mı? Tabii ki sıkılırlar.Ama onlar bazen oyun oynarken sıkılır, bırakırlar; ve bazen de annelerinin elinden tutmuş fatura yatırmaya giderken acayip eğlenirler.Büyükler gibi ne zaman sıkılacaklarını, ne zaman eğleneceklerini ezbere bilmezler.* * *İnsan yaşlandıkça, eğlenmek için o kadar çabalıyor ki; bu çabasının karşılığını bir türlü alamıyor sanki.Dünyanın orasında ya da burasında -kültüre göre kimi hapishanede farelerle dans ediyor, kimi elinde kelepçeyle yemek yiyor, bir diğeri ot içip elektronik eşliğinde mayışıyor, bir başkası titreyerek içki içip uyuyor- fark etmiyor. İnsanlar eğlenmeye çalışıyor.Fakat işte "çalışarak" eğlenilir mi, eğlenilmiyor! Çocuklar ezbere eğlenmiyor Bir sudoku için kavga ettiğimizi bilirim; ben çözeceğim, hayır ben çözeceğim diye. Sonra oturup itinayla bir kağıda çiziyorduk o sudokuyu ki hepimiz çözebilelim. Bir, iki, üç, başla! Kim önce bitirecek diye yarışıyorduk.Çok eski bir zamandan bahsetmiyorum. Baktım, 2 Aralık'taki yazımda laf arasında sudoku çözdüğümden bahsetmişim. Demek ki benim için topu topu üç aylık bir eğlence. Yani ben sudokuya geç uyanmış bir kimseyim. O sıralarda birçok arkadaşım çoktan sudoku müptelası mertebesine ulaşmıştı. Gazeteler ve haftalık dergiler de duruma uyanmıştı. Hafta sonu ekleri sudoku kaynıyordu. Fakat işte hafta sonu sudokusu hafta sonunda bitiyordu. Hafta arası da kısıtlı miktardaki sudokuyu kim çözecek diye kavga çıkıyordu. Neyse ki artık sudoku sıkıntısı çekmiyoruz. Dergiler ve gazeteler sağ olsun, içinde bir sürü sudoku olan kitapçıklar falan veriyorlar da tüm haftayı kavgasız gürültüsüz, sudoku çözerek geçirebiliyoruz. Bizim gazete de iki ciltlik bir sudoku kitabı için kupon vermeye başladı. Ben de bu gazetenin bir çalışanı değil miyim, bana bir torpil yapıp kuponsuz verseler ya keşke. Neyse.Sudoku çılgınlığı sadece Türkiye'de değil, dünyada da aldı başını gidiyor. Geçenlerde İtalya'da Dünya Sudoku Şampiyonası yapıldı, hatta Türkiye'den de bir ekip katıldı.Bu arada İngiltere okul sonrası etüdlerinde sudoku çözmeyi zorunlu hale getiren bir müfredat değişikliği hazırlıyormuş. Pilot uygulamanın yapıldığı 16 okulda sudokulu etütlere katılan öğrencilerin not ortalaması yükselmiş çünkü.Zekayı geliştirir mi, hafızaya iyi gelir mi; ne bileyim, vardır herhalde İngilizlerin bir bildiği... Ki umarım vardır bir bildikleri. Umarım sudoku yararlıdır. Öyle olmalı!Çünkü bir kere başlayınca bırakılmıyor bu meret. Çok zevkli. En azından şimdilik çok eğlenceli. Hadi bir tane daha, bir tane daha, şunu da çözeyim vallahi son, şunu da yapıvereyim derken; kaç gece eğlenmek için dışarı çıkmam "gerekirken" evde kalıp sabahladım ben. Benden uyarması... Yeni eğlencemiz: Sudoku Yeni iş programıma göre pazar ve salı geceleri -gündüzleri değil- ve bir de çarşamba günleri -gece hariç- eğlenebiliyorum sadece. Eskiden neredeyse her günüm eğlenceliydi ya, bana çok acayip geliyor şimdi böyle kısıtlı zamanlarda eğlenmek için çırpınmak. Önceden planlar yapılıyor; şuraya gideriz, şununla buluşuruz falan... Bazen de canım hiç eğlenmek istemiyor. Ama mecburiyet bir nevi. Şimdi eğlenmezsen, bekle dur ki eğlenebileceğin vakit gelsin yeniden.Depresyondayım yetmez, mega-depresyondayım bu sefer. tubakyol@yahoo.com manik depresif köşe