Dünya AB-Türkiye ilişkilerinde ‘bekle ve gör’ dönemi...

AB-Türkiye ilişkilerinde ‘bekle ve gör’ dönemi...

30.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye ilişkileri, Varna zirvesinden bu yana tam anlamıyla bir sessizliğe büründü. Brüksel, Türkiye’deki seçim sürecinde sessiz kalmayı tercih etti ve gelişmeleri, uzaktan dikkatlice izledi. Seçimi etkileyebilecek açıklamalardan da kaçındı...

AB-Türkiye ilişkilerinde ‘bekle ve gör’ dönemi...

Seçimlerin ardından AB Dış İlişkiler konsey toplantısı ile AB Genel İşler konsey toplantısında, Türkiye ve genişleme bağlamında iki ayrı metin yayınladı. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, 24 Haziran seçimlerinde seçmenlerin katılım oranının yüksek olduğunu ve her siyasi görüşten adayın yarıştığını ifade ederek, Türk halkının demokratik süreçlerle temel hak ve özgürlüklerine bağlı bir toplum olduğunu gösterdiğini ifade etti. Genel İşler konsey toplantısında da AB genişleme stratejisi yayımlandı. Türkiye’nin AB’ye aday bir ülke olduğu hatırlatılırken, Ankara ile yeni başlıkların müzakereye açılmayacağı bildirildi. Ayrıca Gümrük Birliği’ni güncelleştirme çalışmalarının başlatılmayacağı da hatırlatıldı.

Haberin Devamı

Nasıl bakmalı?

AB’nin genişleme bildirisinin Türkiye paragrafında yer alan diğer unsurları, biraz da, AB dönem başkanlığını 1 temmuz 2018’de üstlenecek Avusturya’yı yatıştırmak ve Türkiye’nin aday statüsünü sürdürmesi için kaleme alınmış ifadeler olarak değerlendirmek gerekiyor. Türkiye’nin, OHAL’e son verip temel hak ve özgürlükler alanında gereken adımları atması halinde, siyasi gerekçelerle yazılan bazı ifadeler de doğal olarak geçersiz veya hükümsüz olacak.

Öte yandan AB, siyasi, ekonomik ve dış politika açısından çok öngörülemeyen bir dönüşüm sürecine girdi. İngiltere’nin AB’den hangi koşullarda ayrılacağı henüz kesinlik kazanmadı. Hollanda, Almanya ve Avusturya’nin ardından İtalya’da da aşırı sağ, ciddi yükseliş kaydetti. Avusturya ve İtalya’daki aşırı sağ partilerin de katıldığı popülist sağ hükümetlerin, AB politikalarını nasıl şekillendirecekleri henüz öngörülemiyor. Ancak Brüksel’de dün sona eren AB zirvesinde, İtalya’nın çiçeği burnunda Başbakanı Guiseppe Conte, sığınmacılar konusunda AB’nin ağır toplarından Almanya ve Fransa ile derin görüş ayrılığına düştü, ulusal çıkarları uğruna veto hakkını çekinmeden kullanabileceğini gösterdi.

Haberin Devamı

Aşırı sağ etki

AB’nin kurucu ülkesi İtalya’nın bu hareketi, AB içerisindeki popülist sağcı iktidarlar cephesini genişletiyor. İç politikada her geçen gün güç kaybeden Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bu kez imdadına Fransa, Arnavutluk ve Avrupa Komisyonu yetişti.

Roma’nın veto engeli de bu şekilde aşıldı. AB’de içindeki siyasi ve ekonomik bilinmezler arasında, Washington yönetiminin AB ile ekonomik savaşı hangi raddeye kadar sürdüreceği hususu da bulunuyor. Avrupa Merkez Bankası’nın mali esneklik politikalarına Aralık 2018’den itibaren son vermesinin, euro bölgesi ile kalkınmakta olan ülkelerin ekonomilerini ne yönde etkileyeceği ise henüz bilinmiyor.

23-26 Mayıs 2019’de yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri de AB kurumlarını yeniden şekillendirecek. Zira yeni parlamentodaki siyasi dağılıma göre, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği Konseyi başkanları belirlenecek. İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla birlikte 705 sandalyeye düşecek olan AP’deki siyasi dengeler de belirleyici olacak.

Haberin Devamı

Bu açılardan bakacak olursak 1 Temmuz’da başlayacak Avusturya dönem başkanlığı sırasında AB-Türkiye ilişkilerinde ciddi beklentiye girmemek gerekiyor. Avusturya’dan başkanlığı devralacak Romanya’nın dönem başkanlığı da AP seçimlerinin gölgesinde geçecek.

1 Temmuz 2019’daysa Finlandiya, dönem başkanlığı bayrağını devralana kadar AB-Türkiye ilişkileri sadece terörle mücadele, güvenlik, enerji, sığınmacı anlaşması ve savunma/güvenlik ekseninde ilerleyecek. Türkiye, o tarihe kadar kendi siyasi ve ekonomik reform yol haritasını oluşturup uygulaması halinde, Ankara-Brüksel ilişkileri Aralık 1999’daki Helsinki ruhunu yakalayabilir. Ankara da bunun bilincinde gibi...