17.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Güldener Sonumut
Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) nihayet yeni liderini seçti. Kuzey-Ren Vestfalya Eyaleti Başbakanı Armin Laschet ikinci turda 991 geçerli oyun 521’ini alarak CDU’nun yeni genel başkan seçildi. 3 aday arasında yapılan yarışta Laschet’in en büyük rakibi, eski milletvekili Friedrich Merz’di. Merz’in Angela Merkel’le 2000 yılından beri yarım kalmış bir hesabı var. O dönemde Alman meclisinde CDU/CSU Grup Başkanı olan Merz, aynı zamanda parti başkanlığına adaydı. Ancak Merkel, dönemin ağır toplarından Helmut Kohl’un desteğiyle parti başkanı seçildi. CDU delegeleri Armin Larschet’i parti başkanlığına seçerek Merkel’in mirasını devam ettirecek bir siyasetçiyi tercih ettiler. Laschet’in rakibi Merz ise partiyi yabancı düşmanlığına daha yakın, ekonomi politikaları açısından daha liberal, sair politikalarda ise olağanüstü muhafazakar bir çizgiye çekmeyi hedefliyordu.
CDU’nun 9’uncu genel başkanı seçilen Laschet, 2017 yılından bu yana 18 milyon nüfusa sahip, Almanya’nın en büyük ve kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Başbakanı olarak görev yapıyor.
Laschet, Türkiye’yi her açıdan çok iyi tanıyor. Başbakanı olduğu eyalette Türk veya Türk kökenli olmak üzere 850.000 kişi yaşıyor. 28 Şubat 2017 tarihinde Almanya’da yayın yapan Phoenix televizyon kanalına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Köln şehrini ziyaret etmesine yönelik olarak çok sert ve katı açıklamaları olmuştu. Hatta Erdoğan’ın videokonferans yöntemiyle Köln ve bölgesinde yaşayan Türklere seslenmesine izin verilmemesini memnuniyetle karşılamıştı. Aslında Laschet’in o dönemdeki sözleri, 2005 genel seçimlerinde Merkel’in başbakanlığa adayken verdiği Türkiye vaatlerini hatırlatmıyor değil. O dönemde Merkel, seçilmesi halinde Türkiye’nin AB adaylığına son verip, Türkiye-AB ilişkilerininin imtiyazlı ortaklık zemininde devam edeceğini vaad etmişti. O tarihten bu yana Merkel değişti ve AB’nin Türkiye’ye karşı yaptırım kararı almaması için veto hakkını neredeyse kullanacak düzeye geldi. Bir başka deyişle 16 yılda Merkel’in Türkiye’ye yönelik olarak görüşleri olumlu bir şekle büründü.
Zira Laschet’in de 2017 yılında Erdoğan’a karşı sarf etmiş olduğu sözlere karşın 2018 yılında Köln’de cami açılışının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir bir araya geldi. Ardından Kovid-19 salgınının Avrupa’yı esir aldığı dönemde Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinde maske sıkıntısı yaşandı. Almanya’nın en kalabalık eyaletinin Başbakanı Laschet de bölgede yaşayan halkın maske ihtiyacını kısa zamanda gidermek için çözüm ararken, Alman 1. Futbol liginde yarışan Borussia Mönchengladbach takımının başkanı Rolf Königs Türkiye’den maske ithal etmeyi teklif etti. Aynı zamanda Türkiye’de otomobil tekstili de üreten Aunde Group’un başkanı olan Königs, Laschet’e çok kısa sürede hem Türk hükümetinin bağışladığı hem de kendisinin de üretebildiği maskeleri temin edebileceğini dile getirmişti. Teklife çok sıcak bakan Laschet, bu konuda Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın engeline takılmıştı. Maas, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden ve Erdoğan’a karşı olan kişisel husumetinden dolayı maske ithalatına izin vermeyeceğini dile getirmişti. Laschet ise bezmedi ve Maas’la çok ciddi bir çatışmaya girerek, Alman Federal Dışişleri Bakanlığının Türkiye’den maske ithalatına izin vermesini sağladı.
1961 yılında Aachen kentinde doğan Laschet, Münich ve Bonn üniversitelerinde hukuk okudu. 1987 yılında diplomasını alan Laschet 1988 yılında gazetecilik eğitimi gördü. 18 yaşında CDU’ya üye olan Laschet, eğitimi ve aile geleneği çerçevesinde hukuk devleti ve basın özgürlüğüne oldukça önem veriyor. Transatlantik ilişkilere de önem veren Laschet, Almanya’nın savunma güvencesinin NATO olduğunu her fırsatta ifade ediyor. Merkel’in son 18 ayda sergilediği politikayı devam ettirmeyi hedeflediğini de vurgulayan Laschet, Türkiye-Almanya ilişkilerinin geldiği olumlu noktayı da sürdürme hedefinde. Ancak bu ivmeyi sürdürebilmesi için de temel hak ve özgürlükler konusunda Türkiye’den olumlu sinyallerin gelmesi gerekiyor. Türkiye’nin hukuk ve ekonomi alanında reform gerçekleştireceği yönündeki açıklamaları da aslında doğru yönde atılacak olan adımların sinyali. Bu sayede sadece Berlin ile Ankara arasındaki siyasi ilişkiler pekişmeyecek. Aynı zamanda iki ülke arasında sürüncemede olan savunma dosyaları, hatta Volkswagen dosyasının da yeniden canlandırılmasını da sağlanabilir. Kendi eyaletinde liberal demokratlarla kurduğu hükümete başkanlık eden Laschet, genel seçimlerin neticesine göre Yeşiller’le bir koalisyon yapabileceğinin sinyalini vermiyor değil. Merkel ile yaşanan Berlin-Ankara yakınlaşmasını Laschet ile sürdürmek mümkün. Bundan sonra gözler 26 Eylül’de yapılacak olan Alman genel seçimlerine çevrildi.