Koronavirüs mücadelesi sürerken, salgının, sağlıktan günlük yaşama, ekonomiden siyasete kadar neredeyse her alanda “kalıcı” bir etki bırakacağı tartışılıyor. Tüm bunlara, bir de “diplomasi” eklenmiş durumda.
Kısaca Kovid-19 olarak adlandırılan virüs nedeniyle halen bir çok ülke arasında sınırlar kapalı. Uçuşlar sınırlı olarak yapılabilirken, önemli toplantıların hepsi askıda ya da farklı şekillerde gerçekleştiriliyor. Dünyadaki tüm misyon şefleri bulundukları ülkelerde ağırlıklı olarak Kovid-19’un seyrini gözlemleyip başkentlerine bilgi veriyor ya da görev yaptıkları ülkelerde kalan kendi vatandaşlarının bir şekilde yurda dönüşlerini sağlamak için çabalıyor.
Büyükelçiliklerde diplomatlar, sağlık konusunda kendi ülkelerindeki eksiklikleri, bulundukları ülkelerdeki imkan ve yeteneklerle nasıl giderebileceklerine kafa patlatıyor. Bunun için kah maske, kah solunum cihazı peşinde koşuyorlar. Çok taraflı misyonların şefleriyse, ülkelerini, temsil ettikleri kurumların koronavirüs konusundaki çalışmaları hakkında bilgilendiriyor.
Tüm bunların ışığında, Kovid-19’un diplomaside “dönüşü olmayan bir süreç” başlattığını söylesek yanlış olmaz. Peki bu süreç neleri beraberinde getirecek? İşte bunlara bakalım...
DSÖ: Stratejik bir kurum1 Diplomaside, “sağlık diplomasisi” diye bir boyut ortaya çıkacak: Eskiden dost ve müttefik kavramı, zor zamanlarda petrol/kömür gibi emtia sağlayan, savaş döneminde silah satan veya satışını kolaylaştıran, mali açıdan destek olan ülkeler için kullanılırdı. Şimdi sağlık alanında işbirliği yapan, sağlık malzemesi veren ülkeler için kullanılacak...
2 Ülkeler
Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) daha fazla önemseyecek: Gelecekteki Genel Müdür daha ehil adaylardan seçilecek, DSÖ nezdindeki statejik görevlere ülkeler kendi memurlarını yerleştirme girişimlerinde bulunacak.
3 “Yumuşak güç” kavramının yanı sıra gerçekçilik politikasının bir parçası olan “hard power” yani ekonomik, askeri, demografik ve siyasi güce dayalı diplomasiye yeni bir boyut daha eklenebilir: Güç, yalnızca doğal kaynaklar veya
teknolojik üstünlük ile hesaplanmayacaktır. Aynı zamanda dönüşüm kabiliyeti, yeni koşullara uyum sağlayabilme ve dayanıklılık da, yeni kriterler olabilir.
Yepyeni merkezler4 Dünyada diplomasi bir-iki merkezle sınırlı kalmayabilir: Diplomaside “hub” dönemine girileceğini, birden çok odak merkezinin bulunacağı ve bölgesel diplomasinin ağırlık kazanacağını söyleyebiliriz.
5 Diplomasi teknolojik gelişimlere ayak uyduracak: İki ülkenin büyükelçilerinin, “zoom” veya “webex” gibi platformlar üzerinden görüşmelerde bulunması, bir ülkenin dışişleri bakanlığının diğer bir ülkeye video konferans yöntemiyle nota vermesi mümkün olabilir. Nitekim AB ve NATO gibi çok uluslu kurumlarda bakanlar düzeyindeki toplantılar, şu sıralarda video konferans yöntemiyle yapılıyor. Fiziki temasa dayalı ikili veya çoklu görüşmelerin, zorunlu olmadıkça teknolojik yollardan yapılması öngörülebilir. Böylece eskiden sürekli bir araya gelen farklı ülkelerin bakanlarının, daha az buluşmaları beklenebilir. Bu tür ikili veya çok taraflı görüşmeler, fiziken gerçekleştiğinde “daha önemli” kabul edilebilir.
6 1969’de kolera salgınıyla mücadele için oluşturulan uluslararası sağlık düzenlemeleri, 2005 yılında Ebola salgınıyla biraz güncellense de, henüz ülkeleri bağlayan bir uluslararası sağlık hukukuna dönüştürülmedi. Bu dönüşümün ivme kazanmasını bekleyebiliriz.
7 Misyonlara “sağlık müşaviri”nin de eklenmesini bekleyebiliriz. Ayrıca ülkelere girişte “sağlık vizesi”nin de eklenmesi mümkün olabilir.