DünyaEnflasyonu yazanı düşman ilan etti

Enflasyonu yazanı düşman ilan etti

24.07.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kirchner ailesi bir yandan darbecileri mahkemeye çıkarırken diğer yandan basını düşman ilan etti. Otoriterlikle suçlanan Kirchner’in politikalarını ve ülkenin durumunu Clarin gazetesinin yöneticisi Dario D’atri ile konuştuk

Enflasyonu yazanı düşman ilan etti

Arjantin’in en çok satan gazetesi Clarin, 2008’deki çiftçi ayaklanması sırasındaki yayınlarının ardından hükümetin bir numaralı hedef tahtası haline geldi. Nestor ve Cristina Kirchner yönetimleri, Clarin gazetesinin darbe planı yaptığını öne sürerek, medyayla savaşında “Clarin yalan söylüyor” sloganını kullanmaya başladı. Günde 1.1 milyon tekil ziyaretçiyle dünyanın en çok okunan İspanyolca haber sitesi olan Clarin.com’un Genel Yayın Yönetmeni Dario D’atri ile Kirchner’lerle medya arasındaki kavga başta olmak üzere ülkenin gündemindeki meseleleri konuştuk:

* Kirchner ve medya arasında savaş nasıl başladı?
2008 yılında, çiftçiler gelirlerinden yüzde 20-25 oranında vergi alınmasını öngören yasaya karşı ayaklandı. Ülkenin birçok bölgesinden çiftçiler bu vergiye karşı çok güçlü şekilde savaş vermeye başladı. Clarin grubundaki medya organları bu ayaklanmayı yazınca hükümet kendileriyle savaştığımızı düşünmeye başladı. Ve ilişkiler gittikçe karmaşıklaşmaya başladı. Medya yasasıyla yayıncıların lisansları kısıtlanarak medyanın menzili daraltıldı.

* Bu yasa medyaya karşı bir reaksiyon muydu?
Evet. Ben şahsen, hükümetle medya ve özellikle de Clarin arasındaki bu çatışmanın basın özgürlüğüne karşı bir hareket olduğuna inanıyorum. Kendilerininkinden farklı görüşleri kabul etmiyorlar. Tuhaf yöntemlerle gazetecilere baskı uyguluyorlar. Basın toplantısı yapmıyorlar, seminer veriyorlar. 40 dakika konuşup, soruları yanıtlamadan gidiyorlar. Başkanlık sarayı muhabirlerimiz çok sorun yaşıyor. Basın toplantısı sırasında muhabirlerimizi, “Senin gazeten böyle yapıyor” diye fırçalıyorlar. Son 4 yılda bu çatışma inişli çıkışlı devam etti. Gazete kağıdı üreticisi Papel Prensa’da YPF’te yaptıklarının benzerini yaptılar.

Haberin Devamı



Enflasyonu yazanı düşman ilan etti

Dario D’atri

KAĞIT?ÜRETİCİSİNE?BİLE BASKI

* Kamulaştırdılar mı yani?
Hayır ama şirketin yönetimini ele geçirmek için çok baskı uyguladılar. Gazete kağıdı üretiminin ulusal çıkarları ilgilendiren bir mesele olduğunu öne süren bir yasa hazırladılar. Böylece şirketin günlük kararlarını kontrol etmeye başladılar. Kağıt ücretinden, kaç ton kağıt satılacağına kadar her şeye karışıyorlar. Bunu normal bir ülkeden gelen birine anlatmak zor.

* Biraz daha açar mısınız?
Sonunda hükümetin görevlendirdiği bir yetkili Papel Prensa’ya gelip bağırıp çağırmaya, emirler vermeye başladı. İç Ticaret Sekreteri Guillermo Moreno, hükümetin Clarin’e karşı operasyonlarda askeridir. Papel Prensa’da ortalığı birbirine katmaya başladı.

* Hükümetin baskısının gazetecilerin günlük yaşamında ne gibi etkileri oldu. Hapse atılan var mı?
Hapse atılmadılar ama çok sayıda ve çeşitli sebeple davalar açıldı gazetecilere.

* Gerekçeleri neydi bu davaların?
Çok çeşitli, farklı gerekçeler buldular. Sebep önemli değildi, baskı yaratmak için açıldı bu davalar. Hükümet 3 yıl önce bir slogan yarattı “Clarin yalan söylüyor” diye ve bunu alameti farikası haline getirdi. Bizim yayın yönetmenimize de çok sayıda dava açıldı.

‘Enflasyonu yazana savaş’

* Bu baskının gerçek amacı hükümet aleyhine yazan gazetecileri susturmak mı?
Biz hükümet aleyhinde yazmıyoruz. Bakın, son 5 yılda enflasyon artmaya başladı. Fakat hükümetin tepkisi enflasyonla savaşmak yerine enflasyonu yazan gazetelerle savaşmak oldu. Örneğin bugünlerde bir rapor yayımladılar, Arjantin’de hiç fakir insan olmadığını söylüyorlar. Bilmiyorum kaç gündür buradasınız ama sokağa çıkınca bunun doğru olmadığını görüyorsunuz.

* Evet, benim sormak istediklerim arasında bu da vardı. Sokaklarda, parklarda, metro istasyonlarında yaşayan çok sayıda aile gördüm. Evsizlerin sayısında 2001 krizinden sonra artış oldu mu?
Bu durum 2001 krizinden sonra büyük bir sorun haline geldi. Son 8-9 yılda Arjantin ekonomisi yüzde 8-9 oranında büyüdü. Bu iyi bir rakam. Şu anda ekonomi 9 yıl öncesine göre daha iyi işliyor. Muhtemelen 9 yıl öncesine kıyasla daha az fakir insan var fakat “Fakir insan kalmadı” diyemezsiniz. Buenos Aires sokaklarında fakirliği görüyorsunuz. Fakat biz bunları yazdığımızda bize “Hükümete savaş açıyorsunuz, biz de karşı atağa geçeriz” diyorlar.

* Medyayı düşman olarak mı görüyorlar?
Politikada genellikle bir düşmana ihtiyacınız vardır. Çünkü bir düşmanınız olduğunda halkla daha iyi iletişim kurarsınız. İtalya’da Silvio Berlusconi sol partileri düşman olarak seçmişti. Fakat burada medyayı başdüşman olarak seçtiler. Tony Blair de “Sizin için mükemmel bir dünya nasıl olurdu?” sorusuna, “Gazetecilerin olmadığı bir yer” yanıtını vermişti.

* Demokrasi açısından endişeli misiniz?
Hayır. Kimse Arjantin’de özgürlüklerin olmadığını söyleyemez. Sonuç olarak biz istediğimiz gibi yayın yapıyoruz.

* Clarin hükümetin politikalarını eleştiren bir haber yayımladığında hükümetin tepkisi ne oluyor?
Son 4 yıldır bu kavganın içindeyiz, bu çok yorucu. Bu 4 yılda farklı farklı yöntemler denediler. Örneğin matbaamıza giden yolları kapattılar ve gazete hazır olmasına rağmen dağıtılamadı. 3 yıl önce gazetede haber toplantısındaydık. Binanın girişindeki görevliler direktörümüzü aradılar. Aşağıda bir grup maliye yetkilisinin olduğunu söylediler. 200 vergi müfettişi binanın her yerini saatlerce aradı. Biz de yaşananları an be an internette yayınladık.

Haberin Devamı


PARAYLA?TEHDİT?EDİYORLAR

* Bir şey bulabildiler mi?

Clarin grubu halka açık bir şirket. Dolayısıyla çok iyi denetleniyor. 1.5 yıl önce de aynı şeyi Clarin grubunun başka bir şirketi olan Fibertel’e yaptılar. Clarin grubuna casus soktular, gizli bilgileri aktarması için. Bize reklam vermeyi de kestiler. “Bizim istediğimizi yayınlarsanız para kazanırsınız, istemediğimiz şekilde yayın yaparsanız kazanamazsınız” mesajı veriyorlar.

* Cristina Kirchner’in yüzde 54 oy alması otokratik eğilimleri cesaretlendiriyor mu?
Evet, yüzde 54 oy almasının ardından daha otoriterleşti. Fakat bu bir tek bizim hükümetimize özgü bir durum değil. Dünyanın birçok ülkesinde hükümetler “Halkın yarısı beni destekliyorsa istediğim şeyi yapma hakkım var” diyor. Cristina Kirchner de 8 yıl öncesine göre daha otoriter. 10 yıl önce verdiği röportajlara bakarsanız çok demokratikti. 1990’ların ortasında milletvekili olduğunda bir özgürlük savaşçısı, yolsuzlukla mücadele eden biri olarak tanınıyordu. Fakat başkan olduğu andan itibaren 2 ay içinde çok değişti. Kirchner’ler, sanki dünya sürekli onlara saldırıyormuş gibi göstermeye çalışıyor.

* Kendilerini kurban olarak mı gösteriyorlar?
Evet. Bu yüzden düşman yaratıyorlar. ABD’ye ya da İngiltere’ye karşı savaşamazlar. Bu yüzden medyayla savaşıyorlar.
MALVINAS?POPÜLİST?ÇIKIŞ

* YPF’nin kamulaştırılması ve Falkland çıkışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bunlar destek artırmak için yapılan popülist hamleler mi?
Malvinas (Falklands Adaları’nın yerel adı) konusunda İngilizlere bağırıp çağırmak kesinlikle popülist bir hareketti. Malvinas Savaşı’nın yıldönümü yaklaşırken 2 ay boyunca hem Arjantin hem de İngiltere tarafından yapılan açıklamalara bakarsanız sadece popülist söylemler görürsünüz. Fakat 2 Nisan’daki yıldönümünden sonra bu konudan söz eden olmadı.
YPF’nin İspanyollara ait kısmının kamulaştırılması konusunda ise iki faktör etkili. Bir taraftan çok popülist bir önlem. “Doğal kaynakların yönetimi bize ait olmalı” diyorlar, fakat sorun şu ki, YPF’in millileştirilmesi kararını alanlarla 1990’larda YPF’i özelleştirenler aynı kişiler. Yani Kirchner ve Carlos Menem. Fakat diğer taraftan olayın ekonomik boyutu da var. Burada ülkenin baş kasasından bahsediyoruz. YPF 13 milyar dolardan fazla gelir getiriyor.

* Bu kararın sonuçları ne olur?
AB’nin de söylediği gibi, ülke bu karar yüzünden uzun yıllar bedel ödeyecek.

ÜÇÜNCÜ?DÖNEM?BAŞKANLIK

* Yabancı özel şirketler Arjantin’de yatırım yapmaya çekinir mi?

Elbette. Arjantin Güney Amerika’daki ikinci büyük ülke fakat yüzde 10 faizle borç alabiliyor. Uruguay, Şili, Brezilya yüzde 2 ödüyor. Arjantin riskli bir ülke olarak görülüyor. Bu kararla bir nevi bomba attılar, ortada bir delik oluştu, fakat esas sorun bu delik değil, sorun tüm ekonomiyi etkileyecek bir dalga yaratılmış olması. Arjantinli şirketlerle iş yapmak isteyen yabancı şirketler de elbette etkilenecek. Beş dakikada aldıkları bir kararla Arjantin’le dünyanın geri kalanının ilişkilerini değiştirecek bir adım attılar.

* Peki bütün bu risklere rağmen YPF konusunda halkın yoğun desteğini nasıl açıklarsınız?
30 yıl önce 30 Mart 1982’de Mayıs Meydanı’nda yüzlerce insan hükümeti protesto etmek için toplanmıştı. Askerler bir göstericiyi öldürdü. İki gün sonra Arjantin Falkland Adaları’nı işgal etti. 2 gün sonra 4 Nisan’da halk bu kez hükümeti desteklemek için Mayıs Meydanı’na akın etti. Dünyanın her yerinde hükümetler için vatanseverlikten, milliyetçilikten ve dinden bahsederek destek toplamak çok kolay. Mevcut durumda da son 3 ayda yolsuzluk iddiaları yüzünden hükümetin desteği düşmüştü. Bunun ardından YPF’in kontrolünü ele geçirmeye karar verdiler.

* Cristina Kirchner, üçüncü kez başkan seçilmesinin önündeki anayasal engeli aşmak için destek artırmak istiyor olabilir mi?
Yeniden başkan seçilmek için anayasayı değiştirmesi gerekiyor ve bunun için kongredeki oyların üçte ikisini alması lazım. Şu anda bunun zor olduğunu düşünüyorum. Fakat belli de olmaz. Bence YPF hamlesinin amacı gündemi değiştirmekti. Aynı zamanda bu şirketten gelecek paraya ihtiyaçları var.
Üçüncü amaç da bir kez daha kez başkan seçilmek amacıyla anayasayı değiştirmek için destek toplama isteği olabilir. Ayrıca, başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçilmesini bir seçenek olarak görenler de var hükümet içinde. Kirchner bir dönem başbakanlık yaparak devlet başkanlığı görevine ara verdikten sonra tekrar başkan seçilebilir. Rusya’da Vladimir Putin’in tekrar iktidara gelmek için yaptığı gibi.

Haberin Devamı

* Cristina Kirchner neden bu kadar popüler?
9 yıl boyunca yılda yüzde 9 civarında büyüme kaydedildi. Bu gayet yüksek bir rakam. Ayrıca Cristina Kirchner çok karizmatik. Çok dramatik bir konuşmacı. Birçok insan agresif olduğunu düşünüyor fakat birçok insansa onun bir öğretmen, bir anne gibi konuştuğunu, öğütler verdiğini düşünüyor. Birçok insan böyle güçlü bir başkanla kendilerini daha güvende hissediyor. Ayrıca, çok kişisel bir durum olan kocası Nestor Kirchner’in ölümünü, desteğini artırmak için güçlü bir araca dönüştürdü. Nestor Kirchner’den bahsederken adını söylemiyor “O” diyor, “O böyle yapardı”.

Haberin Devamı

n Eva Peron’a benzetenler var... Haklılar mı?
Bunu ancak Eva Peron’u görmemiş, tanımamış olanlar söyler. Eva Peron çok hassas , farklı bir insandı. Birçok iyi özelliği vardı ama aynı zamanda hataları da vardı. Fakat öldükten sonra bir mit haline geldi, Che Guevara gibi. Bence Eva Peron’la Cristina Kirchner arasında bir bağlantı yok. Fakat Peron’larla Kirchner’lerin konuşma şekilleri ve çektikleri acılar benzer. Juan Domingo Peron, Eva’nın ölümünün acısını yaşadı, Cristina Kirchner de kocasının. Biz çok dramatik insanlarız. Ölen insanları aziz gibi görmeye başlıyoruz, bütün kötü şeyleri unutuyoruz.

Haberin Devamı

Özelleştirme kararı asla siyasi değil ekonomik

YPF’nin kamulaştırılması başta Avrupa olmak üzere uluslararası camianın, Arjantin medyasının bir kısmının ve uluslararası analistlerin eleştirilerine hedef oldu. Ancak halk bu kararı kutlamak için sokaklara döküldü. Konuyu bir de kamulaştırmaya karşı çıkmayan bir taraftan dinledim. Finans gazetesi BAE’nin (Buenos Aires Economico) Ekonomi Bakanlığı temsilcisi Patricia Valli sorularıma, Kirchner hükümetinin açıklamalarıyla birebir örtüşen cevaplar verdi.

* Sizce bu kararın gerekçesi neydi?
Hükümet, enerji giderlerindeki artış nedeniyle bu kararı aldı. Geçen yıl petrol ve gaz ithali 10 milyar dolara ulaştı ve enerji bakiyesinde 3 milyarlık bir kayba yol açtı. Hükümet, YPF’yi yöneten taraf olduğu için ve petrol arama faaliyetlerinin yeterli olmadığı gerekçesiyle İspanyol Repsol şirketinin hisselerini aldığını açıkladı.

* Tamamen ekonomik bir karar mıydı?
Ekonomik bir karardı. Devlet bütçesini dengelemek ve korumak amacıyla alındı. Aynı zamanda milletin doğal ve stratejik kaynakları üzerinde söz sahibi olmaması durumunu tersine çevirdiği için halkın desteğini kazandı.

* Peki Arjantin hükümeti uluslararası toplumun tepkilerini nasıl göze aldı? Cristina Kirchner halkın desteğine güvenerek böyle tartışmalı bir karar almaya cesaret etmiş olabilir mi?
Elbette hükümet son seçimlerde aldığı desteği göz önünde bulunduruyor fakat bence burada asıl önemli olanın ekonomik durum olduğunu düşündüler. Hükümet yetkilileri, uluslararası yaptırımlar uygulansa bile, ülkenin kendi kaynaklarını kontrol ederek elde edeceği kazanımların yanında bu yaptırımların önemsiz kalacağını düşünüyorlar.
Hükümet YPF’nin arama faaliyetlerini ve üretimi artırmayı planlıyor. Bu sayede daha az petrol ve gaz ithal edilecek ve hükümetin geliri açısından daha olumlu bir sonuç ortaya çıkacak.
Uluslararası ilişkiler açısındansa, İspanya G-20’den Arjantin’e karşı yaptırım istiyor ancak analistler Brezilya ve Çin’in bunu kabul etmesinin zor olduğunu belirtiyor. Arjantin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne de şikayet edilmesi bekleniyor.

Enflasyonu yazanı düşman ilan etti

Demokrasi şampiyonu mu otokrat lider mi?

Arjantin’in 1976 darbesini temize çekme çabaları ülkeyi diktatörlük geçmişiyle en iyi ve en derinlemesine yüzleşen millet olarak tarihe yazdı. Bu operasyonun baş kahramanlarından biri de darbecilerin yargılanmasının önündeki engelleri kaldıran Nestor Kirchner ve onun ardından devlet başkanlığı koltuğuna oturan eşi Cristina Kirchner oldu. Ancak ülke Kirchner çiftinin yönetimi altında bir yanda demokrasi yönünde büyük adımlar atarken bir yanda da ülkede otoriterleşme yönündeki tartışmalar alevlendi.

Dokuz yıl karı koca yönettiler
Kirchner’lerin yıldızı, 2001’deki ekonomik çöküşün getirdiği siyasi çalkalanma döneminde parladı. Grevler ve gösterilerin ayaklanmaya dönüşmesi ve gösterilerde onlarca kişinin ölmesi üzerine dönemin devlet başkanı Fernando de la Rua, 2001’de istifa etmek zorunda kaldı. Nisan 2003’e kadar iki geçici yönetim tarafından yönetilen ülkede mali ve siyasi istikrarsızlık had safhadayken, bu tarihte yapılan seçimleri “Peronist” Nestor Kirchner kazandı. Ekonomik reformlar ve IMF’yle yaptığı anlaşmalarla ekonomiyi düze çıkaran Kirchner, darbe yönetimleriyle de hesaplaşma başlattı. Dokunulmazlık yasaları bu dönemde iptal edildi.
Nestor Kirchner’in kimilerine göre “halkçı”, kimilerine göreyse “popülist” politikalarla desteğini güçlendirmesinin ardından 2007’de yapılan seçimleri “varisi” olarak görülen eşi Cristina Fernandez Kirchner kazandı. Kararlı bir yönetici portesi çizen Cristina Kirchner’in ilk döneminde Arjantin Havayolları ve emeklilik fonu kamulaştırıldı; eşcinsel evlilikleri yasal hale getirildi; Arjantin, İngiltere yönetimindeki Falkland Adaları üzerinde yeniden hak iddia etti; askeri rejimin sorumluları hapse mahkum edildi. Cristina Kirchner’in ardından, 2011’deki seçimlerde kocası Nestor Kirchner’in yeniden devlet başkanlığına aday olması beklenirken Nestor Kirchner Ekim 2010’da hayatını kaybetti.

Yüzde 54 oyla iktidar
Ekim 2011’de yapılan seçimleri yine Cristina Kirchner kazandı. Ekonomik büyüme sayesinde Kirchner yüzde 54 gibi yüksek bir oranda oy alarak seçimlerden galip çıktı. İlk dönemki politikalarını uygulamaya devam eden Kirchner’in, özellikle tarım sektörüyle ve medyayla yaşadığı sorunlar bu dönemde zirveye ulaştı. Cristina Kirchner, başta ülkenin en çok satan gazeteleri Clarin ve La Nacion olmak üzere, politikalarına karşı çıkan muhafazakar medyayla büyük bir kavgaya girişti. Televizyon, radyo , gazete, dergi ve internet şirketlerini bünyesinde barındıran Clarin grubuyla hükümetin kavgası, Kirchner’in ifade özgürlüğünü ihlalle suçlanmasına neden oldu. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Arjantin’de “medyaya doğrudan saldırıda bulunulduğunu” belirtti.
Kirchner yönetiminin Clarin ile bir diğer sürtüşmesi de grubun sahibi Ernestina Noble Herrera’yla yaşandı. Herrera’nın evlatlıkları Marcela ve Felipe’nin ‘Kirli Savaş’ sırasında solcu ailelerden çalınan çocuklar olduğunu iddia eden hükümet iki kardeşe zorla DNA testi yaptırdı ancak DNA örnekleri kayıp yakınlarının oluştuğu gen bankasındaki hiçbir örnekle eşleşmedi.
Hükümetin nisan ayında, çoğunluğu İspanyol Repsol şirketine ait olan enerji şirketi YPF’yi kamulaştırma kararı üzerine, medyaya baskı ve muhalefete tahammülsüzlük eleştirilerine, ülkeyi izolasyona sürükleme suçlamaları eklendi.

BİTTİ

KEŞFETYENİ
Elendikten sonra ilk paylaşım! Yiğit Poyraz detayı dikkat çekti
Elendikten sonra ilk paylaşım! Yiğit Poyraz detayı dikkat çekti

Cadde | 01.05.2025 - 07:11

Survivor'da 25 Nisan Cuma akşamı elenen Pınar Saka elendikten sonra ilk sosyal medya paylaşımını yaptı.

Yazarlar