1970'lerde Türkiye'de Büyükelçi olarak görev yapan Hint lideri, iki ülkenin demokrasi ve laikliğe bağlılığının, dostluk ve işbirliği için sağlam bir temel oluşturduğunu söyledi...
BU sanki bir gazetecinin yabancı bir ülkenin Cumhurbaşkanı ile yaptığı mülakat değil, iki eski dostun buluşması idi...
Yeni Delhi'de muhteşem Başkanlık Sarayı'nda Cumhurbaşkanı K. R. Narayanan'ın kabul odasına alındığımda, kendisi eşi ile birlikte beni girişte karşıladı.
Eşi, Türkiye'den gelen eski tanıdığına anımsadığı birkaç Türkçe sözcüğü söylemek için orada idi.
- "Hoş geldiniz Sami Bey. Nasılsınız, iyi misiniz?"Bu ne güzel bir jest!
Cumhurbaşkanı'nın basın danışmanı ile Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Müdürü aramızdaki Türkçe konuşmayı ve bu fevkalade sıcak karşılamayı, hayretle izliyordu.
Bayan Narayanan, gözleri dolu dolu olarak bizden ayrılırken, Cumhurbaşkanı
"Ankara'ya dönmekten" duyduğu heyecanı ifade ediyordu.
- "Türkiye'deki güzel günlerimizi unutamayız. Edindiğimiz pekçok dostu her zaman hatırlarız. Zaman nasıl da geçti? Adeta dün gibiymiş gibi geliyor!..Yarın 4 günlük resmi bir gezi için Ankara'ya gelecek olan 78 yaşındaki Cumhurbaşkanı, 1970'lerde Türkiye'de Hindistan Büyükelçisi olarak bulunduğu günleri, hayatının en güzel ve unutulmaz dönemlerinden biri sayıyor.
Türkiye'yi öylesine sevmiş ve yakından tanımış olan bu eski diplomatın, şimdi 970 milyon nüfuslu büyük bir ülkenin lideri olarak Ankara, İstanbul ve İzmir'i de kapsayan bu ilk resmi ziyareti için ülkemize gelişi, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha sıcak bir döneme girdiği bir zamana rastlıyor.
Soğuk Savaş sonrasındaki gelişmeler ve halihazırdaki uluslararası konjonktür Ankara ile Yeni Delhi'yi birbirine yakınlaştırıyor. İki ülke şimdi bazı önemli ortak değerleri paylaştıklarını görüyor ve yeni işbirliği alanları keşfediyor.
Cumhurbaşkanı Narayanan, Ankara'da yapacağı görüşmelerden beklentilerini şöyle anlatıyor:
- "Tabii görüşmelerimizin odak noktası, ikili ilişkilerimiz, bu arada ticari ve ekonomik işbirliğimiz olacak. Sayın Demirel 1995'te Hindistan'ı ziyaretinde, ticaretimizin düşük olduğunu söylemiş, bunun yüzyılın başında bir milyar dolara çıkarılması gerektiğini belirtmişti. Şimdi bunu nasıl gençekleştireceğimizi görüşeceğiz. Bu gezide yanımda Sanayi Bakanı ve ekonomik işlerden sorumlu yetkililer de olacak. Onlar bunun ayrıntılarını görüşecekler... Bunun dışında stratejik, askeri ve siyasal ilişkilerimizi de görüşeceğiz. İki ülke de önemli bir stratejik konumdadır. Orta Asya'da işbirliği için imkanlar vardır. Buraları dünyanın çok önemli bir bölgesi olmaya adaydır."Narayanan iki ülke arasında yeni bir işbirliği döneminin açılması için ekonomik ve siyasal çıkarların dışında, çok önemli bir unsurun daha bulunduğunu söylüyor: Ortak değerler...
- "Evet, demokrasi ve laiklik, Türkiye'nin ve Hindistan'ın paylaştığı değerlerdir. Bunlar iki ulusun yaşamında da yer alıyor. Dolayısı ile işbirliğimizi dayandıracağımız sağlam temeller var."Ankara'daki temaslardan somut olarak ne çıkacak?
Hint lideri bu konudaki beklentilerini şöyle dile getiriyor:
- "Ziyaretimin ekonomi ve teknoloji alanında ilişkilere ivme kazandıracağına inanıyorum. Yatırımların teşviki, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile mücadele ve kültür alanında işbirliği ile ilgili toplam üç anlaşma imzalayacağız. Hindistan teknolojide epey ilerdedir ve bazı alanlarda gelişmiş ülkelerin dahi önemsediği düzeydedir. Bu da Türk - Hint işbirliğinin yeni bir alanı olabilir."Türkiye ile Hindistan arasındaki ilişkilerin Soğuk Savaş yıllarında donuk kaldığı bir gerçek. Bunda Türkiye'nin NATO'ya bağlı, Hindistan'ın ise bağlantısız bir politika izlemesinin, ayrıca Ankara'nın Pakistan'a karşı daha yakın duygular taşımasının rolü var. Ama Cumhurbaşkanı Narayanan'a göre, dünyada ve bölgede şartlar değişmiştir ve iki ülkenin daha sıkı ilişkiler kurmasının önü de açılmıştır.
- "Hintliler Türkiye'ye daima dost ülke olarak baktılar. Nehru daha 1929'da Atatürk'ün felsefesinden çok etkilendiğini söylemişti. O da modern Türkiye'nin vizyonunu taşıyordu. Bilir misiniz, Hindistan'ın bir yabancı ülke ile imzaladığı (Nehru tarafından) ilk dostluk anlaşması Türkiye iledir... Pakistan ile olan sıkı bağlarınıza gelince, Hindistan açısından bu hiçbir zaman ilişkilerimizin gelişmesi için bir engel sayılmadı. Pakistan ile dostluğunuzu iyi anlıyoruz. Ama bu dostluk, bizim aramızda daha sıkı ilişkiler ve işbirliği kurulması yolunu tıkamamalıdır... Keşmir meselesinin bunun Hindistan ile Pakistan arasındaki ikili müzakereler yolu ile halledilmesi gerektiğini savunan Türk görüşünü yapıcı buluyoruz!" (Bu görüş son olarak Cumhurbaşkanı Demirel'in "The Hindu" gazetesine verdiği bir demeçte açıklandı)...Narayanan, Pakistan'ın Afganistan'da Taliban rejimine şimdiye kadar verdiği destekten, ayrıca Navaz Şerif yönetiminin ülkeye şeriat düzenini getirme eğiliminden duyduğu kaygıyı gizlemiyor.
Bu son konuda
"Pakistan'ın iç işlerine karışmış görünmek istemiyorum" diyor ve
"bizim radikal dinci hareketler hakkındaki görüşümüz açıktır" diye eklemekle yetiniyor.
Afganistan'daki gelişmeler konusunda ise, şu değerlendirmeyi yapıyor:
- "Hindistan terörizm unsurunu da kapsayan köktendinciliği kendisi ve bütün bölge için tehlikeli sayıyor... Afganistan birçok aşiretin, çeşitli etnik ve dinsel grupların yaşadığı bir ülkedir. Tek bir modelin, köktendinci bir rejimin ülkeye hakim olması mümkün değil. Bu sorun terör ve şiddetle halledilemez. Çözüm için ilgili tüm grupların bir araya gelmesi ve birleşmesi gerek."Bu, Türkiye'nin de savunduğu bir görüştür. Narayanan, bunun yanı sıra Ankara'da terörizm sorununu da görüşeceğini söylüyor ve şöyle diyor:
- "Biz Türkiye ile terörizm konusunda daha önce de görüşmeler yaptık. Biz de bu alanda uluslararası işbirliğinin yapılmasını istiyoruz". Narayanan'a tüm dünyada büyük tepkilere yol açan Hint nükleer denemesi ile ilgili bir dizi soru sorduk: Hindistan'ın şu sırada böyle bir denemeye girişmesinin nedeni ne? Bu barışı tehdit eder mi? Bu denemeden sonra Hindistan ne yapmak niyetinde? Bir savaşta (örneğin Pakistan'la bir çatışmada) Hindistan bu silahı kullanır mı?
Yanıtı özetle şöyle:
- "1974'ten beri nükleer yeteneğe sahibiz. Yıllar boyunca deneme yapmak gereğini duymadık ve nükleer silahsızlanmanın gerçekleştirilmesi için uğraştık. Ne yazık ki sonuç alamadık. Bu arada büyük devletler bu yeteneklerini artırdılar. Bazı ülkeler komşumuz Pakistan'a da bununla ilgili teknolojiyi verdiler. Nükleer silahların yayılmasına yol açanlar bu devletler. Şimdi de onlar bu yayılmanın yasaklanmasını istiyorlar. Oysa bizim bir güvenlik sorunuz var. Pakistan'ın bizden birkaç gün sonra nükleer deneme yapması da bunu gösteriyor.. Bizim nükleer yeteneğimiz, dünya barışı için tehlike değil, sadece bir caydırıcıdır. Şimdi denemelerin yasaklanması, hatta nükleer silahsızlanmanın gerçekleşmesi için müzakereye oturmaya hazırız... Biz bu silahı ilk kullanacak taraf olmayacağız; bunu bir kez daha alenen söylüyorum. Açıkçası bundan böyle Hindistan da, Pakistan da bir çatışmaya girmeden önce, bunun sonuçlarını 100 kez düşünmek zorundadır. Bu bakımdan, bu olayın olumlu bir etkisi olacağını düşünüyorum"...Aynı zamanda bir fikir adamı ve yazar olan Narayanan ile, Hindistan'da demokrasi ve laiklik konusunu ele alıyoruz. Etrafındaki ülkelerde bu değerler korunamazken, Hindistan günümüze dek bunları nasıl yaşatabildi?
Türkiye için de anlamlı olan faktörleri Hint lideri şöyle açıklıyor:
- "Bunun sırrı, Hint toplumunda var olan hoşgörüdür. Hint toplumu onu oluşturan unsurları itibariyle de, her zaman çoğulcu olmuştur. Çok dinli, çok kültürlü olması, laikliğin korunmasını zorunlu kılmıştır. Laiklik, birlikte barış içinde yaşamamızı sağlayan temel politikayı oluşturmuştur. Bugün artık demokrasi ve laiklik Hindistan'da kurumlaşmıştır"...Yarın başlayacak yazı dizimizde, Hindistan'ın (birçok komşusunun aksine) demokrasi ve laikliği nasıl koruduğu konusunu daha etraflıca - Narayanan'ın da söylediklerinin ışığında - işleyeceğim. Hint lideri Türkiye'nin bu konudaki deneyimlerini yakından izliyor.
"Türkiye'nin bu değerleri korumak için harcadığı çabaları takdire şayan buluyorum" diyor.
"Bence Atatürk'ün ilkelerini yaşatmak için gösterilen kararlılık, harika bir gelişmedir. Bunu ben Ankara'da bulunduğum dönemde de gördüm, yaşadım"...
Söyleşimizin sonunda, Narayanan ile kapının eşiğinde kucaklaşıyoruz. İki danışmanı hayretlerini gizleyemiyor. "Gerçekten Cumhurbaşkanımız Türkleri çok seviyor olmalı" diyorlar...