Yasemin ÇONGAR - WASHINGTON
NATO'nun Yugoslavya'ya karşı yürüttüğü harekatın ilk iki aşamasında Sırp
hava savunma sistemleri ile Kosova'da etnik kıyımdan sorumlu tutulan kara birliklerini hedef alan müttefikler, şimdi başkent Belgrad'a saldırmaya hazırlanıyor.
ABD'nin önerdiği ve NATO'da da genel kabul gördüğü belirtilen yeni aşamada, Yugoslav başkentindeki önemli hükümet binaları hedef alınacak. Harekatın başında belirlenen hedef listesinin
yüzde 20 oranında genişletildiği belirtilirken, bugüne dek sadece yakın çevresindeki askeri hedefler bombalanan Belgrad'ın merkezindeki binalar ilk kez 'menzile' girecek.
Yetkililer 'hedef genişletme' kararını, Yugoslavya
Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç'in, harekatın ilk haftasında geri adım atmamasına bağlıyorlar. Sırbistan birliklerinin Kosova'da etnik temizlik hareketine devam ettiği yolundaki duyumlar da bu kararı destekledi. Washington'daki kaynaklar, Belgrad'daki resmi binaların bombalanmasının, hem Sırp birliklerine talimat veren karargahların tahrip edilmesi anlamına geleceğini, hem de Miloşeviç ve çevresindeki kurmaylar üzerinde daha büyük yıldırıcı etki yapabileceğini vurguluyorlar.
NATO sınırladı
The New York Times gazetesinin dünkü haberinde ise, ABD'nin hedef genişletme talebinin Brüksel'de NATO büyükelçileri tarafından 'kapalı kapılar ardında' tartışıldığı ve sonuçta, ABD'nin istediğinden daha dar bir hedef listesinin kabul edildiği bildirildi. Gazete, genişletilmiş saldırının, 1991 Körfez Savaşı'nda Irak'a yönelik hava bombardımanından 'daha hafif' olacağını yazdı.
Ancak Belgrad'ın doğrudan hedef seçilmesi, sivillere de kayıp verdirilmesi riskini yükseltiyor. Bunun önlenebilmesi için, NATO'nun şehir merkezindeki hedeflerinde 'tam isabet' sağlaması şart görünüyor.
Haber Analiz
"Ya Miloşeviç çekilmeye karar verirse"
Yugoslavya Devletbaşkanı Slobodan Miloşeviç bugüne dek, Bosna'da yaptığını yapmadı; onu daha önce barış masasına getiren NATO harekatı, bu kez direncini kırmadı.
ABD'deki gözlemciler, hem Sırp tarihi ve milliyetçi söylemi, hem de Miloşeviç'in kişisel siyaseti bakımından Bosna ile Kosova'nın birbirinden çok farklı olduğunu giderek anlıyorlar. Kosova, Sırplar için bir tür 'Kudüs' niteliği taşıyor ve Sırp milliyetçiliği, Osmanlı'ya yenildiği 1389 yılından bu yana, Kosova'ya 'simgesel önem' atfediyor.
Öte yandan Miloşeviç'in, NATO harekatının ilk haftasında pes etmemesi ve etnik temizlik hareketini daha da tırmandırması, Washington'u son derece kaygılandıran bir senaryoya güncellik kazandırdı.
Buna göre, kısa süre sonra Miloşeviç çıkıp "Birliklerimi Kosova'dan çekiyorum. Müzakereye hazırım. Gerekirse NATO Barış Gücü'ne razıyım" diyebilir. Ancak başından itibaren NATO'nun 'hedef' saydığı bu durumun, ittifakın 'zaferi' olmaktan ziyade, 'utanç kaynağına' dönüşmesi olasılığı giderek artıyor.
ABD kaynakları, Miloşeviç geri çekildiğinde, ardında tümüyle yıkılmış, Arnavut kökenli halktan temizlenmiş bir Kosova bırakabileceğini belirtiyorlar. NATO'nun böyle bir manzarayı 'başarı' diye göstermesi de, Kosova'yı terkeden mültecileri kısa vadede geri döndürmesi de son derece güç. Yakılan köylerin, yerle bir edilmiş kentlerin yeniden inşaasını, erkekleri öldürülmüş ailelerin geçim koşullarının yaratılmasını, NATO nasıl üstlenecek?
Miloşeviç, amacına ulaştıktan sonra teslim olursa, başta Clinton yönetimi olmak üzere, NATO'nun 'yenilgisi' nasıl savunulacak? Washington'da pekçok kişi şimdi 'kara kara' bunları düşünüyor.