30.09.2020 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Geriye düştükten sonra öne geçmek için üst düzey güç harcadılar. Brown Ideye, 241 dakika sonra siftahını yaptı. Mossoro, Göztepe’nin Benjamin Button’u olmaya aday. Oyundan çıkıncaya kadar çok koştu, çok çalıştı. Tripic, her hafta üstüne koyarak büyüyor. Alpaslan evde benim gibi koltukta kendini izlese kendine kızar. 85’te Antep 4. hamlesini de yaptı. Baskıyı, tempoyu yükseltti. Göztepe kenar yönetimi takım haliyle yorgun düşüp sorun yaşarken ancak 87’de Tripic-Burekovic değişimini öngördü. Oysa o aralar savunma gözle görünür bir biçimde sorun yaşıyordu. 66’da Soner ve arkadaşları, olayı biraz daha ciddiye alsalar tabelayı üçleyip maçı orada bitireceklerdi. Neticede yenilgiden üst düzey istek, tempo, üreticilikle öne geçtiler. Gün, 2 puan eksik bitti. İlerleyen süreçte de yitirilen o 2 puanın ne değerli olduğunu anlayabileceğiz.
Fatih Tanfer: Göztepe, yedinci dakikada mağlup duruma düştüğü Gaziantep karşısında, oyunun 20. dakikasından itibaren takım halinde cesur ve doğru bir oyun anlayışıyla temposunu artırdı. 2-1 öne geçene dek ne kadar güçlü bir takım olduğunu gördük. Topsuz oyunda ve hücumda çok etkiliydiler. Rakibe karşı nasıl oynaması gerektiğini bilerek oynadılar. Halil ve Tripic ile yüksek tempolu, sık sık yer değiştirmeye dayalı hücum futbolunu benimsedi ve çok etkili oldu. Bunların her ikisinin de rakibinin direncini kıran, sadece dışa çalım değil, içeri kateden, şut atan özellikleri ile takımın gücü oldular. Soner, doğru yere, doğru zamanda paslar attı. Kendisi de bu anlayışla golünü rakip kaleye gönderdi. Mossoro’nun ikinci goldeki asisti büyük bir emek ürünüydü. (Mossoro’nun ilk yarıda iki Antepli oyuncunun arasında kaldığı kendisine yapılan müdahale bana göre penaltının tam tarifine uyuyor.) 72. dakika sonrası Gaziantep tüm riskleri alıp Göztepe alanına yerleşti. Göztepe’nin oyun anlamında en büyük problemi de bu. Geriye yaslandığı anlarda hücumda etkili olamıyor ve kendi alanına kapanmak zorunda kalıyor. Bu sorunun, yeni transferlerin takıma adapte olmasıyla çözüleceğine inanıyorum. 90+1’deki penaltı golü sonrası galibiyeti kaçırdı. Bu kadar emeğe yazık oldu. Göztepe’den umutluyum. Bilhassa milli maç arası sonrası çok daha güçlü ve istediklerini yapan, heyecan veren bir Göztepe olacağına inanıyorum.
Mehmet Demirtaş: Göztepe, hesapta olmayan bir şekilde maçın hemen başında kalesinde golü gördü. Antep’in hızlı ve etkili atağında Göztepe defans bloğu uyudu. Göztepe, ilk 2 müsabakasında önde basan ve rakibinin ayarını bozan bir profil çizmişti. Yenen bu gol, işleri tersine çevirdi ve maçın ilk yarısında Antep oynamasa da oynatmayan bir yapıdaydı. Geçen hafta Malatyaspor için de benzer ifadeleri sarf etmiştim. Göztepe 2. bölgede kendisinden daha dirençli bir ekiple karşılaşınca, kolay pozisyon veriyor. Rakip, henüz 9. dakikada attığı golle birlikte defansı kalabalık tutup, skoru korumak ve süreyi eritmek üzerine kurgulanmış oyun ile sahadaydı. Hatırlayacaksınız, Denizli karşısında Tripic enfes bir gol atmıştı. Yine bu maçta da, 32’de ceza alanı dışından gönderdiği güzel şut direkte patladı. Bence akan oyunda daha çok şut denemesi yapmalı. Bir de Göztepe, özellikle ilk 45’te kanatlardan getirdiği toplarla orta açarak tehlike oluşturmaya çalıştı. Ancak bu ortalar, asiste dönüştürülebilecek nitelikte değildi. Antep maça nasıl erken başladıysa, Göztepe de ikinci devreye hızlı başladı ve golü Halil-Tripic-Soner üçgeni ile buldu. Bu da maçın dengesini Göztepe tarafına döndürdü. Mossoro’nun çabası ve asisti, Ideye’nin siftahı ile Göztepe üstünlük golünü ve coşkusunu bu yarıda buldu. Gol sonrası maçın başından bu yana oyunun kontrolünü rakibine kaptıran Göztepe, ipleri eline aldı ve maçın seyrini kendisi ayarladı. Peki bu yarıda Göztepe’nin oyununda değişen neydi? Mossoro’nun daha serbest oynamasıydı. Onun daha az marke edilmesi Göztepe’yi hücumsal anlamda rahatlattı. Futbolda anlam veremediğim bir şey varsa o da, öne geçen ekiplerin risk arz eden defans oyununu tercih etmeleri. Üstünlük kurmuş, tabelaya yansıtmışken niçin farkı artırma çabalarıyla gol aranmıyor? Geriye bu kadar yaslanmak her zaman galibiyeti getirmiyor elbette. 90’da penaltı ile yenen gol ve kaçan 2 puan hevesleri kursakta bıraktı. Bu hafta rakip, geçen yılın şampiyonu, ve bu sezonun 3 maçta 0 çeken takımı Medipol Başakşehir. Göztepe hatalarından sıyrılıp bu maçta kendini affettirmeli.
Horoz, ötmeyi unuttu
Bülent Buda: Ahım şahım bir oyun oynanmıyor güzel ülkemde. Sıra dışı bir pas oyunu, atak düzenlemesi, iyi şutlar... Sadece kale önü karmaşasından gelen bir gol. Öyle insanın içine sinecek türden değil ama neticede gol ve de 3 puan. 3 puan da para demek. Pantilimon, yine kalesini iyi korudu. Rodallega bitime kadar varla yok. 90’da nitelikli bir duran top kullandı. Vuruşu direği sıyırdı. Fark ettik kaptan oynuyormuş. Antalyaspor uzun süredir yenilgisiz oynuyor. Nasıl olur? Gerçekten kötü futbol oynanıyor ülkemde. O nedenle yenen bir takım çıkmıyor. Denizli pozisyon üretiminde sıkıntılı. Haliyle 3 direk arasından topu geçirmede zorlanıyor. Denizli’nin puan alıcı futbol oynaması gerekiyor. Beceremezse önü pek aydınlık değil.
Fatih Tanfer: Denizlispor, Antalya deplasmanında ilk yarıda rakibiyle başa baş mücadele etti. Kalecisi Pantilimon, 3 net gol pozisyonunu kurtardı. Nuri Şahin ve Hakan Özmert’e orta alanda iyi baskı yaptı. Defans merkezinde Jahovic’e pozisyon vermediler. İkinci yarıda Denizlispor adına ne oldu ki inanılmaz bir olumsuz değişim gerçekleşti, rakibini zorlayamadı? Rakip ataklarda panik yaptılar. Hücumda ikinci yarıda Rodallega’nın 90. dakikadaki frikiği hariç rakip kalede hiçbir tehlikeli atak geliştiremediler. Artan yorgunluk, bireysel hatalar... Kısacası inanılmaz etkisizdiler. Mağlubiyeti hak ettiler. Ben Denizlispor’daki oyuncu grubunun kaliteli olduğuna inanıyorum. Denizlispor daha iyi futbol oynayıp hak ettiği yere gelmelidir. Ancak Antalyaspor maçının ikinci yarısındaki oyun anlayışı ve temposu kesinlikle sorgulanıp gerekli tedbirleri almak başarının ilk adımı olacaktır.
Mehmet Demirtaş: Takımın tek ve de en iyisi Romanyalı Pantilimon. Onu izleyene ve de kulübe kazandırana şükretmek lazım. Stachowiak kumaşında bir kaleci. Gerisi ise dökülüyor. Tıpkı ilk 2 maçtaki gibi. Ortada ne bir pas trafiği ne de olgun atak girişimi. Uzak mesafeli cılız şut sadece. Öyle izleyeni hop oturtup hop kaldıracak oyun yok sahada. Hal böyleyken puan beklemek güç. İlk zamanlar uyum süreci diyorduk ancak ligin üçüncü karşılaşmasında da bu kadar kötü olunmaz. Haftalar ilerledikçe de iş zorlaşıyor. Futbol tarihinin belki de en zor dönemlerinden birisini yaşıyoruz. Her puana talibiz. Peki bunun farkına ne zaman varırız? Sahada göze hitap eden oyun da yok karın doyuracak puan da. Bu işin sonu hayra alamet değil.
Altınordu’nun ‘Altın’ çocukları
Bülent Buda: 87’deki gol resitali harika. Yaşı 16 mı, 17 mi desem? Burak topu santranın biraz önünden alıyor. Ahmet Dereli’ye kusursuz bir pas çıkarıyor. Durmuyor, koşusunu sürdürüyor. Dereli de birinci sınıf bir iletişimle topu Burak’la ceza alanı içinde buluşturuyor. O anda bu genç adamın gizemli sol ayağının dokunuşunda İzmir’de Bursa’ya armağan edilen 3 puan Bolu’da geri alınıyor. Uzun oldu değil mi? Ne yapayım. Bu çocuk bana çok sevimli geliyor. İlk golün pası da yine bir genç adam Muzaffer’den geliyor. Oğulcan da volesini yapıştırıyor, açılışı yapıyor. Muzaffer’in Burak’tan farkı, 2 ayağını da kullanabilmesi. Rakip yüksek bir duran top kullanıyor. Herkes seyirci. En uzun Sinan neredesin? Erhan niye kale çizgisinde çakılı kalıyorsun? Bitti. Hepsini tebrik ederim. İyi oynadılar, kazandılar.
Fatih Tanfer: Altınordu, geçen hafta deplasmanda Adana Demirspor’u canından bezdiren Boluspor karşısında harika bir takım savunması yaptı. Oğulcan’ın golü harikaydı. 16 yaşındaki Burak İnce, yine deplasmanda, yine 88. dakikada golünü attı. Ve Altınordu’nun 3 puanı almasını sağladı.
Mehmet Demirtaş: Altınordu, ligde henüz galibiyeti olmayan Boluspor karşısında her iki devresinde de iyi bir performans sergilediği mücadele sonucu 3 puanı aldı. Bu maçta Hüsamettin’in önde baskısı, Ahmet İlhan’ın boş alana yaptığı koşuları rakibi yordu ve yıprattı. Hüseyin Eroğlu, kenardan oyuncularına sürekli ileride baskı ile rakibin rahat çıkmasını önlemeleri gerektiği ikazlarını yaptı. İkinci yarıda oyuna dahil olan Ahmet Dereli, geçer not aldı dersek sanırım yanılmayız. O, alana ayak bastıktan sonra Hüsamettin orta bölgeye kaydı. Ataklarını sıklaştıran kırmızı lacivertliler, galibiyet için oyunu rakip yarı alana yıktı. Önce Ahmet İlhan’la gole yaklaşan Altınordu, direğe takıldı ama genç Burak bir deplasmanda daha sahne alarak takımına 3 puanı getiren golü attı. Ama ne gol! Hazırlanışı ve bitirişi bakımından eşsizdi. Atağın başlangıcında da yine Burak’ın imzası var. Tebrikler Altınordu’nun ‘Altın’ çocukları...
Ayağa kalk Menemenspor!
Bülent Buda: 72’de Tuzla tabelayı dörtlemiş. O dakikaya kadar maç anlatıcısının ismini hiç söylemediği Murat Erdemir dışarı alınıyor. Günaydın beyler. Tuzla, öyle sıradan bir takım değil. Nalına mıhına oynuyorlar. 52-58 arasında ikisi Mehmet Aytemiz’le, biri Tayfun’la gole dönüştürülemeyen fırsatları var Menemen’in ve 60’ta konuk takım bir duran top kullanıyor. Tuzla savunmacısı İsmail’den şaşırtıcı aşırtma bir kafa. Tabela üçleniyor. Menemen’in ise defteri dürülüyor. Alışkın değiliz elbette böyle çok gollü yenilgilere. Canımız sıkılıyor. Diyeceğim o ki, daha 3 hafta oldu. Aman dikkat.
Fatih Tanfer: 32. dakikada penaltı golüyle 1-0 öne geçiyorsun. Sonra 4 dakikada 2 gol yiyorsun. İnanılmaz kötü bir futbol oynayan Menemenspor seyrettik. Savunmadan çıkarken ciddi top kayıpları yaptılar. Hiç direnemediler. Oyuna bir türlü adapte olamadılar. Basit top kayıpları, bireysel hataların faturası ağır oldu. Takım halinde inanılmaz güçsüzdüler. Direnemediler bile. TFF 1. Lig’deki bir takıma yakışmayan bir oyun sergilediler. Sonucu da tam bir hezimet oldu. Dikkat, işler iyi gitmiyor.
Mehmet Demirtaş: 2 sezondur bu ligdeler. Böylesine kötü ve çaresiz bir Menemen ne izledim ne gördüm. 90 dakika sonunda beni mutlu eden tek şey, Rasheed’in 2 haftada kaydettiği 2 gol. Tutunduğum tek dal bu iklime ısınıyor oluşu. Takımın direnci bu kadar düşmüş, olaylardan bihaberken 37’de sarıyı yiyen Olatunbosun’un kontrolsüzlüğüne ne demeli? Defans oldu size yol geçen hanı. Orta yapanlar, çalım atanlar, paslaşanlar. Bu duruma başkaldıracak, dur diyecek yok mu? Konuk Tuzla da elini kolunu sallaya sallaya buldu atakları ve de attı golleri. Henüz 3 puanı bir arada göremediler. Bu tabloyla da çok zor. Ya kontağı kapattılar ya da o kontak hiç açılmadı.
Altay, Marco’yla güzel
Bülent Buda: Ligin genç, deneyimsiz, transfer yapamayan takımı Eskişehirspor. “Skoru büyütmeyin. Eh onlara da 6 gol atıverin gari” denebilir. Ama o aynı takım, geçtiğimiz futbol sezonunda Altay’la berabere kalarak Play Off’a katılmalarına izin vermeyen takım. Bu kez işi ciddiye alıp üzerlerindeki ölü toprağı silkelediler, skora ulaştılar. Marco, nasıl atar diye sordum geçen hafta. İşte böyle atar. Kappel oyunda, Ziya silkelendi. Erhan Çelenk orta alanda lokum gibi gönderiler yaptı... Şu 85-90. dakikalardaki zorunluluk olmadıkça oyuncu değişimlerine sinir oluyorum. Yücel Hoca, skora da ulaşınca görmek istediklerine süre tanıyarak hamlelere girişti. Doğrusunu yaptı. İbrahim 39 olmuş. 2007’de yine Altay’dayken 26’ydı. Seneler ne çabuk geçiyor, tükeniyor. Böyle sporcu sadece kutlanır. Evet iyi gitmeyen 2 maç sonrası bu oyun ile skor yürekleri serinletti.
Fatih Tanfer: Altay, Eskişehir maçının analizinde Bülent Ağabeyim, “Marco Paşa resitali” yazmış. Bence harika bir başlık. Maçın tek kelimeyle anlatımı. Geçen hafta da ben 90+3 köşemizde, “Enseyi karartmaya gerek yok” demiştim. Eskişehir maçında ilk 11’de 6 yeni oyuncu oynadı. Kolay değil. Elinizde Marco Paixao gibi bir oyuncunuz varsa, önemli bir avantajınız var demektir. Soğukkanlı, gol vuruşları da çok etkili. Kısaca büyük golcü. Yücel Hoca’nın da takıma elinin değmesi, haftalar ilerledikçe çok daha olumlu görüntüye neden olacaktır. İlerleyen haftalarda çok daha güçlü bir Altay izleyeceğiz.
Mehmet Demirtaş: Altay, ülkemizin lokomotif takımlarından Eskişehirspor ile oynadığı maçta sezonun açılış galibiyetini elde etti. Altay maçın başından sonuna dek disiplinli oyununu bol golle süsledi. Marco’nun 4 gollük açılışı da hem onun adına hem de siyah beyazlı takıma getirisi büyük olacaktır. 4 golle gecenin yıldızı olan Marco’nun yanında Kappel de inanılmaz oynadı. Zaten Altay onun yokluğunu önceki maçta hissetmişti. Kaleci Burak’tan Marco’ya herkes görevini en iyi şekilde yaptı ve ortaya coşku dolu bir galibiyet çıktı. Diğer rakiplere nazaran Eskişehir ligin zayıf halkası. Elbette 90 dakika ciddiyeti koruyarak oynamak, bu süre zarfına tam tamına 6 gol sığdırmak harika bir iş. Ancak daha çetin rakiplerle de karşılaşılacak. O yüzden havaya girmeden bu tempoyu korumak önemli. Bu 3 puanın milat olması dileğiyle.
Akigo nefes aldı
Bülent Buda: İyi oynamadıkları, puanları yitirdikleri ilk 2 haftadan sonra kazanma isteği ağır basan bir kimlikle oynadılar. Balıkesir hafife alınacak bir rakip değildi. Oyunun bitimine kadar maça asıldılar. Akhisar savunmasını zorladılar. Hakemin ilk düdüğüyle birlikte rakibin bastığı o süreçlerde kaliteli profesyonel Lukac’ın önderliğinde savunma iyi bir sınav verdi. Kaptan Kadir, istekli, savaşçı yapısıyla takım arkadaşlarına öncülük etti. Hadzic’in attığı golle kendine geleceğini ummak isteriz. Onurcan’ın takıma soluk aldıran ikinci golü, pas akışı, bitirici vuruşuyla birinci sınıftı. Takım halinde istekli bir görünüm sergilediler Balıkesir karşısında. Sıkı bir maçtan 3 puanla ayrıldılar.
Fatih Tanfer: Akhisar’ın oyuncularının morallerinin iyi olduğu zaman ne kadar güçlü bir takım olduğunu Balıkesirspor karşısında gördük. Ekonomik problemlerin çözülmesiyle Süper Lig yarışı içerisinde olacaklarına inancım tam. Kaleci Lukac harikaydı. Göksu ve Alperen hatasızdılar. Takım halinde kazanma hırsları üst düzeydeydi. Çekdar, gün geçtikçe daha iyi adapte olacaktır. Çok daha büyük başarılara imza atacağına inanıyorum. Akhisarspor’u izlerken takım oyunundan keyif aldım.