Ege Anılar, yaşlıların bastonudur

Anılar, yaşlıların bastonudur

08.03.2020 - 00:04 | Son Güncellenme:

.

Anılar, yaşlıların bastonudur

Kenan Hoca sınıfa girdi. En kötü olanınız tahtaya gelsin dedi. Baktım sınıfta hareket yok. Gittim, dikildim tahtanın önüne. Doğrusu buydu. Sınıfın en kötüsü bendim. Yaz dedi Kenan Hocam. 2+b+c yazdım. Yazdığıma bakıyorum. Nereye bakıyorsun dedi hocam? Yaz dediniz yazdım. Bitti hocam dedim. Çarpanlarına ayırsana dedi. O nasıl oluyor, bilmiyorum hocam dedim. Biraz uzağımdaydı, geldi yanıma. Kara tahtanın önünde boy ölçüşüyor gibi duruyoruz. Ayıp ulan dedi. Boyuma gelmişsin. Ne alaka şimdi hocam deyince. Gülümsedi. Peki, otur dedi. Şimdi bir bilen gelsin dedi. Bilen geldi, problem çözüldü.

Haberin Devamı

***

Fen derslerinde felakettim. Cebir, geometri, fizik, kimya dökülüyordum. Peki nasıl bitti 3 yılda Ticaret Lisesi? Hocaların hoşgörüsü. Yardımsever arkadaşlar. Okul müdürü Osman Özden. Ve de haliyle futbol. O olmasaydı yandı gülüm keten helva. Kenan Hoca’yla muhabbetimizden birkaç hafta sonra liseler arası futbol maçları başlıyor. İlk maç, Namık Kemal Lisesi’yle. Büyük rekabet. Günlerden Çarşamba. Okul, öğleden sonra bütünüyle tatil. Herkes Alsancak tribünlerinde. Maçın hakemi, aynı zamanda okuldaki velim Ali Barçın. Tüm spor dallarında hakemlik lisansı var Ali Abi’nin. Böylesi görülmemiştir. Uzatmayalım. Namık Kemal’den Ayhan Elmastaşoğlu (Yavru Ayhan) harika iki golle buluşturdu bizim ağları. Maçı kaybettik. Birkaç gün sonra yine cebir dersi. Kenan Akzade girdi sınıfa. Seslendi, “Bülent Buda, git sınıfın arkalarında bir yer bul kendine”... Sadece rahatına bak demedi. Ardından ekledi, “Futboldan kazandığınla ne yapacaksın oğlum?” “Demir ticareti”... “Aferin, otur” dedi. Yenilmiştik ama benim oyunumu çok beğenmişti hocam. Işıklar içinde yatsın. Benim sevgili, kocaman ama yufka yürekli hocam.

Haberin Devamı

***

Tembeliz dedikse o kadar da vahim boyutlarda değil elbette. Lise sonda organik kimya okuyoruz. Sert görünümlü ama ders anlatırken ağzından bal damlayan hocamız Selma Erküvin... Onun anlattığı dersi anlamayanı Amerika Birleşik Devletleri’ne Başkan yaparlar! Kendine has bir özelliği de var sevgili hocamın. Tembel öğrenciyle dalga geçmeyi seviyor. Kız-erkek karma okuyoruz. Kız arkadaşlarımızın önünde de dalga geçilmek ağırıma gidince vurdum kendimi organik kimyaya. Günlerden bir gün bir derste hoca tahtaya bir problem yazdı. Sınıfa döndü. Bunu kim çözecek dedi. Kaldırdım sol kolumu, “Neden sol?” Solakım da ondan. Ben hocam dedim. Müstehzi gülümsedi. Sevgili Hocam, gel bakalım dedi. Gittim, problemi çözdüm. Ardından çoğu yazılı sınavda da arkadaşlarıma yardım ederek biriken borçlarımı makul bir düzeye çektim.  

***

İlkokul normal. Beş yılda. Ortaokul, anormal. Üç yılda, beş yılda. Lise üç yılda. Ticari İlimler Akademisi, dört yerine sekiz yılda bitirildi. Yani beş yıl kadar fren var. Bu da şu demektir. Sevgili can dostum hayatımın erkeği, Mehmet Portakal. Mezun oldu. Yedek subaylık ödevini bitirdi. Kula Mensucat’ta yönetici konumunda işe başladığında ben hâlâ akademideydim. Haziran sınavları olmadı. Alpay’ın “Eylül’de gel” şarkısına uygun adım...

Haberin Devamı

Yüksek matematik, mali mevzuat ve diğerleri. Sekizinci yılın sonunda hallettik bu meseleleri. Ama Mehmet, bayağı ünlü bir firmada müdür. Ben de bir yerlerde satın alma memuruydum. “Aman arkadaşlar kızmasın, o da önemli bir görev elbette... Bu hikâyeler biteceğe benzemiyor. Devamı haftaya. Esen kalın. İyi pazarlar...

İnsan olduğunuzu hatırlayın. Geriye kalan her şeyi unutsanız da olur. - Albert Einstein

Nasıl özgür olunabilir?

Aristo: düşünerek
Nietzsche: kendin kalarak
Platon: öğrenerek
Camus: başkaldırarak
Sartre: eyleme geçerek
İbn Rüşd: vicdanlı olarak
Farabi: kalbine kulak vererek
Türkler: hanımı köye göndererek

Akşam erken iner mapushaneye

Haberin Devamı

Akşam erken iner mapushaneye.
Ejderha olsan kâr etmez.
Ne kavgada ustalığın, ne de çatal yürek civan oluşun.
Kâr etmez, inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.
Akşam erken iner mapushaneye.
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya.
Birden ağlamaklı olur bahçe.
Karşıda, duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe…

Ahmet Arif

Dolmadan taşılmaz!

1802-1870 yılları arasında yaşayan, ünlü Fransız edebiyatçı Alexander Dumas, gençlik yıllarında büyük tarihi romanlar yazma konusunda oldukça hevesliymiş. Bir gün seyrettiği bir tiyatro oyununun ardından piyesin yazarıyla tanışma fırsatı bulmuş. Bunu değerlendirmek isteyen Dumas, yaşlı yazara durumu izah ederek tavsiyelerde bulunmasını istemiş. Tiyatro üstadının öğüdü şu olmuş: “Genç adam, önce dol ki, sonra rahatça taşabilesin...”

Ne demişler?

Yaşayarak öğrenme sürekli ve evrensel değildir. Öyle olsaydı. Yaş ve bilgelik bire bir ilişki içinde olurdu. Ve yaşlı abdal diye bir şey olmazdı. John W. Gardner

Tüm yaşam eğitimdir. Herkes öğretmendir. Ve herkes sürekli olarak öğrencidir. Abraham Maslow

Haberin Devamı

Endüstriyel toplumun yakıtı paraydı. Ancak bilgi toplumunda yakıt da güç de bilgidir. John Kenneth

Eğitim her şeydir... Şeftali bir vakitler acı bir bademdi; karnabahar, üniversite öğrenimi olan bir lahanadan başka bir şey değildir. Mark Twain Üç dal gece sefası, Üç kök hercai menekşe…

Yazarlar