07.05.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
KADİR ÇETİNKAYA Milliyet
İzmir son yerel seçimlerden bu yana farklı bir süreçten geçiyor. Bir yandan Hükümet “35 İzmir 35 Proje” adı altında kimi zaman uçuk sayılabilecek projeler açıklarken öte yandan belediyeler yeni modeller ortaya koyuyor. Ayrıca “kentsel dönüşüm konusunda yerel yönetimlerle, Hükümet politikaları arasında bir çekişme kendini hissettiriyor. Bu arada İzmir Büyükşehir Belediyesi, belediyecilik tarihinde görülmemiş bir soruşturmadan geçiyor. İki kez büyükşehir belediye başkanlığı yapan ve yarattığı uydu kentlerle “kentin vizyonunu değiştiren başkan” olarak tanımlanan Dr. Burhan Özfatura bu değişim sürecini, Milliyet Ege’ye değerlendirdi. Milliyet Ege Temsilcisi Hamdi Türkmen, Yayın Koordinatörü Dilek Gappi, Yazı İşleri Müdürleri Uğur İşven, İbrahim Akbulut ve Köşe Yazarı Kemal Önderoğlu tarafından karşılanan Özfatura, açık sözlülüğü ile sağ ve sol parti ayrımsız yanlış gördüklerini aktardı.
* Geçmiş dönemde görevde bulunduğunuz için detaylarıyla bildiğiniz bir şehir İzmir... Gidişattan memnun musunuz?Sizce eksikler neler?
Maalesef değişmeyen bir tablo var İzmir’de; İzmir’in kaderini sayısı 30-40’ı geçmeyen, ideolojik ve politik saplantılardan kutlamayan istemezükçüler. Onlara devamlı destek veren idari mahkemesi. İzmir yarım kalmış yatırımlar şehri olarak bilinmeye başladı. Geçenlerde Dubai’den bir yatırımcı heyet geldiğinde benimle tanışmasını önermişler. Ben de yatırım için İzmir’i önerdim. Bana “İzmir’in üzerinden uçakla geçmem. Kimin ne zaman, nasıl engelleyeceği belli olmaz” dedi. Dünya da meşhur olduk artık..
* Büyükşehir çalışmalarına bakacak olursak...
Aziz Kocaoğlu ile sevgiye saygıya dayanan bir dostluğumuz var. Ancak ben her zaman şunu söylerim, ‘Belediye başkanı birşey bilmez, bileni bilir,’ Benim için; belediye başkanı imza atar, nutuk atar, temel atar, arada da fırça atar. Bence şu an Büyükşehir Belediyesi’ndeki eksiklik ekip işi. Örneğin; benim metroyla ilgili beyin takımım 11-12 kişiydi. Şimdi 100 kişiyi geçiyor, yüzüne gözüne bulaştırıyorlar. Belediyede olan kadro şişkinliğinden kaynaklanıyor hepsi. Aziz bey gereksiz adamların rütbesini yükseltti.
* Büyükşehirle ilgili davalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunun politik olduğunu düşünmüyorum. Ancak burada yargı biraz fazla abartılı davranmaya başladı, herşeye çete deniyor. Dava safhasında olan bir konu hakkında konuşmak hoş değil ama 300 sene dersen bu işin ciddiyeti kaçar. Bu durumun 2014’e yansıyacağını düşünmüyorum. İzmir’de seçimler hep son birkaç gün içerisindeki rüzgara göre belli olur.
“Kentsel dönüşüm şart”
* İzmir için birçok proje ortaya atılıyor. Ancak kentin bir gerçeği var mesela kentsel dönüşüm...
Türkiye’de 1950’den bu yana bütün iktidarların şehirlerin dejanere olması konusunda büyük günahı var. Beceriksiz, başarısız politikaları bu iç göçe teşvik ederek ve hazine arazilerinin yağmalanmasına göz yumarak onlar teşvik oldu. 15 imar affı çıktı, bu vatana ihanettir. Kentsel dönüşüm öncelikle avanta işlerine girmeden şart. Ancak dönüşüm yapmak da kolay değil, ufacık yer istiyorsun, adama villa versen bir daire daha istiyor.
“İki akıl, bir akıldan üstün”
* Başkan olsanız önceliğiniz ne olurdu?
Öncelikle iki akıl bir akıldan iyidir mantığını kavramak lazım. İlk etapta inşaat sektörüne girerdim yani toplu konutlar... İkinci olarak gemi inşaatı sanayi. Aliağa civarında gönlümde yatan yerler var. Orayı gemi inşaat sanayine döndürmek isterdim. Hükümetle beraber Aliağa-Petkim tarafını organize kimya sanayi bölgesi yapma planlarım olurdu. Bu arada İzmir’in finans ve liman şehri olması açısından Manhattan projesine kimse engel olamazdı, o projeyi yapmaya çalışırdım. Ayrıca yüksek teknoloji ile yurtdışındaki bütün beyinleri toplar buraya getirirdim
“Başkanlığı düşünmüyorum”
* Peki, teklif gelirse Büyükşehir adaylığını tekrar düşünür müsünüz?
Herşeyin bir vakti olduğuna inanıyorum. Ben artık kesinlikle düşünmüyorum. Zaten projelerimizi ekibimizle beraber gerekli bakanlıklara, gerekli yerlere iletmeye devam ediyoruz. Ukalalık yapmadan yanlışları anlatmaya çalışıyoruz. İsteselerde istemeselerde biz yine her hafta Ankara’ya 10-15 tane hazırladığım projeleri sunuyoruz. Ben zaten varoldukça devam edeceğim bu işlere. Ortaokuldan beri yatılı okudum benim devletime de çok sevidiği İzmir’e de bitmez tükenmez bir minnet borcum var.
* Hükümetin son projelerini özellikle 35 Projeyi nasıl buluyorsunuz ?
35 projeye bakacak olursak, o projelerin bir kısmında bizim de katkımız var. Bütün dökümanları Sayın Binali Yıldırım’a ben verdim. Kim yaparsa yapsın, keşke İzmir’e birşeyler yapılsa. Ama öncelikler dizisi gerekiyor. Bizimde gönlümüzde çok güzel projeler vardı ancak önce bu şehrin suyunu halletmek gerekiyordu. Ben geldiğimde su günde 3 saat akıyordu. Projelerin hepsi yapılabilir ama dediğim gibi öncelikler dizisi gerekiyor.
“Otizm hakkında herkes bilgilendirilmeli”
“Sadece İzmir’de 7 bine yakın otistik çocuk var. 300’ü belirli imkanlardan faydalanıyor. Büyük bölümü Memenen’deki Sabahat Akşiray Eğitim Merkezi’nde eğitim görüyor. Bizim hedefimiz kamuoyunda bu konuyu daha belirgin hale getirmek. Gelecek sene ilköğretim imkanı yaratmayı planlıyoruz. Sonra yaklaşık 3 milyon TL’lik yatırımla 600 kişilik bir kampüs yapacağız. Belirli yaştan sonrakiler için de yaşam köyü oluşturmayı hedefliyoruz.
Mücahitler şimdi müteahhit oldu
“Şimdiki ihale sistemi maalesef Türkiye‘deki çoğu ihaleyi şaibeli hale getiriyor. Çünkü eski sistem kaldırıldı ve sadece kapalı zarf sistemi getirildi. Eski sistem açık olduğu için riskli durumları engelliyordu. Türkiye’de zaten müteahhitlik müessesesi çığ gibi büyüdü. Bütün mücahitler müteahhit oldu. Ayrıca İstisnalar hariç ne kadar eski milletvekili varsa hepsi iş takipçisi, ne kadar emekli yüksek rütbeli paşa varsa, holdinglerin danışmanı veya silah komisyonu takipçisi. Halka açık sistem olmayınca şaibeler devam eder. İzmir’in zengini de üniversite değil repo yapıyor. Bina, rezidans, AVM dışında bir yatırımı var mı?”
“Nobel ödülü getirecek üniversite lazım”
* Üniversite projenizden bahseder misiniz?
Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ne ‘Yüksek Teknoloji Üniversitesi’ kurmak gibi bir idealim var. Manisa’daki kurumlar da destek veriyor. Türkiye’nin artık hukuk, eczacılık fakültesine ihtiyacı yok. Nanoteknolojiye, moleküler biyoloji, genetik gibi alanlar lazım. Projenin adı “Nobel Bilim Ödülü Alacak Gençler Yetiştirme Projesi”. Her 10 bin çocuktan en az 1 dahi yaratmak için yola çıkacağız. Burs verirken hem puana, hem de IQ’ye bakacağız. Benim düşündüğüm konseptte okul yok, atölyeler ve laboratuvarlar var. Başlarda biraz zorlandık ama şimdi hızlı yol alıyoruz. Bir yıl içerisinde çalışmalar ortaya çıkar diye düşünüyorum.