Ege Bayraklı’da kaybımız 1 milyar $

Bayraklı’da kaybımız 1 milyar $

28.12.2010 - 01:40 | Son Güncellenme:

İzmir’i geliştirecek iki proje var. Biri, Alsancak-Turan arasını kapsayan ‘Yeni İzmir Planı’; diğeriyse ‘İnciraltı Planı...’ Ancak ikisi de yargı süreçlerinden bir türlü kurtulamıyor. Başkan Aziz Kocaoğlu’yla, tüm bunların nedenlerini, sonuçlarını, ne olacağını konuştuk

Bayraklı’da kaybımız 1 milyar $

Erdal İzgi: Ben konulara makro düzeyde bakmak istiyorum ki önümüz açılsın. Liman arkası olayı çok uzadı, bu Yeni İzmir veya Üçüncü İzmir projesi neden tıkandı? Neden siz müdahele ettiniz, yoğunluk artırdınız?
Aziz Kocaoğlu: Rahmetli Ahmet Başkan’ın projesi liman arkası projesi... Alsancak, Salhane ve Turan bölgesi. Burada çalışmalar devam ederken biz geldik, bir plan çıktı ortaya. İtirazlar yapıldı. Bana Mimarlar Odası eski Başkanı Tamer Bey geldi; “Proje yaptırıyorlar ama otel projesi yapamıyorum, çünkü buranın zemin maliyeti çok yüksek” dedi. Biz de arkadaşlarla konuştuk, bir an önce yaşama geçsin diye bir yoğunluk artışı ve zemin genişletmesi yaptık. Genel kabul görmedi, yargıdan döndü, bir yıl gitti.
E.İ: Tam dört yıl geçti, sermaye kaçtı!
A.K: Geriye döndük. Zemin etüdü yok gerekçesiyle plan bozuldu. Zemin etüdü yaptık, son şekline getirdik. Yine dava açıldı...
1 milyar dolarlık projeler bekliyor
Erol Yaraş: Kim açtı davayı?
A.K: Yüksel Çakmur Bey açtı. Bu planla ilgili şu anda görüştüğüm en az 8-10 tane proje var. Bu projelerin ederi sanıyorum bir milyar dolara gelir. Biz de bu yapılsın istiyoruz. Bunu için çırpınıyoruz. Ama sonunda yargı kararı var ve elimiz kolumuz bağlı.
E.İ: Planın hızlandırılması için daha profesyonel kadronun, dışarıdan, belki de yurtdışından getirilmesi ve mevcut bürokrasinin de katı tutumundan vazgeçmesi gerekli. Bu öneriyi düşünür müsünüz?
E.Y: “İşlemler eksik yapıldı” mı diyorsun?
E.İ: Hayır. Kadronun yetersiz, kanıksamış olabileceği düşüncesiyle, destek ve bu işi daha önce tamamlamış kadroların getirilmesini öneriyorum. Artık zaman kaybına tahammül yok.
A.K: Onlar günün koşularına göre değiştirilebilir. Ana çerçevesini bu defa oturtamadık. Oturtamadık dediğim, geçiremedik yargı süreci devam ettiği için. Meslek odalarının itirazı yok..
Hamdi Türkmen: Peki Çakmur ne istiyor?
A.K: Yoğunluk diyor, şu diyor, bu diyor.
H.T: İzmir’i geliştirecek proje hala bekliyor..
E.Y: İzmir’i geliştirecek projelerden biri de İnciraltı. İkisi de kilitlenmiş durumda.
Para değil, teşvik bekliyoruz
A.K: İnciraltı’nı ilk göreve geldiğimiz zaman ele aldık. Onu da çalışmaya başladık, sonra Turizm Bakanlığı dedi ki, burası benim yetkimde. 1991 senesinde burası turizm bölgesi ilan edilmiş, gerçekten de öyle.
Biz durduk, bu sefer Turizm Bakanlığı ile çalışmaya başladık. Sağ olsun Turizm Bakanlığı bürokrasisi de sonunda sizi dinleyelim dediler, anlayış gösterdiler.
Biz de 1100 dönüm alanı rekreasyon alanına ekleyerek ve yeşil alanı arttırarak, zayiatı sınırlandırarak ayrı bir kent bölgesi olsun istedik.
Buna da itiraz söz konusu oldu. Çok çeşitli yerlerden geldi; Tarımcılardan, şehir plancılarından, alışveriş merkezi sahiplerinden geldi. Danıştay’a müracaat edildi.
İşin iyi tarafı, ne bizim, ne Turizm Bakanlığı’nın, ne de Sayın Ertuğrul Günay’ın bir dayatması yok. Mutabık kalalım, ama bu işi halletmemiz lazım.
Artık burada tarım yapılması mümkün değil. Yatırımcı gelmiyor diye yıllardır bir davul çalınıyor. Yatırımcı nereye gelecek?
İki tane yerimiz var, nadir kalmış yer bunlar. Orada sekiz on tane hastane, geriatri merkezi, termal oteller açılsın diye çabalıyoruz.
E.İ: Yarımada projeniz vardı 2008’den bu yana o da ortada kaldı, bir daha konuşulmadı. Orası da sağlık turizmini içeriyordu, ona ne oldu?
A.K: Biz üstümüze vazife olmadığı halde, Yarımada nasıl kalkınır diye yola çıktık. 41 tane proje müracaatı oldu. Bir an önce planlanması gerekiyordu. Bu bizim yetkimizde değil. Burada bin 171 hektar alanda beş ilçe var, orman var. Koskoca Urla’da üniversite var. Turizm Bakanlığı’nın da yetkisinde Yarımada.
Turizm sempozyumunda “Derdimiz liman arkası, İnciraltı, Yarımada. Bu üçü tamamlanmadan biz sizden para pul istemiyoruz. Başka bir şey vermeyin. Bu üç yeri planlayalım beraber ama turizme de teşvik verin, para vermeyin, özel teşvik verin” dedik. Erdal Bey biliyorsunuz 80 türlü teşvik yöntemi var.

Lojistik merkezini bakanlıkla yapacağız
E.İ: İzmir Lojistik Merkezi’ne kafayı taktım. Ulaştırma Bakanlığı bir şekilde pergel yasası dışında bunu İzmir’de gerçekleştirecek. Üç yıl önce hazırlanan Lojistik Merkezi Projesi vardı. Fakat EBSO, İTO ve TOBB harekete geçti, sonra “Biz vazgeçtik çünkü arazi bulamadık” şeklinde açıklama yaptılar. Bin dönümlük arazi üretemedik mi?
A.K: İzmir’in yerleşiminde çok büyük kısıtlılık var. Güneye gidiyorsun havza kesiyor, mesela Borsa’nın yerini birileri aldı, 100 dönüm, orayı lojistik merkez yapmak üzere aldılar. Biz teknolojik kullanım için planda yardımcı oluyoruz. Lojistik merkez için önerimiz şu:
Kemalpaşa’nın ilerisinde Hazine arazisi var, burası Ulaştırma Bakanlığı’nın, üzerinde çalıştığı bölge, oraya bir lojistik üs kurulsun, oradan demiryolu hattı ile bağlantılar sağlansın. Oraya demiryolu hattı getiriyorlar, sonra Manisa’ya dönüyor, Emiralem ve Menemen’den limana geliyor. Bu hem yolcu taşımacılığını etkiliyor, hem de banliyö sistemini. Dağı olduğu gibi dolaşıyor.
Biz dedik ki, “Bakın; Belkahve’de doğal güzergah çıktı, hatta TCDD Genel Müdürü’nü götürdüm, gösterdim. Siz buradan limana direk bir hat çekin, mevcut demiryolu sistemine girmeden limana gitsin, hem demiryolu hattını rahatlatalım hem de demiryolu direk çalışsın. Kuzeyden ve güneyden demiryoluyla gelecek yük taşıyan trenler de gece gelsin. Dolayısıyla gündüz yükleme boşaltma o tek hattan yapılsın. Zaten orası en önemli üs olacak, geriye kalanlar da gece yapılsın böylece 24 saat liman çalışsın. Onlar da sıcak baktılar, şimdi onunla ilgili çalışıyorlar. Biz bu Kamil Tunca Caddesi’ni satın aldık biliyorsunuz...
E.İ: Kaç para verdiniz?
A.K: 16 milyon lira artı faiziyle beraber 21-22 milyon liraya aldık.
82 milyonu ödememe şansımız yok
E.Y: Peki ekiplerinizi çok sahiplenme gibi bir huyunuz var, bazen de merak ediyorum, siz özel teşebbüste bir yönetici olsaydınız, o tür yöneticileri görevde tutar mıydınız? Mesela en son Bornova’daki arazi olayında belediyenin ödemekle karşı karşıya kaldığı yaklaşık 82 milyon liralık dava var. Yargıtay’dan aleyhte karar çıkarsa, sorumlularıyla ilgili işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
A.K: Amfitiyatronun oturduğu yerden problem çıkıyor. Tiyatroyu teğet geçiyor. Emniyet bırakmazsan o kadar büyük bir projede beton dökerken kayar zaten.
E.İ: 10 metre çekme yapsalar da duvarı yükseltseler bunlar yaşanmaz. Koca arazi. Ama burada benim vurgulamak istediğim şu; bu memlekette gerçekten kamulaştırma sülükleri denilen kişi ve yarattığı sistem var.
E.Y: Peki bu Bornova’daki olayda mahkeme aleyhte kadar verirse ödeyecek misiniz?
A.K: Ödememe şansımız var mı?
E.Y: O yöneticilere ne yapacaksınız?
A.K: Erdal Bey siz de başkanlık yaptınız, burada suiniyet varsa, sizde böyle bir intiba uyandırıyorsa bu adamla 15 dakika çalışmazsınız değil mi?
E.Y: Görevi ihmal de mi yok başkanım?
E.İ: Parsel sınırına kadar inşaatı dayamanın mantığı yok.
A.K: Ben iş hayatından geliyorum, eğer kırılan, dökülen varsa hep beraber sizledir. Hata yapıyoruz, benim burada ölçüm art niyettir.
E.Y: Ben bu konudan dolayı sizin bir yöneticiyle yolunuzu ayırdığınızı görmedim başkanım.
A.K: Ne yapacağımızı yaşayıp göreceğiz.
H.T: Konu açıldı diye söylüyorum, orası zaten yeşil alanmış, istimlak edilecekmiş, bir de o var yani.
A.K: Meselenin esası ne biliyor musunuz? Buranın imarı olsa, kimin, Erdal Bey’in mi? “Erdal Bey buyurun gelin, el sıkışalım. 50 metrekare yerin var, 80 dönümlük yerde. Bağışlayıver yahu” dersin. Esas problem oradan çıkıyor zaten. Bakın, Bornova Ovası’nın eski durumu yüzde 5, yüzde 10 zayiatla verilmiş, yeşil alan hep ötelenmiş. Gelmiş, otobanın geçtiği bu alanda toplanmış. Şimdi burası var, bunun sağında solunda parseller var. Otobanın geçtiği yolda Osmangazi yolu var. O yol herkesin arazisine el atmış durumda, kendi başına problem. Şimdi, toplumda hak arama duygusu gelişince hepsi geldi.
Biz de Yüzbaşı İbrahim Hakkı yolunu açmak için kamulaştırdığımızda buradaki yeşil alan alınır, nasıl kurtulur diye bir çalışma yaptık. Ondan sonra kamulaştırmaya karar verdik. Şimdi arkadaşlar bir çalışma daha yapıyor, buradaki çalışma da kamuoyunu, meslek odalarını ve sizleri bilgilendirmek amaçlı, bunu sunacağız.

2011’de yarım işler bitecek
H.T: Başkanım 2011’de İzmir’de neler bitecek?
A.K: Biz Büyükşehir’de göreve geldiğimizde ilk etapta kendimizi toparlama, tanıma dönemi geçirdik. Ondan sonra da bir yükselişe geçtik. Temel attık, açılış yaptık, bitirdik. Seçimden sonra devamlı arıtma açtık, devamlı yol açtık. İşte Aliağa-Menderes bitti, bir yükten kurtulduk. Metro için şakır şakır para harcıyoruz, bitireceğiz. Doğal yaşam parkı bitti, Aşık Veysel Rekreasyon Alanı bitti ve ana projelerde bir durduk, dinlendik. Biz bunları öz kaynaklarımızla yapıyoruz, hazine garantisiz aldığımız kredilerle. Başlıca işler devam ederken, durup dinlenmemiz gerekiyordu, her zaman koşamazsınız, kendimizi de bir yere oturttuk.
A.K: Evet, tramvaylar şu anda DPT’de, yatırım programına girecek. Uygun kaynak bulduğumuzda hemen ihaleye çıkacağız. Vapurlar şu anda DPT’de, sanıyorum imza aşamasında.
H.T: Vapurdan kastınız körfez taşımacılığı mı?
A.K: İki tane arabalı vapur, 15 tane yolcu vapuru. İlk etapta bir arabalı, 10 yolcu vapuru alacağız. Bunların ihalesi var, metronun ihalesi var, metronun bitirilmesi var. Gaziemir Fuarı’nın ihalesi var, mevcut fuarın restorasyonu var. Karşıyaka Opera Binası’nın proje çalışmaları tamamlanacak, ona 2012’deki finansmanımıza göre bakacağız. Beş tane arıtmamız var.
Kuzeye ve güneye çöp alanı
E.Y: Çöp depo alanı da var herhalde?
A.K: Şimdi biliyorsunuz, ilkini 53 milyon liraya ihaleye çıkmıştık KİK iptal etti. Gerekçesi bu hafta gelecek, inceleyeceğiz. Ya yargıya gideceğiz ya da yeniden ihaleye çıkacağız.
H.T: Teleferikte aynı sıkıntı var.
A.K: Yok, o iptal edilmedi. Onu değerlendireceğiz. En önemli işimiz çöp, onda da kafamız netleşmeye başladı. Ciddi yer problemimiz var, yer arıyoruz. Güney ve Kuzey ünite olarak iki ayrı yer yapılması düşünülebilir, teknoloji konusunda da kafamız netleşti, maliyeti yüksek olmasına rağmen buna bakmayacağız. Bin tonluk ünitelerle bu işi yapacağız. O konuda biliyorsunuz ÇED süreçleri var, zaman veremem ama çöp konusuna bir istikamet vereceğiz. Bir projemiz de körfez biliyorsunuz, konuyla ilgili ekipman incelemeleri yapıldı.
E.Y: Nerede sıkıntı var şu anda?
A.K: Hiçbir sıkıntı yok, ihaleye çıkıp ekipmanları alacağız. Dere ağızlarını temizlemeye başlayacağız. Zaten bu makineyi almak zorundayım. Mavişehir’e iskele yapacağız diyoruz ama orada ciddi bir tarama yapılması lazım. Hepimiz şunu kabul etmeliyiz ki; körfeze 16 dereden sürekli alüvyon akıyor. Biz bunu körfezin sürdürülebilirliği için ya temizleyeceğiz, ya da buralar dolacak dolacak Mavişehir gibi, Bornova Ovası gibi dolacak, TOKİ’ye konut yapmak için arazi olacak. Tabii bu espri.

Birinci Kordon’a çadır kurdurtmam
E.Y: Peki, Kordon’a da değinelim. Vatandaş olarak söyleyeyim, siz haklısınız. Karşı taraf diyor ki eylem yaparız vs. Geri adım atacak mısınız?
A.K: Hayır, kesinlikle. Bakın, rahmetli başkanın döneminden tenteler vardı. ‘Bu tenteler kısa’ diye tutturdular, dedik uzatalım. Bir kısmı değişik oldu, hoş olmadı. Bu da aslında bir zafiyet ama onu yuttuk, birşey demedik. Şimdi tutturmuşlar, buranın önüne şunu yapalım, bunu yapalım diye. Bir kamuoyu yoklaması yapsak, desek buranın çadır olmasını istiyor musunuz?
E.İ: Yüzde 90 hayır der.
A.K: Bir belediye buna nasıl göz yumabilir? Efendim senin, mağazan var içeride, mağazada müşteri oturmuyormuş. İzmir’de evvelsi gün oturulmuyordu, Salı akşamı oturulmuyordu, bugün oturulur. iklim değişken. Burada bir de, görüntü kirliliği, artı çığırtkan, hanutçu olayı var. Birkaç tane çok yüksek sesli müzik açan işletme var, apartman girişlerine yan taraflara taşmalar var, burası kupon bir yer. Senin sandalyen 10 taneyse, 10 tanedir. Sen mağazanın içini büyütebiliyor musun? İçerideki duvarları büyütebiliyor musun? Dışarısı diye niye çadır kuruyorsun?
E.İ: Önemli bir konu ve muhalefetin de içini kabartıyor. Şirket bilançolarını neden açıklamıyorsunuz?
A.K: Açık zaten Erdal Bey..
E.İ: Yani bu kamu kurumları ille de kar edecek diye bir şey yok.
A.K: Bir şirketin bilançosunun, kar zarar hesabının yapılmaması, vergi dairesine verilmemesi mümkün müdür? Gizli kalması mümkün müdür? Şirket sermayesi, kamunun parası. Nedir, görev zararı. Neden? İşçi maliyetlerinden dolayı, sosyal bir gerçek bu, belediye işçisi de alıyor belirli bir para, şirket işçisi de.
E.İ: “Merak eden varsa verelim” diyebilir misiniz?
A.K: Vergi dairesinden alabilirsiniz, ben de veririm, Erdal Bey size verebilirim mesela. Ama bunu diğer belediyeler açıklasın , ben de açıklayayım.
E.Y: Yani diyorsunuz ki, İstanbul, Ankara da açıklasın, art niyet kalksın ortadan, ben de açıklayayım.
A.K: Aynen öyle, herkes açıklasın, ben de açıklayayım.

Yeni fuarı 2012’ye yetiştireceğiz
E.İ: Bir de Gaziemir Fuar alanını takvime bağlayalım.
A.K: Rahmetli Başkan Ahmet Piriştina İzmir Fuarı’ndaki holleri yapmasaydı fuar bugün çoktan bitmişti. Görüldü ki, bu yapılanlar da yetmiyor. Göreve gelir gelmez alternatif arayışına geçtik. Yeri aradık, planı yaptık, kamulaştırma yaptık. Projeyi eleyerek yaptık ve birisi kazandı. Geçen hafta kurultaya gitmeden önce bunun toplantısını yaptık, bize 1 Nisan 2011’de ihale ilanını verecek şekilde projeyi getirecek, ihale ilanını vereceğiz.
E.İ: Tamamlanması için öngörü tarihi ne?
A.K: 2012’nin sonunda herhalde tamamlanır. Bu proje ayrı bir çekim merkezi olacak, inşallah başarırız. Fuarcılık İzmir’de çok önemli bir lokomotif, biz böyle bir holde sürekli fuar yapabilirsek kentin ekonomisine çok büyük katkıda bulunuruz. Buranın müellifi Şükrü Kocagöz, onunla konuştum. Oranın içini ve dışını kongre merkezine çevirmek istiyoruz. Şehrin içerisindeki aktiviteyi öldürmemek ve fuarın çevresindeki otelleri besleyebilmek için önemli bir kongre merkezi yapmak istiyoruz. 23 bin 500 metrekarelik bir alan, bunu da becerebilirsek İzmir fuar ve kongre hedefinin altyapısını tamamlamış olacak.
H.T: Bu fuar konusunda çok çabaladınız, İzmirli belirli çevreler sizi bu konuda yalnız bırakmadı mı?
A.K: Biz dedik ki; burada bu projeyi yapacağız, bu bir gayrimenkuldür ve her zaman bir değerdir. Siz de bunun ortağı olacaksınız, bu bir gayrimenkul ortaklığıdır. Amacı kentin kalkınmasıdır. Sonra krizden dolayı iş yürümedi ama açık söylüyorum, kimseye kırgınlığım dargınlığım yok.
E.İ: Ama yola çıkarken var mısınız diyorsunuz, varım diyor. Belli bir süre geçiyor, tık yok. A.K: Burada ölçümüz şuydu; bu kentin kaderiyle kendi kaderini aynı potada gören insanlarla burada ortak olabiliriz. Başka türlü olursa, fuarı İstanbul’a götürmeye kalkarlar.
H.T: Onlar da yan çizdiler.
A.K: Hayır yan çizmediler...

EXPO, İzmir için çok önemli
H.T: Siz de söylediniz, İzmir’in ekonomisi durağan. O yüzden geçen sene İzmir Ekonomik Koordinasyon Kalkınma Kurulu’nu kurdunuz. Neler yapıldı?
A.K: 81 kişiyle yola çıktık, 50-60 kişi arasında her toplantıya katılım var. Zaten buraya çağırdığımız insanların büyük çoğunluğu devamlı koşturan adamlar, ya şehir dışında oluyor, ya yurtdışında.
H.T: Çözdüğünüz sorunlar neler?
A.K: İzmir-İstanbul otoyol işini çözdük, liman konusunu Binali Bey’e aktardık, turizm konusunu Ertuğrul Bey’le değerlendirdik, Yarımada’daki enerji nakil hattı için Enerji Bakanı geldi, EXPO ve müze değişmez konularımız.
H.T: Müze nereye yapılacak?
A.K: Kadifekale’nin altı, Roma Antik Tiyatrosu’nun Ballıkuyu tarafına yapacağız. Kamulaştırma kararı alacağız.
E.Y: Son sözlerinizi alalım.
A.K: Beni ağırladığınız için sizlere teşekkür ediyorum, tüm hemşehrilerime mutlu yıllar diliyorum.