Ege Bir stadyum, bir hakem ve perde

Bir stadyum, bir hakem ve perde

09.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir stadyum, bir hakem ve perde

Bir stadyum, bir hakem ve perde




Bir günlüğüne köşemi Reşat Kutucular'a bırakıyorum. Öylesine güzel yazmış ki... Yorumsuz...
Galatasaray'ın maçlarını oynadığı Olimpiyat Stadı'nı görmediyseniz bir fırsatını bulduğunuzda gidip bir bakın.
Galatasaray'lı olmasanız da, futbolu sevmeseniz de ibret olsun diye görülmesi gereken bir yer orası.
Nereye stat yapılmamalı, inadına yapılacaksa da nasıl yapılmamalı dersi adeta.
Bir Aziz Nesin hikayesi. 2005 Şampiyonlar Ligi finali içi UEFA'ya kolay gelsin.
Maç olması şart değil. Durumu kavramak için şöyle arabayla stat dışında bir tur atmak bile bir fikir verir.
Zaten maç günleri bölgeye girmek ayrı zor, çıkmak ayrı. Bu stadın İstanbul trafiğinde yoğrulmuş insanlar için bile dayanılmaz bir düzeni var. Sanki yaklaştıkça uzaklaşan bir stat orası. Uzaklaşmaya çalıştıkça da insanı tutan.
Bu stadın içi de dışı gibi yorucu. Bazen kendinizi Sibirya'da bir rüzgar tünelinde hissediyorsunuz. Esiyor ama ne esmek. Bir gün cirit atılacak, üç adım atlanacak.
Sonra bastıkça batan tarla yumuşaklığındaki çime baktıkça içiniz acıyor.
Onca yatırıma böyle bir zemin.

* * *

Koltukların sahaya iyice uzak tutulmuş olmasını kafaya takmasanız da yedek kulübeleri nedeniyle taç çizgilerini göremeyince ister istemez sinirleniyorsunuz.
Seyircisin, seyirciliğini bil anlayışı...
Kaça mal olmuş acaba bu gereğinden büyük, gereğinden iddialı, gereğinden sevimsiz yapı diye de merak ediyorsunuz tabii.
Neden orada, yapılanmış bir bölgede inşa edilmiş? Geliş ve gidiş yolları nasıl planlanmış? Planlanmış mı?
Bir hikayesi olsa gerek.
Kaldı ki orada da hoparlör sistemi de diğer statlardaki gibi bangır bangır, orada da tel örgülerin üzerinden kale arkasından kapalıya geçiliyor, seyirciler numaralı yerlerine değil gelişigüzel oturuyorlar.
Sonra günlerden bir gün Olimpiyat Stadı'nda Galatasaray-Beşiktaş maçı başlıyor. Hakem Ali Aydın. Türk hakemliğinin yükselen yıldızı. Maç bitiyor yıldız kaymış durumda.
Genel kabul görmüş kriterlere göre olmayacak bir statta olmayacak bir hakem icraatı.
Tiyatro gibi. Maç sonrası yorumlarda mağdur olan öfkeli, daha önceden mağdur olup o gün işi rast gidenler kem küm, gak guk.

* * *

Oysa futbolun bu ülkede sosyal bir sorumluluğu var. İnsanlar okumaktan ziyade maç seyrediyorlarsa, futbolun toplumsal değerlere bir katkısı olmalı. Futbol kurumsal saygınlığı hırpalamamalı mesela. En azından futbolun kurumları saygın olabilmeli. Şeffaf, güvenilir, düzgün.
Futbol bu ülkede işlerin kapalı kapılar ardında halledildiği düşüncesini pekiştirmemeli. Spekülasyonlara çanak tutmamalı.
İnsanların hata yapabileceklerini ama temelde adil olduklarını hissettirmeli. Hata yapanın bir şekilde cezalanacağına inandırmalı.
İstifanın onurlu bir mekanizma olduğunu göstermeli hatta. Sorumlu başaramazsa gider dedirtmeli.
Duruma göre tavır alan fırsatçı zihniyete prim tanımamalı.
Futbol kitlelere mesaj taşıyabilmeli. Popülerliği gereği...
Nitekim Ali Aydın, önceki gün düdüğünü bırakarak onurlu insanların yapması gerekeni gerçekleştirdi. İyi de yaptı...





EGE




Yazarlar