Ege Buca’nın “gülen yüzü” diye seçildim bir aydır yüzüm gülmüyor

Buca’nın “gülen yüzü” diye seçildim bir aydır yüzüm gülmüyor

08.06.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

İnsanların yanında farklı, dışarıda farklı olduğunu söyleyen Ercan Tatı, “Meclis kayıtları ortada, küfür ettiğim doğru değil. Bıraksınlar artık işimi yapayım” dedi

Buca’nın “gülen yüzü” diye seçildim bir aydır yüzüm gülmüyor

CHP, Buca’da SHP dönemi sayılmazsa, tam 38 yıl sonra Ercan Tatı’yla seçim kazandı. Ancak daha zafer sevinci bile yaşanmadan, bir kargaşa ortaya çıktı. Buca Belediyesi Meclisi’ni ikiye bölen tartışma 4 Mayıs Pazartesi yapılan meclis öncesi patlak verdi, geçen hafta yapılan en son meclise kadar da sürdü. Belediye Başkanı Ercan Tatı’nın CHP’li Meclis Üyesi Hüsnü Kaya’yı başkan yardımcısı olarak atamasına tepki gösteren CHP’li 10 üye, Kaya’nın ücretinin belirlenmesiyle ilgili önergeye karşı çıktı. 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince başkan maaşının üçte ikisini geçmeyecek şekilde ücret belirlenmesine karşı çıkan üyeler, maaşın asgari ücret (527 TL) olmasını istedi. Bu üyelerden Levent Köstem, gerekirse istifa bile edebileceğini, Tatı’nın telefonlarına çıkmadığını hatta mecliste küfür ettiğini öne sürdü. Şimdi söz, olup bitenler hakkında uzunca bir süredir sessizliği tercih eden Tatı’da...
Ercan Tatı, hem zorlu geçen çocukluğunu hem siyasete girişini hem de Buca’da perde arkasında yaşananları anlattı.


Politika kanınıza ne zaman girdi?
- Çalışma hayatına sekiz yaşında başladım. Ev bakmak zorundaydım. Şirinyer Parkı’nın önünde mısır satıyordum. Bulaşık yıkıyordum. O zamanlar belediyeyi devlet gibi gördüğüm için “Neden bazı şeyleri yapmıyorlar?” diye de kızardım. “Niye yollar çamur? Ben bir gün belediye başkanı olacağım; şunu yapacağım, bunu yapacağım” derdim. Siyasete resmi olarak 1988’de DSP’den Ecevit sevdasıyla girdim. 87 yılında bir seçim oldu. Yüzde bir nokta küsur oy aldı. Bülent Ecevit hayranıydım. Hala hayranıyım. Buca’da DSP’ye çarşamba kaydoldum. Perşembe bana ilçe yönetimi teklif ettiler, olmaz dedim. Pazartesi ilçe meclis üyesi oldum. 20-30 tane yönetimde görev aldım. İl yönetiminde görev aldım. İki dönem il genel meclis, encümen üyeliği yaptım. Belediye başkanı olmayı ilk 99’da düşündüm, kısmet 2009’daymış. Çocukluğumu yaşayamadım. Dört kardeştik; babamız rahatsızdı, çalışmak zorundaydık. Ağabeyimle hiçbir zaman bayram çocuğu olduğumuzu hatırlayamıyoruz. Bayram bize para kazanma yolu olarak görülürdü. Oyuncak, mantar tabancası, çata pat alıp onları bayram yerinde satardık. Ama çok mutluyduk bayram gelecek biz para kazanacağız diye. Annem söyler, “Benim oğlum bıyıklı doğdu” diye. Yani adam doğdu demek ister. Çalışarak hep hayata devam ettik. Yapmadığım iş yok.   Gittiğim yerde önce ayakkabı boyacısıyla, garsonla, bulaşıkçıyla, ocaktakiyle  konuşurum. Pazara giderim; tezgahın  öteki tarafına geçerim. Çünkü ben bu mesleklerin hepsini yaptım. 

‘Çocukluğumu yaşayamadım’
Hem çalışıp hem okudunuz mu?
-  Ticaret lisesi mezunuyum. O zamanki puanım Samsun Bilgisayar Mühendisliği’ni tutuyordu. Spor Akademisi’ni de kazandım ama maddi imkanlar elvermediği için gidemedim. İşletme kazandım ama yarım bıraktım. Askere gidinceye kadar günde iki iş yapıyordum. Okuduğum zaman bile okul çıkışı çalışıyordum. Askerden geldim işe başladım. Daha sonra Selçuk Anonim Şirketi’ne girdim. Orada 26 yıl görev yaptım. Hiç kimse elimden tutmadı. Çocukluğumum yaşayamadım, parkta oynayamadım. Ancak şimdi Şirinyer Parkı’na baktığım zaman yetmiyor. Neden çocuklar için daha fazlasını yapmayayım?  Çocuklarla diyaloğum çok iyi. Onların oylarıyla seçim yapılsa açık ara kazanırım. 

Seçimlerde adaylığınızı koyma sürecinizi anlatır mısınız?
- Ben kararımı 15 yıl önce verdim. 2004’teki seçimlerde il genel meclisi üye adayı olduğum zaman, “Bu seçimlerde belediye başkan adayı olacağım” diye söylemiştim. Dolayısıyla işlerimi de ona göre ayarladım. Buca’da doğdum. Şirinyer’in, Buca’nın çocuğuyum. 

‘Bucalılara sözümüz var’
Başarılı bir seçim dönemi geçirdiniz. Uzun zamandır CHP iktidarı yaşamayan Buca’da, seçim kazandınız. Ne hissediyorsunuz?
- Buca’da en son CHP bayrağı ararsanız, 1971’de Yüksel Çakmur’la var olmuş. Bu,  38 yıl sonra kazanılmış bir seçim. Bu arada 1989’da bir SHP dönemi vardı ama yine de yıllar sonra kazanılmış oldu. Halkımız çok fazla şey bekliyor. Bizler de bunları yapabilmek için çalışacağız. Türkiye ekonomisi kötüye gitse, yerel yönetimlerin bütçeleri tırpanlanmış olsa bile söz verdiğimiz projelerin hepsini hayata geçireceğiz.  

Belediyenin borçlarını öğrenmek için hesapların kontrolünü istediğinizi mi kastediyorsunuz?
- Tüm belediyelerin borcu var, ben de hesaplarımı kontrol ettiriyorum. Önümü görmek istiyorum. Baştan beri söylediğim rakam 24 trilyondu. Borçlar net çıktığında yeniden yapılandıracağım. 2008’in haziran ayında yapılan, 2008’in kasım ayında onaylanan bir bütçe ile karşı karşıyayım. Hiçbir iş yarım kalmayacak. Zaten bu bize yakışmaz. Örneğin stat; her ne kadar bana yüklü bir borç çıkarsa bile tamamlanacak. Atatürk Mask’ı da var.

Yeşildere’deki Atatürk Maskı’nı yanlış bulduğunuzu söylemiştiniz.
- Mask ile ilgili benim iddiam şu; bizim Atatürkçülüğümüzü hiç kimse tartışamaz. Ama eğer belediye başkanı ben olsaydım, o zaman böyle bir mask yapmazdım. Bu kadar borcu olan bir belediye, bu kadar işsizi olan bir ilçe, kalkıp oraya 3 - 5 trilyon yatırmaz. Eğer Atatürk sağ olsaydı, bunu duysaydı gelir bizi döverdi.

Buca’nın “gülen yüzü” diye seçildim bir aydır yüzüm gülmüyor


‘Bürokrat imza atmıyor’
Bazı konularda da eski belediye başkanı Cemil Şeboy ile görüştüğünüz, ekibiyle çalışmaya devam ettiğiniz söyleniyor. Doğru mu?
- Her hafta, iki kere Cemil Bey’le yemek yiyormuşum. Cemil Bey’le hayatım boyunca hiçbir masada oturup yemek yemedim. Sadece geçen hafta Bucaspor Kongresi yapıldı. Kongreden sonra bir yemek yapıldı. Oturduk saat 21.30’du. Yaklaşık bir saat sonra, Cemil Şeboy bir arkadaşıyla geldi. Masanın bir köşesinde oturuyordu. Kısa bir süre aynı ortamda bulunduk, o kadar... Eğer ekibi derseniz, burası bir belediye... Ben iki aylık bir belediye başkanıyım. İçişleri Bakanlığı’ndan izin istedim. Alıp “Şu müdürü şuraya koyuyorum” diyemiyorsunuz. “Şu kişiyi alıp şuraya atıyorum” diyemiyorsunuz. İçişleri Bakanlığı’ndan izin almak zorundasınız. İçişleri Bakanı izin vermiyor. 10 kişilik müdürlük istedim. Bana “İki kişi ile çalışacaksın, geriye kalan eski bürokratlarınla olacaksın” diyor. Eski bürokratlarımla bir sorun var demiyorum ama bazıları geçirdikleri operasyondan sonra haklı olarak imza atmaktan çekiniyor. Yani bazı arkadaşlarımı harekete geçirmem lazım. Rotasyonlar yaptım. Ben burada hiçbir arkadaşımı itham altında bırakmak istemiyorum. Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur. Birçok arkadaşımın masum olduğuna da inanıyorum. Önümüzdeki günlerde başta imar olmak üzere bazı değişikler yapacağım. 

Peki neden böyle oldu? Sizinle ilgili söylenenlere ne diyorsunuz?
- Benimle ilgili söylenenleri söyleyin önce.

‘Anlatılanlar yanlış’
Belediye meclisinde yaşananlar, Levent Köstem’in anlattıkları. Mecliste küfür ettiğiniz, Levent Köstem’in telefonlarına çıkmadığınız, korumalarla gezdiğiniz ve son meclisten  sonra perşembe akşamı Birlik Otel’in  basıldığı ve Levent Köstem’e sopalarla saldırıldığı iddiaları...
- Birlik Otel’de ben de vardım. Benle birlikte 85 kişi vardı. Esnaf Kefalet Derneği bize bir yemek düzenledi, meclis üyeleriyle beraber. Levent Bey gündüz, Ege TV’ye bir açıklama yapmış. Bir gün önce onu mecliste “Nasıl CHP’lisin” diye yuhalayanlarla ilgili... “Beni yuhalayan şu insanlar belediyede çalışıyor, onun işten atılmasını istiyorum” demiş. Birlik Otel’de o arkadaşı karşıdan gelirken gördüm. Ben müdahale ettim. “Öyle bir şey yok” dedim. “Olsa bile ben sana zaten iş bulurum” diye de sakinleştirdim. Ama o arada Levent Bey’in yanındaki bir arkadaş, “Şunlar şunlar geldi, gitti” diye bir yere telefon etti. Bunu gördüm. Onların yakınları geldi. Hepsi bu kadar.  Yok jandarmalar basmış, yok sopalarla saldırılmış, jandarma gelmiş. Bunlar provokasyondan başka bir şey değil. Hele sopa asla görmedim. 

Niye yapılıyor?
- Bilmiyorum. Burada o gece yer yerinden mi oynadı diye sorun. Gidin Esnaf Birliği’ne sorun. Ben de şaşırdım. Telefon ediyormuş, “Ben gaspa uğradım” diye. Ben arıyorum, telefonu kapatıyor. Nasıl gaspa uğradı, kim darp etti? Bir tane şahit çıksın. Güle oynaya gittik, ayrıldık.

‘Dedikodular bizi üzdü’

Tabii o da İzmir’de uzun yıllardır tanınmış, belli yeri olan bir doktor.
- Ben de 600 bin kişilik bir ilçenin belediye başkanıyım. Sokakta gördüğünüz iki kişiden biri bana oy verdi. 

Diğer iddialar?
- Anlatılanlara bakıyorum. Ben böyle bir adam mıyım? “Buca’nın gülen yüzü” diye seçim kampanyası yaptım, seçildim. 30 gündür gülmeyi unuttum. Küfür olayı var. Hem de mecliste etmişim. Meclis kayıtları var. Gelsinler, meclis kaydını incelesinler. Mecliste küfür edilir mi? Böyle bir küfür olayı yok. 130 izleyici, bürokratlar var. Nereden çıkardı bilmiyorum. Kendi  odamda grup arkadaşlarımla toplantıda konuşurken; “Halk içinde dedikodular var, bazı arkadaşlar istifa edecekmiş, 12 kişi arkamda diye laflar ediliyormuş. Var mı böyle bir şey” dedim. “Herkes yok” dedi. O zaman da “Bazı bilmem neler; bizi parçalamak istiyor arkadaşlar, yazıklar olsun” dedim.


Dedikodudan tehditlerden korkacak adam değilim
Tüm bunların altındaki asıl neden ne? Sadece başkan yardımcınız Hüsnü Kaya’nın maaşına itiraz mı?
- Sadece maaş olayı olduğunu sanmıyorum. Benim grubum 25 kişi. Bir ayrım yapmak yanlış olur. Ama ilk andan itibaren bazı çatlaklıklar da olmaya başladı. Yine de bir sorun yok. Ben de anlamıyorum. Benim yanımda başka, dışarıda başka olabiliyor bazı arkadaşlar. Tabii ki herkes düşüncesini söyleyebilir. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel yapısında var bu... Demokrasi var. Ama biraz fazla var. Bugün CHP’de genel başkanı bile çok rahat eleştirebilen insanlar var. Ben çalışmak istiyorum. Beni rahat bıraksınlar. Benim Buca’da yapmak istediklerim var. Bu dedikodularla uğraşmak istemiyorum. Ben gerçeklerle uğraşmak istiyorum. İş yapmak istiyorum. Hiçbir şeyin arkasına saklanmıyorum, hiçbir şeyden de korkum yok. Dedikodu, tehdit... Ben bunlara pabuç bırakmam. Birikimim olduğuna inanıyorum. Bu işler güç ister. Güçlü olduğumu da inanıyorum. Bu işler her şeyden önce yürek ister. Korumayla gezmiyorum. Belediyenin bir tane koruması var, o da bana yol gösterici. Ben yoluma devam ediyorum. İlçem için çalışacağım. Böyle ufak tefek dedikodularla kimse beni durdurumaz.


Buca’nın tiyatrosu yok biz asıl buna bakalım
İlk önce neyle başlayacaksınız işe?
- Öncelikle temmuz ayından itibaren maketler üzerinde projelerimi açıklamaya başlayacağım. Örneğin öğrenci yurdu için İller Bankası’ndan yer tahsisi istedim. Üç-dört yer var. Bunlardan birini tercih edip en kısa sürede temelini atacağız. Adını da Mustafa Kemal Atatürk Yurdu yapacağımı herkes biliyor. Ulaşım için Şirinyer Metro İstasyonu’ndan Tınaztepe’ye kadar tramvay projesini tekrar çizdiriyorum. Çünkü orada karayolunu da kullanacağım. Pazaryerleri için araştırmalarım başladı. Murathan Mahallesi’nin pazaryeri araştırması bitti. Onun üzerini örtme işlemine başlatacağım. Kapalı bir pazaryeri yaratacağım. Diğer pazaryerleri için çalışmalarım devam ediyor. Hep söylüyorum; Buca’da sinema, tiyatro gibi mekanlar yok. Şirinyer’e otoparkıyla, alışveriş merkeziyle, cep sinemaları, tiyatrolarıyla tek bir çatı altında toplayabileceğim çok muazzam bir tesis yapmak istiyorum. Bunun da projelerine başladım. Özellikle cenaze hizmetleri ve okul temizlikleri için projelerim var. Seçimden önce söylediğimiz her şey hayata geçecek.