Ege Davul İzmir’de, tokmak Ankara’da...

Davul İzmir’de, tokmak Ankara’da...

17.01.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

Haftalık yazarları Hamdi Türkmen, Erol Yaraş ve Erdal İzgi, İzmir’de politikanın nabzını tuttu. Ak Parti il yönetiminin veto edilmesi, CHP yönetimindeki belirsizlikler sıkıntı yarattı. İçki satışıyla ilgili yönetmelik, en çok Ege’de sahil kesimlerini etkileyecek, işletmecileri ve üreticileri zora sokacak. Kordon’da kaosun nedeni ise otorite yokluğu

Davul İzmir’de, tokmak Ankara’da...

H.T: Haftalık’ın ilk gündem maddesi; Ak Parti ve CHP‘nin İzmir yapılanması. Ak Parti yönetimi genel merkezden onay görmedi, yeniden yapılacak. Yeni isimlerin benimsenmemesi gerekçe olarak gösteriliyor. CHP yönetimi ise bu hafta kesinleşecek. Ak Parti İzmir’e, genel merkez vetosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
E.İ: Belli ki parti içindeki bazı dengeler bozulmuş ve bunun sonucunda da devreye girilmiş. Sunulan bir listenin, iddia gerekçeye göre “Örgüt, yeni isimlere hazır değil. Tecrübeli isimlerle taviye edilmeli” şeklinde onay almaması, İzmir’e birden çok kişinin müdahalesi olarak nitelendirilebilir. Bu isimler kimlerdir, ne amaçlanmıştır? Nükhet Hotar ve Mehmet Tekelioğlu’nun ayrı cephelerde olduğu ve çekişme yaşandığı bilinen bir gerçek. Nitekim Tekelioğlu, “İsimler tartışılmaz, prensipler ortaya konulur” derken, liste üzerindeki etkisini açıkça sergilemiştir. Bu olay, İl Başkanı Ömer Cihat Akay’da özgüven eksikliği yaratabilir. Yeni liste hazırlamada oldukça ürkek davranacak, zorlanacaktır.
E.Y: Diğer milletvekili İsmail Katmercioğlu’nun da listelere müdahale ettiği iddia ediliyor. Yani üçlü cephe var ve herkes kendine yakın isimleri monte etmeye çalışıyor. Listenin veto yemesinde, Milli Görüş çizgisindeki isimlerin çokluğunun da etkili olduğu söyleniyor.
H.T: “Ak Parti, CHP’den beter ve karışık” dediğimde kimse inanmıyor. Ama öyle. Ömer Cihat Akay, kendinden çok emin, despot bir başkan olarak koltuğa oturdu. Ama partinin bazı dengeleri var. Onları yok farzedemezsiniz. Aslında Akay, doğru olanı yaptı. Ak Parti İzmir İl Teşkilatı’nın İzmir’de yeniden dizayn edilmesi, hısım-dost ve akraba sultasından kurtulması gerekirdi. Anladığım kadarıyla Sayın Akay’ın iki üç millitvekilinin etkisi altında kalıp, partinin diğer dengelerine önem vermeden hazırladığı için listesi onaylanmadı. Sayın Akay’ın gücünü zayıflatacaktır. Akay’ı, genel seçimler öncesi zorlayacaktır. Yarın listeler yapılırken, kimsenin il başkanını kale alacağını sanmıyorum. Nasıl olsa biz Ankara’da işimizi çözeriz mantığı, Ak Parti il yönetiminin en büyük handikapı olacaktır. Allah kendisine kolaylık versin.
E.İ: Bunu çok yönlü değerlendirmek lazım. Birincisi; il başkanı açısından tartışmasız çok olumsuz. Herhalde burukluğunu yaşıyordur. İkincisi, bundan sonra parti içinde nasıl bir denge kurulacak? Eski il başkanları, görüşlerinin alınmadığını söylüyor. Bu gelişmeden sonra görüşleri alınacak, isim önerileri dikkate alınacak mıdır? Üçüncüsü, listeye girmek isteyenlerde, “Ya veto yersem” çekincesi olacaktır. Bundan sonra, her türlü senaryo yazılacak, belki de suçlamalar yapılacaktır. Ak Parti İzmir örgütü, seçim öncesi CHP’ye karşı daha önde görünürken, şimdi gerileme içine girmiştir. Bu kez CHP pazartesi günü listesi açıklandığında öne çıkmış olacak. Zaten politika, yüzyıllardır değişmeyen oyundur. Hareketli, neşeli ve sıcak günler başlıyor.
E.Y: Güç kavgası yaşanacağı muhakkak. Yine duyuma göre, Ak Parti İzmir örgütü, yüklü borç kıskacında. Gerçi şimdi aday adaylarından toplanacak kayıt ücretleri ve seçim bütçesiyle biraz rahatlayacaklardır ama, yönetim yine de zorlanacaktır. Sürpriz isimler bekliyor musunuz?
E.İ: Flaş isimler beklemiyorum. Sürprizleri aday adaylığı sürecinde göreceğiz. Zaten 15 Mart’ta İzmir’de bir eğilim yoklaması yapılacak, delegeler tercihlerini koyacak. Ama sonuçta aday adayı listesi Genel Merkez’de, Başbakan’ın isteği doğrultusunda oluşacak. Kimsenin de itirazı olamaz. “Beni neden listeye koymadığınız” şeklinde bir çıkış Ak Parti’de yapılamaz. Ay başından itibaren Ankara’ya taşınma trafiği artar. Herkes kendini destekleyecek milletvekili, genel merkez yöneticisi aramaya başlar. Ama son ana kadar kimsenin yeri garanti değildir; mevcut milletvekillerinin bile...

Eskiler budanacak, yeni isimler yaratılacak
E.Y: İzmir’de CHP ve Ak Parti milletvekillerinin yüzde kaçının değişeceğini düşünüyorsun?
E.İ: Ak Parti’de mevcutlardan üç veya dördü kalacaktır. Tahminimi söylersem spekülasyon olur.
E.Y: Yüzde 70 mi değişeceğini düşünüyorsun?
E.İ: Daha fazlası. Şu anda 9 milletvekili var, azami 3’ü kalır, diğerleri yenilenir. CHP’de de değişim oranı Ak Parti’ye yakındır. Gruplaşmalar olacak, epey tartışma yaşanacaktır.
E.Y: CHP’de daha farklı bir hareket mi bekliyorsun?
E.İ: Ak Parti yönetimi bugün İzmir’de rotasını çizmiştir. Dikkat edin, odalar, kuruluşlar heyetler halinde Ak Parti’ye, “hayırlısı olsun” yarışı halinde. Bu tabii ki siyasetin nezaketinden kaynaklanır ama işin altında aktif politikaya göz kırpmalar vardır. Diğer yandan CHP yeni yönetimi oluşacak, önemli olan başa kim gelecek? Değişik isimler ortada dolaşıyor. İzmir’in başına gelecek ismin kendini kanıtlamış, beklentisi olmayan, geçmişte siyasette performans gösteren biri olmasında fayda var.
H.T: Açık konuş, isim ver.
E.İ: Öne çıkan iki aday Balçova İlçe Başkanı Mustafa Moroğlu, eski milletvekili Erdal Karademir. Erdal Karademir’in performansının çok iyi olduğunu biliyorum. TBMM çatısı altındaki çalışmaları bilinen, İzmir’de teknik kesimin tanıdığı, oda başkanlığı yapmış bir isim. Çalışmak istediğini, örgütü çok iyi tanıdığını söylüyor. MHP durgun, beklemede. DSP, DP ve diğerleri ise sanki hiç seçime katılmayacak gibi motivasyonsuz.
E.Y: Ak Parti’nin İzmir milletvekili aday listesinde çok sürpriz isimler bekliyorum, en az yüzde 70’inin değişeceğini düşünüyorum. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan çekişmesi de yoğun şekilde daha bugünden yaşanıyor ve liste belirlenmesine de yansıyacak. Çünkü, Gül’ün en yoğun akraba grubu bu şehirde ve onlar listeye giriyordu. Bu dönem Erdoğan, olaya nasıl bakacak? Ortak liste anlayışına girecek mi? Tek belirleyici olursa, çok değişim olacaktır. CHP’de ise çok fazla, hatta tümüne yakınının değişeceğine inanıyorum.
Kadınlar ve gençler, seçilecek sıralara konulmalı
E.İ: İzmir’de gençler ve kadınlar için Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği yüzde 30’luk söz tutulacak mı?
E.Y: Tutulması lazım. 26 milletvekili çıkarıyoruz, iki bölge 13-13 bölünecek. Bu 13’ün içinde yüzde 30’un ağırlığı seçilebilen sıralarda mı, yoksa ihtimal verilemeyen sıralarda mı olacak? Bunu da günü geldiğinde göreceğiz. Temenni ederim ki; seçilebilen sıralarda olsun, dengeli dağıtım yapılsın.
E.İ: Yüzde 30, listenin yedinci sırasından sonra kulanılırsa o zaman bu rakam yüzde 1 veya 2 demektir.
E.Y: Aldatmaca yapılmasın. İl başkanlığına isim konusuna gelince; partinin içini bilmem ama Balçova İlçe Başkanı Moroğlu’nun daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Partide sevilen bir kişilik, ileriye yönelik de en azından şu an için milletvekilliği gibi bir düşüncesi yok. O koltuğu bu dönem için bir sıçrama tahtası olarak görmüyor. Cihan Türsen’in de adı geçiyor bu arada.
E.İ: O, aday olarak kendini açıklamadı ki...
E.Y: Biliyorsun, birtakım görevler aday olmadan da veriliyor. “Biz sana layık gördük” deniliyor, ataması yapılıyor. Türsen, Kılıçdaroğlu’nun gezilerinde hep görüldü. Onun da ismi kulislerde geçiyor. Ben Türsen’i çok severim. Ama adaylığına karşıyım. Türsen, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in, İzmir’e “sümüklü çocuk” dediği iki toplantıda da vardı, tek kelime etmedi. CHP İl Başkanı olacak kişi, o gün kentini yalnız bırakıyorsa, ileride de bir takım açıklarının olacağı endişesini taşırım. MHP’de ise yarı yarıya bir değişiklik olacağını düşünüyorum.
E.İ: Yeri sağlam olan bir Kenan Tanrıkulu, diğeri Oktay Vural. Onlar birinci sırada ve değişmez, ikincileri konuşmak lazım. Sahi üçüncü sıradaki çıkar mı?
E.Y: MHP bugünkü yavaşlığını korursa çok zor. Yerel seçimle, genel seçimi karıştırmamak lazım. Çünkü genelde MHP’ye oy vermiş birçok kişi, yerelde CHP’ye oy verdi. Şehir, koalisyonu sandıkta yaptı. Ama bu sefer genel seçim ve MHP’li gidip kendi partisine oy vereceği için belli olmaz. İzmir’in konumu farklı. Şehitlere bakış açısı hassas, ülkenin terörle ilgili geldiği noktada bakış açısı farklı olduğu için orada da farklı olabilir.

CHP’de de alacaklılar sırada
E.İ: Yerel seçimlerdeki yüzde 56’lık oy, deyin ki bu genel seçimde yüzde 40-45’e indi, fatura kime çıkar?
H.T: CHP’nin il yönetimine çıkar.
E.Y: Yeni gelen il yönetimine de iki-üç aylık çalışmasından ötürü fatura çıkaramazsın. İl yönetimi derken isim belirtmen lazım. Bir de çok önemli bir konu var. Aldığım istihbarata göre CHP il yönetimi yüklü bir borcun altında. Birçok alacaklının olduğu ve sıkıştırdığı söyleniyor. Göreve soyunacaklar, eski yönetim ve başkanın borçlarını da üstlenecek. O borçlar açıklanırsa, yeni gelen yönetim ve kamuoyu da bilgilenmiş olur.
H.T: CHP’de bitmeyen hizipleşmelerin benzeri, şimdi Ak Parti İzmir’de özellikle Ömer Cihat Akay’ın göreve gelmesinden sonra iyice su yüzüne vurdu. İzmir teşkilatı içinde inanılmaz bir Nükhet Hotar ve Mehmet Tekelioğlu çekişmesi var.
Ak Parti’de Tekelioğlu-Hotar cepheleşmesi var
E.Y: Başbakan-Cumhurbaşkanı gizli çekişmesi gibi mi?
H.T: Mesela Tekelioğlu; Taha Aksoy, İbrahim Hasgür gibi milletvekilleriyle çok yakın temas içindeyken, Nükhet hanım da, Genel Başkan’dan aldığı talimatlarla genel merkezci. Bu durum, milletvekili aday listesinin belirlenmesinde de yansıyacak gibi. Burada Tekelioğlu ve Hotar arasındaki kapışma daha hızlanacak.
E.İ: İl Başkanı Akay, hangi cephede olacak?
H.T: Şu anda her ne kedar “Ben tüm milletvekillerine eşit uzaklıkta olacağım” dese de; genel merkez yani Nükhet Hotar ile sıkı bir işbirliği içinde diye yorumluyorum. Bunun açık örneği; parti içindeki Feyzi Bayram olayında var. Ben Ak Parti’nin seçimlere giderken İzmir’de CHP’ye göre daha aktif, daha planlı, programlı bir ilerleme içinde olduğunu, daha organize olduğunu görüyorum. Öyle bir sistem kurmuşlar ki her gün gazetelere günde üç-dört çalışma haberi servis ediyorlar. Ama CHP’de hala böyle bir organizasyon yok, kamuoyunu bilgilendirme şeklinde bir çalışma ve anlayış yok.
E.İ: İlçe örgüt başkanı, il başkanı yapılmayacak rivayeti var. Eğer böyleyse Moroğlu’nun şansı az.
H.T: Moroğlu, uzun yıllar sosyal hareket ve sol olaylarda mücadale vermiş, örgütçü biri. Balçova’da her ne kadar yerel seçimde Mehmet Ali Çalkaya’nın etkisi varsa da, Moroğlu parti çıtasını yükseltmiştir. En önemlisi de Alaattin Yüksel’le uzun yıllar siyaset yapmış. Adı il başkanlığı için geçen biri de Yekta Vardalı.
İzmir’in tanınmış işadamı, iyi bir sosyal demokrat. Varnalı’ya, bildiğim kadarıyla bizzat Aziz Kocaoğlu tarafından teklif götürüldü. Ama Varnalı, işlerinin yoğunluğu nedeniyle görevi kabul edemeyeceğini, Sayın Moroğlu il başkanı olursa yardımcısı olabileceğini, yönetim kurulunda yer alacağını iletti. İşin bir ilginç yanı; eğer Moroğlu’nun gelirse İzmir’de bir ilk yaşanacak. Ak Parti Başkanı Ömer Cihat Akay, geçmişte 163’ten yani irticadan yargılanmış, cezaevine girmiş, CHP’li Moroğlu ise 141’den yargılanmış 6.5 yıl hapis yatmış biri. Espri gibi ama siyasetten cezaevinde yatmış iki başkan, seçim yarışına partilerini hazırlayacaklar. Bir duyuma göre de Gürsel Tekin de alternatif isim arayışındaymış. Sanıyorum ki İzmir teşkilatını Sayın Kocaoğlu ve Yüksel’e teslim etmek istemiyorlar. Bu hafta hepsini göreceğiz.

Haberin Devamı

Seçim öncesi son hazırlıklar

CHP’de ve Ak Parti’de yeni İzmir yönetimleri bu hafta belli olacak. Her iki partide de mevcut vekillerin tamamına yakını değişir gibi görünüyor. MHP, DSP ve DP’de ise inanılmaz bir durgunluk hakim. Hareketlenmeleri gerekiyor.

Kordon’da yönetim zaafiyeti yaşanıyor

Davul İzmir’de, tokmak Ankara’da...

H.T: Kordon’daki anarşiye ne diyorsunuz? Bıktırdı ama sorunu hala ortada. Kentin simgesi.
E.Y: Birinci Kordon’da Aziz Kocaoğlu’na hak veriyorum. İzmir’in en gözde bölgesini bu şekilde kabullenmek mümkün değil. İşyerleri, şu anda kamunun yerlerini işgal ettiklerini unutmasınlar. Bu işgal alanda insanları rahatsız etme hakkı, lüksü onlara tanınamaz. İnsanlar evine giremiyor, kaldırımda yürüyecek yer bulamıyorsun. Ayrıca Konak Belediye Başkanı Sayın Hakan Tartan’dan da aynı duyarlılık ve çabayı da bekliyorum. Çünkü, bulvarlar Büyükşehir sorumluluğunda olabilir ama ara cadde ve sokaklar Sayın Tartan’a bağlı. Oralar yürünemez halde, her türlü karmaşa ve yasal olmayan her şey var. Kaldırımlar raf, masa, sandalye kuşatmasında. Bunlar niçin görülmüyor?
E.İ: Kordon ile söyleyeceğim uzun lafım yok. Var olan yönetmelik yok edilmiş. Yaptırım uygulayacak otorite kalmamış, ciddi zaafiyet, yetersizlik var. İzmir böyle olayları yaşamamış ve hiç hak etmemiştir. Ve önümüzdeki günlerde üzüntü verici tablolara tanık olacağız. Eğer, Başkan’ın yerine bir başka siyasi devreye girip, kafasına göre tavizler vermezse...
H.T: Birinci Kordon’da işletme sayısı yüzü aşmış. Eksik olan ne biliyor musun? Daha doğrusu izmir’de ne eksikse; Birinci Kordon’da da o eksik. Yaptırım gücü ve düzeni sağlama diye bir kural yok.İsteyen istediği yerde istediğini yapıyor. Güzelyalı’ya bakın. Yeşil alanların üzerine masaları koymaya kimin ne hakkı var. Kim izin veriyor? Bu yerler insanların spor yapmaları, yürümeleri içindir. Geçen gün gıptayla seyrettim,İstanbul’da Nişantaşı yeniden düzenlenmiş. Ortada kıpkırmızı bir yol bayanların yürümesi için ayrılmış. Kafelerde bir santim taşma yok. Rahmetli Ahmet Piriştina Birinci Kordon’u düzenlerken amaç neydi, geniş kaldırımlar niçin yapıldı? Deniz kenarına pistler niçin konuldu? Şu anda Birinci Kordon’da araç parkından geçemiyorsun. Bu şehirdeki keyfi uygulamalar almış başını gidiyor. Konak belediye Başkanı Hakan Tartan’dan rica etsem; acaba bir cumartesi akşamı Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne girer mi? Girsin de görsün ne halde olduğunu. Pilavcısı, midyecisi, kebapçısı, taksicisi var, yürünecek yer yok. Bu mudur şehircilik anlayışı? Yönetmelik ve disiplin olacak, herkes uyacak. Birinci Kordon çığırtkandan geçilmiyor. Ayrıca Kordon’un deniz kenarında karanlık ve korku hakim. Aydınlatma yetersiz, geçerken biri sizi kesse kimsenin haberi olmayacak. Birinci Kordon burası, ışıklandır, ışıl ışıl yap. Demokrasinin ışığı denilen kentte yaşıyoruz, karanlığa mahkumuz.
E.İ: Bunun için de popülist politikadan vazgeçmek lazım. Hayatı oynamak değil, yaşamak lazım. Politikacılar olarak İzmir’de herkese sevimli görünmeye çalışıyoruz. Herkese sevimli görünmeye çalışan her zaman kaybetmeye mahkumdur.
E.Y: Önümüzdeki hafta yeni konularda buluşmak üzere.

Haberin Devamı

Davul İzmir’de, tokmak Ankara’da...
Yasak, üzüm ve anason üreticisini zarara uğratacak
E.İ: Olayı biraz ekonomik yönden ele alın.
E.Y: Olaya sadece alkol içimi olarak bakılmasın. İçki, sonuçta belli ürünlerden oluşuyor. Şarap dediğin zaman üzüm, rakı dediğin zaman anason akla geliyor. Üreticileri de köylü. büyük bir üretici kitlesi var. Siz bunu yasakladığınız zaman bu ürünü üreten insanlar ne yapacaklar? Alkolü savunuyormuş gibi bir çizgiye gelmek istemem ama bir gerçek var ki; dayatmalarla, yasaklamalarla bir yere gidilemediği Osmanlı döneminde bile görülmüştür. Burada üretici kesimin ne olacağını kimse tartışmıyor. Türkiye de bir milyon litre şarap üretiliyor, üzümü üreteni, rakıya anason üreteni ne yapacaksın? Şaraplık üzümü İtalya’ya, Fransa’ya, Portekiz’e ihraç etme durumun yok. Ege’nin bağ sahipleri, çalışanları nasıl geçinecek? Sektörde işsizlik başlarsa, millet karnını nasıl doyuracak?
E.İ: Tekeli özelleştirmeseler, bir sürü yeni markanın yaratılmasına izin verilmeseydi.
E.Y: Madem buradan tarıma girdik, bir başka ciddi konu. Türkiye’de üç büyük grup et üretiminden çekileceğini duyurdu.Sadece Koç’un Güneydoğudaki kapatacağı besi çiftliğinde 8 bin hayvan var, hepsini kesecek ve çekilecek. bunu diğerleri takip edecek. Türkiye tarım ülkesi olmaktan hızla uzaklaşmakta. Denilebilir ki; çekilen çekilsin kardeşim. Ama kapatılacak tesislerden süt üreticisi de gelir elde ediyordu. Buzağısını alıyordu.
Süt üreticisinin de devre dışı kaldığını düşünün. O ithal, bu ithal nereye kadar? Türkiye’nin dış borcu ortada, nereye kadar gidecek? Sonunda borcunu borçla kapatıyorsun, faiz sürekli bindiriyor.
Bugün 10 milyar dolarlık tarım ürünü ithal ediliyor, yarın 20’ye çıkacak. Ülkeler kendi gıdalarını bulmakta zorlanıyor. Buğday dışarıdan geliyor, yakında ekmek de zamlanacak.
Senin üretimin zaten seni doyurmuyor. Buğdayın, etin, pirincin yok, sütün, meyvan tehlikede. Biz içkiyi onu bunu tartışıyoruz ama Türkiye’nin geleceğine kimse bakmıyor.

Haberin Devamı

Davul İzmir’de, tokmak Ankara’da...
İçki yönetmeliğinin ucu açık, gerginliğe gebe
Bugün Anadolu’da ‘gayri resmi’ olarak içki yasağı mevcut. Gidin, görün, hiçbir dükkan içki satmıyor. Yeni yönetmelik, Batı’yı, Ege’yi, en çok da sahil kesimlerini etkileyecektir

E.İ: Hayırlısı olsun, yeni içki yönetmeliği çıktı. Gerekçe; gençleri alkolden korumak ama...
E.Y: Daha çok Türk halkını uzaklaştırmak
E.İ: Yönetmeliği, Anayasanın 58’inci maddesine dayandırdıkları için bu noktadan hareket ediliyor. Ama bu ucu bağlanmamış ve keyfi gibi görünen yönetmelik, ülkenin sadece batı bölgelerinde işletmeleri, turistik yerleri etkileyecektir. Yönetmelik çok muğlak ve yorumlara açık. Maddeleri net anlaşılmayan her yönetmelik, Türkiye’de “kraldan çok kralcı” olan bürokrasinin istediği gibi yönlendirmesi demektir. Siyasette nasıl popülist isimler varsa, bürokraside de başbakanlığa, bakanlığa, genel müdürlüğe yaranmak isteyen ve bunun için de kişilik değiştiren kişiler vardır. Bu kişiler, içki yönetmeliğini istediği gibi uygulayacaktır. Yaşayarak göreceğiz, çok haksızlık yapılacak, gerginlikler yaşanacaktır. Ege’de birçok işletme mağdur edilecek belki de işyerleri kapanacaktır.
E.Y: Sen yönetmeliği değil, yorumunu anlat bana.
E.İ: Yorumum; bürokrasinin kraldan çok kralcı yapısıyla resmen içki yasaklamaları başlatılacak, ruhsatlar verilmeyecek, mevcutları zorluklar çıkarılacak ve Ege’nin kendine özel akşamları keyfe dayanan yaşam tarzı değişecek.
E.İ: Bu örtünün altında yasaklama ve bu yasaklamaya bağlı da ekonomik çöküntü..
E.Y: İkinize soruyorum. Başbakan, siyaseti çok iyi bilen bir insan ve oy alamadığı kesim de sahiller, Trakya, Ege, Antalya . Peki, başbakanın böyle bir yönetmeliği bu zamanda çıkarmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
E.İ: Yönetmeliği başbakan çıkarmıyor
E.Y: Başbakanın bilgisi olmadan çıkar mı?
E.İ: Devlet içindeki bir mekanizma özerk hareket ediyor ve amacı gerçekleştiriyor. Enteresandır hem kafaların bulandırılması hem bir yerlere mesaj gitmesi bu yöntemle sağlanıyor.
E.Y: Bu anlayış sahil kesimindeki karşı oyları kemikleştirmeyecek mi? Zaten sahilde yaşayanlar yaşam tarzının değişeceği tedirginliğiyle Ak Partiye karşı çıkmıyor muydu?
E.İ: Kemikleşme düşünülebilir. Adamın ekmeği gidecek çünkü. Bana göre de baskı yönetmeliğidir bu. “Benimle kim iyi geçinirse ruhsatı ona veririm” denilebilir. O nedenle keyfiyet bürokrasiye bırakılmıştır.

Hasan Usta lokumcusu mu sponsor?
H.T:Tütün ve Alkol Düzenleme Piyasası Kurulu yönetmeliğinden sahil şeridi rahatsız. Bizler de özgürlük adına endişeliyiz. Şu anda resmi yasak olmamasına rağmen Anadolu’nun birçok yerinde fiili olarak içki yasağı uygulanıyor.
Bunun yazılı talimatı yok ama uygulanıyor. Şanlıurfa’ya gidin bakkaldan içki almaya gidin alamazsınız, satmıyor. Bayiler, bakkallar hatta büyük alışveriş mağazalarında bile satılmıyor.
E.Y: Kayseri’de içki içmek isteyenler Kapadokya’ya gidiyor.
H.T: Bunun gibi pek çok Anadolu kenti ve yol güzergahında içki bulamıyorsunuz. Samsun’dan Trabzon’a kadar tesislerde içki servisi yok, sadece yemek yiyebiliyorsunuz. Olay sadece Batı’yı sahil kesimlerini bağlıyor. Onun için bu düzenleme çok sıkıntı yaratacaktır. Karayolu güzergahında içki satışına ben de karşıyım, bir insan biraz sonra aracına binecekse içki almaması lazım. Burada en önemli şey, yönetmelik sınırlarının net şekilde çizilmemesi. Burada siz ucunu açık bırakıp da yetkiyi idari iktidara yakın valiye, kaymakama, idari makamlara bırakırsanız, bu iş doğrudan yasaklamaya gider. Ayrıca bugün Türkiye’nin tek caz etkinliği Efes Pilsen Blues Festivali’dir. Artık bu ve benzeri etkinlikler düzenlenemeyecek. Yani içki ismi olan, çağrıştıran firmalar sponsorluk yapamayacak. Peki Hasan Usta Lokumları mı sponsor olacak, caz festivali yapacak, şerbetçi mi festival düzenleyecek.
E.Y: Sayın başbakan oy alamadığı kıyı kesimlerini tamamen gözden mi çıkardı o zaman? Başbakan, “Bana Anadolu’dan aldığım oy yeter ben bu işi bitiririm” diye mi düşünüyor
H.T: İki ayrı yorum da yapılabilir. Bir; Türkiye seçime giderken giderken, muhalefet partisi yapacaklarını anlatacak ve diyecek ki; “Ya laik Cumhuriyet, ya da ılımlı İslam.” İşsizlik ve geçim sıkıntısı içinde bulunan ve geçmişte Ak Parti’ye oy vermiş kesimlerden de bu tablo içinde oy isteyecektir. İktidar açısından ise, Erdal’ın dediği gibi kendi seçmenini sabitlemeye yönelik, en azından bundan önce aldığı oyu koruma amaçlı bir operasyondur.

Haberin Devamı

Yerel bürokrasi ‘kralcı’ olacak
Uygulama, yerel yönetimlerin denetiminde olacak. Bu,?kraldan çok kralcılığı getirecek. Resmen içki yasaklamaları başlayacak. Ruhsat verilmeyecek, mevcutlara zorluklar çıkarılacak. Ege’nin yaşam tarzına müdahale edilecek.

Haberin Devamı

GÖRÜŞ, ÖNERİ VE TEPKİLERİNİZİ GÖNDERİN, PERŞEMBE GÜNÜ YAYINLAYALIM