EgeDuayen sanayici Nedim Uysal’dan genç girişimcilere altın öğütler: zor kazanılan para zor harcanır

Duayen sanayici Nedim Uysal’dan genç girişimcilere altın öğütler: zor kazanılan para zor harcanır

24.11.2024 - 00:00 | Son Güncellenme:

Babasını kaybetmesinin ardından 14 yaşında bakkal dükkanıyla başlayan iş yaşamını dünyanın ünlü otomotiv markalarına hizmet veren sanayi devine dönüştüren Nedim Uysal, hayat felsefesini “İnsanı sevmek” diye özetliyor.

Duayen sanayici Nedim Uysal’dan genç girişimcilere altın öğütler: zor kazanılan para zor harcanır

Duayen sanayici Nedim Uysal’ın 1973 yılında temellerini attığı Norm Holding bugün yolculuğuna 4200’ün üzerinde çalışanı, 9 ülkede bulunan 24 şirketi, 20 üretim, 15 satış ve lojistik merkeziyle başarıyla devam ediyor. Bağlantı elemanları, pazarlama ve ticaret, teknoloji, eklemeli imalat, kalıp ve sac şekillendirme, talaşlı imalat, kimya, makine ve otomasyon, sıcak dövme, tarım ve gıda alanlarında faaliyet gösteren şirketin mimarı Nedim Uysal, Milliyet Ege aracılığıyla genç girişimcilere altın değerinde öğütler verdi.

Haberin Devamı

20 Mart’ta 88 yaşına basıyorsunuz. Maşallah diyelim öncelikle... Nasılsınız, sağlık durumunuz nasıl?

Sağlık durumum çok iyi, çok şükür. 5 yıl önce bir bypass ameliyatı da geçirdim. Akşamları devamlı yürüyüş yapıyorum. Alkolden uzak duruyor, 1992’den bu yana sigara da içmiyorum. Galiba bundan dolayı da sağlıklıyım.

Şirketi bir süre önce oğlunuz Fatih Uysal’a devrettiniz. Ancak hala iş yerine gelip gidiyorsunuz sanırım…

Evet. (Gülüyor)

Her ne kadar gelmemeye çalışsam da haftanın 4 günü mutlaka uğruyorum. Evde kaldığımda kitap okuyorum. Ancak televizyonlar şu an izlenecek gibi değil. Ülke gündemi malum. Dolayısıyla evde tansiyonlarım artıyor, oturamıyorum. Buraya geldiğimde de işler, imzalar, çalışanlarla temas kurunca daha mutlu oluyorum. Daha çok teknik kısımda olan arkadaşlarımla konuşuyorum.

Haberin Devamı

Şirketi getirdiğiniz nokta gerçek bir başarı öyküsü... Genç girişimcilere öğütleriniz neler olur?

Her zaman şunu söylüyorum çocuklara; ilk şart dürüstçe çalışmak. Hilebazlıkla değil… Bir de insanları sevmek ve ayrım yapmadan eşit olarak kabul etmek. 

Ben iş hayatına Hacı Mehmet Amca’nın kiremit fabrikasını kiralayarak başladım. “Param yok” dedim. Bana cebinden 25 bin lira çıkarıp vermişti. Hemen gittim onunla kamyon aldım, dağıtıma başladım. Ve daima işi bilenlerle hareket ettim. 

Tekniğe ve yeniliğe açık biriyim. Bu cıvata işinde de öyle oldu. Ortak olduğum zaman Sadi Bey’in sadece bir makinesi vardı. O da 2 vuruşlu. Geliştirmemiz gerekiyordu. Yurtdışından makine getirdik. Ayrıca şimdi bizimle çalışan çok yetenekli bir teknik çalışan vardı. O dönemde kendisine “Sen gel benimle çalış” dedim. Öyle geliştirdik bu işi.

Önceleri yurt dışından alırken şimdi Türkiye’de biz makine yapıyor, ihraç ediyoruz. İnsana da yatırım önemli yani. Hiç unutmam rahmetli babamın banka defteri vardı. Ramazan’da toplatırdı parayı. Kaç lira faiz gelmiş, atıyorum 100 lira. Onu ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı. “Bize yaramaz bu para” derdi. Paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu onda gördüm.

Bir de iş amaçlı çok gezdim. Yurt dışında fabrikaları dolaştım. Tayvan bu işte çok ileri. Bir kaldıraç gördüm, geldim burada ben yaptım. Ayrıca hataları da yakaladım.

Haberin Devamı

Aslında mühendislik okuyabilirmişsiniz…

Olabilirdi. Gözüm fotokopi makinesi gibi, bir gördüğümü asla unutmam. Ve mutlaka yapmaya çalışırım.

14 yaşında babanızın dükkanı ile başladığınız iş yaşamınız boyunca hiç “Keşke şunu da yapsaydım” dediğiniz bir şey oldu mu?

Ben yapmak istediğim her şeyde kar, zarar hesabı yaptım. Ama baktım ki kar zarara gidiyor, bıraktım. Düşündüğüm her şeyi denedim sonuçta. Şu anda 1200 müşterim vardır cıvata satan. Hepsine çantamla gidip tanışmışımdır. Hatta biri rahmetli oldu Kayseri’de, oğlunun ismini benim ismim koydu. Yani gençlere tavsiyelerimden biri de müşteri memnuniyetidir. Ben işçimle de yakınımdır. 2001 yılında bir kriz oldu biliyorsunuz. Çalışanlarımı topladım, “Durum bu, ne yapalım?” diye sordum. Birkaç kişi ücretsiz izin yapalım önerisinde bulundu. Ve biz hiç işçi çıkarmadan o krizi atlattık. Hatta sanayide bunun mevzusu oldu, “Norm Cıvata işçi çıkarmadan yoluna devam etti” diye. Ve benden emekli olanlar var. İnanın devamlı ziyaretime geliyorlar. Bir de şuna dikkat ederim tabii. İşçiyle iletişimi kesmeyeceksin. Birlikte aynı yemekhanede yemek yerdik eskiden ve her 15 günde bir de toplantı yapardık.

Haberin Devamı

Yedinci madde de çalışanların haklarını koruyup, onları memnun etmek oldu değil mi?

Evet bu çok mühim. Hatta ücret politikamız sanayide “Fazla veriyorsunuz” diye şikâyete neden oldu.

Siz onca yıl içinde; yağ kuyruklarından tutun da askeri darbeler, ayaklanmalar, ekonomik krizlere kadar pek çok tarihi olaya da tanıklık ettiniz… Peki ülkenin şimdi içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben mali yönden bakıyorum tabi tabloya ve iyi görmüyorum. 2025’in daha zor bir süreç olacağını düşünüyorum. Bugün dolar bu şekilde kaldığı, ihracat rakamları düştüğü sürece bu fabrikalar da küçülmeye gidecektir. Oysa biz yürüyen bir milletiz. Para kısmakla enflasyon önlenemez. Enflasyon üretimle önlenir. Sadece Atatürk’ün koyduğu kaideleri uygulasalar düze çıkarız… Genç nüfus sayımız da fazla ama değerlendiremiyoruz.

Haberin Devamı

Bu noktada şunu soralım; siz üç kuşak; yani oğlunuz Fatih Uysal, torunlarınız Nedim Uysal ve Duygu Uysal Simrooğlu ile birlikte şirketi yönetiyorsunuz. Tecrübeleriniz elbette onlara ışık oluyordur ama sizin de onlardan öğrendiğiniz şeyler oluyordur değil mi?

Elbette. Ben bu devre dijital devir diyorum. Çocukların bu devirde yetişmesi başka bizim dönemimiz çok başka. Bir de şunu gördüm; hem oğlanı hem kızımı yurtdışında okuttum. Duygu’ya ‘Sen Amerikalı oldun artık” diyorum. Çünkü düşünce yapısı, olaylara bakışı, çocuk yetiştirmesi bile başka… Bu önceden bana baya ağır geldi, yadırgadım. Ama sonradan kabullenmeye başladım, çünkü öyle yetişti. Oğlan torun Nedim de yurtdışında okudu. Çok farklılar yani…

İzmir yatırımla büyür

Peki, yeni yılda yeni yatırımlar var mı yoksa mevcudu korumaya mı çalışacaksınız?

Bütün projeleri durdurduk. Çocuklara da dedim, işçi çıkarmadan, şu andaki yerimizi tutalım bize yeter. Ne kadar, ekonomi düzelene kadar. Bugün 4 bin çalışanımız var.

Sizce İzmir bugün hak ettiği noktada mı?

Değil. İş insanlarıyla, yerel yöneticilerle daha fazla yatırım yaparak gelişme potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce bu şehri yönetenler, belediye başkanları öncülüğünde de şehirler gelişir.

‘Başarılı sanayici tasarrufu iyi bilir’

Şimdiki jenerasyon ise hepimizden farklı değil mi?

Evet günü yaşıyorlar maalesef… Elbette günümüz şartlarında geleceği görmekte zorlanıyorlar ama dediğim şey tasarruf etmeyi bilmiyorlar. Ben mali durumu iyi bir babanın çocuğuydum ama giydiğim ayakkabının altı pençe doluydu. Bu başarılı olmak için çok önemli. Kazandığınla orantılı harcayacaksın. Kazanmak her zaman zordur. Gerçi bazen duruma göre kolay… Ama hesap bilmeyen kasap, ne satır bırakır ne masat… Sanayici de bu yüzden tasarrufu çok iyi bilmek zorundadır.

Eğitime verdiğiniz önemi İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi içinde hayata geçirdiğiniz ve pırıl pırıl gençler yetiştiren Nedim Uysal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin yanı sıra Salihli İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne yaptığınız katkılardan da biliyoruz. Şimdi sırada bir de anaokulu var değil mi?

Okul hayatımı çok önemseyen bir insanım. Rahmetli abim Salihli’de Atatürk Lisesi’ni bitirmiş tek adamdı. Fakat o zamanlar okula gelip gitmesi çok zordu trenle. Babamın o zamanlar durumu müsaitti, ben de başarılı bir öğrenciydim. İlla Galatasaray’a gitmek istiyordum. Babam mesafe nedeniyle yollamadı. “Burada okursan oku” dedi. Ama o da nasip olmadı. Çünkü 14 yaşındayken kendisini kaybettik. Kaybedince de iş hayatına atılmak zorunda kaldım. Abim de o zamanlar askerdi. Dükkana bakmak zorunda kalınca okula devam edemedim. İçimde hep ukde kalmıştır. O yüzden bugün eğitime yatırım yapmak, gençlere destek olmak beni çok mutlu ediyor. Önümüzdeki dönemde çocuklarımıza yönelik projeleri de hayata geçirmeyi gönlümden geçiriyorum. 

Eğitim için sonra da hiç fırsatınız olmadı sanırız?

Hayır. Yalnız kendi kendime çok kitap okuyorum. Bir de olmadı çünkü askerden geldiğimde abimin elindeki her şey eriyip gitmişti. Sadece bir traktör kalmıştı. Bana, “Bunu al ne yaparsan yap” dedi. 10 bin liraya sattım ve iş dünyasına o parayla yeni baştan atıldım. Çocuklara o yüzden hep, “Benim param kıymetlidir” diyorum.

Çünkü zor kazanılan zor harcanır. Babamı kaybettiğimizde komşular destek olmasalar oturduğumuz evden çıkaracaklardı. Annem, ablam ağlıyor... Rahmetli abim asker. Ben dükkana bakıyorum. Komşularımız olmasa 5 bin lirayı vermek mümkün değildi. Evin parasını ödeyip öyle oturabildik. Bu sıkıntılarla büyüdük.