29.05.2020 - 00:00 | Son Güncellenme:
"Altyapıdan yetişen gençlere verilen önem yeterli değil. Bizim bu sporda geleceği görmemiz ancak kendi evlatlarımıza en doğru eğitimi ve desteği vermekten geçer”
"Dünyaya yeniden gelsem, İzmir’de altyapıda eğitim görerek yine futbolcu olurdum. Kimileri, 15-20 sene futbol camiasında boy gösteriyor. O sporculara gıpta ile bakıyorum."
Koronavirüs salgını sebebiyle spor müsabakalarına verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk sporuna hizmet etmiş, İzmir futboluna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Futbol yaşantısına Uşak amatör takımlarında başlayan, Demircispor ve Salihlispor’da oynadıktan sonra Manisaspor’da oynayan, burada yaşadığı gol krallığı sonrası Galatasaray’a transfer olan, bir dönemini Altay’da geçiren ve siyah beyazlı camiada şampiyonluk yaşayan Mustafa Dal, futbolculuk geçmişini, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini, Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için anlatıyor. Keyifli okumalar...
Sevgili Mustafa Dal, bize kendinizden bahseder misiniz?
22 Ocak 1955 tarihinde Uşak-Eşme’de doğdum. Babam devlet memuru olduğu için Türkiye’de 4-5 bölgeyi gezdik. Çocukken hiçbir kulübün altyapısında çalışmadım. O zamanlar Anadolu’da imkan yoktu. 1970’li yıllarda amatör takımlardan Eşmespor, sonrasında da Uşak Ulubeyspor’da oynadıktan sonra askere gittim. Askerlik bitimi Demircispor’da oynayıp Fatih Tanfer Hocam’ın tavsiyesiyle Salihlispor’da forma giydim. Orada da iki sezon geçirerek Manisaspor’a transfer oldum. Sezon sonu gol krallığı tacını taktım ve Galatasaray’ın yolunu tuttum. Galatasay’da o zaman İngiliz antrenör Brian Birch vardı. Kocaelispor ile maçımız vardı. Zannedersem karşılaşma 1-1 bitti. Golü de ben atmıştım. İlerleyen zamanda Fenerbahçe’yle Spor Yazarları Kupası maçında oynadık ve ben ikinci yarı oyuna girdim. 3-0 mağluptuk. Skor 5-0 oldu ve maçtan sonra bana çok tecrübesiz olduğumu ve beklememi söyledi. Ben de beklemek istemediğim için Manisaspor’a gittim. Sezon sonu da Kocaelispor’a transfer oldum. Aynı durumu Zeynel Soyuer’le yaşadım. Hocalarımın haklı olduğunu kabul ediyorum. Fizik gücüm yerinde olsa da altyapı eğitimi görmemiştim. O dönemlerde bazı zamanlar disiplinsiz hareketler de yapıyordum. Ardından kiralık olarak Antalyaspor’a gittim. Burada Karşıyaka’yla çekiştiğimiz sene, şampiyon olduk. Daha sonra Altay’a kiralandım ve siyah beyazlı camiada da 2. Lig’de şampiyonluk sevinci yaşadım. Altay’dan sonra ki yaşantımda Bandırmaspor ve Balıkesirspor’da forma giyerek futbolu bıraktım. Futbolun ardından inşaat malzemeleri üzerine iş hayatına atıldım. 8 yıllık bir futbol yaşantım oldu. 25 yaşımda hiç altyapı görmeden profesyonel oldum. Altyapı eğitimim olsaydı daha iyi yerlere gelirdim diye düşünüyorum. Futbolculuk dünyanın en güzel şeyi. Dünyaya yeniden gelsem, İzmir’de altyapıda eğitim görerek yine futbolcu olurdum. Kimi futbolcular, 15-20 sene futbol camiasında boy gösteriyor. O futbolculara gıpta ile bakıyorum.
Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Unutamadığım anılarım arasında tabi ki Antalyaspor ve Altay’da yaşadığım şampiyonluklar var. Her futbolcu gibi benim de yaşadığım şampiyonluklarım hafızamda. Bir de Altay forması giyerken 1983-84 sezonunda oynadığımız Anadolu maçı vardı. Karşılaşmanın ikinci yarısında rakip bir oyuncuyla kafa topuna yükseldiğim bir pozisyonda çarpışmıştım. Bu çarpışmanın sonucunda beyin sarsıntısı geçirmiştim. Oyundan çıkmak istemedim ve takımım için mücadeleye devam ettim. Maçta 1-0 gerideydik. Başımın dönmesine rağmen maçın 88. dakikasında kafayla gol atmış, beraberliği sağlamıştım. Hakemin bitiş düdüğü sonrası Ege Üniversitesi Nöroloji Kliniği’ne kaldırılarak tedavi altına alınmıştım.
Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Türk futbolu, bu kadar büyük paralara göre bence iyi durumda değil. Nedeni ise altyapılardan iyi futbolcuların yetişmiyor olması. Ben, Altay’da oynarken Erdi, Reha, rahmetli Turgut, Küçük Şeref, kaleci Hayrettin gibi çok değerli isimlerin hepsi altyapıdan gelmişlerdi. O zaman rahmetli aşçı Recep Amca vardı. Mükemmel yemekler yapardı ve bizden genç takımlar yemek yerdi. Şimdi öyle değil. İdmana gelen gençlerin yol paraları olmuyor. Yemeği bir tarafa bıraktık diyelim, idman sonrası dinlenme yok.