07.02.2021 - 00:04 | Son Güncellenme:
Kaygılar gelecektir. Ve kaygılarını unutarak gelecekten kurtulmuş bir insan için korkacak bir şey yoktur.
Milan Kundera
Merak ve uğraşın yaşamımdaki karşılığı futbol. Neredeyse 7 gün. Her gün, günlük kaygıların unutulduğu gol ya da goller. Atan ile kazanan hangi taraf olacak merak süreci. İzlemek kadar okumaktan da keyif aldığım, yeni şeyler öğrendiğim, öğrendikçe de ne denli az şey bildiğim ve fark ettiğim şaşkınlıklar.
“Gölgede ve Güneşte Futbol” epeydir ıskaladığım, alamadığım, okuyamadığım bir kitaptı. Yazarı Eduardo Galeano. 1940’ta Uruguay’ın başkenti Montevideo’da doğdu. 1973’teki askeri darbe sırasında bir süre hapis yatıp önce Arjantin’e ardından İspanya’ya yerleşti. Ve 1985’te doğduğu kente Montevideo’ya döndü. 2015’te de 74 yaşında hayata veda etti.
Galeano, futbola duyduğu tutkuyla “Gölgede ve Güneşte Futbol” adlı kitabıyla okurlarıyla paylaştı. Deneme türü bir kitap. Futbolu oluşturan unsurların farklı, özgün, kusursuz bir dille anlatımı. Futbola dair çok şey bildiğimizin şımarıklığı, parmak uçlarımızın çevirdiği sayfalarda şaşkınlığa dönüşüyor. Ve ne denli eksik kaldığımız, öğrenecek ne çok şeyimizin olduğu belirginleşiyor. Galeano, sayfa 8’de önce kısaca okuru bilgilendiriyor;
“Okuyacağınız sayfalar yıllar önce Calella de La Costa’da karşılaştığım çocuklara ithaf edilmiştir. Futbol oynamaktan dönen o çocuklar, bir şarkı tutturmuşlardır: ‘Yensek de, yenilsek de, değişmez eğlencemiz...”
Bu arada unutmadan kitabın çevirisini yapanlar Ertuğul Önalp ile M.Necati Kutlu, muhteşem bir çeviri. Harika, kusursuz bir Türkçe. Okuyanı diline hayran bırakıyor. Kutlanmayı hak ediyor. Bu değerli iki bilim insanı.
Galeano, kitaba futbol ile başlıyor; “Futbolun öyküsü zevkten zorunluluğa uzanan hüzünlü bir süreçtir. Spor bir endüstriye dönüştüğü oranda, iş olsun diye oynandığı zamanki güzelliğinden bir şeyler kaybetmiştir. Profesyonel futbolun teknokları futbolu sırf sürate ve güce dayalı mutluluğa boş vermiş fantezinin gelişmediği, cüretin yasaklandığı bir spor dalı haline getirdiler. Bereket çok ender de olsa hala sahalarda kuralların dışına çıkarak sırf bedensel bir zevk uğruna yasaklanmış özgürlük serüvenine atılan, rakip takımı, hakemi ve tribünlerdekileri şahlandıran bir yüzsüz çıkıyor.”
Okuduğunuz satırlar kitabın ilk sayfasından kısa bir alıntı. Eğer futbola ve de onu okumaya düşkünseniz kitapçılara bir bakın bakalım. Bendeki yedinci, son baskı, satın aldığım kitapçıdaki son kitaptı.
Barış
Bir yandan salgın, öte yandan savaşlarla boğuşuyor, birbirlerini tüketiyor insanlar. Dayanışmanın, yardımlaşmanın zorunlu olduğu şu belalı süreçte niye yaparlar insanlar bunları? O insana verilmiş en değerli armağan, “beyin” ne işe yarar? Barış, dünyanın içinden geçmeye zorlandığı şu sorunlu evrede insanlığın en çok gereksinim duyduğu kavram. Yunanlı şair Yannis Ritsos uzun bir şiir yazmış barış üzerine. Türkçe’ye çevirenler İonna Kucuradi-Özdemir İnce. İşte size uzun yazılmış yaşam manifestosundan birkaç dize.
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında sevdalıların
Sevda sözleridir barış.
Gözlerinin içinde uçsuz
Bucaksız bir gülümseme.
Elinde yemiş dolu bir zembil
Ve alnındaki ter tomurcukları
Pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi
Akşam üstü eve dönen babadır barış.
İnsanların sıkışan elleridir barış
Dünyanın masasındaki ekmektir
Gülümsemesidir annenin
Barış içinde derin derin
Soluk alıyor tüm dünya
Bütün düşleriyle...
Verin elinizi kardeşlerim,
İşte budur barış…
Altın sözler
Her şeyin akıl olduğunu bilen kimse, bir kaynak gibi görünen ne varsa onu kullanır (Milarepa)
Sorun eğlence değil bağımlılıktır. (Tilopa)
Yoksulların, açların karnını doyurduğum zaman benim bir aziz olduğumu söylüyorlar ama yoksulların neden yiyecekleri olmadığını, açların neden aç olduğunu sorduğum zaman da benim bir komünist olduğumu söylüyorlar. (Dom Helder Camara)