ADİL ERSOY: Geçen hafta sonu Yıldırım Demirören’in ağzı öfkeden köpürerek yaptığı konuşmanın başka türlü bir izahı yoktur. Mahmut Özgener; İzmir’in en büyük öğretisi olan “emeğe saygı” ve haklının yanında olmanın bir meziyet değil insanlık onuru olduğuna inanarak bu yerlere gelmiştir. Bunun da en büyük ispatı emek hırsızlarına geçit vermeyerek bir Anadolu takımının geçen yıl şampiyon olmasıdır. Yıllardır bedavacılığa alışan İstanbul klüplerinin bu durumdan mutlu olmasını beklemek bir hayalden öteye gitmeyeceği açıktır. Şimdi tüm anadolunun futbol insanlarının Mahmut Özgenere’e sahip çıkma sorumluluğu vardır ve gelecek federasyon seçimlerinde de bunu ispat etmelidir.
Daha etkin olmalıyız
Ayrıca bu kentin gelişmesinin güçlü Ankara lobilerine ihtiyacı var. Bu nedenle İzmir anlayışının yönettigi Türkiye kurumlarının sayısı artırılmalıdır. Odaların meslek örgütlerinin sendikaların İzmir yönetimleri önlerine böyle bir hedef koymalıdır. İzmir yöneticileri Sadece TFF ve gazeteciler fedarasyonunda gösterdiğimiz başarıyı koruyup bu sayıları da artırması lazım. Sizlere de böyle bir soruna parmak bastığınız için teşekkür ederim.
Kulüp başkanları destek açıklasın
SELİM SİNAN SEÇKİN: Türkiye Futbol Federasyonu seçim öncesi yine kendilerini büyük sananlar tarafından karıştırılmak istenecek, böylece isteklerinin yerine getirilmesi beklenecektir. İzmirli Başkan Mahmut Özgener’in dik duruşunu ve sert çıkışını çok beğeniyoruz. Hiçbir şekilde taviz vermemelidir; zaten böyle bir kişiliğe de sahip değildir. Söylediğiniz gibi İzmir olarak eğer değerlerine sahip çıkan bir kent isek, federasyon başkanının yanında durmalıyız. Bunun öncülüğünü de İzmir kulüplerinin başkanları yapmalıdırlar. Lütfen tek tek sorar mısınız? Aylar öncesinden, eğer oy kullanacaklarsa bugünden açıklasınlar. “Oyumuz Mahmut Özgener’indir” desinler.. Ardından Ege kulüpleri bunu yapsın. Ama bizim ülkemizde bir şey sorulmadan, kimse harekete geçmez, suskunluğu maharet sayar. Onların da oylarının rengini şimdiden öğrenmek sizin elinizde. Böylece Sizlerin sayesinde bir kampanya da başlar. Sevgi ve saygılarımla.
Vural: Daha çok çalışmamız lazım
OKTAY VURAL (İzmir Milletvekili): İzmir Milletvekillerinin çalışmasına ilişkin değerlendirmenize teşekkür ederim. Şahsım adına şunu belirtmek isterim ki; HAFTALIK yazarlarının değerlendirmeleri son derece anlamlı, tarafsız ve mesaj yüklü. Ankara’da işlerimin yoğunluğundan ötürü İzmir’de özellikle halkla ilişkiler konusunda eksikliğimi kabul etmekle birlikte, çok sevdiğim kentime çok yönlü yararlı olma çabasındayım. Tüm arkadaşlarımın ve milletvekillerinin İzmir’e daha çok zaman ayırmaları, her yönlü kalkınmasına katkıda bulunmaları temennimizdir. Deneyimli gazeteciler olarak kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik çalışmalarınızda başarılarınızın devamını diler, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Bir de bu tabloya bakın!
AHMET KENAN TANRIKULU: 13 Şubat 2011 tarihli haberinizi okudum. Sivil toplum kuruluşlarımızın; İzmir milletvekillerinin, İzmir’e yönelik çalışmalarını takip etmelerine yardımcı olan bir başka çalışmayı da ben ekte sunuyorum.
İzmir milletvekillerinin TBMM’de yapmış oldukları çalışmalara, seçim bölgelerinin sorunlarını ne kadar yansıttığını açıklayan bu tabloyu da çalışmalarınızda değerlendireceğinizi umar, selam ve saygılarımı sunarım.
Biz de notumuzu sandıkta vereceğizERKAN GÜLDOĞAN: Haftalıkta değerlendirdiğiniz ve karne verdiğiniz milletvekillerine bizler notu zaten sandıkta vereceğiz. Notumuzu verirken de seçildikleri kampanyadaki sözleri ve görev süresinde yaptıklarını değerlendireceğiz. Ama ne yazık ki bu ülkeyi bu hale getiren ve en demokratik hakkımız olan bu değerlendirmeyi siyasi partiler kanunu elimizden almış. Halkımızı siyasetten koparmış siyaseti halkla değil masa başlarına hatta liderlerin iki dudağı arasına sıkıştırmış. Değerlendirmelerinizde böyle bir kriter olmadığı için karnenizi mevcut vekillerimize sevgililer günü hediyesi olarak algılıyorum.
Görüş almışlar mı?
Bu milletvekillerinden herhangi biri izmir’in önüne yığılmış herhangi bir sorununu çözmüş mü? Görev aldığı komisyonlarda önlerine gelen konularla ilgili dönüp de kentin herhangi bir kurumunun görüşünü almış mı? Üniversitelerimizle minnacık bir işbirliği var mı? Yoksa sadece liderlerini mi mutlu
etmişler?
İthal aday istemiyoruzHASAN KÜÇÜKKURT (İzmir İthal Aday İstemiyoruz Platformu): Milletin iradesini temsil etme görevi verilen kişiler, yani milletvekillerinin seçilme günü ufukta tekrar göründü. Haziran ayında yapılacak seçimlerde İzmirliler olarak doğru seçim yapmalıyız. İzmir dışından “ithal” adaylara hangi partiden olursa olsun karşıyız, istemiyoruz. Bizlere İzmir ruhunu bilen, yaşayan, doğru, dürüst, düzgün temsilciler gereklidir. Bu kez İzmirliler olarak önlemimizi baştan almalıyız.. Bölgemizin çok önemli sorunları var. Bu sorunları dışarıdan gelen ithal adaylar bilemez. İzmirli olmayan aday istemiyoruz derken, İzmir’de 510 yıldır yaşayan ve İzmir’in sorunlarını bilen kişileri kasdetmiyoruz. Zaten İzmir’de 510 yıl kalan İzmirli olmuştur ve buradan vazgeçemez. bizlerin kasdettiği İzmir’i hiç tanımayan sadece turist olarak şehrimize gelmiş kişilerin buradan aday gösterilmesini istemiyoruz.
Sorunlarımızı bilen milletvekili istiyoruz
AHMET BUĞRA TOKMAKOĞLU: Siyasi partiler yüksek milletvekili kontenjanı nedeniyle genellikle garanti adayların yerleştirildiği yer oluyor İzmir. Bir İzmirli olarak, İzmir doğumlu ya da en azından İzmir’de yaşayan, tanıyan ve sorunlarını bilen milletvekili adayları görmek isterim. Güldal Mumcu, Recai Birgün, Harun Öztürk gibi isimler partilerinin kontenjanlarıyla İzmir’den seçildiklerinden ne İzmir için bir şey yapabildiler ne de İzmir’i meclise taşıyabildiler. Örneğin Erzurum Horasan doğumlu olan ve son iki yerel seçimde İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapılan AKP milletvekili Taha Aksoy’un ne sözlü ne de yazılı bir tane bile soru önergesi yok. Üç adet kanun teklifinde ise sadece imzası bulunuyor ve bu kanun tekliflerinin İzmir’le yakından uzaktan ilgisi yok. Şehri temsil edecek kişilerin o şehirde yaşıyor, sorunlarını biliyor olması; kısaca o şehirli olması gerekli kesinlikle.
Seçimde yine kandırılacağız
BURCU AKYILDIZ: Önümüzde yine seçim var ve bizler yine sandığa gidecek partilere vereceğimiz oyla, tanımadığımız bilmediğimiz kişileri TBMM’ye taşıyacak ve ne yazık ki onlardan ülkemizin geleceği, halkımızın ekonomik, sosyal kalkınması için bir şeyler yapmasını bekleyeceğiz. Beklediğimiz gerçekleşmeyecek, kendimize “Bir daha oy verirsem...” diyerek kızacağız.
Aslında böyle mi olmalı? Bir kentte yaşayan inançları farklı, her meslek grubu, her yaştan erkek ve kadınların aday olmaları ve vatandaşa kendilerini anlatmaları ve oy istemeleri gerekli. Ama ne yazık ki biz de, liderlerin işaretiyle, genelde varlıklı yani parası bol olan kişiler belirleniyor. Ne kadar güzel bir karne hazırlanmış. İnanın, ben ve arkadaşlarım hiçbirini tanımıyoruz. Bırakın yüzlerini görmeyi, isimlerini bile duymamışız. Yazar olarak, var olan milletvekillerinin ne yaptığını (yapmadığını) değerlendirmek yerine İzmir’deki adayların nasıl olacağını tartışın, bizlere yol gösterin. Gerekirse milletvekili adaylarının önüne seçilmeden önce bir taahhütname imzalatın.