Sedyeyle gelen yürüyerek çıkıyor

Bu hafta, alanında sadece İzmir’de değil Türkiye’de tek olan, Balçova Termal Otel’deyiz. Her yıl özellikle İskandinav ülkelerinden İzmir’e binlerce turist çeken, sedyeyle gelen hastaların yürüyerek çıktığı Balçova Termal Otel’i, Genel Müdür Turabi Çelebi ile konuştuk. Çelebi, tesislerinin neden özellikle tercih edildiğinin detaylarını anlattı.

Mazisi 1400 yıllık
Suyuyla şifa dağıtan, birçok rahatsızlığa iyi gelen bu tip kaplıcaların dünyada çok fazla örneği yok. Avrupa’da, istediğiniz sonucun alınabildiği benzer kalitede dört-beş merkez var. Çeşmelerinden şifa akan, çoğunluğu yurtdışından olmak üzere yılda 500 bini aşkın ziyaretçi sayısıyla İzmir’in adını Avrupa’ya duyuran Balçova Termal Otel’in tarihi, milattan önce 1200’lü yıllara dayanıyor.
Ege’de, Truva Savaşı’nın ünlü komutanı Agamemnon, 10 yıl süren savaş boyunca askerlerini, savaş alanına en yakın olan ve günümüzde Balçova olarak bilinen bölgeye gönderir.
Agamemnon, yaralı askerlerin kısa zamanda iyileşip geri döndüğünü görünce, kaplıca suyunun şifalı olduğunu keşfeder.
Bir diğer rivayete göre, yüzü ve vücudu yaralarla kaplı Agamemnon’un kızının bu sularda yıkanarak iyileşmesi ve güzelleşmesi üzerine, Agamemnon bu yörenin özel bir yer olduğuna inanır. Ve bu bölge tarihte Agamemnon Kaplıcaları diye anılır.
Zamanla bu bölgeye çağlarına uygun hamamlar, kapalı hücreler, mikroptan arınma yapıları ile çamur ve su havuzları inşa edilir.

Sağlık turizmi
İzmir İl Özel İdare’sine bağlı olarak 1980’li yıllarda banyolar ve havuzlar yeniden yapılandırılmış ve önce otel bölümü sonra tedavi merkezi açılarak Balçova Termal Tesisleri adıyla sağlık ve turizmin hizmetine sunulmuş. 1982’de kurulan otel, 9 yıldan bu yana tecrübeli turizmci Turabi Çelebi’ye emanet.
Yaz aylarında 250’ye ulaşan çalışan kadrosuyla en iyi hizmeti verdiklerini belirten Genel Müdür Turabi Çelebi, rehabilitasyonla kaplıca kültürünün aynı çatı altında bulunduğu özel konseptiyle Balçova Termal Otel’in, dünya standartlarında olduğunu söyledi.

408 yatak var
Çelebi’nin, “Batı tipi klasik kaplıca merkezi” diye adlandırdığı Balçova Termal Otel’e, İsveç, Danimarka, Hollanda, Norveç, Almanya gibi birçok Avrupa ülkesinden hastaların çoğunu, ülkelerinin sağlık bakanlıkları tedavi amaçlı gönderiyor. 408 yatak kapasiteli otelde nisan ve kasım ayları arasında gece konaklayan ziyaretçilerin yüzde 85’ini turistler oluşturuyor. Kış aylarında ise çoğunlukla Türk ziyaretçiler ağırlanıyor.

Spor tesisleri var
Kaplıcalar, genelde yaşlı ve hastaların gittiği yer olarak algılanır. Balçova Termal Otel’de ise, fitnes salonları, yarı olimpik havuzları, tenis kortları ve mini golf sahasıyla her yaştan insana zamanın nasıl geçtiğini unutturabilecek birçok aktivite mevcut.
Özellikle 40 bin metrekare alanda yer alan 22 su kaydırağıyla şehrin tek aqua parkına sahip Balçova Termal Otel, yaz aylarında çocukların vazgeçemediği eğlence merkezi haline geliyor.

7 hekim çalışıyor

Ziyaretçilerin bir kür programına başladığı günle bittiği gün arasındaki vücut performansları, kan değerleri, iyileşme dereceleri, 7 kişilik bir hekim kadrosu tarafından ölçülüyor. Ve buradaki suyun öyle mucizevi bir özelliği var ki, sedyeyle gelen hastaların bir ay sonra yürüyerek çıkması, çok sık rastlanan olağan bir durum olarak anlatılıyor.
Şifa bulmak ve rahatlamak için gelen ziyaretçilere göre bir kaplıcada aranan en önemli özellikler, sakinlik, egzos gazından ve şehrin gürültüsünden uzak, yeşillikler içinde huzur verici bir ortam olması...
176 bin metrekare alana kurulu Balçova Termal Otel’de oda başına düşen yeşil alan sayısı, dünya standartlarının üzerindeyken, havuz başlarında dinletilen müzikler ise uzmanlar tarafından seçilmiş tedavi amaçlı rahatlatıcı melodilerden oluşuyor.

İlaçsız tedavi uygulanıyor

Kemik eklem rahatsızlıkları, romatizmal hastalıklar, bel ve boyun fıtığı olanlar ile kaza sonrası sakatlanmalar yaşayanların yıllardır adresi haline gelen Balçova Termal Otel’de tüm ziyaretçiler, hekimler tarafından 24 saat kontrol altında. Ege’ye has tüm otların yetiştirildiği 14 dönüm seraya sahip Balçova Termal Otel’de, restoran mönüsündeki tüm yemekler organik ürünlerle hazırlanıyor. Buradaki sistemin en önemli özelliği ise ilaçsız tedavi uygulanması. Önleyici tıp adı verilen bu uygulamada kişi ilaç kullanıyorsa hedef, bunu ya tamamen yok etmek ya da en aza indirmek oluyor.