Ege Sınavda sehven şifre iktidarın başına bela

Sınavda sehven şifre iktidarın başına bela

18.04.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

YGS sınavında ortaya çıkarılan şifre olayı gençleri sokaklara döktü. Devlet yetkililerinin “tatmin oldum, olmadım” ifadeleri tepkinin farklı boyutlara taşınması soncunu getirdi. Konu ciddi şekilde araştırılıp sorumlular ortaya çıkarılmazsa sıkıntılar yaşanabilir.

Sınavda sehven şifre iktidarın başına bela

Hamdi Türkmen: İyi haftalar... Merakla beklenen milletvekili aday listeleri açıklandı ve Türkiye bugünden sonra farklı bir seçim havasına girdi. Eminim ki, listede yer alan isimler bu hafta ve bundan sonraki günlerde de tartışılmaya devam edecek. Haftalık ekibi olarak takip edip, yorumlarda bulunacağız. Geçen haftaya baktığımızda yine gündem yarattı. Konak Belediyesi’ndeki işçiler konusunda Emniyet Müdürlüğü açıklamada bulundu, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan da 40 gün sonrasında makamına gitti ve sorun büyük önemli ölçüde yumuşatıldı, belki de çözümlendi. Bu haftanın ilk konusunu üniversite sınavlarında yaşanan olaylara ayıralım.

Evlere şenlik açıklama

Erdal İzgi: Kim nasıl işin içinden çıkacak, bilemiyorum. Sanıyorum sadece hükümetin değil, devletin tüm kademeleri bu konuyla uğraşıyordur. Bir yandan da eylemler giderek artmaya başladı ve 18 yaşın altına indi. Bu çok tehlikeli bir gidişattır. Her an farklı suiistimalleri beraberinde getirebilir. ÖSYM Başkanı öyle bir açıklama yaptı ki; evlere şenlik. “Tatmin oldum” diyen ne kadar devlet büyüğümüz varsa, altı sırtını mindere yapıştırdı. Bakalım ikinci sınavda neler yaşanacak?
Erol Yaraş: Sınavdaki şifre olayında, ne yazık ki Türkiye’yi yönetenler çok çabuk tatmin oldular. Büyük talihsizlik. Cumhurbaşkanının bu kadar çabuk tatmin olmaması, hükümetin de aynı paralelde gitmemesi lazımdı. Bakın olaylar ne boyutlara taşınıyor. “Sehven” açıklaması 1 milyon 700 bin öğrenciyi ve ailelerini vurdu, belini kırdı.
H.T: Bunalım önümüzdeki günlerde devam edecek görünüyor.

Halk tatmin olmadı

E.Y: Bugünlerde sonuçların açıklanması gerekli ama açıklayamıyorlar. Savcılık da devreye girdi. Sınavın 2-3 bin birincisi çıkacağından söz ediliyor. Belki bu doğru değil ama en kötü propaganda fısıltı, dedikodular. AK Parti’nin oy kaybına sebep olabilecek bir skandal yaşanıyor. Tatmin olmayan bir Türk halkı var. Sonuçlar açıklandığında, söylenti doğru çıkar binlerce birinci olursa ne olacak? Ve bu kadar çocuğun yaşadığı travma, hayal kırıklığını nasıl düzelteceksiniz? Tanıdığım bir çok ailenin çocuğu yemek yemiyor, sohbet etmiyor, ikinci sınava çalışmıyor. Çocukların kafasında, “Belki ben çok iyi puan alacaktım. Şifrelemeden ötürü geriye düştüm” şüphesi atılamaz. Eğer iptal olursa bu kez bileğinin hakkıyla birinci gelenlerin durumu ne olacak?
Onların hakkını nasıl iade edeceksiniz? O çocukların günahı ne? Onlar bu soruları bilgileriyle, zekalarıyla çözdüler. Bu sefer onları mağdur olacak. “Benim ne günahım var?” isyanında bulunacak.
E.İ: İkinci sınava giren bir öğrencinin yerine koyuyorum kendimi. Kâğıda bakar bakmaz ne diyeceğim? “Acaba şifre var mı?” Her soruyu yanıtlarken, ister istemez bir şifre arayacağım. Bu benim, moral, motivasyon, dikkatimi dağıtacak ve belki de bildiğim şeyleri unutacağım. Yine kendimi bu kez sınava girecek çocuğu olan bir baba yerine koyduğumda, nasıl hakkını korurum diye düşüneceğim. Dava mı açsam, elime pankart alıp haykırsam mı, ne yapsam? Evladımın geleceğiyle oynanıyor, yavrumun geleceği çalınıyor. Peki, buna sebep olanlar hiç mi vicdan azabı çekmeyecek. Şu yaşananlar, devletin büyüklüğü, ciddiyeti ile çakışıyor mu? Bir de emekli bir amiralin uyarısı var. “Genelkurmay Başkanlığı bu sınava dikkat etsin” diye.
Bir başka sıkıntı da burada.
H.T: Askeriye ile ilişkisi neymiş?
E.İ: Sınavın ilkinde belli bir başarıyı gösterenlerin incelenmesini istiyor.
Yandaş kayırma operasyonu
H.T: Bakın bu olay, o tatmin olmuş, bu tatmin olmuşla giderilecek bir sorun değil. Burada yüzbinlerce gencin geleceği söz konusu. Ve biz veliler artık bıktık bunlardan. Geçen yıl benim oğlum Genco da sınava girdi. Sistemi değiştirdiler, ilk kurbanlık o ve onun gibi geçen yılın mezunları oldu. Bilmem kaç tane birinci, bilmem kaç tane 10 bininci öğrenci çıktı. Kardeşim her sınavda bir birinci olur, bir onbininci olur. On tane birinci olur mu?
Oldurdular işte.
Bu yıl da kimse bu şifreye uygun soruları hazırlayanlar, kendi yandaşlarını üniversitelere sokmak için yaptılar bu işi.
Hem yazık, hem günah. Hak yiyorsunuz efendiler, bu yaptığınız Allah katında da büyük günah. Sizin tabirinizle cehennemlik bir suç. Ne yazık ki toplumun ayarını bozdular. Gençleri kaybettiler.

Araştırılmalı

E.İ: Sorunun mutlaka tüm yönleriyle ortaya konulması, sehven veya bilerek ne yapılmışsa sorumluların çıkarılması ve daha önce “tatmin oldum” diyen Cumhurbaşkanımızın devlet denetleme kurulunu, Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerini harekete geçirilmesi lazım. Dikkat edin, YÖK hiçbir açıklamada bulunmuyor. Neden? Çünkü geçen yıl yaşanan sınav skandalının failleri belirlenemedi. Kamuoyu 3-5 gün sonra denildi hep unutturuldu. Türkiye eğitim gibi çok hassas bir noktada sosyal sıkıntılar yaşayabilir. Polisiye önlemler bile yetersiz kalabilir.
E.Y: Bana göre burada Başbakan çok bilimsel çalışan bir insan. Yanındaki danışmaları da dahil. Başbakanın oturup danışmanlarıyla acil bir formül bulup halkı tatmin etmesi lazım. Bu olay CHP’nin açamayacağı yarayı açar AKP’de. Sayın Başbakan’ın seçime 2 ay kala sıkıntı yaratabilecek tek olay, budur.
H.T: Arapsaçına dönen bu olayı, sanıyorum Türkiye daha çok konuşacak.

“Kasımpaşa kıyağı” İzmir’e de yapılmalı

İzmir ikinci kamulaştırmasız el atma olayını yaşıyor. Yargı, 35 milyon TL ödeme kararı çıkardı, Başkan Kocaoğlu “Bazı yatırımlardan vazgeçebiliriz” dedi. Bürokrasinin hatasını İzmirliler mi ödeyecek? Benzer hataların ardı ardına yaşanmasının sebebi ne? Belediye bütçesine darbe vuran bu olaylar neden soruşturulmuyor?


E.Y: Bu haftanın bir konusu yine kamulaştırmasız el atma olayı ve çıkarılan faturaydı. 35 milyon TL ye yakın bir ödeme Ziraat Bankasına küçük bir parsel için yapılacak. Bunun üzerine Aziz bey bir demeç verdi; “Eğer ödemek zorunda kalırsak, bazı yatırımları askıya alırız” şeklinde.
Ayrıca 80 milyon TL’lik bir Bornova faciası var. Düşünün rakamları.
Bu durumda, bürokrasinin hatasını, başkanın adamlarının faturasını neden ödeyeyim? Şimdi İzmirlinin günahı ne? Yani bazı bürokratların yaptıkları yanlışların bedelini neden hep İzmirli ödüyor. Niye sayın Aziz Kocaoğlu ödemiyor? Neden Sayın Kocaoğlu’nun bürokratları ödemiyor? Ve Aziz Bey bunlarla çalışmaya hala devam ediyor.
Aziz Bey’in de gördüğüm kadarıyla bu iş pek umurunda olmuyor. Bir belediye başkanı “İzmir’in bazı yatırımlarını geri çekerim” cümlesini nasıl kurar? Zaten İzmirliler belediyeden mutlu değil. İki-üç tane ilçe belediyesi hariç neredeyse belediyelerin tamamından İzmirliler şikayetçi. Bunu genel merkez de biliyor artık. Bu İzmir’de bilinen bir konu haline geldi.
H.T: İtiraf da ediyorlar.
E.İ: İddia ediyorum; kamulaştırmasız el atma olayı hiçbir zaman habersiz, bilgi noksanlığından olmaz. Bu işler için bir takım kişi veya çevrelerin elbirliği, işbirliğiyle çalıştıkları bir gerçektir. Zan altında kalmamak için isim vermiyorum. Hukuk, idari, teknik ilgili dairelerde bazı kişiler ve hatta bunlara meclis üyesini de ekleyebilirsiniz mutlak ortak çalışma içindedir. Yani, organize işlerdir bunlar. Derinine girmez, sorumlusunu bulmaz, Başkan Kocaoğlu gibi “Yargı kararıdır, ödemekten başka çaremiz var mıdır?” diye konuşursanız, kafalar karışır. Kocaoğlu eğer bu konuda samimiyse, bir araştırma başlatsın. Bakarsınız kendisine yardım edenler olabilir. Belki de geçmişte bu olayları yaşayanların tecrübesinden de yararlanabilir.
H.T: Kim bu tecrübeliler? Sen mi?
E.İ: Neden olmasın? Araştırmanın samimiyeti ve ciddiyetine bağlı neden yardımcı olmayalım. Giden para, senin, benim ve milletimin parası. Var mı 80 milyon TL’yi bir kalemde göndermek?
H.T: Beyler, yine elmalarla armutları karıştırıyorsunuz; üzülüyorum.
Burada bürokratın suçu yok ki? Sonra niye Aziz Kocaoğlu ödesin. Bu resmen o devlet bankasının aymazlığı. Konak’taki Ziraat Bankası arazisi, zaten yeşil alan. Buraya Ziraat’in bina yapmak, iş hanı dikmek bir yana, banka şubesi açması bile mümkün değil. Büyükşehir ne yaptı, mezbeleliği park yaptı. Bir bölümünden de yol geçiyor. Ne yani kentin en önemli yolunu mu kapatalım?
Olacak iş mi?
İzmirlilerin trilyonlarca liralık parası bu bankada yatıyor. Ben biliyorum, Büyükşehir, arsa karşılığı trilyonlarca liralık parasını bu bankaya koymayı bile önerdi.
Hayır diyorlar. Neden? Çünkü Aziz Kocaoğlu CHP’li Başkan.
İtiraz etmeyin, durun devam edeyim. İstanbul Taksim bu ülkenin arsa fiyatı en yüksek yerlerinden biridir. Burada da bu bankanın arsası var, boş. Kime kullandırıyor biliyor musunuz Kasımpaşa Spor Kulübü’ne. Beş kuruş da para almadan ve istemeden. Üstelik bu arsayı otopark olarak kullanan kulüp para da kazanıyor. Tabi Kasımpaşa olduğu için...

İthal adaylar, flaş isimler kazandırmaz


Milletvekili aday listelerinin açıklanması klasik tepkileri beraberinde getirdi. CHP’de klasik eylemler, AK Parti’de sessizlik hakimdi. Listedeki isimler seçmeni ne kadar etkiler? 12 Haziran’da İzmir’de hangi parti birinci çıkacak? Eski Bakan Binali Yıldırım
ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, seçimden sonra yeniden kabineye girer mi?

H.T:Evet aday listeleri belirlendi. İzmir’de kimileri tarafından coşkuyla karşılandı, kimisi de ismini göremeyince sıkıntılı süreç başladı. Hangi parti rahat?
E.Y:İzmir için öncelikle hayırlı olsun. Özellikle CHP listesinin yarattığı memnuniyetsizlik ve tepkiler ortada. Dışarıdan adaylar gösterilmesi üzüntü yarattı. Burada genel merkezin hatası kadar ben İzmir’in de hatası olduğu görüşündeyim.
E.İ: O akşam herkes uykusuzdu galiba, verilen sözler bile tutulmadı.
E.Y: Cuma günkü yazımda izmirlilerden bu nedenle özür diledim. Partinin bir ve ikinci adamının verdiği sözler tutulmadı. Diğer yandan Alaattin Yüksel ile Aziz Kocaoğlu‘nun listede ciddi izleri var. İnanıyorum ki; “senin-benim adamımı sokacağım” mantığı olmasa bu kadar ithal aday gelmezdi. AK Parti’de aksine tartışma olmuyor. “Senin, benim adamım” değil, seçimi alacak isimlere ağırlık verilmiş. Buradaki fatura 1. yada 2. adama çıkarılacağı kadar sayın Alaattin Yüksel ve İl Yönetimine de çıkarılmalı. Aziz Bey istediği kadar inkar etsin, liste açıklanmadan önceki üç günü Ankara’da geçirdi. Bana göre, CHP’de herkes kendini kurtarmaya çalışmış, İzmir düşünülmemiş. Bir veya iki ithal aday olsaydı, belki kabul edilirdi ama şu an savunulacak tarafı yok.

Politika oyunu

E.İ: Neler diledik, neler bekledik, neler bulduk? Genç, kadın, İzmir’in yerlisi dedik, özellikle CHP’nin bunu gerçekleştireceğine inandık ama aradığımızı bulamadık. Erol yazısında İzmirlilerden özür diledi. Ben dilemiyorum. Çünkü “oyunun adı politikadır” diyorum. Söz vermek kadar dönmek de doğaldır. Bugünlerde kargaşa, karmaşa ana muhalefet partisinde yaşanıyor ama iki güne kadar hiç ses kalmaz. Ortalık süt liman olur. Her şey unutulur. Sandık başına gidilir, takım tutar gibi oylar atılır, bir hizmet dönemi daha böyle geçirilir. Bu kadar basit.
H.T:Günlerden beri bu konudaki görüşlerimi yazdım. Herkes ne düşündüğümü biliyor. Benim yorumum şu: CHP, İzmir listesini, Bülent Ecevit yöntemiyle yapmış. Rahmetli Bülent Bey de DSP’de, Rahşah Hanım ile oturur adayları birlikte belirlerlerdi. Kılıçdaroğlu da Gürsel Tekin ve parti genel sekreteri ile oturup listeleri yapmış. Böyle olunca parti örgütü pek düşünülmüyor. Sıkıntı da burada ortaya çıkıyor. CHP’nin İzmir Milletvekili adayları kötü mü? Değil.
Ama İzmir’i öyle ahım-şahım kucaklayacak isimler de değil. Çünkü Kılıçdaroğlu, parti il ve ilçe örgütünü, beklentilerini yok sayarak hareket etmişler. Düzgün bir liste yapmışlar ama hepsi o kadar.
E.Y: Açıklanan listelere canın sıkılmadı mı?
E.İ: Sıkılsa ne olur? CHP’de Parti meclisi toplanıyor. 80 kişiler, 48’i aday oluyor. Diğer kalanlar da herhalde bir takım sakıncaları veya çekinceleri var, onlarda isim kullanma hakkını kullanıyor. “Kendin çal, kendin oyna” havasında kına gecesi yapılıyor. Bunun da adı demokrasi oluyor. Kimse kusura bakmasın ama AK Parti’nin izlediği yöntem daha demokratik. Bakın tek kelime aykırı ses çıkmıyor, bu ayrı bir disiplin ve güzellik. AK Parti’de daha çok İzmirli olduğunu görüyoruz.
E.Y: Listelerin sonuca hangi oranda etkili olacağınızı düşünüyorsunuz?
H.T: Listelerin bir etkisi olacağını sanmıyorum. Önemli olan genel başkanların performansıdır. Tabi bu arada CHP İl Başkanı’nın ağzına fermuar çekilmesi şart.
Başbakan bu kez İzmir’e çok yüklenecek. Belki de özel bir kampanya yapacak. İzmir’den iki bakanını aday yapması bunun ilk adımıydı. Ardından 2011 seçim programının içine İzmir için hayati önem taşıyan yedi önemli projesini aldı ve bunu bütün Türkiye’ye ilan etti. Listeler değil ama bu bence etkili olacaktır.

Uykusuzluktan olmuş!

E.İ: Bana göre fazla etkilemeyecektir. Çünkü bizim insanımız, kamuoyu anlayışlıdır. CHP İl Başkanı Tacettin Bayır ne güzel açıklama yapmış: 48 saat uyumadan çalışma sonucunda, yazımlar hatalı olmuş.
Bu kadar basit. Bizim insanımız hoşgörülüdür, affedicidir. İl başkanının bu açıklaması hoşgörü ve af için de yeterlidir. Ben İzmir’de AK Parti’nin daha şanslı olduğuna inanıyorum. Mesela, İZSİAD Başkanı İlknur Denizli’ye tepkiler olduğu söyleniyor. Niye tepki gösteriliyor anlamıyorum. Gereğini yaptı ve gayet şık oldu. Kendini belirleyici olarak tanıtan, söyleyen ve grup halinde hareket ettiği söylenen başkanlar, eğer katkıları varsa sonuça şimdiden razı olsunlar.
E.İ: AK Parti’den liste başı gösterilen iki bakan seçim sonrası sizce yine kabinede kalacaklar mı?
H.T:Burası maçhul. Açıklama yapılması lazım. Başbakanımızın çıkıp, size iki bakan görderdim, seçimden sonra da bu iki isim bakanlar kurulunda yer alacaklar demesi lazım.
E.İ: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bir yıl önce İzmir’den aday olacağını yazdığım için çok isabetli buldum. Kabinenin en büyük yatırımcı bakanı ve gerçekten de fazla reklamını yapmadan işleri bitiriyor. Ekseni kayan İzmir iş âleminden büyük destek görecektir. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı bilemem.
E.Y: Açık net konuşalım. Geçen dönem 2 bakan olmasına rağmen hiç ağırlıkları hissedilmedi. Bir kere bunu doğru tespit olarak koyalım masaya. Çoğunluk “Hayır faydalarını gördük” diyorsa söylenecek laf olmaz. Belki kendilerinin yatırımcı bakanlık olmadığını iddia edecekler ama bu kentte Işılay Saygın da yatırımcı olmayan devlet bakanlığı yaptı ama İzmir’in birçok sorununda öncüydü, el attı. Şimdi iki bakandan birisi ki Binali Yıldırım’dır devam edecektir. Ertuğrul Günay için yorum yapamam. Eğer samimi ise, Sayın Günay öncelikle Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma kurullarını gözden geçirmeli. SİT kurullarının çalışmaması yüzünden bir sürü yatırım bekliyor. Ayrıca geçen dönem Nükhet Hotar’ın İzmir’de yapamadığını bir bayan olarak yapabilecek İlknur Denizli var.

Tahmin edilenden başarılı olabilir

E.İ: AK Parti İzmir’den 1. parti çıkar mı?
E.Y: Hayır çıkmaz. CHP stratejisini farklı bir noktaya götürebilirse yani liste travmasını da çabuk atlatırsa izmirli seçmen farklı bakabilir ve sonuç da istedikleri gibi olur. Olmazsa da AKP beklentisinin üstünde milletvekili çıkartabilir İzmir’de.
H.T: Benim bu konudaki görüşlerim biraz daha farklı. AKP’nin listesini Sayın Başbakan’ın İzmir’le barışmaya adım atma listesi olarak görüyorum.
E.İ: Kavgalı mıydı ki?
H.T: Hayır canım, sorunluydu. AK Partinin iktidara gelmesinden sonra iki yerel, bir genel seçim geçirdik. İkisinde de teşkilatına daha yakın isimlerle İzmirlilerden oy istedi. Olmadı. Bu kez strateji değiştirdi, seçimi kazanma listesi yaptı. AK Parti, topu tüfeğiyle İzmir’e yüklenecektir. CHP’de bazı isimler işi ciddiye almıyorlar ama, sandıktan ne çıkar belli olmaz.
E.İ: Listeye konulmayan hangi isimlere üzüldünüz?
H.T: Bu aşamada isim vermek bana göre hem etik değil, hem de şık olmaz.
E.İ: Bu listede Levent Piriştina daha iyi bir yerde olmalıydı. Gençlerin temsilcisi olarak. Buna üzüldüm hem de çok. AK Parti’de ise temayül yoklamasından birinci çıkan Dr. Mehmet Bayındır’a... Hakkı yenildi, olmamalıydı. Belki de bir stratejiydi. Bu isim yakında önemli bir yerlere getirilirse o zaman tezimizde haklı çıkarız. Ve MHP’den Müsavvat Dervişoğlu. Siyasette adalet, vefa yoktur ama bu kadar da olmamalıdır.
E.Y: Gençler ve kadınlara dolayışıyla Levent ve Dilara Ersözlü için haksızlık edildi.


Haksızlığa uğrayanlar var

CHP?listesinde Levent Piriştina daha iyi yerde olmalıydı; gençlerin temsilcisi olarak. AK?Parti’de ise temayül yoklaması birincisi Dr. Mehmet Bayındır’ın hakkı yendi. MHP’den ise Müsavat Dervişoğlu’na vefa gösterilmedi.

Su faturasından kulüpler için iki kuruş kesilsin

E.Y: Hep siyaset konuşuyoruz. Ama bir şeyi gözden kaçıyor. İzmir özellikle futbolda çok kötü bir sezon geçiriyor. Liglerin bitimine 4-5 hafta kaldı. Gönül istemez ama sezon sonunda İzmir’i kara bir tablo bekliyor. Bucaspor kendini toparlar, Altay kurtulur. Karşıyaka zaten iyi bir yerde. İnşallah Göztepe’yle İzmir’in yüzü gülecek. İzmir’in sporda da yanlış politikaların bedelini ödediğini görüyoruz. 15 binlik statları beğenmeyeceğiz, 30 binlik olsun diyeceğiz. Ama maçlarını seyredeceğimiz takımlarımız olmayacak. Bir İZVAK vardı, kulüplere gelir sağlamaya çalışıyordu. Olmadı; Rahmetli Mazhar Zorlu yıllarca Altay’ı taşıdı, Karşıyaka’da Selçuk Yaşar bey var ama nereye kadar?
H.T: Bakın herkes kızacak ama bu kente iki takım yeter. İzmir fazlasını kaldırmaz, kaldıramıyor da. Bakın bu yılki liglere. Altay düşmemek için oynuyor. İzmirspor öyle. Buca, Süper Lig’den düşecek. Bir yıl bile tutunamadı. Karşıyaka’nın Süper Lig’e çıkma şansı yok. Altınordu hak etmediği ligde top koşturuyor. Bir tek çıkarsa Göztepe, o da Bank Asya’ya çıkacak, süper ligi kovalayacak.
Söylemek istediğim şu. İzmir’de çok takım var bu yüzden olmuyor. Bir Göztepe bir Karşıyaka kalsın, o zaman görün siz İzmir’i. Ama kimse bunu kabul etmek bir yana, söylemeye bile korkuyor.

Kulüplerimiz perişan

E.İ: Borç bir yanda, boş kasa bir yanda. Gelir yok, gider çok. Futbolda nasıl başarı arayabilir, nasıl şampiyonluk kovalayabilirsin. Ölmemek, düşmemek için direneceksin ve bunun için de sürekli işkence çekeceksin. İşte İzmir kulüpleri bu halde. Altay’a bakın, Başkan Ahmet Taşpınar yakında sıkıntıdan zona çıkaracak. Bir yabancı saha maçı geliyor. Takım nasıl gidecek, nerede kalacak karabasanlar üzerine yığılıyor. Karşıyaka aynı tablo, Bucaspor bugüne kadar dayandı, lig de kalmak için inanılmaz mücadele veriyor. İzmirspor tarih oldu, Altınordu kendisine aşık bir iki kişinin elinde. Varlığı, yokluğu belli değil. Göztepe biraz şanslı. Arkasına sağlam bir patron buldu. İzmirspor vakıf ile bu işler çözümlenmez. Sistemi kurmak gerekli. Eğer siz kulüplerin önüne hep balık koyarsanız, günün birinde olmayabilir, bulamazsınız. Nitekim bugünkü gibi. Ama bir olta verirseniz, o bir şekilde çalışır, çabalar bir şeyler elde etmeye, yaşamaya gayret eder. Anadolu’daki şehir takımları tabii tek olduğundan valisi, belediye başkanı, iş çevreleri hepsi gücünü birleştiriyor ve sıkıntısız gidiyor. İzmir’de bu şans yok. Bir sürü takım var, hepsini tek yapmaya kalksanız zaten niyet yok.

Gelir için öneriler

E.Y: Peki gelire yönelik hiç önerin olmaz mı?
E.İ: Meclis kararıyla belki maddi destek konusu aşılabilir. Geçmişte ikramiyeli çekilişler düzenleniyor ve Rahmetli Başkan Ahmet Piriştina toplu biletler alarak vatandaşa dağıtıyordu. Aynı şekilde maç biletleri toplu alınıyor, futbolseverlere veriliyordu. Aynısı yapılsın demiyorum.
H.T: Ne yapılsın?
E.İ: Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzelman şirketi otoparkları işletiyor. Her ne kadar kendini kurtarıyorsa da, mesela yıl başında bozuk para sıkıntısı gerekçe gösterildi 50 kuruşluk artırım yapıldı, kimse sesini çıkarmadı. Bunun gibi, otoparklardan alınan ücretin 50 kuruşu spor destekleme havuzuna atılamaz mı?
Devam edeyim... Yine hepimizin ödediği su faturaları var. Her ton sudan 2 veya 3 kuruş kesilirse bunlar ciddi para oluşturur. Şimdi siyasiler “Yok efendim millet ayağa kalkar” diyebilir. Söyleyin Allah aşkına, kim su faturasına bakıyor. 2-3 kuruşun hesabını yapıyor. Yeminle kimse sesini çıkarmaz. Yeter ki meclis kararını oybirliğiyle versin ve üzerinden siyaset yapılmasın.
E.Y: Çok farklı bir yaklaşım ve çözüm odaklı gibi görünüyor.
E.İ: Alın işte size seçim öncesi bir kent gündemi... Olsun mu, olmasın mı? Olmasın diyenleri görelim, olsun diyenleri tanıyalım. İzmir’de bir ilki gerçekleştirmiş oluruz. Ve biz kulüplerimizi ne kadar çok Süper lige ve uluslararası alana çıkarırsak o kadar çok kazanırız. Sevgili arkadaşlarım bu konunun sizler de destekçisi olunuz ve önümüzdeki hafta konuyu yine ele alalım. Gerekirse kulüp başkanlarını da davet edelim.
H.T: İyi haftalar.