Ege Sporda bilime kadın desteği

Sporda bilime kadın desteği

04.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dr. Aksu, spor hekimliğinde "ilk"lere imza attı. Yanal'la çalıştı. "Performans hekimliği"nin mimarları arasında yer aldı. Analizleriyle branşın gelişimine yön verdi

Sporda bilime kadın desteği

Aylin Çeçen Aksu 16 yıllık spor hekimi... Türk sporuna bilimsel olarak katkı veren sayılı kadın doktordan birisi. Celal Bayar Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'nda öğretim görevilisi... Sporumuzda "performans hekimliği" kavramının yerleşmesine katkıda bulunan önemli isimlerden birisi. Bu yöndeki ilk bilimsel çalışmasını, Milli Takımlar eski Teknik Direktörü Ersun Yanal ile 1999 yılında Denizlispor'da gerçekleştirdi. Denizli'nin ardından Yanal ile iki yıl da Ankaragücü'nde çalıştı, analizleriyle branşın gelişimine yön verdi. Altay, Ankaragücü, Sakaryaspor, Samsunspor, İzmirspor, Denizlispor, Göztepe, Y.Turgutlu ile İzmir Büyükşehir Belediyespor Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı'nda performans danışmanlığı ve takım doktorluğu yaptı. Halen Tuborg Pilsener ve Arkas Spor Kulüpleri'nde çalışmalarını sürdürüyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni 1990 yılında tamamladıktan sonra branşını spor hekimliği olarak seçmesinin nedeni, kendi ifadesi ile 'küçük yaştan itibaren spora gönül vermiş' olması. Kadınların pek de tercih etmediği bir alanda yol almanın zorluklarını yaşasa da kendisine en uygun olan işi yaptığını belirten Aksu, "Hobim ve mesleğimi birleştirdim. Bu da benim için büyük mutluluk" diyor. Atletizm ve yüzme gibi bireysel sporlar başta olmak üzere çok sayıda milli takımın doktorluğunu üstlenen ve dünyanın pek çok ülkesinde uluslararası seminerler veren Aksu, deneyimlerini, çalışma tarzını, bilimin spora katkısı ile önemini Milliyet Ege'ye anlattı: Küçük yaşta başladım İlkokulda atletizmle uğraştım. Ortaokuldan itibaren basketbol ve hentbol oynadım. Ankara Fen Lisesi'nde öğrenciyken atletizmin yanı sıra basketbol ve voleybolla ilgilendim. Formasını giydiğim basketbol takımı okul tarihinde ilk kez Ankara üçüncüsü oldu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki eğitimim sırasında, İzmirspor ve DSİ takımlarında lisanslı oynadım. Mezuniyetten sonra zorunlu hizmetimi Denizli'de yaptım. Ardından İzmir Gençlik ve Spor Müdürlüğü'ne bağlı Sporcu Sağlık Merkezi'nde spor hekimliğine adım attım. Aynı dönemde Ege Üniversitesi'nde spor hekimliği doktorasını tamamladım.Spor hekimliği, hemcinslerim arasında çok da tercih edilen bir branş değil. Elbette bir bayan olarak bu işi yapmam ilk andan itibaren fark yarattı. Ancak, kadın kimliğimle değil, bu işi iyi yapan birisi olarak gündeme gelmeyi prensip edindim ve bu yönde ilerledim. Bir bayanın spor hekimi olmasının mutlaka başlangıçta zorlukları var. Güreşte bir tartı odasında çalışmak, futbol maçlarında soyunma odasında bulunmak, saha kenarında görev yapmak kadın için alışılmadık bir durum. Ancak zaman içinde herkes uyum sağlıyor. Artık 40 yaşındayım. Sporcularla aramızdaki yaş farkının açılması da önemli bir rahatlık sağladı Bu nedenle sıkıntı çekmiyorum. Tercih edilmiyor Benim için en önemli şey "ilk"leri gerçekleştirmek. Meslekteki ilklerden birisi de 1999'da Ersun Yanal'ın Denizlispor'u çalıştırdığı dönemde performans hekimliği yönünde attığımız adım oldu. Bu çalışma sayesinde Türk sporunda "performans hekimliği ve spora bilimin katkısı" ön plana çıktı. Bundan yararlananlar da oldu. Ancak şu unutulmamalı, "Bizim yaptığımız iş, başarıya giden yolda gerekli zincirin halkalarından sadece bir bölümü." Bazı çevrelerde bu "herşey" olarak algılandığı için zaman zaman farklı yaklaşımlarla karşılaştık. Bu yolu izleyen bazı teknik adamlar, başarısızlıkta acımasızca eleştirildi. Ben işin altına imzasını koyan bir doktor olarak şunu söyleyebilirim; "O dönemde çok doğru ve kapsamlı işler yaptık." Eleştirenler çok oldu İzmir'de dört yıldır Arkas Spor Kulübü ile çalışıyorum. Arkas, Voleybol Erkekler 1.Ligi'nde dördüncü sezonunu geçiriyor ve bu sezon şampiyonluğa çok yakın. Kulübün yelken şubesi de açıldı. Meslek yaşamım içinde aidiyet duygumun en yüksek kulüp olduğunu söylemeliyim. Bu, Arkas'ın idari ve teknik kadrolar arasındaki iyi iletişimi, güven ortamı sayesinde gerçekleşiyor. Ayrıca Tuborg Pilsener'de basketbol branşı kurulduğundan bu yana görev yapıyorum. Son olarak Celal Bayar Üniversitesi BESYO bölümünde öğretim görevlisi olarak misyon üstlendim. Çok yeni bir görev. Hedefim, performans hekimliği konusunda bizlere yardımcı olacak arkadaşlar yetiştirmek. Eşim Ali Aksu, eski milli atlet. 110 metre engelli eski Türkiye rekortmeni. Ablası rekortmen milli atlet Semra Aksu. 1987'de 400 metre engellide kırdığı 56.59'luk rekoru hala kırılamamış bir yıldız. Ali'nin diğer kardeşi Himmet Aksu da 400 metre eski Türkiye rekortmeni. 3 yaşındaki kızım Semra, şimdiden genetik olarak spora yatkın. Hamileliğim boyunca halası onun için hep "Fiziği, sporculuğu bana, zekası annesine benzesin" diye dua etti. Zaman içinde belli olacak. ARKAS benim için çok farklı Pek çok spor kulübünde spor hekimi olarak danışmanlık yaptım. Bu takımların bütün kamplarında, hafta sonlarındaki maçlarında sahada bulundum. Yıllarca cumartesi pazar günlerini statlarda geçirdim. Bir kadın için en büyük özveri de bu zaten. Şu anda futbolla sahada uğraşmak çok cazip gelmiyor. Geçmiş yıllardaki deneyimlerimi Dünya Futbol ve Bilim Kongresi'nde üç bildiri olarak sundum. Hayli ilgi gördü. Türkiye'nin en büyük spor organizasyonu olarak tarihe geçen UNIVERSIADE 2005 organizasyonunda Basketbol Branşı Başkanı ve Sağlık Komisyonu Üyesi olarak görev yaptım. Benim için çok önemli bir deneyimdi. Biz ilki gerçekleştirdik ve hiç aksama olmadı. Sıkıntı yaşamamak için, üniversite öğrencilerinden 30 kişiyi bir haftada eğittik, altı salonda görevlendirdik. Büyük riskti ve herşey yolunda gitti. Sağlık için egzersiz şart Dr.Aksu'nun işinden sonra en çok zaman ayırdığı 3 yaşındaki kızı Semra, rekortmen atlet olan halası Semra Aksu'nun adını taşıyor. Küçük Semra'nın şimdiden sporla iç içe olduğunu belirten Aksu, "Kızımla en büyük eğlencemiz, hafta sonlarında Arkas voleybol ve Tuborg Pilsener basketbol takımlarının maçlarını izlemek" dedi. Minik Semra sporla iç içe