01.09.2021 - 00:00 | Son Güncellenme:
Süper Lig’in ilk 2 haftasında galibiyet alamayan Göztepe, çıktığı Sivasspor deplasmanından da 2-2’lik beraberlikle ayrıldı. Teknik Direktör Ünal Karaman’la yolları ayırmayı düşünen sarı kırmızılıları değerlendiren yazarlarımız, “Ne yazık ki 4 sezondur Göz Göz’e hoca dayanmıyor. Doğru teşhis ve tespit yapılıp reçete ona göre yazılmalı” dedi
Bülent Buda: İki puan eksikle dönüyorlar İzmir’e. Dört golün en iyisiydi Beykan’ın ikinci eşitlik dokunuşu. Dizilişteki çarpıcı görünüm, savunma göbeğindeki değişimler.
Kerim Alıcı ile Kahraman işlerini iyi yaptılar. Ama yine de duran toplarda adam, alan paylaşımı sorunları sürüyor.
Çim üstüne uzanma hastalığı yine hakemin ilk düdüğü ile nüksetti. Berbat görüntüler.
Kerim Alıcı’nın bir duran top girişimindeki çerçevenin çok üstünden geçirdiği kafa vuruşunda yan hakem ofsayt bayrağını çekti. Oysa ofsayt yoktu. Kerim o kafayı çerçeveden geçirse bal gibi goldü. Obinna atom karınca. Yine takımın en iyisi.
Halil, Soner, Ndiaye, Jahovic, Göztepe’nin gol sorununa çözüm üretecek kramponlar. Üretkenlik bahar esintisi gibi oynayanın da izleyenin de içini serinletiyor. Daha yolun başı ama ufak ufak maç kazanmaya başlasalar iyi olacak.
Fatih Tanfer:
Sivas deplasmanında stoperde Arslanagic ve Atınç’ın yerinde Kerim ve Kahraman oynadı. İlk yarıda Sivasspor daha etkiliydi.
Duran toplarda Goutas’la iki gol buldu ve öne geçti. Daha sonra Göztepe baskısını artırdı. Sürekli pozisyon kovaladı.
Göztepe’nin çocuğu, fedakar kaptanı Halil başta olmak üzere asla mağlubiyeti kabul etmeyen anlayışıyla ve direkt paslarla Sivasspor defansının arkasında pozisyonlar buldu.
Halil iyi oyununu golle taçlandırırken ikinci gol de Beykan’dan geldi. Sivasspor 10 kişi kaldıktan sonra takım halinde tempo ve mücadele yönünden çok etkiliydi. Topla daha fazla oynadı. 90+2’de Ndiaye golü atsa Göztepe üç puanla İzmir’e dönecekti.
Yeni teknik direktörün yeni bir anlayışla Göztepe’ye pozitif katkısı olacağına inanıyorum. Çünkü vefakar seyircisi bunu hak ediyor. Fizik gücü ve dinamizmi yüksek bir Göztepe’yi milli maç arası sonrası göreceğimiz umudundayım.
Mehmet Demirtaş: Avrupa dönüşü potansiyelinin altında bir oyun sergileyen Sivasspor’a karşı 3 puanın alınmaması üzücü oldu. Arslanagic’in yokluğunda hava toplarından yenen 2 gol sonrası gözler Atınç’ı aramadı değil.
Ünal Hoca’nın Kerim yerine Atınç’ı düşünmemesi belki de kaçan puanlara bedeldi. Çünkü 1.96’lık Atınç özellikle ilk goldeki pozisyonda vurur kafayı topu uzaklaştırırdı. Belki de daha basitiydi.
Duran toplar Göztepe’nin kronik sorunu oldu. Bu noktada savunma eksiğinin olduğu bir gerçek. Hücumsal anlamda da en çok orta deneyen takımlardan birisi Göztepe. Ancak isabeti bulmakta epey zorlanıyorlar. Gecenin iki güzel olayı atılan goller. İlkinde kaptanın kendisini bulup silkinmesi açısından epey anlamlıydı. Vuruş da çok şıktı. İkincisi ise tam bir takım paslaşması.
Hem izleyenin gözünü hem de kendi karnını doyuran cinsten. Özlemişiz böylesine seri ve isabetli paylaşmaları. 10 kişi kalan Sivas’a karşı beraberliğe sevinmek yerine kaçan sezonun ilk galibiyetine üzülüyorum. Hele yenen basit gollerden sonra sorguluyorum geri dörtlüyü.
Endişem, haftayı kurtarmak adına değil. Henüz sezonun üçüncü haftasındayız. Kalan maçlarda benzer şablon Göztepe’ye zor anlar yaşatabilir. Milli arada önlemini almak en sağlıklısı gibi gözüküyor.
Öte yandan Ünal Hoca ile yolların ayrıldığı konuşuluyor. Bu durum Göztepe’de alışkanlık haline geldi. 4 sezonda 10’dan fazla teknik direktör geldi gitti.
Her sene aynı durumları yaşıyoruz. İşler kötü gittiğinde ilk fatura hocalara kesiliyor.
Peki gerçekten sorun gelen teknik adamlarda mı? Yapılan transferin politikası ne ölçüde doğru? Kulüp içindeki sistem ve organizasyon yapısının ne denli sağlıklı olduğu masaya yatırılmalı.
Bence öncelikli olarak bunu sorgulamak gerek. Bir gazeteci ve de doğuştan Göztepeli olarak kulüpteki gelişmelerden dahi haber edinmekte güçlük çeker durumdayım.
Birçok soru işaretlerini içinde barındıran bir yapı söz konusu. Bu yapı değişmediği sürece daha çok aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almanın peşine düşülür. Ve bu da koskoca bir hayalcilik olur.
MÜCADELENİZ YETER!
Bülent Buda: Bu oyunda rakibiniz karşısında planladığınız futbolu eğer sergileyemiyorsanız zihinsel ve de fiziksel ya da ikisinin birden yetersizliğini yaşıyorsunuz demektir. Diziliş ve de oyun alanı seçimleri yani rotasyon bazen bekleneni karşılamıyor.
Altay’ın önceki iki maçını kazanan görünümü, girişimleri sanki daha doğal ve özgürleştiriciydi. Fenerbahçe elbette güçlü, seçenekli bir oyuncu grubunu barındırıyor kendinde.
Bu takımlar karşısında daha kısıtlayıcı, disiplini öne çıkaran bir anlayış, futbolculara şırınga edilebilir. Anlaşılır bir yanı var. Ama gelin görün ki uzun yılları kapsayan bu anlayış (yani üç büyükler karşısında) çoğu kez bekleneni karşılamamıştır.
Ve de nasıl bir ironidir ki bunu en iyi bilen günümüzdeki tek adam da Mustafa Denizli. Çünkü hem alanda aktif futbolculuğunda hem de kenarda kulübenin önünde yıllarca yaşadı, soludu, gözlemledi bu gelişmeleri, sonuçları. Yani diyeceğim o ki karşı kaleye ulaşabildiğin kadar şansın vardır. Bence günümüzde önce yemeyeyim sonra atarım anlayışı bana pek akılcı gelmiyor.
Fatih Tanfer:
Altay ilk iki haftada hak ettiği altı puanı aldı. Bence son yılların en güçlü Fenerbahçe’si karşısında elinden geleni yaptı. Evet ileride top tutamadı. Maç boyunca ikili mücadelelerde istenilen düzeyde değildi. İlk yarıda iki takım da birbirine şut atamadı. Oyunu orta alanda tutmaya çalıştı.
İkinci yarıda beş dakika içinde Ferdi’nin golüne ve yaptığı asist sonrası Valencia’nın ikinci golüne engel olamadı. Elbette bilhassa defans üçlüsü çok güçlü olan Fenerbahçe karşısında coşkusu, hırsı olmasına rağmen gücü yetmedi.
Bu, Altay’ın asla başarısız olduğu anlamına gelmez. Üç haftanın sonucunda gördük ki, Mustafa Denizli mücadelesinden asla vazgeçmeyen, azimli bir Altay yarattı. Ve her geçen gün Altay’ın çok daha iyi olacağına inancım tamdır. Fenerbahçe karşısında en büyük problem siyah beyazlıların bitiricilik konusunda istenilen düzeyde olmamasıydı.
Altay disiplinli, mücadeleyi bırakmayan, bireysel yetenekleri üst düzeyde olan bir takım. Milli maç arasından sonra sevenlerinin çok daha iyi bir Altay izleyeceğini biliyorum. Moral bozmaya gerek yok. Altay’da her şey doğru gidiyor.
Mehmet Demirtaş: İlk iki haftada tozu dumana katıp Süper Lig defterinin hiç kapanmadığını, aksine yeniden ait oldukları yere adım attıklarını göstermişlerdi. Bunu sadece elde edilen altı puanlık serüvenden görmüyoruz. Verileri de hep zirve yapmıştı siyah beyazlıların.
Koşu mesafeleri, buldukları pozisyonlar ve bu pozisyonlarda etkin oyuncuların etkin tutumu sayesinde iç açısı bir oyunları vardı. Tüm departmanlarda ligin üstünde seyrediyorlardı.
Mustafa Denizli, Bornova akşamında defans 5’lisinin önüne artı iki ekleyerek adeta 7’li bir savunma anlayışı ile sahada yerini almıştı. Katedilen mesafeden ötürü olacaktı ki Denizli, rakibine hücum şansı vermeyip hızlı oyuncularıyla bulduğu hızlı hücumları değerlendirmeye bakacaktı.
Fakat bu senaryo Fenerbahçe karşısında gerçekleşmedi. Altay yaslandıkça Vitor Pereira’nın öğrencileri daha iyiydi alanda. Özellikle ilk 45’te seri bir pas trafiği göremedik siyah beyazlılardan. Neticede eksik de olsa Fenerbahçe hücum oyuncuları kaliteli ayaklar. Altay’a kaptırdıkları her topta bir an önce meşin yuvarlağı kapmaya bakıyorlar. Altay adına 270 dakika baz alındığında verimsiz bir karşılaşmaydı. Milli aranın ardından yakaladıkları ve Fenerbahçe karşısında düşürdükleri ibre yine üst perdelere çıkacaktır.