Ege Uğur Yüce Avrupa Başkanlığı'na aday

Uğur Yüce Avrupa Başkanlığı'na aday

24.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Uğur Yüce Avrupa Başkanlığına aday

2000 yılından bu yana Avrupa Teknoloji Geliştirme Birliği'nde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan İzmirli işadamı, birliğin 25 Kasım'da yapacağı başkanlık seçimi için Türkiye tarafından resmen aday gösterildi. Aslında Yüce'nin adaylık süreci yeni değil. En azından 4 aydır bu konu gündemde ve her görüşmemizde Uğur Bey, "Aman bekle ha! Yazmak için henüz erken" dediği için bekliyorduk. Sonunda iş nihayet "resmiyet" kazandı da, biz de yazabildik.TÜBİTAK, KOSGEB ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı tarafından adaylığı açıklanan Yüce, başkanlık için şimdilik İrlandalı ve Macar rakiplerle yarışacak. Ancak aylar öncesinden Fransa ve Norveç'in Uğur Yüce'nin gayriresmi adaylığını gündeme getirip destek vermesi, bu yarışta onu rakiplerinden bir adım öne çıkarıyor. Hatta Macar rakibin Yüce'ye "işbirliği" önerisinde bulunduğu bile konuşuluyor. 21 üyeli birliğin başkanlığı için belirlenen teamül süresi 2 yıl... Bazı önemli kararlar mevcut, geçmiş ve gelecek başkanın bulunduğu troyka tarafından alınıyor. Yüce'nin başkan adaylığı 2007-2009 dönemini kapsadığından, seçilmesi durumunda 6 yıl süreyle yönetimde söz sahibi olabilme imkanı doğuyor.Uğur Yüce, merkezi Brüksel'de olan Avrupa Teknoloji Geliştirme Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı'na seçilmesi durumunda, birliğin mali sekreteryasını İstanbul'a taşımayı ve toplantıları mümkün olduğunca Türkiye'de yapmayı planlıyor. Kamuoyunun daha çok EGEV'in geçmiş dönem başkanı olarak tanıdığı, ancak koltuğunda DEİK Türk-İsviçre İş Konseyi Başkanlığı, Türk-Belçika İş Konseyi Başkanlığı, Türkiye Bilim ve Teknoloji Üst Kurulu Üyeliği, İzmir İsviçre Fahri Konsolosluğu ve Avrupa Komisyonu Euro-Med Stratejik Planlama Komite Üyeliği gibi pek çok görevi taşıyan Uğur Yüce, hepimizi onurlandıracak bir görev için aday gösterildi: Avrupa Teknoloji Geliştirme Birliği Başkanlığı... İzmir ekonomisinin duayen ismi rahmetli Mazhar Zorlu anısına Milliyet Gazetesi'nin düzenlediği halı saha turnuvasında ikinci maçımızı oynadık. (İlk maçımızla ilgili yazıyı okuyup kalan maçlardaki performansımızı merak edenler vardır diye yazıyorum.)Maçın skorunu söylemeden önce, UEFA'yı şiddetle kınadığımızı belirtmekte yarar var. Sen tut Fenerbahçe-Schalke maçını bizim maçla aynı güne al! Üstelik milyonlarca futbolseverin dört gözle beklediği bu iki karşılaşmanın başlama saatleri arasında sadece 45 dakika var. Vatandaş için elbette zor bir tercih... Sayın Şenez Erzik orada ne yapar, çok merak ediyorum. Tamam, Şampiyonlar Ligi önemli bir organizasyon ama bizim turnuvayı da kimseye ezdirmeyiz yani!Futbolseverlerin (hiç anlam veremediğimiz bir nedenle) Fenerbahçe maçını tercih etmeleri, bizi derinden etkiledi tabii... Tribünlerde umduğumuz kalabalığı bulamayınca (en iyisi biz buna 'hiç seyirci yoktu' diyelim de, Ramazan mübarek günü yalan beyanattan günaha girmeyelim) oyun düzenimiz, konsantrasyonumuz bozuldu. Seyircileri anladık da, bizim takımın yarı yarıya fire vermesi çok düşündürücüydü. (Zaten gelenlerin de üçte biri sakat, üçte biri ise iftardan tıka basa kalkmış huzurlu mümin görünümündeydi. Huzurlu ama göbekli...)Bunca laftan sonra maçın sonucunu tahmin etmişsinizdir: Postu fena deldirdik.Bu "şerefli" yenilgideki en büyük sorumlulardan birisi olarak, takım arkadaşlarımdan özür diliyorum. Kale önündeki o müsait pozisyonları gole çevirseydim, belki işin şekli değişebilirdi. Ama kabul etmeliyiz ki; Altaylı Tahir, KSK'li Melih ve Dinamo Kiev'de oynadığını tahmin ettiğim diğer topçular (yani rakibimiz) çok koordineli, çok teknikti. 1958 yılında fırtına gibi esen İsveç'in diagonal çıkışlı ve ofansta da defansta da kombine olabilen taktiğini uygular gibiydiler. Hani bizim bir türlü beceremediğimiz... Her orta sahayı geçişimizde "ihtilal polisi" gibi yapışıp peşimi bir türlü bırakmayan arkadaşa da buradan teessüflerimi iletiyorum. Hayır bıraksa bir şey yapacağımdan değil, ama insan psiklojik olarak etkileniyor canım. Ama maçın kilit adamları kalecilerdi. Bizim kaleci Ahmet, onca (8 veya 9'du, tam hatırlamıyorum) gol yemesine rağmen, farkın 20 olmasını önledi. Bu arada 20. evlilik yıldönümü kutlamasını bırakıp maça gelmesi, Fenerbahçe maçı için bizi satan (!) takım arkadaşlarımıza anlamlı bir mesajdı. (Gazeteden şimdi yıldız tablolar geldi, 10 tane yemişiz. Demek olayın sıcaklığıyla insan pek farketmiyor.)Karşı takımın kalecisi ise National Geograpic'deki Afgan panterleri gibiydi mübarek! Maç bitiminde "kalecinin yaşı küçük" diye itiraz etseydik, 3-0 almıştık maçı.. Ama hadi neyse!.. Master'lık bizde kalsın! ege@milliyet.com.tr Şenez Erzik istifa!