2001 kabusu 2002’de aşılabilirUmutlar gene ABD ekonomisinin dünya ekonomisini bir "lokomotif" gibi çekmesine bağlandı2002'de Türkiye'yi ne bekliyor?
OSMAN ULAGAYIMF ve OECD gibi uluslararası kuruluşlarla ve dünya ekonomisinin geleceği hakkında tahmin yapmaya cesaret eden ekonomistlerin tahminleri
son yıllarda hep çöp kutularını doldurdu. Özellikle 2001 yılına ilişkin hemen tüm tahminler yanlış çıktı ve tahmin edilenden çok daha kötü bir yıl yaşandı dünya ekonomisinde.
2002 yılında yüzlerinin bir kez daha kızarmasını istemeyen tahminciler 2002 yılına ilişkin GSYİH büyüme tahminlerini sürekli olarak aşağı çektiler. IMF, aralık ayı ortasında açıkladığı son tahmininde (ekim ayında yaptığı tahminleri aşağı doğru çekerek) 2002 yılında dünya ekonomisinin % 2.4, ABD ve Almanya’nın % 0.7,
Euro bölgesinin % 1.2 büyüyeceğini, Japonya’da ise % 1’lik bir küçülme yaşayacağını öngördü. OECD’nin kasım ayında çok seçenekli olarak açıkladığı tahminler ise özellikle 2002’nin ilk yarısı için daha da karamsardı.
2001 yılının son haftalarında özellikle ABD ekonomisinden yansıyan bazı yeni sinyaller ise resesyonun sanıldığından daha çabuk aşılacağı ve 2002’nin çoğu tahminde öngörüldüğü kadar kötü geçmeyebileceği izlenimini vermeye başladı. 2002 yılına ilişkin olasılıklara geçmeden önce hemen herkesin bir kabus gibi gördüğü 2001 yılının kısa bir özetini yapalım.
Kabus yılı 2001Dünya ekonomisinin tartışmasız "lokomotifi" ABD’nin resesyona girdiği ancak 11 eylül sonrasında resmileşti ama resmi açıklamayı yapan saygın ekonomistler kurulu, ABD ekonomisinde resesyonun aslında 2001 yılının mart ayında başlamış olduğunu belirtti. ABD ekonomisi yavaşlarken lokomotiflik görevini üstlenmesi beklenen Avrupa bir kez daha düş kırıklığı yarattı ve Avrupa ekonomisi, ABD’deki yavaşlamadan büyük ölçüde etkilenen bir vagon olmaktan öteye gidemeyeceğini gösterdi. Japonya ise on yıldan beri aşamadığı yapısal sorunların pençesinde bir küçülme yılı daha yaşadı. Ticaretinin önemli bölümünü ABD ile yapan kimi Asya ülkeleriyle Latin Amerika’nın da "lokomotif"in yavaşlamasından olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdı ve öyle de oldu. Singapur ve Tayvan gibi ülkeler yıllardan beri ilk kez küçülme yaşarken Latin Amerika’da kabak para kuruluna kilitlenen Arjantin’in başına patladı. Çin başarılı performansını sürdürürken yılın süprizini yapan ülke ise % 5’in üzerinde bir büyüme hızı yakalayan Rusya oldu.
2001’de faiz oranlarının ABD’den başlayarak hızla düşmesi ve petrol fiyatlarının düşük seyretmesi de global bir nitelik kazanan durgunluğu ya da resesyonu önlemeye yetmedi. 11 eylülün şoku da buna eklendiğinde dünya 2001 yılının son aylarına da hayli karamsar bir havada girdi. 2001 yılında ABD ekonomisinin ve dolayısıyla dünya ekonomisinin daha da derin bir çöküntü yaşamasını ise Amerikalı tüketicinin kahramanca tüketmeye devam etmesi sağladı.
ABD’de umut rüzgârıAmerikan tüketicisi 11 eylül sonrasında yapılan "Amerika’nın geleceği için tütetin" çağrılarından da etkilenerek tüketimini sürdürürken ABD’nin bu kez farklı niteliktte bir resesyon yaşamasının başlıca nedeni yatırımların adeta bıçakla kesilir gibi düşmesiydi. 1990’ların özellikle ikinci yarısında
yükselen "yeni ekonomi"de yaya kalmamak telaşıyla tam bir yatırım çılgınlığı yaşayan firmalar borsadaki "dot.çom" balonu patlayınca aşırı gitmiş olduklarını anladılar ama iş işten geçmişti. Bu ortamda yatırımlar bıçak gibi kesildi ve ABD’deki resesyonu tetikleyen başlıca etken oldu.
2001 yılının son günlerinde ortaya çıkan bazı sinyaller ABD ekonomisindeki güven bunalımının aşılmakta olduğunu, tüketici güveninin aylardan beri ilk kez artışa geçtiğini, 11 eylül sonrasımda çöken borsalarda kısmi bir toparlanma yaşandığını ve özellikle "yeni ekonomi" hisselerinde bir kıpırdama olduğunu gösteriyor. Envanterlerin de düştüğü bu ortamda iş aleminin güveninin de yeniden yükselebileceği ve özellikle 2002’nin ikinci çeyreğinden itibaren ABD ekonomisinde hissedilir bir canlanma olabileceği belirtiliyor. Business Week dergisinin geleneksel anketini yanıtlayan 59 ekonomistin yaptığı tahminlerin ortalamasına göre ABD ekonomisi 2002’nin ikinci çeyreğinden itibaren % 2’nin üzerinde büyüyecek ve yılın son iki çeyreğinde daha da hızlanacak olan büyüme hızı yılın bütününde % 2.5 olacak. Bu tahminin IMF’nin ve OECD’nin daha önce açıkladığı tahminlerden çok daha iyimser olduğu görülüyor.
Japonya, Almanya ve AsyaJapon ekonomisinin 2002 yılındaki performansı için de iyimser tablo çizen yok gibi. Dünya ekonomisinin üçüncü büyüğü Almanya’dan ise çelişkili sinyaller geliyor. Yakından izlenen IFO iş iklimi endeksinde ve ZEW Enstitüsü’nün ekonomik gidişat endeksinde olumlu gelişmeler gözlenirken Köln’deki IW Alman Ekonomi Enstitüsü’nün son anketinden çıkan sonuçlar karamsarlığı yeniden artırdı. Çeşitli sektörleri temsil eden 44 kuruluşun yanıtladığı anketin sonuçları 2002 yılının büyüme ve istihdam artışı yönünden parlak geçmeyeceğinin beklendiğini gösteriyor.
Japonya Dış Ticaret Örgütü JETRO’nun önde gelen Asya ülkeleri için yaptığı tahmin ise 2001’de yarı yarıya azalarak % 3.7’ye düşen ortalama büyüme hızının 2002’de yeniden yükselişe geçerek % 5’in üzerine çıkmasını öngörüyor. Özellikle ABD ekonomisinin beklendiği gibi resesyondan çıkması ve yüksek teknoloji sektörlerinin toparlanması halinde bunun kimi Asya ülkelerini olumlu etkileyeceği belirtiliyor.
Umutlar ve TürkiyeTüm bu öngörüler kabus gibi bir 2001’den sonra 2002 yılında dünya ekonomisinin daha iyi bir yıl geçirebileceğini, "küresel lokomotif" ABD’de başlayacak bir kısmi canlanmanın dalga dalga yayılarak dünya ekonomisini olumlu etkileyebileceğini düşündürüyor. Bu olumlu gelişmelerin yaşanması halinde ihracatını artırarak büyümeye geçme çabasındaki Türkiye’nin de bu gelişmelerden olumlu etkilenmesi olası görünüyor. Ancak bunları söylerken, son yıllarda yapılan hemen tüm ekonomik tahminlerin kısa süre sonra çöpe atılmış olduğunu da bir kez daha hatırlatalım.
‘Yükselen pazarlar’a küreselleşme darbesi2001 yılı küreselleşme sürecinin yediği darbeler açısından da bir kabus yılı oldu. 2000 yılında % 12.8 büyüyen dünya ticareti 2001’de neredeyse hiç büyümedi. IMF, dünya ticaretinin 2002 yılındaki büyümesinin de % 1.7’de kalacağını tahmin ediyor. 2000 yılında toplam hacmi 3.5 trilyon doları aşan şirket evlilikleri ve birleşmelerin hacmi 2001 yılında % 46 azalarak 1.9 trilyon doların altında kaldı.
Bu arada "yükselen pazarlar" diye adlandırılan ve Türkiye’yi de içeren ülkeler grubuna yönelik özel sermaye akımlarında Asya krizi sonrasında gözlenen olumsuz gelişme 2001 yılında da sürdü. Özellikle söz konusu ülkelere yönelik banka kredilerinde ve portföy yatırımlarında ciddi azalışlar gözlendi. Faiz oranlarındaki gerileme borçlu ülkeleri biraz olsun rahatlattı ama ticaretin ve sermaye hareketlerinin gelişmediği ortamda "yükselen pazarlar"ın geleceği hiç de parlak görünmüyor. Şimdi Arjantin’in teslim bayrağını çekmesinden sonra sırada düşecek yeni dominolar olup olmayacağı merak ediliyor ve gözler ister istemez Brezilya’ya çevriliyor.
EKONOMİ