15.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Levent Köprülü - Otokolik Ekstra
O zamanlar dünya farklıydı, otomobiller de öyle. İnsanlar ABS, ESP, Bluetooth, Şerit Takip Sistemi ya da egzozdan çıkan “emisyon miktarı” gibi detaylarla pek ilgilenmezdi. Güçlü motor, yeterli iç mekan, güzel tasarımlar yeterliydi. Otomobil sahibi olmak ise, en büyük hayaldi!
Alan Gibbs, bunun bir iş fırsatı barındırdığını biliyordu. Her ne kadar babası, onun bir diplomat olmasını istese de, kafasında başka planlar vardı. Ağabeyi Ian, “Anziel” adında bir şirket kurmuştu. Bu şirket, mekanik servis işlemleri yapıyor, danışmanlık hizmeti veriyordu. Alan, onunla çalışmaya karar verdi. Amacı, ülkede bir otomobil üretmekti. Bu otomobil, “Yeni Zelanda’nın yerli otomobili” olacaktı.
Gerçek endüstri hayali
Gibbs, ağabeyi ile birlikte planlarını iyiden iyiye ortaya çıkardı. Bunun için İngiltere’deki “Reilant” firmasıyla ilişkilerini kullandı. Onların elinde “FW5” adı verilen, büyük ölçekte üretim için uygun, fiber gövdeli bir otomobil projesi vardı. 3 ve 4 kapılı sedan, sonrasında stationwagon ve ticari uygulamaları olabilecek bir araçtı. Üstelik parçaları, yerel olarak kolayca karşılanabilecekti.
Bunun için hükümete başvurdu. O zamana kadar ülkede 30’a yakın modelin yerli “montajı” yapılmıştı. Bunlar arasında Peugeot’dan Volkswagen’e kadar pek çok marka vardı. Ama hiçbiri, bu kadar kapsamlı bir yerlilik sunmuyordu. Hepsinin üreteceği miktarlar belliydi. Kimi 300, kimiyse 3 bin adet yapılıyordu yılda. Bu sayılar, o firmaların aldığı “parça ithalat izni”ne bağlıydı.
Ülkede insanların otomobile talebi yüksekti. Kısıtlı olduğu için insanlar uzun zaman sıra bekliyor ya da ikinci el bir otomobil bulmaya çalışıyordu. Gibbs’in otomobili, buna cevap verecekti ve ülkede ciddi bir otomobil endüstrisi kurulmasına olanak da sağlayacaktı.
1966’da Gibbs, ciddi bir şekilde ithalat izinleri ve diğer işlemler için hükümetle İngiltere arasında mekik dokudu. Yeni Zelanda Sanalı Bakanı ile müzakereler yaptı. İzlenimler olumluydu. Bu arada ilk prototip olan “Anziel Nova” ülkeye geldi. Reklam çekilmeri yapıldı. 1967’de ilanlar basıldı. Otomobilin 1.5 litre motora sahip olacağı, yüzde 90 yerli olacağı 2.200 dolar civarından başlayacağı belirtiliyordu.
Ancak işler o kadar iyi değildi. Bu sırada FW5, Türkiye’ye de gelin olmuştu. Bu izinlerle uğraşılırken, “Anadol” üretime başlamıştı.
Hükümetin ilk etapta kafası karıştı. 600 adetlik ithalata izin verilmesi gündemdeydi. Gibbs, bunun yeterli olmadığını savundu. Hükümet, basından ve kamuoyundan gelen eleştirilere daha fazla dayanamadı. Zaten ithal edilen prototip de, hesapların üzerinde “2.500 dolardan fazla”ya gelmişti. Bakanlık, bunu “soğuk duş” olarak nitelendirmişti.
1969’a kadar Gibbs’in mücadelesi sürdü. Bir üretim tesisi kuruldu ve 30 kişi işe alındı. Yeni Zelanda basınında da eleştiriler gündemdeydi. Gibbs, hükümeti aldatmakla bile eleştiriliyordu. Otomobil asla “eşsiz” olamayacaktı, çünkü Türkiye’de üretiliyordu! Yine de prototipler, basın mensuplarına test ettirildi. Bu arada Gibbs’in hesapları şaşmış, aracın fiyatı 37 bin dolara ulaşmıştı.
1970’in başında, gerektiği kadar izin ve destek alamayan Gibbs, pes etmek zorunda kalmıştı. Tüm işini dağıttı. Bankacılığa başladı. Ama otomobilden vazgeçmedi ve “suda da gidebilen” Gibbs Aquada’yı geliştirdi. Mavi renkli “Anziel Nova”yı ise bırakmadı. Halen onun garajında duruyor.
Anziel olmadı ama, Anadol, “Türkiye’nin hayallerini hakikat yapan otomobil” olarak yıllarca üretildi...