26.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
LEVENT KÖPRÜLÜ Fotoğraflar:OZAN GÜZELCE
Merhum Özdemir Sabancı, otomotive çok ilgiliydi. Toyota’nın Türkiye distribütörlüğünü almış, ancak bu arada da Temsa kanalıyla 1984’te Japon Mitsubishi ile teknik lisans ve distribütörlük anlaşmaları imzalamıştı. Aslında çok heyecanlıydı. Çünkü Temsa ile girişilen otobüs üretimi işi başarılı olamayabilirdi. Ancak çok çalışıldı ve Temsa yavaş yavaş yer edinmeye başladı.
İşte o dönemde Özdemir Sabancı, Toyota işine soyunmaya karar verdi. 40’ın üzerinde seyahat gerçekleştirdi Japonya’ya. Sonunda Japonları Türkiye’de fabrika kurmaya razı etmişti. Temsa’nın kuruluşunda yanından eksik etmediği Tamer Ünlü’yü aradı ve “Toparlan, İstanbul’a geliyorsun. Birlikte fabrika kuracağız” diyor. Ünlü, ilk başta duraksıyor. Sabancı, “Tamam, o iş bitince seninle bir başka fabirka kurarız” diye devam ediyor.
Projenin olmazsa olmazı!
Şirket, yüzde 50’si Sabancı, yüzde 40’ı Toyota ve yüzde 10’u Mitsui’nin olmak üzere 1990’da kurulur. Sonrasında fabrikanın kurulması için, arazi satın alınması sürecine girilir.
Bir ofis kurulmuş, ardından küçük küçük bir dolu arazinin satın alınması işlemine başlanmış. Hatta Özdemir Sabancı’nın da, zaman zaman ayağına lastik çizmeleri geçirip, köylülerle konuşmaya gittiği söyleniyor. Toyota Türkiye CEO’su Orhan Özer, “670 dönüm yerimiz var. Ama aslında 300 dönümlük bir yerimiz daha bulunuyor fabrikanın yanında. Orası tarım arazisi olarak görünüyor. Yani ciddi büyüme alanımız var” diyor.
Elbette projenin ilk zamanlarında Japon tarafında bir miktar tereddüt yaşanmış. Özellikle de Türkiye’de güncel bir modelin üretilmesi konusunda. Ancak Özdemir, bu konuda ısrarlı olmuş ve “Ne varsa, o üretilecek. Ne üretilecekse en yenisi, en son teknolojiye sahip olanı yapılacak! Projenin olmazsa olmazı budur” diyerek bu endişelere son noktayı koymuş.
Fabrikanın kuruluş aşamasında, beklenenin aksine Japonya’dan kalabalık bir heyet gelmemiş. O dönemde başka fabrikalar için de çalışıldığından, sadece ihtiyaç duyulduğunda yardım edilmiş.
Kapasitenin altında kaldı
Ve fabrikanın kurdelası, 7 altın makasla kesilir, ilk Corolla 1994 yılının eylül ayında bantlardan indirilir. Başlarda otomobillerin yüzde 40 yerli parçayla üretilmesi öngörülmüş, bunun, üç yıl içinde yüzde 70’lere ulaştırılması planlanmıştı.
100 bin kapasiteli fabrikada, 1997’de 50 bininci araç bantlardan indirildi. Bu arada Özdemir Sabancı’nın vefatından sonra oğlu Demir Sabancı da Toyotasa’da çalışmaya başlamıştı. İç pazarda yeni otomobil satışları, “bedelsiz ithalat” nedeniyle bir hayli düşmüş, Toyota’nın da üretim rakamları planlananın altına inmişti. Bu dönemde kriz, bir miktar ihracatla aşılmaya çalışılmıştı.
Bununla birlikte şirketin alması gereken teşvikler konusunda da bazı aksamalar vardı. Teşvikte Kaynak Kullanımı Destekleme Primi vardı. Yani yatırımın bir kısmını devlet geri ödüyordu o dönemde. Ödemeler gecikti ve sonuçta şirket, belirlenen döviz cinsinden rakamın beşte birini, hatta daha azını alabildi.
Şirketin dönüm noktası
İşler hala iyi gitmiyordu. 2000 yılındaki krizle birlikte Sabancı, hisselerinin yüzde 15’ini Toyota’ya sattı. Nitekim 100 bin kapasiteli fabrikada o yıl 2 bin 800 araç üretilebilmişti. Merhum Sakıp Sabancı, o dönemde İstanbul Sanayi Odası’nda “Dünyanın yatırımı, robotlarla dolu fabrika duruyor. Bu modern fabrikanın yöneticileri ‘sıfır’ üretim diyorsa, yangın var demektir” diye haykırır. Ardından son hisselerini de devrederek Toyota fabrikasından çekilir.
Toyota adapazarı fabrikası, o tarihten sonra değişmiye başlar. Tamamen ihracat odaklı bir otomobil fabrikası haline dönüşmeye başlayan tesis, 2002’den itibaren de ihracata yüklenmiş. Toyota Türkiye CEO’su Orhan Özer, “İlk başlarda sadece Türkiye pazarı için üretim yapıldığından, eksiklikler vardı. İhracata dönük üretim başlayınca, otomasyon arttı” diyor. Üretimi artırma yönünde yatırımlar yapılmış, iş yapış şekilleri değişmiş, pek çok eğitim verilmiş. Özer, “Ancak tüm bunlar sarsıcı bir şekilde olmadı. Bizim fabrikamızda çok yumuşak değişiklikler yaşanır. Ama bir yıl sonra bakarsınız ki, aslında çok şey değişmiş!” ifadesini kullanıyor.
“Ciddi yatırımımız var”
Toyota’nın, yatırım yaparken alınacak teşviklere bakmadığını, daha çok operasyonla ilgilendiğini kaydeden Özer, “Burası verimli mi, değil mi diye bakar. Bölgenin konumu, lojistiği, altyapısı iyiyse oraya yatırım yapılır ve büyütülür. Avrupa’da 7 ülkede 9 fabrikası var Toyota’nın. Biz, ölçek yani kapasite ve ciro yapma potansiyeli açısından üçüncüyüz. Gerek kalite gerekse maliyet ve diğer üretim parametreleri açısından ise tartışmasız öncüyüz” diyor.
Toyota Türkiye fabrikası, kalite konusunda da diğer Toyota fabrikalarına örnek olmuş. Özer, bu konuda “Neredeyse her konuda örneğiz Avrupa’da. Bu yüzden sürekli ziyaretçilerimiz var” ifadesini kullanıyor. 170 bin adedin üzerinde kapasiteye rağmen üretimin 80 binlerde kalmasının üzücü olduğunu ifade eden Özer, “Bunun çok büyük mücadelesini verdik. Bu mücadeleden de alnımızın akıyla çıkma yolunda da ilerliyoruz. Yakında güzel gelişmeler olacak” diye ekliyor.