12.03.2008 - 10:40 | Son Güncellenme:
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, milli gelir rakamlarındaki güncellemeyle ilgili olarak, "Milli
gelir büyüklüğü değiştiği için makro açıdan bakıldığında Türkiye gerçekten daha zengin durumda görünüyor" dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, milli gelir rakamlarındaki güncellemeyle ilgili bilgi verdi.
Bakan Ekren, Türkiye’de milli gelir ve büyüme verilerinde daha önce 4 defa güncelleme yapıldığını hatırlattı.
Güncellemenin 3 önemli özelliği bulunduğuna işaret eden Ekren, bunlardan birincisinin bundan sonraki bütün mukayeselerde uluslararası standartlara uygun olması düşüncesiyle hem milli gelir büyüklüğü olarak hem de milli gelir büyüklüğüyle ilişkilendirilecek bütün rasyoların GSYH olarak kullanılacağını bildirdi.
"İkincisi GSYH bir kümülatif sonuçtur" diyen Ekren, güncellemenin üçüncü önemli özelliği olarak da ekonomik yapı ve ilişkiler sisteminin geleneksel seriye göre ortaya çıkarttığı ilişkilerle yeni serinin çıkarttığı ilişkilerin farklı hale gelmiş olmasını gösterdi. Bakan Ekren, "Bir önceki baz yılla mukayese edildiğinde TL bakımından farklılaşmaları görüyorsunuz. 2006 yılı sonu itibariyle 31,6’lık bir değişiklik var. Ortalamaya baktığınızda 1998 yılından sonra farklı
oranlarda bir güncelleme söz konusu. Dolar olarak bakıldığında da trendin yine artış şeklinde olduğu, ama büyüklüklerin değişim oranlarının farklı olduğunu da ifade etmek gerekir. 2006 yılı sonu itibariyle daha önce 400 milyar dolar olarak ifade ettiğimiz eski seriye uygun milli gelir yeni seride 526 milyar dolara çıkmış oldu. 2002 yılında 182 olarak ifade ettiğimiz milli gelir 230 milyar dolara çıkmış oldu yeni seriyle" dedi.
İstatistiki nedenler
Güncellemenin istatistiki sebeplerine de değinen Ekren, uluslararası standartlarda bir veri üretiminin uluslararası mukayeselerde Türkiye’nin bulunduğu konumun tespitini kolaylaştırdığını belirtti. En önemli istatistiki nedenin bu olduğunu anlatan Ekren, ikinci bir nedenin de sınıflama sistematiğinin değişmesi olduğunu, BM sistematiğinden üyelik sürecinde olduğumuz AB standartlarına geçildiğini ifade etti. Bakan Ekren, "Mevcut anketlerde değişiklik yapıldığı için istatistik bakımından bunun da değiştirilmesi gerekir. Yeni anketler yapılmıştır, bunların da kapsama alınması gerekiyordu. Ticaret marjları, ulaştırma marjları, girdi çıktı oranları gibi teknik katsayıların güncelleştirilmesi gerekiyordu. Sektörel zaman serisinin tutarlılığının da sağlanması lazımdı ve son olarak genel dengenin de elimizde oluşan yeni veri ve bilgi setine göre yeniden kurgulanması ve ifade edilmesi gerekiyordu" dedi.
Ekonomik nedenler
Ekren, güncellemenin ekonomik nedenleriyle ilgili olarak da şunları söyledi: "Bina, tarım, sanayi, iş yeri ve nüfus sayımı gibi ekonomik faaliyetlerimizi doğrudan etkileyen önemli sayımlar yapılmış olmasına rağmen bunlar yeni seriye, yayınlanana kadar dahil edilmemişti. Bunları da oraya monte etmek lazımdı. İş kayıtlarının güncellemesi yapılmıştı. Bunu da oraya dahil etmek durumundaydık. Ama en önemlisi, kapsanan ekonomik faaliyetlerin artması ve kayıt dışılığın azalması da ekonomik gerekçe bakımından bu düzeltmenin önemli bir parçasını oluşturuyordu. İş gücü araştırmaları, bütçe araştırmaları ve sanayi üretim araştırmaları yeni serinin kapsamlı bir şekilde güncelleştirilmesini
ekonomik olarak zorunlu hale getirmişti."
Türkiye daha mı zengin oldu?
Bakan Ekren, konuşmasında kamuoyunda cevabı aranan bazı sorulara da yanıt verdi. Bakan Ekren, "milli gelir rakamlarından sonra ülke daha mı zengin oldu" sorusunun cevabı olarak, "milli gelir büyüklüğü değiştiği için makro açıdan bakıldığında Türkiye gerçekten daha zengin durumda görünüyor ama güncellemenin oldukça muhafazakar tutulduğunu ve çok ciddi araştırmalardan sonra en iyi seçeneğin ortaya çıkarıldığını da söylemek gerekir" dedi.
Kişi başına düşen geliri vatandaşın hissedip hissetmediğine ilişkin olarak da Ekren, "Milli gelirin güncellemesi gelir dağılımındaki herhangi bir değişimi ya da gelişmeyi ifade etmiyor. Milli gelir rakamları da bu güncellemeye uygun olarak yeniden yayınlandığında bu sorunun cevabını çok net olarak hem gruplar açısından hem kişi başına
düşen açısından belirleme şansımız olacak" diye konuştu. Ekren, güncellemeyle AB’ye tam uyum sağlanıp sağlanamadığına ilişkin olarak da önemli ölçüde uyumun sağlandığını ama tam uyumun daha sonraki veri ve bilgi setlerini de dikkate alarak 2011 yılında tamamlanacağını ifade etti.
Bakan Ekren, "güncelleme sonucuna uluslararası tepkinin ne olacağına" yönelik olarak da uluslararası toplumun önemli kuruluşlarıyla birlikte teknik danışmanlık hizmetleri alınarak bu süreç tamamlandığı için
uluslararası toplumun bu düzenlemeye ilişkin kanaatinin olumlu olduğunun ilk sinyallerden de görüldüğünü kaydetti. Başbakan Yardımcısı, AB’nin bu güncellemeyi kabul edip etmeyeceğine ilişkin de "Böyle bir sorun zaten söz konusu değil. Güncelleme Eurostadla birlikte yapılan teknik danışmanlık hizmeti çerçevesinde söz konusu olduğu için ülkemiz de AB standartlarına daha uyumlu hale geldiği için böyle bir sorun da olmayacak" dedi. Bakan Ekren, rutin güncellemelerin devam edebileceğini, AB ülkelerinde de bu tür düzenlemelerin ortalama 5 yılda bir yapıldığını söyledi. Ekren, AB ülkelerinin güncellemelerindeki artışın Türkiye’dekinden farklı olmasının nedenine ilişkin olarak da "Nedeni çok açık kayıt dışılığın boyutu azaldığında veri ve bilgi kaliteniz arttığında yaptığınız güncellemelerin boyutu daha minimal daha minör kalacaktır" dedi. Ekren, bundan sonra da güncellemeler yapılabileceğini kaydetti.
IMF ile gözden geçirmeler birleştirilebilir
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal güvenlik reformu nedeniyle 7. gözden geçirmenin tamamlanması geciktiğinden, stand-by’ın son üç gözden geçirmesinin birleştirilmesinin gündeme geldiğini açıkladı.
Mayıs ayında tamamlanması öngörülen stand-by anlaşması çerçevesinde gözden geçirmeleri tamamlayacak zaman kalmadığını ifade eden Şimşek, ABD’de gelecek hafta gerçekleştireceği temaslarda konuyu karara bağlayacağını söyledi.
"Borç riskini azalttık"
Borç stokunu sadece, gerek milli gelire oranı olarak gerekse mutlak rakamlarla aşağı çekmediklerini, aynı zamanda borca ilişkin bazı riskleri de azalttıklarını anlatan Şimşek, şöyle devam etti: "Özellikle 2003’ü aldım, biraz iyileşmiş durumu. Dikkat ederseniz, burada değişken faizli ve döviz cinsinden borçların toplam borca oranı 2003’ten bu yana çok önemli ölçüde düşürülmüştür. Bu hem faiz riskinin hem de döviz riskinin kamu borç perspektifiyle azaldığının en güzel göstergelerinden bir tanesidir. Yani brüt olarak baktığınız zaman döviz cinsinden, toplam kamu borç stokunu konuşuyorum burada. Borçların toplam borca oranı yüzde 31’lere inmiş, bu rakam bildiğiniz gibi 2003 yılında yüzde 46’nın üzerindeydi. Aynı şekilde değişken faizli tahvillerin, bonoların toplam borç stoku içerisindeki payı da düşmüştür. Yani Hazine olarak biz kamu borç stoku çerçevesinde hem faiz riskini hem kur riskini azaltmış bulunmaktayız."
Türkiye'ye bakış değişti
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da basın toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:"Yani oturtuk biz işte yeni bir hesaplama yaptık. Efendim durum budur.Ama bu, Türkiye’nin her şeyini değiştiriyor. Türkiye’ye bakış açısını değiştiriyor. Bundan sonra ekonomi yönetimi dahil, özel sektör dahil Türkiye’nin ekonomisini değerlendiren herkes yeniden görüşlerini oluşturacak. Hatta Türkiye’ye dışarıdan bakan finans çevreleri dahil olmak üzere bütün dünya kamuoyu Türkiye’yi bundan sonra daha farklı değerlendirmek mecburiyetinde. Neden? Bütün dengeler değişti. Eskiden herşey belli bir Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız (GSYH) vardı. Hatta Gayri Safi Milli Hasılaya (GSMH) göre yapılıyordu. Şimdi bundan sonra GSYH kullanılacak, sürekli olarak o bazda değerlendirmeler yapılacak. O değişince, işin ana nirengi noktası değişince her şey değişecek. Kamu borçlanmamız ona göre, özel sektör borçlanmaları, Türkiye’nin cari açığı, bütçe açıkları, faiz dışı fazlası Türkiye’nin ihracatı, ithalatı her şeyi ona göre yeniden değerlendirilecek."
Mali disipline devam
Maliye Bakanı Unakıtan, ekonomideki bazı kırılganlıkların ortadan kalktığı şeklindeki söylemlerin yanlış anlaşılmamasını da isteyerek, şunları söyledi: "Türkiye, mali disipline devam edecektir. Mali disiplinden taviz vermek mümkün değildir. Ne kadar zengin olursak olalım, GSYH ne kadar artarsa artsın, mali disiplinden ayrılmamız söz konusu değil. Mali disiplin, ayağını yorganına göre uzatmak demektir. Ödeneğimiz varsa harcama yapacağız, yoksa yapmayacağız. Bu dengeler değişti. Türkiye yeniden değerlemeye alınacak. Türkiye ekonomisinin analizi yeniden yapılacak. Ama Türkiye’nin vazgeçmeyeceği konulardan birisi de yapısal reformlardır. Yapısal reformlar devam edecek, mali disiplin devam edecek, özelleştirmeler devam edecek. Mikro ekonomik anlamda, rekabet gücünü artırıcı önlemler devam edecek." Unakıtan, konuşmasının son bölümünde ESA 95’e uyum için Maliye Bakanlığı olarak Genel Yönetim Hesaplamalarının oluşmasına dönük bir çalışma başlattıklarını vurguladı. Unakıtan, bu çalışmanın da 2009’da bitirileceğini sözlerine ekledi.
Yeni vergi yok
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYH) güncelleme sonrasında vergi gelirlerinin GSYH’ye oranının yüzde 18’lere düşmesinin ardından Maliye Bakanlığı olarak politikalarını gözden geçireceklerini söyledi. GSYH’daki artışın nedenlerine dikkati çeken Unakıtan, "GSYH neden artmış? Ev sayısı artmış. Bunlar kirada mı, değil mi, vergisi verilmiş mi, verilmemiş mi biz onlara bakacağız. İşyeri sayısı artmış. Biz, vergi sayısını artırmayı, yeni vergiler koymayı düşünmüyoruz. Ama vergileri tabana yaymayı düşünüyoruz" dedi. Unakıtan, veraset ve intikal vergisinin kaldırılması düzenlemesine dönük çalışmaları tamamladıklarını ve taslağı Başbakanlığa gönderdiklerini de bildirdi. Yeni dönemde denetimlerin daha da artacağını ve kayıt dışını, kayıt içine çekmeye çalışacaklarını kaydeden Unakıtan, bunda da başarılı olacaklarını ifade etti.