EkonomiBavul ticareti trilyonerler yarattı

Bavul ticareti trilyonerler yarattı

21.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bavul ticareti trilyonerler yarattı

Bavul ticareti trilyonerler yarattı

BAVUL ticareti, Türkiye'nin gündemine 1980 kararlarının ardından başlayan ekonominin liberizasyonuyla birlikte girmeye başladı. Yoğun biçimde gelişmesi ise 1985'lerde başladı. O döneme kadar, Türkler gittikleri ülkelerde bavulculuk yaparlardı.
Önce Araplarla başlayan ardından SSCB'nin dağılma aşamasında Yugoslavlar ve Romenlerle yerleşen "Bavul ticareti", 1990 ile 1994 arasında altın dönemini Ruslarla yaşadı. Laleli, İstanbul'un kendi halinde mutena bir semti iken "Bavul ticareti"nin merkezi oldu. Laleli'nin en iyi müşterileri ise sarışın, balık etindeki Doğu Avrupalı kadınlardı. "Nataşa" adı verilen bu kadınlar, esnafın her yönden gözdesi oldular. Kimi zaman küçümsendiler, kimi zaman yolunacak kaz gibi görüldüler.
1985'lerde 1500 - 2000'i aşmayan bölgedeki dükkan sayısı, son zamanlarda 40 binlere ulaştı. Laleli, kendi dinamikleri içinde çalışan bir "özerk cumhuriyet" haline geldi neredeyse...
Memleketinden eş dost yardımıyla biraz sermaye bulan Laleli'de tezgah açtı, sonra dükkan sahibi oldu, ardından tekstil ve konfeksiyon firması kurdu. Tatlı ve kolay kazanç kapısı haline gelen Laleli, trilyonerler yarattı.
Dünyada ilk kez bavul ticaretini IMF ile anlaşarak Merkez Bankası Ödemeler Dengesi'ne yansıtan ve 1996'da bu ticaretten elde edilen 10 milyar dolarlık kayıt dışı geliri kayıtlarında gösteren ülke oldu Türkiye...
Laleli'deki bavul ticareti, son iki yıldır gerilemeye başladı. Bölgede esnaf, siftah yapmadan dükkan kapatırken, feryatlar yükseliyor.
Bir sosyal ve ekonomik olgu olarak Türkiye'nin yaşamına damga vuran Laleli Olayı'nın boyutlarını inceledik ve alınması gereken önlemleri tartıştık.

BEYAZIT ile Aksaray arasında yer alan Laleli, 1985'lere kadar kendi halinde yaşayan İstanbul'un mutena semtlerinden birisiydi. O dönemde hiç kimse bir gün gelip de bu bölgenin "Bavul Ticareti" nin merkezi olacağına ve "bol delikli" Türk bütçesine yılda 10 milyar dolarlık katkıda bulunacağına ihtimal vermiyordu.
Yine, bu bölgenin memleketinden kopup gelmiş, Türkçeyi bile konuşamayan adı esnafa çıkan yüzlerce kişiyi rüyalarında bile hayal edemeyecek derecede "trilyoner" yapacağına da kimse inanmıyordu. Ama bunların hepsi gerçekleşti.
"Bavul Ticareti Cumhuriyeti"ne ya da imparatorluğuna dönüşmeden önce Laleli, tarihi yarımadada Sultanahmet ve üniversiteye yakın olduğu için ana caddedeki mağazalar, lokantalar ve kafeteryalar daha çok turistlerle gençlerle dolup taşardı.
Laleli'nin arka cadde ve sokaklarında ise Sultanhamam ve Kapalıçarşı'ya mal satan tekstilci, ayakkabacı, çantacı gibi toptancı esnaf bulunuyordu. Düzen 1980'li yıllara kadar böyle sürüp giderken, 1985'lerde İstanbul'a birden hücum eden Arap turistler, Beyoğlu'nun yanında Laleli'nin cazibesini keşfettiler.
Laleli'nin öyküsü de böyle başladı.

Henüz o zamanlar bölgedeki firma ve dükkan sayısı bugünkü gibi 40 binlerde değildi. 1500 - 2000 dükkan ya vardı ya yoktu. Petrolden bol para kazanan Iraklılar başta olmak üzere Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşları, Mısırlı zenginler İstanbul'u tatil ve alışveriş merkezi yapınca Laleli'ye de gün doğdu. Beyaz entarili Araplar, kar gibi yağıyordu adeta.
Esnaf kaliteli, kalitesiz ne satsa kapışıldı. İşportacılar, büfeciler ve dönerciler bile tekstilci olup çıktı. Araplar kimi zaman küçümsendi kimi zaman kazıklandı. Altın yumurtlayan tavuk haline gelen Laleli'de birkaçı geçmeyen otel sayısı ise artmaya başladı.
Arapların istilası geri çekilmeye başlayınca bu kez yeni konuklar olan Doğu Avrupalıların akını başladı. Dükkan ve otel sayıları mantar gibi çoğaldı.

SSCB dağılmadan önce ilk gelenler Yugoslavlar ve Çekler oldu. Onları, Polonyalılar, Romenler ve Bulgarlar izledi. Sovyetler Birliği, paramparça olunca 1990'lardan sonra Laleli artık zincirden kurtulan tüm Doğu Avrupalıların en gözde alışveriş merkezi haline geldi.
Gelenler, çoğunlukla kadınlardı. Bir iki günlüğüne ellerinde bavulları veya büyük çantalarla uğradıkları Laleli'de ne bulurlarsa doldurup giden kadınlara "Nataşa" adı da bu sıralarda takıldı.
Bırakın dünya kültürünü, İstanbul kültürüne bile sahip olmayan, memleketinden gelip eş dost yardımıyla biraz sermaye koyarak Laleli'de bavul ticaretine girişen Türk erkeği, her yönden kısa sürede ihya oldu. Çoğunlukla sarışın ve balık etindeki kültürlü Doğu Avrupalı kadınlar, hem keseleri doldurup hem de gönülleri hoş ediyorlardı. Dükkanların önüne çekilen en son model Avrupa ve Amerikan arabalar, lüks ve ihtişamlı bir yaşam, dünyanın ünlü tatil merkezleri ve kumarhanelerine yapılan geziler, esnafın başını döndürdü.
Esnaf, onları yolunacak kaz gibi gördü. Kazık attı ve "kap - kaç yöntemi" uyguladı. Hükümet ve yetkililer ise seyirci kaldı. Belediyeler, hiçbir denetim yapmadı. 1992'de son istila patlamasını Rus kadınlar yaptı. Laleli, en altın dönemini de Ruslarla yaşadı. Fazla pazarlık yapmadan beğendikleri giysileri, ayakkabıları, çantaları bavullarına doldurup gidiyorlardı.
Laleli esnafından Şeref Doğan, kendileriyle ilgili tüm eleştirilerin doğru olduğunu belirtiyor ve "Burası çok çobanı trilyoner yaptı" diyor.

OECD Sekreteryası'nda üst düzey yönetici olarak çalışan, Asya - Pasifik ve Latin Amerika İşbirliği Programı'nın da yöneticiliğini yapan Mehmet Öğütçü, "bavul ticareti"nin çeşitli yöntemlerle resmi ekonomiye sokulmaması durumunda kayıt dışı ekonominin bir parçası sayıldığını söylüyor ve "Laleli olayında Türkiye önlem almakta çok geç kaldı. Bu tip ticaretler, sıcak para gibidir. Gelir, en yükseğe çıkar, resmi ekonomiye sokulup önlem alınmazsa başka pazarlara yönelir" diyor.
OECD'nin kara paranın aklanması alanında yaptığı çalışmalarda Türkiye'nin de kayıt dışı ekonomi ve kara para konusunda adı baş sıralarda geçen ülke olarak anıldığını hatırlatan Öğütçü, çıkarılan "Kara Para ile Mücadele Yasası"nın olumlu puan getirdiğini ancak yetmediğini ifade ediyor.
Öğütçü, Laleli ve bavul ticaretinde Türkiye'nin neden geç kaldığını da şöyle anlatıyor:
"Laleli de serbest piyasa ekonomisinin "underground" yani yeraltı ekonomisi diye adlandırılan en ucunu teşkil ediyor ve iç ekonomiye yansımıyor. Bavul ticareti, batılı ülkelerde gerek esnafın denetimiyle ve gerekse özel serbest ticaret bölgeleri kanalıyla resmi ekonominin içine sokulur. Bu işi yapan kimseler, bir süre sonra KOBİ'lerin kurucuları olurlar. Türkiye ne yazık ki, bunu başaramadı ve imajını da çok zedeledi. Ama zararın neresinden dönülse kardır diyerek artık bavul ticareti bir düzene sokulmalı ve en alt gelir grubu yerine orta ve üst gelir grubu turistler hedeflenmeli."

YARIN: Saltanat sallanıyor


KEŞFETYENİ
14 Şubat'ta aşkını ilan etmişti! Ne zaman sevgili oldukları ortaya çıktı
14 Şubat'ta aşkını ilan etmişti! Ne zaman sevgili oldukları ortaya çıktı

Cadde | 27.04.2025 - 07:55

Yarışma bittikten sonra aşkını ilan eden Semihcan, Sancakay Ilım ile ne zaman sevgili olduklarını açıkladı.