Ekonomi Hisse alımında kredi faizi ve kur farkı gider yazılır mı?

Hisse alımında kredi faizi ve kur farkı gider yazılır mı?

12.01.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Hisse alımında kredi faizi ve kur farkı gider yazılır mı

Türkiye'deki birçok şirket satın alma ve birleşmesini ilgilendiren bu önemli tartışma, son yasal düzenlemelerle ortadan kalkmış durumda. Çünkü, yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nda, iştirak hisseleri ile ilgili finansman giderlerinin vergide indirim konusu yapılabileceği hükmü yer alıyor. Ancak bu, yasa çıkmadan önceki döneme ait işlemlerde bunun uygulanamayacağı anlamına da gelmiyor. Çünkü, kanunda yapılan düzenleme, Maliye'nin mukteza (görüş - özelge) vererek gerçekleşmesini sağladığı, yargının kararları ile hukuki temel kazanmış, bir anlamda içtihada dönüşmüş işlemlerle ilgili tartışmaları ortadan kaldırmak amacıyla yapıldı. Bu konu özelleştirmelere ilgi gösteren yerli ve yabancı birçok şirketi, holding ve gruplarda yeniden yapılanma ile ilgili ihtiyaçlar doğdukça gerçekleştirilen şirket birleşmelerini yakından ilgilendirdiğinden Milliyet Ekonomi, literatürü tarayarak mukteza, yargı kararı ve uzman görüşlerinin bir derlemesini gerçekleştirdi. Petrol Ofisi ile ilgili olarak gündeme getirilen tartışmanın ana konusu, "İştirak alımında kullanılan kredilerden kaynaklanan faiz ve kur farklarının gider yazılıp yazılamayacağı" hakkında... Maliye'nin şirket birleşmeleri veya iştirak hissesi alımıyla ilgili görüşlerini, verdiği muktezalardan (görüşlerden) biliyoruz. Bunun birkaç örneği şöyle: Birinci örnek: Maliye Bakanlığı'nın 4.5.1998 tarih ve B.07.O. GEL.O.29/2948-279-31/016241 sayılı muktezası "...başka bir şirkete ait hisselerin alınması sırasında, iştirak hissesi bedelinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak borçlanılması durumunda ödenen yahut yıl sonunda borçların değerlemesinin yapıldığı tarihte ortaya çıkacak kur farklarının hisselerin alış bedeline dahil edilip edilmeyeceği hususunda, kur farklarının borcun fer'i değil, asli unsuru olduğundan bahisle iştirak hisselerinin alış bedeline dahil edilebileceği yönünde görüş bildirdiğiniz anlaşılmıştır.Bilindiği gibi, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun iktisadi işletmelere dahil kıymetleri değerlemeye ilişkin II. bölümünün Menkul Kıymetler başlıklı 279. maddesinde Türk ve yabancı esham ve tahvilatı alış bedeli ile değerlenir hükmü yer almıştır.Buna göre, ödemeler veya dönem sonu değerlemeleri sırasına ortaya çıkan kur farklarının söz konusu iştirak hisselerinin elde edilme maliyetine eklenmeyip dönem giderlerine intikal ettirilmesi gerekmektedir." İkinci örnek: Maliye Bakanlığı'nın 14.7.1995 tarih ve B.07.0. GEL.0.25/2948-279-15 sayılı muktezası "Verilen dilekçeden; dövize bağlı satış kredisi ile satın aldığınız (... A.Ş) iştirak hisselerinin ödemeler veya dönem sonu değerlemesi sırasında oluşan kur farklarının ne şekilde değerleneceğinin sorulduğu anlaşılmıştır. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun iktisadi işlemlere dahil kıymetleri değerlemeye ilişkin II. bölümünün Menkul Kıymetler başlıklı 279. maddesinde Türk ve yabancı esham ve tahvilatı alış bedeli ile değerlenir hükmü yer almıştır.Buna göre ödemeler veya dönem sonu değerlemeleri sırasında ortaya çıkan kur farklarının söz konusu iştirak hisselerinin elde edilme maliyetine eklenmeyip, dönem giderlerine intikal ettirilmesi gerekmektedir." Üçüncü örnek: Maliye Bakanlığı'nın 13.3.1998 tarih ve B.07.0.GEL.0.29/2992-549 sayılı muktezası "Döviz cinsinden düzenlenen ve vadeleri daha sonraki yıllara kadar uzayan borç senetleri ile hisse senedi satın alınması durumunda, VUK'nun 279'uncu maddesi gereği hisse senetleri alış bedeli ile değerleneceğinden kur farklarının hisse senetlerinin maliyetine ilave edilmesine imkân bulunmamaktadır." Dördüncü örnek: Maliye Bakanlığı'nın 4.2.1997 tarih ve B.07.O.GEL.O.29/2948-279-21/04013 sayılı muktezası "...Buna göre şirketinizce satın alınan hisse senetlerinin alınmasından doğan finansman giderlerinin gider olarak muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmesi gerekmektedir." 1- MALİYE NE DEMİŞTİ? Birinci örnek: Danıştay 4. Daire, 23.11.1994 tarih, E:1996/4050, K:1994/5557: "...Şirketin iştirak hissesi alımlarında kullandığı banka kredileri için ödediği faizlerin, normal ve mutad ticari ilişkilerden kaynaklanan ve şirketin ana sözleşmesiyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/1. maddesinde belirtilen amaca uygun nitelikte bir ödeme olması nedeniyle genel gider olarak dikkate alınmasında kanuna aykırılık yoktur." İkinci örnek: Danıştay 4. Daire, 17.2.2004 tarih, E:2002/4378, K:2004/270: "...Bağlı ortaklık satın alırken kullanılan yabancı kaynaklara ait kur farkları finansman gideri niteliğinde olduğundan doğrudan gider yazılması yasaldır." 2- YARGI KARARLARI NE DİYOR? Yılmaz Özbalcı (Vergi Hukuku Uzmanı): "...İstisna kazanç ve faaliyete ilişkin gider ve zarar reddi bakımından en önemli özelliği, iştirak hissesi edinilmesine bağlı finansman giderleri teşkil etmektedir. İştirak hissesi alımı dolayısı ile katlanılan, faiz ve kur farkı şeklindeki finansman giderlerinin ise kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlara ilişkin giderler meyanında mütalaa edilmeyeceği, vergilenecek kurum kazancının tespitinde gider unsuru sayılacağı, 5520 sayılı Kanun öncesinde idarece kabul edilmiştir. 5520 sayılı Kanun hükmü 1990'lı yıllardan beri gelen bu idari kabulün kanun metnine alınmış olmasından ibarettir. Bu anlayış, iştirak hisse alışının sadece vergiden müstesna (iştirak kazançları istisnasından yararlanan) temettü geliri elde edilmesine yönelik olmadığı; satılması suretiyle de kazanç sağlanabileceği; satış kazancının ise genel rejim uyarınca vergilenecek olması bakımından da belli ölçüde de olsa uygun görülebilir. Fakat asıl nedenin, özelleştirme ihtiyacına bağlı olduğu, özelleştirme kapsamında iştirak hissesi alacak olan kurumlara finansman giderinin matrahtan indiriminin kabulü suretiyle teşvik niteliğinde imkan sağlanmak istenmesi ile ilgili olduğu ifade edilebilir.Öte yandan iştirak hisseleri Vergi Usul Kanunu'nun 279'ncu maddesine göre alış bedeli ile değerlenecektir. Alış bedelinin teşekkülünden sonra ortaya çıkan kur farkı ve faiz giderlerinin bu bedele dahil edilmesi; iştirak hisselerinin finansman giderlerini de içeren bedelle değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle iştirak alışına bağlı finansman giderleri doğrudan ticari organizasyona bağlı gider unsuru sayılarak genel giderler meyanında matrahtan indirilecektir. Vergi idaresinin geçmiş dönemlerde mukteza bazında açıklamış olduğu görüş bu şekildedir. 5520 sayılı Kanun uygulamasında da aynı uygulama yapılmak durumundadır..." (Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık, Eylül 2006) Mehmet Ali Özyer (Vergi Uzmanı): "Hisse senedinin değerlenmesi sırasında sadece alış için ödenen bedel dikkate alınır. Hisse senedinin döviz cinsinden borçlanılarak veya kredi ile alınması nedeniyle katlanılan kur farkı ya da faiz, komisyon ve benzeri masraflar alış bedeline eklenmez. Çünkü alış bedeli menkul kıymetin iktisabı için yapılan ödemeleri kapsamakta ancak bunlara bağlı (müteferri) ödemeleri kapsamamaktadır. Bu ödemeler tahakkuk ettikleri dönemde gider kaydedilir." (Vergi Usul Kanunu Uygulaması, Maliye Hesap Uzmanları Derneği.)Prof. Dr. Şükrü Kızılot: "Maliye Özelgeleri ile Danıştay Kararları'ndan da fark edileceği üzere, başka şirketlere ait hisselerin alınması nedeniyle ödenen faizlerin ve kur farklarının, doğrudan gider kaydedilmesi mümkündür..." ("Başka Şirketlere Ait Hisselerin Alınması Nedeniyle Ödenen Faiz ve Kur Farkları, Yaklaşım Dergisi", Nisan 1999, Sayı 76)Erdoğan Sağlam (eski Hesap Uzmanı, YMM): "...Hisse senedi iktisabı ile ilgili finansman giderleri, hisse senetleri alış bedeli ile değerlendiği için, gerek 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce ve gerekse söz konusu değişiklikten sonra alış bedeline ilave edilemez. Doğrudan dönem gideri olarak dikkate alınmalıdır. Mükellefler tarafından gider yazılmak yerine alış bedeline eklendiği takdirde ise, bizim anlayışımıza göre zarar mahsup hakkını etkilemediği sürece tenkit konusu edilmemelidir. Bilindiği gibi, önceki yıl giderinin sonraki dönemlerde dikkate alındığı gerekçesiyle yapılan birçok tarhiyat yargıda kabul görmemiştir." ("Hisse Senedi Edinimi İle İlgili Finansman Giderleri Doğrudan Gider Yazılmalıdır", Vergi Dünyası, Hesap Uzmanları Derneği Yayını)H. Hüseyin Savaş (Vergi Uzmanı): "İştirak kazançlarının iktisabı sırasında kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz ve kur farkı giderleri kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edilmelidir." (İştirak Kazançları İstisnası Ve İştirak Hissesi Alımında Kullanılan Kredilerin Faiz Ve Kur Farkı Giderleri", Vergi Dünyası, Sayı:219)Övül Çölgeçen (Hesap Uzmanı): "Gerek Maliye, gerekse yargı, hangi amaçla alınmış olursa olsun, hisse senedi alımıyla ilgili finansman giderlerini Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 8. maddesinin son fıkrası kapsamında görmemiştir. Bunun nedeni; hisse senetlerinin alış bedeliyle değerlendiği, alış tarihinden sonra bu alışa ilişkin borçlanma olsa bile artık borcun niteliğinin değiştiğinin kabul edilmiş olmasıdır. Dolayısıyla hisse senedi alımına ilişkin faiz ve kur farkı giderlerinin ticari kazancın tespitinde doğrudan gider olarak dikkate alınması gerekmektedir." (Hisse Senedi Alımıyla İlgili Finansman Giderleri, Vergi Dünyası, Sayı:296) 3- UZMANLAR NE DİYOR? Maliye'nin görüşüydü, şimdi yasa hükmü oldu Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Gelirler Kontrolörleri tarafından, Petrol Ofisi (PO) hisselerini özelleştirme yoluyla satın alan İş-Doğan'ın bu alımın finansmanı için kullandığı kredilerin faiz ve kur farklarının vergi matrahından indirilmesini kabul etmeyerek cezalı vergi tarhiyatı önermeleri, bilhassa özelleştirme ihalelerinde şirket hissesi alan yerli ve yabancı yatırımcıları endişelendiriyor.Bugüne kadar hisse alımı ile ilgili faiz ve kur farklarının gider yazılacağı, yani vergi matrahından indirileceği konusunda genel bir kabul vardı. Yatırımcılar bu giderleri vergi matrahından düşebileceklerini de dikkate almak suretiyle projelerini hazırlıyor, fiyatlarını buna göre belirliyorlardı. Ancak son günlerdeki tartışmalar, yatırımcının kafasında, "Acaba bugüne kadar tartışmasız kabul edilen görüşlerden, uygulamalardan geri mi dönülüyor?" sorusunun doğmasına yol açtı? Bu sorunun yanıtı aslında geçmiş uygulama örneklerinde, yargı kararlarında ve Türkiye'nin seçkin vergi uzmanlarının değerlendirmelerinde var. Konu, vergi mevzuatımızda yer alan birkaç madde çerçevesinde değerlendirilmeli. Bir menkul kıymet türü olan hisse senetlerinde değerleme ölçüsü Vergi Usul Kanunu'nun 279'uncu maddesine göre "alış bedeli". Kanunda tanımlanmamış olan bu kavramın, bir kıymet iktisabı için satıcıya ödenen veya borçlanılan meblağ olduğu kabul ediliyor. Hisse senedinin alış bedeli ile değerlenmesi, o hisse senedinin alış bedeli ile kayıtlara alınması anlamına geliyor. Alış bedeli Vergi Usul Kanunu'nun 262'nci maddesinde tanımlanmış olan maliyet bedelinden farklı, ona kıyasla daha dar bir kavram. Maliyet bedelinin aksine sadece alış için yapılan ödemeleri kapsıyor, buna bağlı (müteferri) ödemeleri içermiyor. Böyle olunca da alışla ilgili faiz ve kur farklarının alış bedeline ilave edilmesi şeklinde bir kavram söz konusu değil. Bunların doğrudan gider yazılması gerekiyor. Uzmanların görüşleri Uzmanların ortak görüşü bu yönde. Görüşe Maliye'nin de verdiği muktezalarla (özelgelerle) aynen iştirak ettiği anlaşılıyor. Maliye Bakanlığı bugüne kadar gerek merkez gerekse yerel teşkilatı ile, konuyu soran tüm mükelleflere aynı yönde görüş vermiş, hisse senedi alışıyla ilgili finansman giderlerini doğrudan gider yazabilirsiniz demiş. Hisse devir alacak yatırımcılar da bu görüşlere güvenerek yatırım kararlarını ve fiyatlarını belirlemişler. Maliye, yargı aynı görüşte Yargının görüşleri de uzmanlar ve Maliye ile uyumlu. Çıkan az sayıda uyuşmazlık mükellef lehine sonuçlanmış. Şimdi bu görüşlerin tam aksi bir anlayışla, üstelik olaydan yaklaşık beş yıl geçmişken konunun eleştirilmesi, başta büyük yatırımcılar olmak üzere, borsadaki küçük yatırımcıları, yeni özelleştirme ihalelerine katılmayı düşünenleri endişelendiriyor. Bu durumun özelleştirme ihalelerinde oluşacak fiyatları düşürmesi bekleniyor.Uzmanlar hisse senedi alımıyla ilgili faiz ve kur farkı giderlerinin, eski 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun istisnalarla ilgili 8'inci maddesinin son fıkrasında yer alan ve kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili ödemelerin kurum kazancının tespitinde matrahtan indirilemeyeceği yolundaki hükümle de ilgisi olmadığını düşünüyorlar. Özelleştirmede fiyatları etkiler Bu konuda da tam bir fikir birliği mevcut. Bu nedenle hüküm, faiz ve kur farklarının gider kabul edilmesini engellemez, diyorlar. Çünkü iştirak kazançları gerçek bir istisna hükmü değil. Bir kurumda vergilenmiş kazancın bu kuruma ortak olan kurumlara dağıtılması halinde, iştirak kazancını elde eden kurumda mükerrer olarak vergilenmesini önlemeye yönelik bir düzenleme. Ekonomik çifte vergilendirmeyi önlüyor. Ortada vergiden tamamen müstesna tutulmuş bir kazanç olmadığına göre, gider yasağına ilişkin son fıkra hükmünün faiz ve kur farklarının gider kaydını engellemesi mümkün değil. Fikir birliği var İştirak hissesi alışı sadece vergiden müstesna temettü (kâr payı) geliri elde edilmesine yönelik olmadığı için de bu sonuç doğru ve isabetli. Çünkü iştirak hissesi satılmak suretiyle de kazanç elde edilebilir. Günümüzde hisse alımlarının sadece kâr payına yönelik olduğu söylenemez. Konunun bir diğer yönü de hisse senedinin iktisabına ilişkin finansman giderlerinin iştirak kazancın elde edilmesi ile doğrudan ilgili olmaması. Kâr payının tahsiline yönelik bir giderden bahsediliyor olsa, bunun indiriminin kabul edilmemesi belki tartışılabilirdi. Oysa burada iştirak kazancının elde edilmesi ile doğrudan ilgisi olmayan bir finansman gideri söz konusu. Kazancın elde edilmesi için yapılan giderler ile kazancın elde edilmesine imkân sağlayan ve bir servet unsuru olan iştirak hissesinin elde edilmesi için yapılan giderleri birbiriyle karıştırmamak gerekir. Bütün bu nedenlerle uzmanlar iştirak alışına bağlı finansman giderlerinin doğrudan ticari organizasyona bağlı bir gider unsuru sayılarak genel gider olarak matrahtan indirebileceğini belirtiyorlar. Son bir nokta... Yeni Kurumlar Vergisi Yasası'nda iştirak hisselerinin alımı ile ilgili finansman giderlerinin vergide indirim konusu yapılacağı, hüküm haline geldi. Başka bir ifade ile eskiden içtihat biçiminde uygulamaydı, ama artık yasa hükmü oldu. İki gider farklı