Ekonomi ‘Nerede o eski fuarlar’ dememiz çok yakın!..

‘Nerede o eski fuarlar’ dememiz çok yakın!..

21.02.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Eskiden otomobil fuarlarını iple çekerdik... En yeni otomobilleri görebilmek, bir iki broşür alıp, hayal dünyamızı genişletmek için... Ancak o eski fuar tadı, en azından Avrupa ve ABD’de giderek azalmaya başladı...

‘Nerede o eski fuarlar’ dememiz çok yakın..

Sanırım, İstanbul’da, şimdilerde TRT binasının bulunduğu Tepebaşı’nda, Otomobil Fuarı yapıldığını hatırlayan nadir kişilerdenim... O dönemde, cebimde çok fazla para olmadığından, içeri girebilecek ya da bilet alabilecek kadar şanslı olup olmadığımı sorgulayarak giderdim Tepebaşı’na... Otomobil zevkimin tavan yaptığı lise yıllarında, birkaç yeni model (ki zaten sayılıydı) görebilmek, belki içinin kokusunu duyabilmek, şanslıysam broşür alıp, resimlerine bakarken de daha büyük hayallere dalabilmek için... Evet, tuvalet fırçası, kaynatma kazanı kapağı ve ters çevrilmiş terliklerle otomobil kullanma hevesimi köreltmeye çalıştığım yıllardı belki de! Tabii ki rezalet, ama hayalperestlik işte! Ancak o dönem topladığım broşürlerin bir kısmının, halen bende olduğunu da hatırlatayım hani...
Yıllar sonra, bu kez gazeteci olarak ilk gittiğim fuardan iki koli broşürle döndüğümü de hiç unutmuyorum. Adeta “far görmüş tavşan” (Neden tavşan, onu da bilemedim. Ama baykuş olanını bizzat gördüm!) gibi kalıvermiştim o kalabalığı gördüğümde... “Allaaaahhh, kaynağına geldimmmm bea!” dediğim de doğrudur. Alt tarafı, Cenevre Otomobil Fuarı’ydı ve şimdikinin dörtte üçü kadar bile değildi! Sonra Paris’te biraz daha “dumur” yaşadım. Hangi birine öncelik vereceğimi, nereden başlamam gerektiğini şaşırmış haldeydim. Frankfurt ise “altın vuruş”tu benim için! Markaların salonları arasında servis araçlarıyla gidildiğini görünce, “denize gitmiş yüzme bilmeyen çocuk” halime girmiştim! Çıkmam, bir hayli zaman aldı tabii...

Krizle başladı
Türkiye ve Avrupa’nın yanı sıra ABD, Çin ve Japonya’da da otomobil fuarlarını izlerken, artık seçici olmaya da başlamıştım. Bunu şımarıklık için söylemiyorum, zira, çoğu kişinin tahmin ettiğinin aksine, direksiyonuna kurulup orasını burasını kurcalamak yerine, her bir otomobile 20 saniyeden fazla zaman ayırmak mümkün olamayabiliyor. Otomobillerle birlikte “selfie” çekme şansımız ise sıfırın altı... Hele de fuarların uluslararası olup, her birinde onlarca marka ve marka başına en az 3-5 model olduğunu düşününce...
Tabii bu, muhtemelen ileriki dönemlerde biraz değişecek gibi görünüyor. Hele de, küresel krizin yaşandığı 2008 yılında yoğun olarak yaşanan, şimdilerde de yeniden ortaya çıkan eğilim sürerse... Kriz döneminde elinde yeni modeli olmayan ya da satışları çok kötü gittiği için bütçe kısıntısı yapan üreticiler, bazı fuarlara katılmama kararı almıştı. Hatta İtalya’da yıllarca düzenlenen, bazı uluslararası lansmanların da gerçekleştiği Bologna (Bolonya da diyebilirsiniz) fuarının iptal edildiği, İngiltere’de de bazı fuarların yapılmayacağı haberleri kimseyi şaşırtmamıştı.
Ancak, krizin etkileri geçmesine ve satışlar düzelmesine rağmen, şimdilerde bu isteksizlik yeniden ortaya çıktı. Volvo, yeni model atağı için ayırdığı bütçenin ağzını sonuna kadar açarken, geçen yıl her bir kıtada, tek fuara katılacağını duyurdu. Örneğin bu yıl Cenevre Fuarı’na katılırken, Paris’te olmayacak. Geçen yıl, bu strateji çerçevesinde Autoshow’a da katılmamıştı. Onun yerine, müşterilerine doğrudan ulaşabileceği faaliyetlere yoğunlaşmayı tercih etti..

Haberin Devamı

Onlar varken ben...
Ford da, benzer bir karar aldı. Geçtiğimiz ay bir açıklama yapan Ford, Paris Fuarı’nda yer almayacağını, bunun yerine ağırlığı, Las Vegas’ta düzenlenen Tüketici Elektroniği Fuarı (CES) gibi etkinliklere vereceğini bildirdi. Ford’un bu kararı, elbette son dönemde üreticilerin geliştirdikleri, artan şekilde kullanmaya başladıkları teknolojik ve elektronik donanımlarını modellerden daha fazla ön plana çıkarma isteğinden kaynaklanıyor. Nitekim son yapılan CES Fuarı’nda teknolojik akıllı telefon yenilikleri, hoplayan zıplayan kahve makineleri ya da robotlardan çok, ilginç özelliklere sahip otomobil konseptleri haber yapılmıştı.
Jaguar Land Rover ise, Volvo’nunkine benzer nedenlerle bu yılın başındaki Detroit Otomobil Fuarı’na katılmadı. Onların söylediği de “Bizim pazarlama programımıza uymuyor” şeklindeydi. Ancak tıpkı Ferrari ve Lamborghini gibi onlar da fuar dışında toplantı filan düzenlemeyi ihmal etmedi tabii. Bu hafta içinde de Mazda kervana katıldı. Her ne kadar Cenevre Fuarı’nda yerini alacak olsa da, bundan böyle Paris Fuarı’na gitmeyi düşünmediklerini bildirdi markanın Avrupa CEO’su... Nedeni de, Paris Fuarı’nı, “fazlaca Fransız” bulmaları olduğunun bir güzel altını çizdi. Belki de üzerini çizmiştir fosforlu kalemle, bilemedim şimdi! Jeff Guyton der ki; “Orada o kadar güçlü yerel markalar (Peugeot, Citroen, Renault’ya diyo!) varken, Mazda’nın varlığıyla yeterli etki bırakabileceğini pek düşünmüyoruz!..”
Kimbilir, yukarıdaki tüm markalar gibi, belki Guyton da haklıdır... Üreticiler, sürekli yenilik talepleri nedeniyle artan mühendislik ve geliştirme, pazarlama masraflarıyla boğuşurken, hele de büyük yenilikleri yoksa, her fuara katılıp milyon dolarlar akıtmanın doğru olmayacağını düşünüyor olabilirler. Biz otomobilseverlere de, “Bi görseydik, iyiydi!” ya da “Nerede o eski fuarlar?” demekten başka seçenek kalmayabilir...