
MİLLİYET'in "Türkiye'de Toplumsal Dönüşümün Önündeki Engeller ve Çözüm Önerili" konulu
ekonomi dalındaki yarışmasında ikinci olan Dr. Tekin Akgeyik ile Selçuk Arı, "Dönüşüm için önce zihniyet değişimi, bilinç değişimi gerekiyor. İkinci aşamada ise bilgi toplumunun paragdigması bu dönüşümü gerçekleştirecek" dediler.
Selçuk Arı, toplum olarak pesimist bir yapıya sahip olduğumuzu, fildişi kulede oturup, gerçekleri bertaraf ederek dönüşümün yakalayamayacağımızı vurguladı. Değişim ile dönüşümü birbirinden ayırmak gerektiğini belirten Selçuk Arı, "Değişim süreci demode oldu. Artık dönüşüm gerekli. Topyekün bir iyileşme, bir konumdan, başka bir konuma geçmeli" dedi. Arı, değişim ile dönüşüm arasındaki farkı şu örnekle açıkladı:
"Türkiye'de kişi başına milli gelir 2500 dolardan, 3000 dolara çıktığında bir değişim, 15 bin dolara çıktığında ise bir dönüşüm söz konusudur. Çünkü Türkiye 15 bin dolarlık kişi başına milli gelirle başka bir sınıfa atmamış, gelişmiş ülke katagorisine geçmiş olacak."
Selçuk Arı, Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı AT ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü'nde uzmanı olarak görev yapıyor. Batman doğumlu Selçuk Arı, Güneydoğulu bir araştırmacı olarak, büyük şehirler ile doğunun geri kalmışlığı arasındaki farkı, yaşayarak öğrendiğini belirterek, şu saptamada bulundu:
"Yunanlı bir düşünür, 'Aç insanın siyasal düşüncesi olmaz' demiş. Eğer, topyekün bir değişim hedefleniyorsa, Güneydoğu'nun gerçekleri gözönüne alınarak projeler hazırlanmalı. 1930'lu yıllarda, Bayburt'a Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası getirilmiş. Amaç, kültürel değişimi sağlamak. Ancak sonuç, beklendiği gibi olmamış. Saatler süren konser sonrasında salona toplanan Barbutlulara neler hissettikleri sorunmuş. 'Barburt Barburt olalı, böyle zulüm görmedi' cevabı alınmış. Bu, Türkiye'nen gerçeklerine uygun dönüşüm programları yapmak gerektiğinin en güzel örneği."
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi araştırma görevlisi Dr. Tekin Akgeyik de, zihniyet değişiminin
eğitim ile gerçekleştiğine inandığı için üniversitede kalmayı tercih ederek, öğrencileri motive etmeye çalıştığını söyledi. Öğrencilerde zihniyet yıpranması bulunduğuna dikkat çeken Dr. Akgeyik, tesbitlerini şöyle aktardı:
"Üniversiteyi kazanmayı başaran öğrencilerde bile gelecek endişesi ve korkular var. Kendilerini ve günü kurtarmaya çalışıyorlar. Bu endişelerden ve belirsizlikten öğrencileri uzaklaştırmak, günlük sorunlardan kurtarmak gerekiyor. Böylece gelecekteki gelişmelere daha fazla odaklanırlar. Günlük sorunlarla değil, gelecekteki sorunları düşünmeye ve cözüm aramaya başlarlar."
* SORU 1: Türkiye, bilgi çağında küreselleşen dünyanın saygın bir üyesi olacak mıdır?
Kendi kısır ve ufuksuz iç gündeminde debelenen Türkiye, dönüşüm içindeki dünyada kendini adeta fildişi kulesine kapatmış, çevresinde gelişen olayları ve yenilikleri gerektiği şekilde izleyememiş görünümü vermekte. Uluslararası dönüşüm, az bir kesimin dışında farkına varılmadı.
* SORU 2: Türkiye bir hukuk devleti olacak mı?
Ülkemizde, bağımsızlığına gölge düşmüş bir adalet sistemiyle, "kanunsuzluk sendromu" olarak tanımlanabilecek bir durum ortaya çıktı. Türkiye'de toplumsal dönüşümün önündeki en büyük engellerden biri kanun devletinden bir türlü hukuk devletine geçememiş olmasıdır.
* SORU 3: Türkiye'de toplumsal dönüşüm hangi kaynaklardan beslenecek?
Dünyaya açılabilmek ve uluslararası toplumun saygın bir üyesi olmak, bir yandan devletle toplumu oluşturan unsurların barışmasına, tarihsel referanslarımıza dönmemize, diğer yandan da dünyadaki değişiklikleri önceden sezebilmemize bağlı olacak. Dünyaya açılmak, ona sadece ayak uydurmak değil, aynı zamanda
dünya ürünlerini kendine mal edebilmektir. Yenilenme ve yaratıcılık, yabancı etkileri özümseyebilme yetisi ile kendi kaynaklarına dönme ve onlardan öğrenme yetisine bağlı. Bunun yapılması durumunda Türkiye, tıpkı geçmişte olduğu gibi, ekonomik, toplumsal ve kültürel bir cazibe merkezi olacaktır.
* SORU 4: Türkiye, içine düştüğü girdaptan kurtaracak vizyon sahibi bir lideri bünyesinde yeşertecek mi:
Gelecek 21. yüzyıl, politika oyunu oynayan partilerin ve siyasilerin değil, geleceği görerek önlemler düşünüp uygulamaya koyan, makamlarına değil, görevlerine ve hizmetlerine bağlı partilerin olacak. Toplumsal bir dönüşüm istiyorsak, bu ancak böyle bir tanıma uyan liderler ve siyasal kadrolarla gerçekleşecek.