Bir zamanlar tarım ürünleriyle anıyorduk Trakya'yı. Artık ürettiği sanayii ürünleriyle ülke ekonomisine damgasını vuruyor. Koç'tan Eczacıbaşı'na kadar büyük sanayi grupları fabrikalarını Çorlu, Çerkezköy, Lüleburgaz hattındaki sanayi üçgenine kaydırdı
İLK adı Türbedere olan Çerkezköy, bu adını 1877 - 78 Osmanlı - Rus Savaşı'ndan sonra bölgeye yerleştirilen Çerkezlerden aldı. Çerkezler adlarını bırakıp kısa süre sonra gittiler. Bulgaristan'dan gelen göçmenler yerleştirildi buraya. 1958'de ilçe olan Çerkezköy, 1970'li yıllara kadar tek evlerden oluşan insanların iş bulma umuduyla İstanbul'a göçettiği tipik bir taşra kasabası görünümünde ve nüfusu ise 3 - 4 bindi.
İstanbul'a sadece 109 kilometre uzaklıkta olması, onun kaderinde önemli rol oynadı. 1971'de "kalkınmada öncelikli yöreler" kapsamına alınıp, İstanbul'u boğmaya başlayan sanayiinin buraya taşınması planlanınca, işler değişti.
Toprağı fazla verimli olmadığı için ideal sanayi merkezi olacağı tahmin edildi. Bu tahminler de tuttu. İyi bir planlama yapılarak 1973'de "Organize Sanayi Bölgesi" kurulması kararlaştırıldı. Sanayici, hem
yüzde 50 - 60'lara varan vergi muafiyetinden yararlanacak hem de metrekaresi 25 - 50 kuruşa sudan ucuz arsa alarak yatırımını yapacaktı.
Yıl 1975 ve Tekirdağ İl Özel İdaresi, Çerkezköy Belediyesi ve Sanayiciler Derneği birlikte bir müteşebbis heyet kurdular. Çevreye duyarlı olan bu üçlü, bölgeye yatırım yapacak sanayicilerden de aynı duyarlığı isteyerek, merkezi arıtma tesislerinin kurulmasında öncülük yaptılar.
İşte Çerkezköy'ün Çorlu ve Lüleburgaz'a göre en şanslı konuma gelmesi de bu arıtma tesisleri sayesinde oldu. Gerçi, çevre kirliliği yine de tam önlenemedi ama tesisler büyük kolaylık sağladı.
İlk müteşebbisler 1973'lerde gelmeye başladı. İlk sanayi kuruluşları Narin, Akip, Dinarsu, Profilo, Trakya İplik ve Hema oldu. 1980'lere doğru ise gelişler hızlandı. 4.470.215 metrekarelik alanda bugün 118 firma çalışıyor. DPT'nin tevsi alanı ilan ettiği 8.250.000 metrekarelik ikinci bir bölgede ise 30 firma yer alıyor. Her iki bölgedeki kuruluşların genel karakteristiği tekstil ağırlıklı. Kauçuk - plastik, madeni eşya - metal, boya - kimya, ilaç ve oto yan sanayii yaygın.
Çerkezköy Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ömer Kılınç, tam 23 yıldır bölgede. Dinarsu'nun genel müdürlüğünü de yapan Kılınç, eski bir teşvik uygulamacı.
Sanayi eski ama sanayi ve ticaret odası yeni. 3 yıl önce kurulmuş. Başkan Ömer Kılınç, hukuki eksiklik yüzünden organize bölgede bir kavram kargaşası yaşandığına dikkat çekiyor ve birinci ikinci bölge diye ayrılan bölgelerin aslında tek bölge olduğunu söylüyor.
Çerkezköy'de sanayiinin yoğunlaşması, 1985'lerde hızlandı. Çerkezköy dolmaya başladığı için de Çorlu'ya doğru yol almış. Bu iki ilçe arasında adeta tespih dizisi gibi fabrikalar dizilmeye başlamış.
Sanayicilerin en büyük şikayetleri başlayan elektrik kesintileri ve ilçenin bir türlü yapılamayan yolları. Organize Sanayi Bölge Müdürü Ünal Muştu, 2 binli yıllarla ilgili projelerini sorduğumuzda, "Çevre" diyor ve ekliyor: "Çerkezköy deresini kuruttuk. Türki'nin en büyük arıtma tesisine sahibiz ama bunlar da yetmez. Bölgemizin etrafını orman haline getirmek için 10 bin ağaç dikeceğiz. Sanayileşme ile doğa dengede olmalı"
Oda Başkanı Ömer Kılınç ile Belediye Başkanı Dr.Remzi Garip, sanayi tesislerinin çevreye daha fazla duyarlı olmasını istiyorlar. Yeni tesisler kurulurken, DPT Teşvik Uygulama Dairesi'nin arıtma tesisleri konusunda fazla hassas davranmadığını belirten Ömer Kılınç, "Arıtması olmayan ve olup da çalıştırmayana teşvik verilmemeli" diyor. Fabrikaların çevre konusunda yapacakları yatırımlar genelde 20 - 25 milyar lira civarında. Bu harcama genel yatırım içinde fazla büyük sayılmaz.
Çerkezköy'de sosyal yaşam fazla hareketli değil. Herkesin bir ayağı ya İstanbul'da ya da çevredeki tatil yörelerinde. Sanayi kuruluşlarının üst düzey yöneticileri, kültürel ve sanatsal etkinlikler için yine İstanbul'un yolunu tutuyorlar. İlçede tek sinema bile yok.
Çerkezköy Adliyesi hakimlerinden Osman Balcı ilginç bir noktaya dikkat çekiyor. Adli vakaların fazla olmadığını belirten Balcı, kız kaçırma olaylarının sık yaşandığını söylerken, kadının ekonomik özgürlüğünü elde etmesiyle boşanmalarda da artışlar olduğunu vurguluyor. Balcı, davaların üçte birinin boşanmayla ilgili olduğunu ifade ediyor.
İstanbul'un iki yanı da sanayi kuşağı ile sarılı. Doğudaki kuşak İzmit, İç Anadolu'ya doğru genişlerken batıdaki Trakya'da sınırları zorluyor. Trakya'da da özellikle bir üçgen son dönemlerin en parlak sürecini yaşıyor. Çerkezköy, Çorlu ve Lüleburgaz, İstanbul'un yanıbaşında 1975'lerden sonra yeşeren ve 1990'larda patlama yapan sanayi üçgeninin üç ayağı. Çoğunluğunun merkezleri İstanbul'da olan toplam 687 fabrika çalışıyor bu ilçelerde. Fabrikalar, üç bölge arasında tesbih dizisi gibi sıralanıyor. Bölgedeki tesislerde resmi rakamlara göre 100 bine yakın işçi çalışıyor ama resmi olmayan rakamlar bu sayının 300 bine doğru gittiği yolunda.
İstanbul, aşırı göç ve sanayileşme nedeniyle 1970'lerden sonra patlamaya başlayınca hükümetler, yeni alternatifler düşündüler. Sanayiyi İstanbul'dan uzaklaştırmak için ilk akla gelen yöre Çerkezköy oldu.
Toprağı fazla mümbit olmayan Çerkezköy, 1971'de kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alındı ve 1973'de de burada organize sanayi bölgesi oluşturulması kararlaştırıldı. Bu sanayiciye şu demekti, "Gelin burada fabrika kurun yüzde 50 - 60'a varan vergi muafiyeti sağlayalım." Arsalar ise sudan ucuzdu. Metrekaresi 25 - 50 kuruştan gitti.
Çerkezköy'ü, Çorlu ve ardından da Lüleburgaz izledi. 1980'lerden sonra ise iş iyice patladı. İstanbul'a olan göç buralara kaydı. Önce, yöre köylüleri akın etti, Bulgaristan'dan soydaşlar geldi, Karadeniz'den, Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan öbek öbek insanlar aktı.
İlçelerin nüfusları patladı. En patlayanı Çorlu'nun nüfusu 300 bine yaklaştı. Ne okullar yetti, ne evler. İşşsizlik oranı hızla sıfıra yaklaştı.Tekstilden beyaz eşyaya, kimyadan cam sanayiye, undan yağa, kağıttan metale kadar tüm alanlarda çalışan bu fabrikalar her gün trilyonlarca liralık ekonomi yaratıyor. Koç, Profilo, Narin, Akın, Ezacıbaşı, Şişecam, Zorlu gibi büyük grupların fabrikaları hep buralarda. Üç ilçenin sanayi ve ticaret odaları başkanları, İstanbul, Ankara ve İzmirli başkanlardan çok daha güçlü.
Fabrikaların çevrelerinde işçi gettoları oluştu. Fabrikalara 22 milyon lira civarında asgari ücretle başlayan işçilerin çoğunluğu ise kadınlar.
Fabrika arsaları kapış kapış gidiyor. Metrekaresi 1 - 3 milyon liradan başlıyor fiyatlar. En ucuz gecekondunun kirası ise 15 - 20 milyon liradan başlıyor. Bölge tam bir şantiye. Evler üretiliyor durmadan.
Özellikle Çorlu ve Lüleburgaz'da tam bir çarpık fabrikalaşma yaşanıyor. Plansız programsız tarlaların ortalarına kurulan fabrikalar, çevre açısından büyük tehlike yaratıyor. Arıtma tesisi olan fabrikalar işletme gideri fazla diye tesisleri çalıştırmıyor. Olmayanlar ise kaçak çalışarak çevredeki dere ve nehirleri zehirliyor. Ergene nehri ile Çorlu deresi aldığı atık rengine göre mordan siyaha kadar ton değiştirerek akıyor.
Çorlu, "Artık sanayi istemiyoruz" diyor. Çerkezköy, "Yollarımız bile yapılmıyor. Altyapı sorunu çözülmeden fabrika gelmesin" feryadında, Lüleburgaz ise "Çevre dostu sanayi" istiyor.
Sanayi ve ticaret odası başkanları ise firmalara kızgınlar. "Yükünüzü ve kirliliğinizi biz çekiyoruz, verginizi İstanbul'a ödüyorsunuz, bu haksızlık" diyorlar. Sanayisiyle insanlarıyla bu bölgeyi gezip inceledik. Söyleyecek çok sözleri var.
Şu anda nüfusu 40 - 50 bin civarında tahmin edilen Çerkezköy'de günde 70 bin kişi hareket halinde. Fabrikalar dolup boşalıyor. İnsanlar gidip geliyor. Fabrikalarda en çok da kadınlar çalışıyor. İşsizlik kol gezmiyor burada. Hatta, gelenlere evler yetmiyor. İşçiler, yöredeki köylerden geliyor, bunlar yetmiyor, öteki illerden geliyor.
Arsaların dönümünün 3 milyar liranın altında olmadığı Çerkezköy'de işsizlik yok. İşçiler, Anadolu'nun her yerinden geliyor. Amasya'dan, Erzincan'dan, Sinop'tan, Samsun'dan.
Belediye Başkanı Remzi Garip, "Burası sürekli göç aldığı için sürekli de
okul açığı var. Her yıl yeni 2 ilkokul yaptırmak gerekiyor. Göçler, ailece yapılıyor. İşçiler, asgari cretle başlıyorlar. 22 milyon lira civarında olan asgari ücrete sendikaları bulunan işyerlerinde toplu sözleşmelerin getirdiği haklar da ekleniyor. Böylece 30 - 35 milyon lirayı buluyor."
Ev kiraları, 15 milyon liradan başlıyor. Kötü bir gecekondunun kirası bu. 40 milyona kadar çıkıyor kiralar. Üst düzey yöneticiler, genellikle Emlakbank'ın yaptırdığı ve evlerde otururken, işçiler bulabildikleri yerlerde yaşıyorlar.
Para kazanıp kondu yaptıranlar İstanbul'un varoşlarındaki gibi sıvasız ve her yıl birer kat çıkarak dikiyorlar binaları.
İlçede biri devlet, birisi özel birisi de SSK'nın olmak üzere 3 hastane var. Yıllarca döküntü ve ilkel halde olan hastaneye başhekim olarak atanan Dr. Sayım Özgirgin, hastaneyi 100 yataklı ve çok iyi bir duruma getirmiş. Ancak, bu başhekim, Sivas'a atanmış. Çerkezköylüler, başhekimin atanmasından dolayı üzgünler, bu atamanın geri alınmasını istiyorlar.