Ekonomi "Sermaye emekçisiz ayakta duramaz"

"Sermaye emekçisiz ayakta duramaz"

15.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Sermaye emekçisiz ayakta duramaz"

Sermaye emekçisiz ayakta duramaz

DİSK'in yürüyüşü, geçtiğimiz haftaya damgasını vurdu. Yürüyüşe katılan DİSK üyesi balata işçisi Seyfi Özcan, yürüyüşün insanca yaşamak ve geleceklerini örgütlemek için yapıldığını söylüyor

BİR hafta önce DİSK, İstanbul'dan Ankara'ya kadar yürümek üzere yola çıktı. Sendikal haklar için yürüyüşe çıkan işçiler bugün Eskişehir'deler. Uzun yürüyüş, salı günü Ankara'da son bulacak. Biz de bu yürüyüşe katılan işçi Seyfi Özcan'la sohbete ayırdık Pazartesi Portreleri'ni.
Seyfi Özcan'la çalıştığı Arge Balata'da görüşmek üzere randevulaştık, ancak personel yönetimi fabrikaya fotoğraf makinası sokmamızı istemeyince, Seyfi Özcan'ı Milliyet'te ağırladık.
Nasıl geçiniyorsunuz?
-
Kenarda birikmiş bir milyonum bile yok. Birikmiş olan borçlarım da 80 milyon kadar. Benim aldığım para diğer arkadaşlarıma göre sözde iyi. Öyle sinemaya, tiyatroya gitmemiz hiç mümkün değil. Tek sosyal ilişkimiz sendika ve mahalledeki, siyasi partilerdeki arkadaşlarımızla olan ilişkiler.
Bu zor yaşam devletin, sorunları gün geçtikçe kabartmasından mı, yoksa işverenden mi kaynaklanıyor?
-
DİSK'in yürüyüşü, işçilerin işverenle aralarındaki sorundan değil, hükümete karşı bir ortak tavır olarak sergilenmek isteniyor. Elbette işverenlerle de sorunlarımız var. Bu ülkede işverenler, hükümeti yönetenler ve iktidarla içiçe. Bugün insanca yaşayamamızın nedeni işverenin katı tutumundan kaynaklanıyor. Hükümet de bunun bir uygulayıcısı oluyor.
Hükümetle işvereni birbirinden ayırmıyor musunuz?
-
İkisini de birbirinden ayırmıyorum. Her ikisi de çalışanlara ürettikleri halde haketmediği bir yaşam tarzı sunuyor.
DİSK'in yürüyüşünden neler bekliyorsunuz?
-
Biz çalışanlar olarak önce demokratik ve sendikal haklarımızın verilmesini istiyoruz. Çalışanlar olarak şunu düşünmemiz lazım. Ücret bazında yalnız işyerindeki sorunlarımız çözülmüşse, adalet tıkanmışsa, yargı işlemiyorsa, iş mahkemelerine gidenler haklarını bir birbuçuk yılda alıyorsa, bunlar bizim önümüzü tıkayan şeylerdir. Birçok işveren toplu sözleşmelerde, tazminatları, "peşin ödenir" denmesine rağmen, işten çıkartıldığımızda ekonomik durumları gerekçe göstererek "isterseniz dört taksitte ödeyeyim" diyor. İşçi, parası olmadığından zaten günlük yaşıyor. Mahkemeye giderse bir sene sonra parasını alacak. İşveren, işçinin bununla uğraşamayacağını bildiği için işten çıkarttığı insanlara parasını bile vermiyor.
İşverenin bazı kanun boşluklarından dolayı işçiyi suistimal ettiğini mi söylüyorsunuz?
-
Evet. İşverenler hep kar hırsıyla çalışırlar. Kar hırsına doymuyorlar, bu insanın doğasında da vardır. Biraz daha olsun, daha olsun deniyor. Sosyal güvenliği ön plana almayan, bunu uygulamayan hükümet ve işveren var. Biz de sesimizi duyurmak için demokratik yolları deniyoruz.
Bu yolun sonunda ne görmek istiyorsunuz?
-
Türkiye'de sendikal haklarda baskı olmasın, insanlar düşüncelerinden dolayı hapislerde yatmasın. Ekonomik taleplerimiz çözümlenmiş olsa bile demokratik olarak özgürlükçü bir Türkiye olmadığından bu bizi tatmin etmeyecek. Sermayenin dini, imanı yok. Milliyeti de olmaz. Biz bunu biliyoruz..
İşçinin milliyeti olur mu?
-
Biz bir kitleyiz, emekle üreteniz. Sermayenin riski olduğu kadar biz çalışanların da riski var. O sermayesini koyuyor, kaybederse sermayesini kaybediyor. Ama bizler, emekçiler de işyerinde çalışırken kanımızı, canımızı, terimizi koyuyoruz. Türkiye'de insan ölümlerine verilen tazminatlar da çok düşük. Geride kalanların hayatlarını devam ettirmesi mümkün değil. Deniyor ki, "Fabrikalar ve sermaye olmazsa Türkiye'de hiç birşey olmaz." Ben de diyorum ki, emek olmazsa hiçbir şey olmaz. Sermaye bilmeli ki emekçi olmadığı müddetçe ayakta durmaları mümkün değil. O zaman da değerini bilsinler.
Neden yürüyorsunuz?
-
İşimiz, aşımız ve geleceğimiz için yürüyoruz. Geleceğimiz karanlıkta diyoruz. Aldığımız ücretle insanca yaşayamadığımızı söylüyoruz. Bu yürüyüş bizim ekmeğimiz için. İşçiler örgütlendiği zaman çalışmayacaklar, hiç üretmeyecekler gibi görüyorlar. Biz diyoruz ki, "çalışacağız, üreteceğiz, kazanacaksınız ama biz de kazanacağız". Bunun başka alternatifi yok.
Salı günü yürüyüş bitiyor. Neler kazanacaksınız?
-
İlk günlerde Ankara biraz sağır kaldı. ANAP'lı bir siyasi de "sizi karşılayıp, baklava börek vereceğiz" dedi. Biz baklava börek istemiyoruz, biz demokratik, sendikal haklarımızı istiyoruz. Biz bunlar için yürüyoruz. Taleplerimizin de birçoğunu duyuracağız. Taleplerimizin hepsini alacağımızı zannetmiyorum. Bu bir uyarı yürüyüşüdür. Bunlar yapılmazsa, DİSK ve biz işyeri temsilcileri olarak ilerde daha büyük mitinglere ve gerekirse genel greve kadar gitmeyi hedefleyeceğiz. Bu DİSK'in görüşü olmayabilir, ama biz işyeri temsilcisi olarak toplandığımızda bunlar çıkıyor. DİSK'i de bu konuda zorlayacağız. Ben DİSK'in yürüyüşüne gönülden inanıyorum ve ses getireceğini de görüyorum. "Türkiye'de sendikalar birleşsin" diyorum. "Birleşemiyorlarsa eylem birliğine gitsinler mutlaka" diyorum. Biz işçiyiz, bizim sorunlarımız ortaktır.
Nasıl bir Türkiye istiyorsunuz?
-
Ben çocuklarım için parasız eğitim istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin laik yapısının devamını istiyorum. Çocuklarımın ancak o yapıda rahat edeceğini düşünüyorum. Düşünce özgürlüğünün olmasını, sağlık giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını, bu sistemi kurmasını istiyorum.
Fotoğraf: Bahadır BEYARSLAN

Seyfi Özcan daha önce adı Erka Balata olan Arge Balata'da kalite kontrol teknisyeni olarak çalışıyor. 20 yıllık işçi. 18 yıldır ise aynı firmada çalışıyor. Özcan, DİSK'e bağlı Birleşik Metal - İş Sendikası'nın Topkapı şubesinde işyeri temsilcisi. Tekirdağlı, 40 yaşında. Liseden terk. Evli ve iki çocuk babası. Her ay eline 85 milyon net para geçiyor. Oğlu, Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi'nde, kızı ilkokul ikinci sınıfta okuyor. Eşi çalışmıyor. Gaziosmanpaşa'da, babasından kalma bir evde oturuyor, ev kirası vermiyor. Ayda bir kez evine et alıyor. Ayın sonunu getiremiyor, 80 milyon borcu var.