Ekonomi"Türkiye 1983'den beri hiper enflasyon yaşıyor"

"Türkiye 1983'den beri hiper enflasyon yaşıyor"

09.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bağımsız denetleme kuruluşlarından Arthur Andersen'in Türkiye ortağı ve Genel Müdürü Şaban Erdikler, 1983'den bu yana hiper enflasyon yaşayan Türkiye'nin bir şirket gibi masaya yatırılması ve devletin görevinin yeniden tanımlanması gerektiğini söylüyor

Türkiye 1983den beri hiper enflasyon yaşıyor

BAĞIMSIZ denetleme şirketleri, bugün ciddi anlamda çalışan şirketlerin mali yapılarını denetliyorlar. Raporlar veriyorlar. Ya şirketler, kendileriyle ilgili bilgileri, denetleme şirketlerine verirlerken ne kadar dürüst davranıyorlar? Enflasyon muhasebesi uygulamaları halinde bu şirketler ne yaparlar? Türkiye ekonomisine enflasyon muhasebesi uygulansa, ekonomi ne hal alır? Ya da Türk devleti bir şirket olsaydı, denetlenme sonucunda raporun sonucu ne olurdu? Tüm bu merak edilen soruların yanıtını aramak için Arthur Andersen Türkiye Şirket Ortağı ve Genel Müdürü Şaban Erdikler ile görüştük.
Türkiye'deki şirketler neden denetlenmek istiyorlar?
-
Sermaye Piyasası Kanunu'na tabi olan şirketlerin büyük çoğunluğu kendisini denetletiyor.
Halka açık olmayan şirketler, kendilerini neden denetletiyor?
-
Burada bir zorunluluktan değil, bir ihtiyaçtan bahsetmek gerekiyor. Şirket kendi gerçek mali durumunu görmek için denetletebilir. Kendini test etmek isteyebilir. Bir de bir kısmı bir takım açılım içersindedir. Uluslararası piyasaya çıkmak, dış kredi almak istiyordur. O zaman böyle bir bağımsız denetleme raporuna ihtiyaç var. Bağımsız denetimle iç denetim birbirini tamamlayan şeyler. İç denetim ve dış denetimi ayırırken raporun kime verildiği önemli.
Burada yapılan, tamamıyla mali yapıların denetlenmesi değil mi?
-
Ağırlıklı olarak mali yapıların değerlendirilmesi ama iş yapış biçimleri de değerlendiriliyor. Mali yapı, iş yapış biçiminin uzantısıdır.
Toplam kalite yönetimi denetçileriyle sizin denetiminiz bir noktada kesişiyor mu?
-
Evet. Bizim bağımsız denetim raporunu vermekle beraber hemen onun yanında ikinci bir rapor da vardır, burada şirketin daha verimli çalışması için bizim tespit ettiğimiz hususlar vardır. Ama bizim birinci amacımız mali tablolarla ilgili görüş bildirmek. İkinci amacımız da şirketin yönetimine yardımcı olmak.
Sağlıklı mali denetim yapabilmeniz için şirketler size ne ölçüde doğru veriler veriyorlar? Onlar ne kadar samimiler, siz ne kadar güvenilirsiniz?
-
Biz kendi hesabımıza son derece güveniliriz.
Rüşvet mekanizması siz denetçilere henüz ulaşmadı mı?
-
Hayır.
Denetimini yaptığınız şirketler size ne kadar yardımcı oluyorlar?
-
Bize yardımcı olmak zorundalar. Denetim raporunu vermeden önce kendilerinden istediğimiz bir mektup var. O mektupta, şirket, bize her türlü kayıtlarını açtığını, hiç bir bilgiyi bizden saklamadığını beyan ediyor. Dolayısıyla ilerde bizden birtakım bilgilerin saklandığı, doğruların bize anlatılmadığı bir şekilde ortaya çıkarsa, onun sonuçlarına katılmama durumumuz var.
Siz denetçiler, bir ülke üç kez arka arkaya yüksek enflasyonlu bir ekonomiye sahipse, buna hiper enflasyon diyorsunuz ve şirketlerin enflasyon muhasebesi yapması gerektiğini söylüyorsunuz. Bunu nasıl ölçüyorsunuz?
-
Enflasyon muhasebesinde hiper enflasyonun tanımı yapılmış. Eğer üç yıl arka arkaya enflasyon oranı yüzde yüzün üzerindeyse, bu ülke hiper enflasyon ortamında olan bir ülkedir. Bir de sübjektif unsurlar var. Bunlar ülkede çalışanların maaşlarının dolara baz edilmesi, insanların tasarruflarını Türk lirasından yabancı paraya çevirmeleri, döviz mevduat hesapları açılması gibi.
Bu özellikler Türkiye için çok uygun..
-
Türkiye bir hiper enflasyon ülkesi. Türkiye'deki mali tabloların enflasyon muhasebesine göre gözlenmesi gerektiği gayet net bir şekilde belirtiliyor.
Kaç yıldan beri Türkiye hiper enflasyonla yaşıyor?
-
1983 yılından bu yana Türkiye hiper enflasyonla yaşıyor. 1983'den bu yana üç aylık dönemler itibariyle kümülatif toplam yüzde yüzün altında değil.
yabancı sermaye yüksek enflasyondan kaçar deniyor, ancak sözünü ettiğiniz dönemler Türkiye'ye en çok yabancı sermayenin geldiği dönemlerdi. Bunu nasıl açıklayacaksınız?
-
Yabancı sermayenin en fazla geldiği dönemde gelen miktar 2 milyar dolardı. Şimdi bu rakam 10 milyar dolara ulaştı. Bu rakam gelmesi gerekenin çok altındadır. Geliyor, ama az geliyor. Gelmek zorunda olanlar geliyor. "Enflasyona rağmen bizim orada olmamız gerekir" diyenler Türkiye'ye geliyor.
Siz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bir şirket olarak gördüğünüz takdirde bu devleti nasıl denetlersiniz? Bu şirket halka açılabilir miydi?
-
Devlet şirket olsaydı.. Devletin mali tablolarını bütçe olarak kabul edelim. Devletin bir bütçesi var, bir de bütçe sonuçlarını irdeleyen bir de hesap kanunu oluyor. Bunlar bir denetim raporunun hazırlanması için yeterli veriler değil. Daha fazla standartlara ihtiyaç var.
Nedir bu standartlar?
-
Devletin dünya standartlarına uygun değerlendirmeye, denetlenmeye imkan veren kurallar dizisi. Devletin şu anda envanteri var. Bunların ilgili birimlerde aynı prensiplere göre değerlendirildiğinden ben emin değilim. Farklı standartlar uygulandığı için bunlar alt alta konup bir sonuca ulaşılamıyor.
Türkiye'deki bir kamu idaresi sizlere başvurup kendilerini denetletebilir mi?
-
Şu anda yasal olarak böyle bir imkan yok.
Türkiye'de şirketler enflasyon muhasebesi uygulamıyor. Eğer uygulasalardı yüzde kaçı ayakta kalırdı?
-
Bugün hepsi ayaktalar. Enflasyon muhasebesi sonuçları gösteriş biçimidir. Bugün Türk lirası önemli bir ölçü birimi olma niteliğini kaybetmiştir. Hiper enflasyon dediğimiz de budur. Şu anda yürürlükte olan Türk lirasına göre ortaya çıkartılan mali tabloların gerçeği yansıtması mümkün değil.
Enflasyon muhasebesi şirketlere ne getirir, onlardan ne götürür?
-
Nerede olduklarını anlamalarına yardımcı olur. Bugün şirketler olayın farkında değiller. Enflasyon muhasebesine göre düzeltilmiş sonuçların ortaya çıkması halinde ortaya çıkacak tablo hem ortaklar için, hem yöneticiler için korkutucu olabilir.
Türkiye enflasyon muhasebesi uygulasaydı ne olurdu?
-
Türkiye, hakkında denetleme raporu düzenlenecek olsaydı, ciddi mali tedbirler alınmasını gerektirecek durumda olurdu.
Ne olurdu bu ciddi mali tedbirler?
-
Bir kere, gelirlerin artırılması, giderlerin azaltılması olmalı. Gelir artırmak için de vergi sisteminin yeniden değerlendirilmesi lazım. Giderlerin azaltılması için de özelleştirme. Özelleştirme gelirleri de artıracaktır. Sigorta sisteminin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. İstihdam politikasını yeniden gözden geçirmesi lazım. Devletin görevini yeniden tanımlaması gereği ortaya çıkıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler