Ekonomi Ucuz ekmeğin öldüren cazibesi

Ucuz ekmeğin öldüren cazibesi

13.01.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ucuz ekmeğin öldüren cazibesi

Ucuz ekmeğin öldüren cazibesi

Onlar, ekmeği 5 bin lira daha ucuza alabilmek için gece saat 3'te Halk Ekmek kuyruğunda bekleyenler. Milliyet, onlarla bir gün geçirdi. Gece ekmek kuyruğunda onlarla beraber bekleyerek ve evlerine, yaşamlarına girerek hayatlarını görüntüledi.

İSTANBUL'da gelir dağılımının en canlı göstergelerinden biri de ucuz ekmek kuyrukları. Kentin gecekondu bölgelerinde belediyeye ait Halk Ekmek büfeleri önünde gün ağarırken başlayan kuyruklar, öğleye doğru azalırken, akşam üzeri yine yoğunlaşıyor.
Ankara'da bir süre önce ucuz ekmek için sırada bekleyenlerin ezilmesine neden olan trafik kazasıyla gündeme gelen bu kuyruklar, İstanbul'un çok uzun yıllardır adeta kaderi gibi. Gecekondulaşma ile paralel gelişme gösteren kuyruklarda bekleyenlerin gelir dağılımı incelendiğinde yoksulluk sınırı altında yaşayanların dramı da gözler önüne seriliyor. Bakkal ve marketlerde ekmek 30 - 35 bin liradan satılırken, Halk Ekmek büfelerinden 20 bin liraya ekmek alabilmek için verilen mücadele, 15 bin liralık farkın yaşamak için ne anlama geldiğini de çözmeye yetiyor.
Ucuz ekmek kuyruklarının müşterileri ayda ortalama 30 - 40 milyon arasında bir gelire sahipler. Çoğunlukla Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan göçettikleri için fazla çocuklular ve ailede de tek kişinin aylığına muhtaçlar. Evlerine en çok giren gıda maddesi ekmek. Bir günde 6 ile 10 arasında ekmek alıyorlar.
Ramazan dolayısıyla şu günlerde iftar saati öncesinde yoğunlaşan kuyruklarda bekleyen ailelerle görüştük. Onların evlerine konuk olduk ve nasıl yaşadıklarına canlı tanıklık yaptık.

Bağcılar, 492 bin nüfuslu bir ilçe. 7 bin kişi Belediyeye "çok fakirim, yardım edin" diye başvuruda bulunmuş. Belediye, bunlardan 4 binine çeşitli yardımlarda bulunabiliyor. Bu yardımlar, kimi zaman erzak, kimi zaman kömür veya iftar yemeği şeklinde oluyor.
İşte bu yoksul 7 bin kişi ilçedeki 4 Halk Ekmek büfesinin müdavimleri.
Süleyman ve Fatma Özkaya, 10 yıl önce Konya'nın Bozkır ilçesinden göçetmişler. Mahmutbey mahallesinde ayda 2.5 milyon liralık kirayla tek gözlü bir gecekonduda yaşıyorlar. Ev değil adeta sığınak. Süleyman Özkaya, Şirinevler'deki bir konfeksiyon atelyesinde ayda 25 milyon lira aylıkla makinecilik yapıyor. Eşini işine, kızı Şerife'yi de okula yollayan Fatma Özkaya, 5 yaşındaki oğlu Mustafa ile hemen ekmek kuyruğuna giriyor. İki günde bir 10 ekmek alan Fatma Özkaya, bunu iki günde tükettiklerini söylüyor. Ekmek yanında nasıl beslendiklerini sorunca şunları anlattıyor:
"Ucuz olduğu için 15 günde bir pazara gidiyorum. Ispanak, lahana, patates ve soğan gibi sebzeler alabiliyorum ancak. Her gün çorba yapıyorum. Evimize tek gram et girmiyor. Bazı aylar bir kere tavuk alabiliyorum. Kahvaltı için peynir ve zeytin aldığımız günler çok azdır. O da 100 veya 200 gram..."

Aynı yörede bir başka gecekonduya konuk oluyoruz. Gülizar ve Ramazan Alptekin'in evine. Bu çiftin yaşamı da aynı. Sakat olan Ramazan Alptekin, Merter'de yine 25 milyon lira aylıkla baskıcı olarak çalışıyor. Ayda evlerine bir kilo beyaz peynir ve bir kilo da yoğurt giriyor protein olarak. Et yiyemiyorlar. 10 milyon liralık kira dışında, kalan parayı ancak doymak ve yakacak için harcıyorlar. Günde 12 ekmek alıyorlar. 4 çocuklarıyla tam bir yaşama mücadelesi veriyorlar.
Gülizar Alptekin'in hayatı, ekmek kuyruğunda ve ucuz sebze bulmakla geçiyor. kimi zaman ekmeğe katık için çorba kaynatıyor, kimi zaman patates kavuruyor, kimi zaman sadece ıspanak pişiriyor. Ama etin kokusu bile yok.
Ne sağlık için ne eğitim için ne de kültürel faaliyetler için para ve vakit yok. Evlerinde televizyon da yok. Bazen belediyeden yardımla aldıkları kömürü sobalarına attılar mı, onun yaydığı sıcaklık içlerini ısıtmaya yetiyor. Ertesi gün içinse Allah kerim..