Hair of Istanbul Saç Ekim Kliniği

Şule Ertürk, Mimar- Slash Architects tarafından tasarlanan Hair of Istanbul Saç Ekim Kliniği projesi, Yalı Ataköy kompleksindeki bir rezidansın üçüncü katında bulunan iki dairenin birleştirilmesi ile oluşturulmuş 450 metrekarelik bir alanda yer alıyor. Klinik tasarımı, teknolojik bir iyileşme mekanı oluşturmak hedefiyle “dijital orman” konsepti etrafında şekillenmiş. Görünürde çelişen bu iki tema, mekan tasarımında birbirini destekleyecek şekilde bir araya getirilmiş. Bir sağlık mekanı olmanın getirisi olarak steril ortam hissiyatı, ağırlıklı olarak beyaz rengin farklı malzemelerde kullanılmasıyla, kolay temizlenebilir yüzeyler ve “flat tasarım” anlayışı etrafında şekillenen minimalist bir yaklaşımla kurulmuş. Sensörlü kapılar, ayna ekranlar, “video wall”lar ile birlikte teknolojinin kullanımı da modern bir sağlık mekanının işleyişini destekleyecek şekilde projeye entegre edilmiş. “Orman” teması ise bu projede kendini yenileyen bir ekosistemin iyileşme ve büyüme referanslarıyla ele alınmış. Bu tema, kişinin bir nevi kendi kendini iyileştirdiği saç ekim uygulamasının gerçekleştiği klinik mekanında ziyaretçilerin ve çalışanların mental olarak rahatlamasına imkan sağlayacak şekilde projeye dahil edilmiş. Biyofilik tasarım ilkeleri göz önünde bulundurularak, doğadan ilham alan akışkan geometrik formlarla mekanlar oluşturulurken görsel, işitsel ve dokunsal olarak doğayı mekana dahil etmek hedeflenmiş. Kliniklerin hem güven veren hem de kimi zaman bu mekanların soğuk algılanmasına sebep olan steril hissiyatı, ana bekleme alanı zemininde ve koridor nişlerinde kullanılan canlı bir yeşil renk ile, girişte, kafede ve saç yıkama odasında yer alan canlı bitki duvarlarıyla, kullanıcıların uzun süre vakit geçirdikleri ofislerde ve kafe alanında kullanılan doğal ahşap malzeme ile kırılarak daha rahatlatıcı bir hissiyatın sağlanması hedeflenmiştir. Konseptin üçüncü ayağını ise tasarımın bir parçası olarak ele alınan sanat eserleri oluşturuyor. Girişteki videowall ve koridor sonunda yer alan ve bir merak objesi olarak konumlandırılan ekran, dijital sanat eserlerinin sergilenmesi için planlanmış. Projeye özel olarak üretilen heykeller ana sirkülasyon aksının başında ve sonunda konumlandırılmış. Mekan isimlendirmeleri ve grafik çalışmalar da projenin genel konseptine uyumlu olacak şekilde mekan tasarımına dahil edilmiş. Projenin plan yerleşimi yapılırken ana mekanlar cephe önünde, ikincil servis mekanları çekirdeğe yakın konumlandırılmış. Böylelikle çalışanların ve hastaların daha uzun süre vakit geçirdikleri alanların gün ışığı alması ve gerektiğinde doğal havalandırmaya sahip olması amaçlanmış. İki dairenin birleşmesiyle oluşan kliniğin ana girişi büyük bir bekleme alanına açılırken, ikincil giriş servis girişi olarak planlanmış ve teknik hacimler bu girişe yakın olarak konumlandırılmış. Bu iki giriş arasında da kesintiye uğramayan ve net bir sirkülasyon rotası tanımlanmış. Tüm mekanlara erişimin sağlandığı ana sirkülasyon hattını sıkıcı ve tekdüze bir koridor olmaktan kurtarmak ve sonunda bir merak objesi bulunan bir deneyim alanına, kısa bir yolculuğa dönüştürmek hedeflenmiş. Kliniğin tasarımındaki teknolojik hissiyat ve tasarım anlayışı koridoru da şekillendiren temel nokta olmuş.