En'AKP'NİN AMPULÜNÜ ÖNCE BİZ YAKTIK'

'AKP'NİN AMPULÜNÜ ÖNCE BİZ YAKTIK'

04.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Kara liste' satışlarımızı artırdı

AKPNİN AMPULÜNÜ ÖNCE BİZ YAKTIK











'Metroseksüel olduk'
MÜSİAD'ın genel merkezi'ndeki röportaj sırasında, Erol Yarar ile Ali Bayramoğlu arasında şu ilginç diyalog geçti:
Erol Yarar: Fatih Terim gibi kahverengi İtalyan ayakkabı giymişsin
Bayramoğlu: Ne yapayım rengi hoşuma gitti. Moda böyleymiş. Biz metroseksüel olduk. Metroseksüllerin özellikleri tamamen bizim bütün ekipte mevcut. Yalnız bir tek şart var. Evlerinde bulunması gereken şeylerin hiçbir tanesini kabul etmiyorum. Yok beyaz şarap bulunacakmış. Bunun dışında hepsi uyuyor bize.
Yarar: Bize uyuyor deme. Ben daha okumadım o özellikleri.
Bayramoğlu: Bakımlılık temiz olmak bunlar kötü şeyler mi?

***

Onlar da vazgeçmediler. Kamuoyu da... Kurulduğundan beri yani 14 yıldır sürüyor, bu anlaşmazlık. Bu tartışma MÜSİAD'ın 'M'sinde düğümleniyor. Daha da süreceğe benziyor. Onlar kendilerini 'Müstakil' olarak tanımlıyor, kamuoyu ise 'Müslüman.' Onlar "Adımızı bizden daha iyi mi bileceksiniz?" diyorlar ki haklılar, kamuoyu da kendilerini 'İslam' referansı ile değerlendirmelerinden yola çıkıyor ki onlar da haklı görünüyor...
Müslüman ya da 'Müstakil', MÜSİAD çatısı altında toplanan işadamları 1990'dan beri Türk iş hayatı içindeler. Üye sayıları 2 bini geçti ve şu sıralar üçüncü başkanını seçmeye hazırlanıyor.
İlk başkan Erol Yarar'la, İkinci Başkan Ali Bayramoğlu, aynı zamanda 'yoldaş.' İlk günden beri birlikte yürümüşler. Önümüzdeki genel kurulda tek başkan adayı olarak gösterilecek Ömer Bolat ise, eski başkanlar az biraz yol aldıktan sonra katılmış MÜSİAD'a. İKV'den transfer edilen Ömer Bolat bir anlamda 'MÜSİAD'ın evladı' olarak kabul görüyor. Parlak bir eğitimi, derin bir AB bilgisi olan Bolat, MÜSİAD için gerekli donanımları da dernekte edinmiş görünüyor.
Üçüyle bir arada olduğumuz MÜSİAD merkezinde, Bolat henüz seçilmediği gerekçesiyle 'müstakbel başkan' nitelemelerinden rahatsız oluyor. Oysa 'Halefleri' olabildiğince rahat. Hatta Ali Bayramoğlu, fotoğraflar çekilirken, 'Ben de metroseksüelim' diyor: "Bir metroseksüelde ne varsa bende de var. Kişisel bakımımı ihmal etmem. Metroseksüellerin evlerinde beyaz şarap olurmuş. Bir tek o uymuyor." İtiraz Erol Yarar'dan geliyor "Estağfurullah" diye... Ömer Bolat ise kaşlarını kaldırıp bana 'hayır, bunu duymadın' bakışı atıyor.
Kimbilir belki de şu meşhur tartışmalı 'M' harfi için metroseksüellik yeni bir açılım olabilir!

Siyasi rüzgar etkiledi
MÜSİAD'ın kuruluşu Turgut Özal dönemine rastladı. Başkanların belirttiğine göre Özal, derneğe bir hayli sıcak davrandı. Demirel de MÜSİAD'ı yemeğe çağırdı ama sonra ne olduysa oldu, protokol listelerinden bile çıkardı. Bakanları derneğin toplantılarına gelmedi. İşin ilginç tarafı Demirel böyle 'mesafeli' dururken, Ecevit, siyasi parti lideri olarak MÜSİAD'ın ağırladığı ilk isim oldu. Üye sayısı bakımından en büyük işadamı derneği oldukları halde, başbakanların, bakanların bazı yurtdışı gezilerine çağrılmadılar. Ama Refahyol döneminde işler değişti. Tekrar yurtdışı gezilerine çağrılmaya başladılar. Hatta hükümetle diyalogları tartışma konusu oldu.

'Fotoğraftaki benim fabrikam'
Ancak 28 Şubat, rüzgarı bir daha tersine çevirdi. Refahyol hükümetini bitiren bu olay sonrasında hükümetler, bakanlar yine araya mesafe koymaya, deyim yerindeyse 'yollarını çevirmeye' başladılar. Yani, hakkında kapatılma davası bile açılan MÜSİAD'ın Ankara nezdindeki kabul görme durumu hükümetlerin tandansına, siyasi rüzgara göre yıldan yıla değişti.
Ancak, MÜSİAD, muhafazakâr iş çevresinin her zaman en önemli iş örgütü oldu. Tam da bu nedenle, 'üyesi olmak' prestijinden yararlanmak, itibarını sömürmek isteyenler çıktı. Özellikle yurtdışında çalışanların paralarını toplayan 'çok ortaklı' şirketler yüzünden sıkıntı yaşadı. (Bu şirketlerden birinin, Almanya'da dağıtmak üzere hazırladığı broşürde, MÜSİAD'ın başka bir üyesinin fabrikasının fotoğraflarını kullandığını görünce, aynı tip şirketlerden sekizinin üyeliğini hemen bitirmişler.)
MÜSİAD'ın kuruluş fikrinin olgunlaştığı ilk toplantılardan beri faaliyeti içinde olan Erol Yarar ve Ali Bayramoğlu, derneğin kuruluşundan itibaren Anadolu illerinde hızla yayıldığını anlatıyor. Tabii sıkı çalışmışlar. Yarar, "Bir anda müthiş bir koşuşturma başladı, Anadolu'ya açılmalar falan. Hesap ettim, bir senede beş kere evde yemek yemişim" diye anlatıyor.

'Marka olduk'
Derneğin ilk başkanı Erol Yarar, 1999 yılındaki genel kurulda görevini Ali Bayramoğlu'na devretti. Yarar'a göre MÜSİAD herkese yakın durmaya ve kimliğini muhafaza etmeye önem verdi ve 1995 sonrası yükselen değer oldu. Üye sayısı arttı. Çekim merkezi oluşturdu ve bir anda büyük bir kitle, derneğe üye olmak istedi. Bayramoğlu ise aynı konuda "1990 - 1994 döneminde Anadolu'da markalaştık. 1996 - 1997 Refahyol döneminde ciddi bir markalaşma yaşadık. 2000'li yıllarda krizlerle birlikte nihai bir markalaşma süreci yaşadık" diyor.

'Üyelik talebi artmadı'
Bayramoğlu'nun söylediğine göre AKP hükümetiyle beraber aşırı bir üyelik talebi gelmemiş derneğe. Gelen talepleri de elemeye çalıştıklarını söylüyor. AKP'nin MÜSİAD'ın ekonomik raporlarından 'ciddi derecede' yararlandığını; bu raporların, hükümet programlarına, neler yapılacağına yönelik planlar belirlenirken ışık tuttuğunu düşünüyor. Bayramoğlu, "Onların ampulünü biz bir manada yakmıştık. Bunların üzerine kendi görüşlerini de bina ederek bir çalışma yaptılar" diye konuşuyor.

AB uzmanı başkan
MÜSİAD'ın üçüncü başkanı olması beklenen Ömer Bolat, AB konularında uzman. Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi koparmasının gündemde olduğu şu sıralar, başkan olmasının 'konjonktürel' bir önemi de var. Bolat ile birlikte MÜSİAD'ın AB konularında daha atak olması beklenebilir.
MÜSİAD'ın kuruluşunu hazırlayan Hacı Abdullah Lokantası'ndaki toplantılara katılan ve sonradan derneğin Genel Sekreterliği görevini üstlenen Bolat'ın başkanlığı ile birlikte MÜSİAD da 'patron başkan' döneminden, 'profesyonel başkan' dönemine geçmiş oluyor.
Bolat, önümüzdeki genel kurulda beklendiği gibi başkan seçilirse , 7 bin şirket sahibi 2 bin 100 üyesi ile Türkiye ekonomisinde yüzde 10'luk bir ağırlığı olan MÜSİAD'ı dört yıl süreyle yönetecek.

YILÜYE SAYISI
1990 12
1991 136
1992258
1993524
1994682
1995772
1996982
19971153
19981244
19991312
20001387
20011520
20021725
20032045
20042136
Kuruluş yılı1990
Üye sayısı2.136
Şirket sayısı7 bin
GSMH payıyüzde 10
Türkiye'deki şb. sayısı 26
Yurtdışı şube sayısı25


Ali Bayramoğlu'na göre MÜSİAD ne zaman büyüme trendine girse karşılarına hep problemler çıkmış. Bayramoğlu bunlardan birisini şöyle anlatıyor: "Bir dönemde de 'kara liste' çıktı karşımıza. "Black list" dedikleri. O dönem bu listeyi herkes birbirine fakslıyordu. Hepimizin firma isimleri yer alıyordu. Ancak bu liste yayınlanınca bütün firmaların satışları arttı."
Bayramoğlu'nun sözünü Yarar bölüyor: "Espri yaparlardı, bizi de listeye alın diye."
Yarar'a göre ise 28 Şubat süreci bir fırtına gibi esmiş. Şöyle anlatıyor:
"Dost Sigorta davası oldu ve üyelerimiz terörist gibi geceleyin evlerinden alındı. Bunlar hep mesajdır. Biz öyle algıladık. Mesajı algıladık ama biz doğru bildiğimiz yolda ilerledik. Dedemin güzel bir sözü var, 'hak bildiğin yolda gerekirse yalnız gideceksin' diye. Yolumuzdan bir sapma olmadı. Peki 28 Şubat'ın MÜSİAD'da değiştirdiği bir şeyler olmuş muydu?
Yarar'ın yanıtı şöyle: "Üyelerimizden istifa edenler oldu. 400'e yakın üye istifa etti. MÜSİAD'ın devrinin ötesinde bir vizyonu vardı. Bugünkü muhafazakâr kesimin sahip olduğu vizyona o dönem de sahipti MÜSİAD. O kesimin bu noktaya gelmesinde MÜSİAD'ın katkısı olmuştur.
MÜSİAD'ın durduğu yer, bunlar herkesin gündemine girdi. Muhafazakâarlık içine kapalılık değil, açıklıktır. Muhafazakârlık kendi öz değerlerini muhafaza etmektir. Bu dünyaya açılmaya engel değildir. Bilakis kendine özgüvenin varsa, dünyaya açılırsın. Biz kopyacı değiliz."


80'li yılların sonlarıydı. Erol Yarar arkadaşları Ali Bayramoğlu, Abdurrahman Esmerer ve Natık Akyol ile biraraya gelerek iş dünyasının yeni bir örgüte ihtiyacı olduğunu konuşuyorlardı. Beyoğlu'ndaki Hacı Abdullah Lokantası'nda yapılan bu buluşmalar MÜSİAD'ın da ilk temellerini atıyordu. 5 Mayıs 1990 yılına gelindiğinde dernek kurulmuş, başkanlık koltuğuna da Erol Yarar oturmuştu.
Yarar neden kurulduklarını şöyle anlatıyor:
"MÜSİAD bir ihtiyaçtan doğdu. 1980'ler Türkiye'sinde özel sektör öne çıkmıştı.
80'li yılların sonuna geldiğimiz zaman iş dünyasını temsilen iki kurum öne çıkıyordu. Bir tanesi TOBB, biri de özel sektörü temsil ettiği gözlenen TÜSİAD'dı. Ama milli sermaye dediğimiz 'sermayenin' sahip olduğu değerleri temsil eden bir kurum yoktu. Bize göre ticaret odalarının çok statik, 1930 model arabaya benzeyen klasik statükocu bir tavrı vardı. Bunu kim temsil edecek diye arkadaşlarla biraraya gelip konuştuğumuzda MÜSİAD'ı kurma kararı verdik."

Anadolu hamlesi
Yarar ve arkadaşları önce 12 kişiden oluşan yönetim kurulunu oluşturdu. Ardından Anadolu hamlesi başladı. Kendilerini anlatmak için şehir şehir dolaşan ekip, derneğe üye topluyordu.
Yarar ve ekibi için ilk üç yıl çok zor geçmiş. Neden mi? Şöyle anlatıyor: "Çünkü sıfırdan başlıyorsunuz. O dönem de Türkiye'deki siyasi konjonktür değişti. Özal vefat etmiş, Demirel Cumhurbaşkanı olmuştu. Bize çok farklı sorular geliyordu. Çünkü insanlarımız işadamlarını hep siyasi bir olgunun uzantısı olarak görmek istiyordu. Muhafazakarım deyince, hocacı mı yoksa Özalcı mı diye düşünüyorlardı. Herkes bizi bir yere konumlamaya çalışıyordu. Biz bir yerde değiliz deseniz bile 'hadi canım olur mu, bir yerde olmanız lazım' diyorlardı."
Peki MÜSİAD bir uzantı mıydı?
"MÜSİAD hiçbir partinin veya kurumun uzantısı olmayacak. Başlangıçta da böyleydi, elhamdüllilah böyle olmaya da devam edecek. Ben insanlar neden böyle yapıyorlar demedim hiçbir zaman. Ama bu bizim genel stratejimiz içinde olmayan bir şeydi. Yani böyle bir şeyi kullanmadık. Bağlamak istediğimiz değerler var ama ben insanların bizi bu değerlere bağlamasını yadırgamadım. Mesela Müslüman İşadamları Derneği denmesi beni rahatsız etmedi. Bu bizim için onurdur. MÜSİAD'ı bir siyasi olguya bağlamaya çalışmalarını yadırgadım. Ve bununla fuzuli mücadele etmek zorunda kaldık."
Yarar'a göre MÜSİAD herkesle yakın durmaya ve kimliğini muhafaza etmeye önem verdi ve 1995 sonrası yükselen değer oldu. Üye sayısı arttı. Çekim merkezi oluşturdu ve bir anda büyük bir kitle, derneğe üye olmak istedi. "Artık biz üye yapmak için mücadele etmemeye başladık. Kendilerinden gelmeye başladılar" diyor.
Ama 1996 yılına gelindiğinde kamuoyu onu artık 'Erbakan'ın prensi' olarak nitelendiriyordu.
Ardından gelen 28 Şubat süreci Yarar'ın daha zorlu bir dönem yaşamasına neden olacaktı. O dönemi şöyle anlatıyor:

Tarzanca idare ediyorum
"28 Şubat sürecinin paralelinde devlet güvenlik mahkemelerine çıktık. MÜSİAD'ın kapatılma davası oldu. Bu davaların hepsini kazandık ondan sonra başkanlığı Ali'ye devrettim. "
Yarar MÜSİAD'ın kurulduğundan bu yana savunduğu modelin uygulandığını görmekten mutluluk duyduğunu söylüyor. "Biz bu değişikliğin mücadelesini veriyorduk. Dünyaya açılmamış insanlarla konuşuyorduk. Hiç unutmuyorum bir üyeme Avrupa'ya fuara gideceğiz dediğim zaman 'Ben gidemem çünkü dil bilmiyorum' demişti. Ben de ona 'Bilip bilmemen önemli değil, biz biliyoruz. Gönüllü olarak sana yardımcı olacağız' demiştim. Bizim üyelerimiz ömründe hiç fuara gitmemişti. Biz bunları aldık tercümanlar tuttuk ve fuara götürdük. Üç yıl sonra aynı üyemizi havaalanında gördüm ve nereye gittiğini sordum. Meğer Amerika'ya gidiyormuş. 'Hani dil bilmiyordun' diye söyleyince yanıtı şöyle oldu: 'Başkan ben yırttım. Tarzanca idare ediyorum' dedi.

'Çocuklarımız en iyi okullarda'
Üyelerimizin çocuklarını okutmaları da değişti. Toplantılarda çocukları nasıl yetiştirmek lazım diye 20 dakika anlatırdım. 'Çocuklarınızı en iyi okullara gönderin, para sahibisiniz. Otomobilinizin lastiğine harcadığınız parayı çocuklarınıza harcamıyorsunuz. Sizin en büyük yatırımınız çocuklarınız' derdim. O zaman belirli okullar vardı gündemde. Sadece ahlaki kriterler üzerinde duruyorlardı. Biz onlara bir dünya vizyonu çizmeye çalıştık. Bugün baktığım zaman arkadaşlarımın çocukları en iyi okullarda okuyorlar. Benim için manevi bir tatmin bu. Ayrıca Çin'e ilk giden dernek bizdik. 1994'te, hatta nisan krizinde gittik. Oradaki fuarlara katıldık."

Erol Yarar

Yarar, "2000 yılında iflas davam oldu ve sahiplik sıfatım belli bir sürecin sonuna kadar donduruldu. Şirketlerin sahibi olamıyorum profesyonel olarak çalışıyorum. Rozi, Uhu 404 gibi firmalarda danışmanlık ve yöneticilik yapıyorum" diyor.


Erol Yarar 1997 yılında başkanlık görevinden ayrılmak isteyince devreye yol arkadaşı Ali Bayramoğlu girerek onu bu fikrinden vazgeçirir. Bayramoğlu bunun sebebini şöyle anlatıyor:
"1997'de üye açısından yüksek bir seviyedeydik. Erol o dönem itibariyle ayrılmak istediğini söylemişti. Ben kesinlikle ayrılamazsın demiştim. Çünkü o dönem 28 Şubat sürecinin en kesif devam ettiği bir dönemdi. Bu kuruma zarar vermekten çok Erol'un şahsına daha çok zarar verecekti. 'Bıraktı gitti' gibi bir anlam çıkarılacaktı."
Bunun üzerine iki yıl daha görevde kalan Yarar, başkanlığı derneğin 1999 yılındaki genel kurulunda Ali Bayramoğlu'na devreder. Bayramoğlu o günleri şöyle anlatıyor:
"Bizim o dönem birkaç meselemiz vardı. Mevcut statükoyla aynı şekilde yola devam eden bir örgüt mü olacağız yoksa ilk günden bu yana çizdiği çizgiyi devam ettiren, hadiseleri daha sert bir mizaçla gündeme mi getireceğiz? Biz 1990-1999 arasında iki önemli ekonomik atraksiyon yaşadık. Bunlar menfi atraksiyonlardı. Birincisi 1994'teki mali krizdi. İkincisi 1997'deki post-modern darbe denilen aslında temeli daha sonra ekonomik verilere yansıdığı hissedilen bir dönemdi."

'Ciddi bir markalaşma dönemi yaşadık'
Bayramoğlu, MÜSİAD'ın başındayken ziyaretlere çok önem vermiş. Hatta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e yapacağı bir ziyaret öncesinde sakallarını bile kesmiş. Bu ziyareti şöyle anlatıyor:
"Ona hazırladığımız raporları verdik. O dönem beş bankaya el konulmuştu ve biz de bu bankalarla ilgili suç duyurusunda bulunmuştuk. Bize 'taraf olmadığımıza dair böyle bir suç duyurusunda bulunamayacağımız' yönünde bir yanıt geldi. Cumhurbaşkanına bu konuyu özellikle iletmiştim. Bir de protokol meselesini gündeme getirdim. Ne oldu da biz protokolden çıktık demiştim."
O dönem ekonomik meseleler MÜSİAD'ın aktivitelerini de oldukça artırmış. Bayramoğlu, "Bankalara el konma hadisesi devam etti. IMF ile yapılan anlaşmayla yoğun çalışma temposuna girdik. Araştırma raporlarına ağırlık verdik. Yılın 250 günü MÜSİAD'daydık o dönem. Kasım 2001 krizini biz eylül ayında haber verdik. O dönem Kriz Senaryosu adında kitapçık da hazırladık. Bu uyarılardan sonra MÜSİAD kimliği daha önem arz etmeye başladı. Biz iki üç dönem markalaşma dönemi yaşadık. 1990 - 1994 döneminde Anadolu'da markalaştık. 1996 - 1997 Refahyol döneminde ciddi bir markalaşma yaşadık. 2000'li yıllarda krizlerle birlikte nihai bir markalaşma süreci yaşadık. Bu markalaşma süreci bize yeni bir misyon daha yükledi. Bu raporları daha aktif hale getirdik" diyor.
Bayramoğlu'nun başkan olduğu süreçte dernekte "yeşil sermaye" diye adlandırılan çok ortaklı şirketlerle mücadele de yaşanmış. Bunlardan 16 tanesini üye yapan MÜSİAD, iş sömürüye kadar gidince bir çoğunu üyelikten çıkarmış. Bayramoğlu şöyle anlatıyor:
"Çok ortaklı şirketlere resmen harp ilan ettik. Jet-Pa bize üye olduğu dönemde çok ortaklı bir firma değildi. İmza'nın tanıtım toplantısına ben de katıldım. Oradaki gelişmeleri görünce Fadıl Akgündüz'ü konuşmak için çağırdım. Gelmedi. Ertesi gün yönetimde karar aldık ve ona bir uyarı yazısı yazdık. Üyeliğini feshettik. Çünkü muhtemel riskleri gördük. Çok ortaklı şirketlere yönelik uyarı kitapçıkları da hazırladık."
Bayramoğlu'nun söylediğine göre AKP hükümetiyle beraber öyle aşırı bir üyelik talebi de gelmemiş derneğe. Gelen talepleri elimine etmeye çalıştıklarını söyleyen Bayramoğlu, "Bir de bu sene memleketim olan Rize'de bir şube açtık. AKP döneminde MÜSİAD yine ilk günlerde ön plana çıktı" diyor.
AKP'nin MÜSİAD'ın ekonomik raporlarından ciddi derecede istifade ettiğini düşünüyor:
"Onların ampülünü biz bir manada yakmıştık. Bunların üzerine kendi görüşlerini de bina ederek bir çalışma yaptılar. Bugüne kadar toplumun kabul ettiği ve nasıl güzel oldu, bunları yaptılar denilen her şey bizim ekonomik raporlarımızın içinde çözüm önerileri arasında bulabileceğiniz şeyler" diyor. MÜSİAD'ın AKP hükümetini birçok konuda destekliyor olmasına rağmen, birkaç konuda uyumsuzlukları olduğunu söyleyen Bayramoğlu, mali piyasalar, borçlanma gereği gibi konularda beklentilerinin karşılanmadığını ekliyor.

Genç MÜSİAD'ın yönetiminde dört kadın
Genç MÜSİAD'ı kurduklarını hatırlatan Bayramoğlu, "Şu anda 15 şubeye ulaştılar. 700 üyeleri var. Önümüzdeki beş yılda 10 bin üye hedefliyorlar. Genç MÜSİAD'ın yönetiminde dört tane de kadın üye var" diyor.
Söz dönüp dolaşıp TÜSİAD'a rakip oldukları iddiasına geldiğinde de Bayramoğlu şöyle konuşuyor:
"Biz hiçbir dönemde TÜSİAD'ın alternatifiyiz demedik. Biz aksiyon kurumuyuz dedik. Aynı siklette değiliz, kulvarlarımız farklı, ilke, ideal ve hedeflerimiz de çok farklı."

Ali Bayramoğlu



MÜSİAD'ın Hacı Abdullah Lokantası'nda yapılan kuruluş toplantılarına o dönem genç bir sima da katılıyordu. Bu genç o dönem İKV'de uzman olarak çalışan Ömer Bolat'tı. Yarar o günleri şöyle anlatıyor:
"İlk toplantılarımızda Ömer de (Bolat) vardı. Bir arkadaşım vasıtasıyla tanımıştık. O zamanlar bizde profesyonel bir kadro oluşturmak istiyorduk. Şimdi de AB sürecinde MÜSİAD'ın inşallah üçüncü başkanı da AB doktoru olan bir başkan olacak."
Sözü Bayramoğlu alıyor: "Türkiye'de AB konusunda en uzman üç kişi kim derseniz bir tanesi Ömer Bolat derim. Bu konuda derin bir bilgiye sahip."
Evet, Bolat'ın adı şu sıralar MÜSİAD'ın üçüncü başkanı olarak geçiyor. Ama yine de kesin sonucu genel kurul belirleyecek. 2000 yılında MÜSİAD'a üye olan Bolat, Bayramoğlu döneminde derneğin yönetim kuruluna girerek, genel başkan yardımcılığını üstlenmiş. Yönetimde dış ilişkiler ve ekonomik meselelerden sorumlu.

İlk demeci siyaset oldu
MÜSİAD'ın tüm hükümetlerle eşit mesafede durmaya özen gösterdiğini söyleyen Bolat, "Onlara kendi görüşlerimiz ile tabanımızdan ve reel sektörden aldığımız görüşlerle oluşturduğumuz raporları ilettik. Herhangi bir parti ayrımı yapmadık. Ama bazı hükümetler sıcak davrandı, bazıları yok saydı. Bu noktada mevcut AKP Hükümeti'nin uyguladığı ve aldığı ekonomik tedbirlerin bir çoğunda bizim önceki dönemde sunduğumuz ve savunduğumuz çözüm reçetelerinin bir bölümünün gerçekleştirildiği görülüyor. Raporları sunduğumuzda, daha sıcak karşılandığını gördük. Ama bazı konularda farklı yaklaşımlar sergilemeye devam ediyorlar" diyor.
Bolat, konuşmasına siyasetle devam ediyor:
"Halk 3 Kasım'dan önceki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın kendilerine çıkan faturasından sonra yeni döneme umutla bakıyor. İş dünyasında da iyimserlik var. Ancak şu ana kadar alım gücünün artması bakımından bu olumlu gidişat veya iyimser trend henüz yansımadı."
Son üç aydır Türkiye'nin gündeminin siyaset olduğunu söyleyen Bolat, "Gündemin birinci maddesi iş ve aş bulmak olmalı. Bu noktada işsizlik ülkemizde bir kangren halini aldı" diyor.
Hükümetin Türkiye'de yatırım ikliminin oluşması ve istihdam için gerekli tedbirleri alması gerektiğini söyleyen Bolat, "36 il için açıklanan teşvik tedbirleri konusunda biz daha önceden eleştirilerde bulunmuştuk. Nitekim bugün hemen hemen tüm iş dünyası da aynı görüşte. Daha dengeli ve kademeli bir şekilde yapılması gerekiyordu" diyor. Üretim girdi maliyetlerinin düşürülmesinin aş ve iş yaratma konusunda en önemli faktör olduğunu söyleyen Bolat, "Mevcut stand-by programının hükümetin elini bağladığı aşikar. Bütçe harcamalarının dağılımına bakıldığında, hükümetin vatandaşın yüzünü güldürecek atılımı yapması için iç borç faiz yüküne neşter vurmaktan başka da çaresi kalmamış görünüyor" diyor.
Ömer Bolat, bilindiği gibi MÜSİAD'daki görevinin yanı sıra Albayraklar Şirketler Grubu'nda genel koordinatör (CEO) olarak görev yapıyor.

Ömer Bolat





BUSINESS


Muhafazakâr MÜSİAD, Metroseksüel olabilir mi?
EDİTÖRDEN
Amerikalıların Yale'i Türklerin Rize'si var
En mutlu anları üniversitede geçiyor
Zorlu birinci oldu, 'hoca' makale yazdı, Briç Olimpiyatı geldi
Amerikalı yatırımcıların Ankara'daki hamisi
'Pabucu dama atmak' bizim meslek örgütlerimizin geleneği idi
Şişman tavuk daha lezzetli olmaz, köy tavuğu yetmez
Ünlüler müşteri oldu, Londra'ya Paris'e kuaför salonu açtı
Enflasyon Muhasebesi
'Süpermarket televizyonları' dönemi başlıyor
'Banka profesyonelleri krizde kötü sınav verdi'
'İşler açılıyor, en büyük fırsatlar Çin'de'
Kızların günahı
Hem ticaret, hem bağış
Onlar her zaman moda
KEŞFETYENİ
Herkes merak ediyordu sır perdesi aralandı: Harika Avcı'ya ne oldu?
Herkes merak ediyordu sır perdesi aralandı: Harika Avcı'ya ne oldu?

Cadde | 27.05.2025 - 14:39

Bir döneme güzelliği, sesi ve oyunculuğuyla damga vuran, Türkiye’nin kalbinde özel bir yer edinen ünlü sanatçı Harika Avcı, yıllardır süren sessizliğini nihayet bozdu.

Yazarlar