En'Kahverengi lekeli olanı yemeli'

'Kahverengi lekeli olanı yemeli'

21.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Güvenli gıda köşesi

Kahverengi lekeli olanı yemeli





Bursa Kadınlar Pazarı'nın tam girişinde hevenk hevenk muzların asılı olduğu tezgahta, pazarcı avazı çıktığı kadar bağırıyordu; 'İthal muz geldi, Çikita muz geldi...' Şaşırarak sormuştum,
- 'Ne zaman geldi?'
- 'Dün geldi abi, çok ucuz. İki kilo vereyim mi?'
Muz, yarım kilo olarak çok nadir alınırdı bizim eve. Adam 'İki kilo vereyim mi?' diye sorunca kafam karışmıştı. 1984 yılında Başbakan Turgut Özal, yerli sanayii ve tarımı ithalat sopası ile terbiye etmeye karar vermiş, gümrükleri indirmişti. Mısır Çarşısı'nın arkasındaki Tahmis Sokak'ta pazarcıların tezgahlarında hindistan cevizi yığınları vardı. Mısır Çarşısı bakkalları, Bulgar kaşkavallarını kaldırımlara yığmışlardı. Marketler ise Danimarka feta peyniri doluydu. İstanbul'da göremediğim Çikita muzla Bursa Kadınlar Pazarı'nda karşılaşmıştım.

Yerli muzun direnişi
Özal'ın ithalat sopası Türkiye'de dengeleri sarstı, statükoyu alt üst etti. Önce herkes bağırdı, çağırdı, fakat Özal oralı olmadı, bildiğini okumaya devam etti. Bağıranların bir kısmı rekabete dayanamayıp dükkânını kapadı, bir kısmı ise canını dişine takıp çalıştı, kendini yeniledi ve ayakta kalmayı başardı. 1980'li yılların ortasında Orta Amerika'dan ithal edilen Çikita markalı muzdan yediği darbe ile sarsılan yerli muz da ayakta kalmayı başardı. İthal muzun iri boyunun ve ucuz fiyatının cazibesine kapılan tüketici zaman içinde yerli muzun daha lezzetli ve hoş kokulu olduğunu fark etti.
Muz - Der çatısı altında örgütlenen Anamurlu muz üreticileri bugün artık ithal muzdan korkmuyorlar. Doku kültürü yöntemi ile çoğalttıkları fidanlarla camekanlı seralarda muz yetiştiren Anamurlu üreticiler, pazar paylarını sürekli artırıyorlar. Yerli muz, bazen çarşı pazarda ithal muzdan daha pahalı bile satılıyor.
Muz üreticilerinin kurduğu Muz - Der'in Başkanı Niyazi Sinanoğlu'nun asıl mesleği eczacılık. Ama eczanesini kapatarak muzcu olmaya karar vermiş. Şimdi 8 dönüm bahçede muz yetiştiren Sinanoğlu, "Anamur'da 45 bin ton, Bozyaka'da 15 bin ton, Gazipaşa'da 25 bin ton, Alanya'da 30 bin ton muz yetişiyor. Muz üreticisi teknoloji kullanmayı öğrendi. 1994 yılında Anamur'da 619 dekar örtü altı muz bahçesi varken, bugün 8 bin arazide örtü altında muz yetişiyor. Doku kültürü ile hastalıklardan ari, virüssüz muz fidanı yetiştiriyoruz. Yeni cinsler geliştirerek muz üretimini kasım - aralık aylarında yılın 12 ayına yaymak istiyoruz. Muz üretiminden geçen yıl yöreye 150 trilyon lira para girdiğini tahmin ediyoruz" diyor.

Gümrükler kevgir gibi
Muz üreticisi hayatından memnun ama Muz - Der Başkanı yine de dertli. "Devletten kredi ya da yardım istemiyoruz. Ama gümrüklere sahip çıksınlar" diyor ve devam ediyor:
"İthal muzdan yüzde 149 oranında fon alınıyor. Ama ithal muz kaçak yolla gümrük duvarlarını aşıyor. Dünyanın dev muz tekelleri, bizim muzu yok etmek için damping yapıyorlar. Devlet gümrüklere ve sınır ticaretine sahip çıkarak kaçak muz girişini önlemeli. Türkiye'nin yıllık muz tüketimi 300 bin ton. Biz bu ihtiyacın yarısına yakınını karşılıyoruz."
Anamur ve çevresi muz, altıntop, trabzon hurması, limon, portakal gibi meyvelerin yetiştirildiği mikro - klimatik bir iklime sahip.
Muz - Der Başkanı, yörede 'Subtropik İklim Bahçe Bitkileri Yüksek Okulu' açılmasını istiyor. Sinanoğlu, ithalat yasağına gerek olmadığını, Anamur muzunun lezzet açısından dünyada rakibinin olmadığını söylüyor.

Muz ağacı doğuruyor
Derneğin muz.gen.tr adlı internet sitesinde muzla ilgili her türlü bilgi var. Bu sitedeki bilgilere göre muz ağacı dünyada doğum yapan tek bitki. Gece muz bahçelerinden çıtır çıtır sesler gelirmiş. Bu doğum yapan muz ağacının doğum yaparken çıkardığı seslermiş. Muzun tepesi açılır ve hevenk halindeki meyvesi gövdeden dışarı çıkarmış. Bu nedenle üreticiler 'Doğada doğuran tek bitki muzdur' diyorlar.

Muz - Der Başkanı, 'Kalbinin sesini dinle. Günde 2 muz ye' diyor. Başkana göre kan basıncı üzerinde etkili muz, bir hafta içinde tansiyonu yüzde 10 düşürüyor. Muzun mucizevi etkisi içerdiği potasyumdan geliyor. Vücuttaki zararlı tuzu dışarı atıyor. Muzun yeme zamanı, meyve kabuğu üzerinde kahverengi lekelerin olduğu dönemdir. Manavdan aldıktan sonra oda sıcaklığında 2 - 3 gün bekleterek kabuk üzerinde kahverengi lekelerin oluşmasını beklemeli. Çabuk olgunlaştırmak istediğiniz muzları, elma veya domatesle birlikte kahverengi bir kağıt torbaya koyun. Akşamdan sabaha muzun olgunlaştığını göreceksiniz. Olgunlaşmamış yeşil muzu, buzdolabınızın en alt gözünde iki hafta bekletin.

YıllarÜretim alanı (dekar)Üretim miktarı (bin ton)
199310.818
199412.030
199512.031
199612.033
199712.028
199812.032
199917.078
200017.080
200120.0102
200221.5120
200323.5130

Kaynak: Hasad Dergisi

Sağlıklı gıda almak, 'marka jean' almaktan önemlidir
Boyalı zeytinleri, soyalı peynirleri, aflatoksinli biberleri yazdığımdan beri eş dost, konu komşu, 'Biz ne yapalım, ne yiyelim' diye soruyor. Ben de elimden geldiğince onlara ne yapmaları gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Uğur Dündar, Arena programında 'Gıda Terörü' konusunu üst üste ekrana taşıyınca, olayın boyutu büyüdü. Tüketici vatandaş ürktü.
Yaptığım piyasa gözlemlerinde aldığım izlenim şu. Genelde fiyat ve vadeye göre malları rafa koyup satan marketlerin bir kısmında olumlu değişimler var. Artık eskisi gibi 3.5 milyon liraya taze kaşar, 6 milyon liraya sucuk satan market kalmadı.
Çünkü tüketici vatandaş köyde sütün kilosu 450 bin lira iken 4 milyon liraya kaşar peyniri, toptan kemikli et fiyatı 8.5 milyon lira iken 7 - 8 milyon liraya sucuk satılamayacağını az çok öğrendi. Bu nedenle pek çok market, 4 milyona kaşar, 7 milyona sucuk, 8 milyona kıyma satmaktan vazgeçti.

'Cebimizde laboratuvar yok'
Süt ve et sanayicilerinin üye olduğu SETBİR'in Başkanı Olgun Ergüz, 'Hileli gıdaya karşı korunmak için ne yapmalıyız' diye sorduğumda, "Vatandaşın cebinde
laboratuvar yok ki.." diyerek şunları söylemişti:
"Öncelikle yetkililer her türlü gıda maddesini sıkı bir şekilde denetlemeli. Ondan sonra vatandaş tedbirini almalı. Tüketici vatandaş en başta açıkta satılan gıda maddelerini satın almasın. Ondan sonra güvendiği satış noktalarında, güvendiği firmaların malını tercih etsin."
Yani olay bu kadar basit. Önce devlet denetim görevini yapacak. Ondan sonra vatandaş ilave olarak kendi tedbirini alacak. Ama bizim devlet denetim görevini yapmadığı, şu an için yapmaya niyetli de olmadığı için iş başa düşüyor. Yani tüketici vatandaşın kendini korumak için önlem alması gerekiyor.
Tüketici vatandaş aslında gıda terörüne karşı yalnız değil. Pek çok üretici firma ve market zinciri hileye hurdaya kaçmadan işini yapıyor. Ama tüketici henüz bunu tam fark edemedi.
Örneğin Tansaş, gıda güvenliği için büyük bir adım atarak 'Akılalmaz Tüketici Hakları' kampayası başlattı ve TÜBİTAK - MAM'la işbirliğine girdi. Şimdi artık Tansaş'da üretim izni olmayan gıda maddeleri satılmıyor. TÜBİTAK - MAM işbirliği kapsamında Tansaş mağazaları ve mağazalarda satılan ürünler TÜBİTAK - MAM tarafından düzenli olarak denetleniyor.

Kıyma suluysa almayın
Toptan kemikli etin kilosu 8.5 milyon lira. Bunun yüzde 20 kemiğini çıkarınca maliyet 10 milyon lirayı geçer. Bu maliyetin üzerine, kıyma çeken kasabın maaşını, kıymanın paketlendiği kağıdın maliyetini ve öteki giderleri koyarsanız kıymanın fiyatı 12 milyon lirayı bulur. Maalesef pek çok markette 8 - 9 hatta 7 milyon liraya kıyma satılıyor.
Peki bu nasıl oluyor? Çok basit. Kıymanın içine sığır iç yağı ile sakatat ve tavuk kanadı ile hindi gerisi karıştırarak maliyeti düşürüyorlar. Hatta bazı yerlerde kıymanın üzerine su bile serpiyorlar.
Maret'in taze et paketleri ise el değmeden taşıyıcı bantlarda köpük tabak içine konduktan sonra hava almamaları için paketleniyor. Maret tesislerinde işlenen etler, 0 ile + 4 derece arasında saklanıyor ve soğuk zincirle satış noktalarına ulaştırılıyor. Bu nedenle Maret'in paketli mamûllerinde mikrop üremiyor. Maret kıyması 6 gün, öteki mamûller ise 8 gün tazeliğini ve besin değerini koruyor. Bu şartlar altında üretilen Maret kıyması tabi ki 8-9 milyon liraya satılmıyor. İşte sorun burada..
Cebimizdeki parayı sağlıklı gıda için mi yoksa doktor ve ilaç için mi harcayalım? Bence model cep telefonu ya da son moda marka jean pantolona değil, temiz gıdaya öncelik vermeliyiz. Herkes tercihini yapmalı..



BUSINESS


Telekom özelleştirmesinde piyasa ve Telsim endişesi
Türkler çalışkan mı yoksa tembel mi?
'Herkese iş, herkese ev' mi... Nasıl yani?!
Kızgın Güney Koreliler'i Ali Kibar yumuşattı
Evin küçük kızı büyüdü kendi şirketini kurdu
Anamur muzu Çikita'ya direndi ve kazandı
'Etik', mahkeme kararına bağlanır ise, ne işe yarar?
Az daha uçaktan atlayacaktı
Pazarlama dünyası ciddi bir krizin eşiğinde
Göçmen işçi, 150 milyar dolar kazandırıyor
Kimi etkilemeye çalışıyor?
Markaların rengi Pantone'den sorulur
Doğan Onlıne, yeni ekonomi devi Google ile işbirliğine gidiyor
Efsaneler geri döndü

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler