En Maliye, mükellefe derece verecek

Maliye, mükellefe derece verecek

07.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Maliye, mükellefe derece verecek

Maliye, mükellefe derece verecek

Vergide rating dönemi başlıyor

Maliye, mükellefe derece verecek

VERGİCİ GÖZLÜĞÜ - ERDOĞAN SAĞLAM

Maliye yeni bir sisteme geçiyor. 'Mükellef Dereceleme Sistemi' olarak adlandırılan bu sistemde mükelleflerden formlarla bazı bilgiler alınacak. Bu bilgiler bilgisayar ortamında işlenecek. Bu değerlendirme sonucunda mükellefler büyüklükleri ve bölgeleri de göz önünde bulundurularak dört dereceye gruplandırılacak.
A derecesi: Risksiz mükellef
B derecesi: Çok az riskli mükellef,
C derecesi: Riskli mükellef,
D derecesi: Çok riskli mükellef.
Derecesi düşük olan mükellefler (C ve D dereceliler) İdare tarafından çağrılıp performans düşüklüğünün nedeni sorulacak. Bu durumu haklı nedenlerle izah edenler dışında kalanlar öncelikle incelemeye alınacak. Bu sistemin ilk aşamasını mükelleflerden bilgi alınması oluşturuyor. Hafta içinde Maliye bu konuyla ilgili düzenlemeyi yaptı.
Çıkarılan 329 no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile ticari, zirai ve mesleki kazançları dolayısıyla gerçek usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükelleflerine 'Performans Derecelendirme Bildirimi' verme zorunluluğu getirildi.
Bildirim, 2003 yılı gelirlerinden başlamak üzere her yıl gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri ile verilecek. Buna göre ilk bildirimi, gelir vergisi mükellefleri 15 Mart 2004 (dilekçe ile süre talep edenlerde 31 Mart 2004), kurumlar vergisi mükellefleri ise 15 Nisan 2004 (dilekçe ile süre talep edeceklerde 30 Nisan 2004) akşamına kadar vermek zorundalar.
Bildirilmesi gereken performans verileri şöyle:
- Net satışlar,
- Satışların maliyeti,
- Faaliyet giderleri,
- Amortisman giderleri,
- Bunlardan hareketle hesaplanan FAVÖK (vergi, amortisman ve faiz öncesi kazanç),
- Dönem karı veya zararı (vergi öncesi ticari kâr).
Bu bildirimi verme mecburiyeti getirildiği için de bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükelleflerinin ve kurumların vermek zorunda olduğu A Formu kaldırıldı. Ancak bu mükelleflerin mal ve hizmet satın aldığı mükelleflere (satıcılarına) ilişkin B Formu verme yükümlülüğü halen devam ediyor.

Mükellef inançsız
Bugüne kadar 'Performans Derecelendirme Bildirimi' benzeri birçok bildirim alındı. Ancak bu bilgiler değerlendirilip herhangi bir işleme tabi tutulmadı. En azından mükellefler böyle bir değerlendirmeye şahit olmadı. Buna rağmen bildirimler alınmaya devam etti. Bu nedenle de mükelleflerde bu tarz uygulamalara karşı bir inançsızlık oluştu. Mükellefler bu uygulamaları ilave bir külfet olarak görüyor. SM, SMMM ve YMM'ler de maalesef böyle düşünüyor. "Yine bizden bilgi alınacak, ancak yine hiçbir şey yapılmayacak" diye düşünülüyor.
Maliyenin bu olumsuz psikolojiyi ortadan kaldırması şart. Kayıt dışı ekonomiyle mücadelede bu uygulamaların gereklilik ve önemi iyi anlatılmalı. Uzmanların çoğu kayıt dışı ekonomiyle mücadelede bu yöntemlerin başarısız sonuç vereceğini düşünüyor. Uygulamanın zorlamaya dönüşmesinden ve ortamı germesinden korkuluyor. Ortalama kâr haddi gibi bir uygulamaya dönüşebileceği kuşkusu yaşanıyor. Gerçek geliri vergilendirmeyi hedef alan çağdaş bir vergi sisteminde, bu tür yöntemlere ve zorlamalara gerek olmaması gerektiği düşünülüyor.
Umarız bu uygulama da öncekiler gibi başarısız olmaz. Maliye aldığı verileri değerlendirir ve doğru kişilerden hesap sorar. Bu yapılmazsa, ileri yapılacak benzeri uygulamaların da başarı şansının düşeceğini düşünüyoruz.

Bir evlilik hikâyesi
X AŞ, bir holdinge bağlı büyük bir inşaat şirkettir. Finansman sıkıntısıyla ciddi zararlara uğramıştır. Aynı holdinge bağlı Y Ltd. ise değerli gayrimenkullere sahiptir. Y Ltd. bu gayrimenkullerin önemli bir kısmına alıcı bulmuştur. Ancak bunları sattığı takdirde, kayıtlarında ciddi bir maliyet olmadığı için, çok yüksek kârlar çıkacak ve çok yüksek vergiler ödemek gerekecektir. Çünkü mevzuatımıza göre holdinglerde bir şirketin zararının diğerinin kârlarından indirilmesi mümkün değildir.
Holdinginler, bütün şirketlerini tek bir şirketmiş gibi gördüğü için, bir tarafta çok büyük zararlar varken diğer şirketlerinde ortaya çıkacak kârlar üzerinden doğal olarak vergi vermek istemezler. Kâr - zarar mahsubu mümkün olmayınca o halde kârlı şirketi zararlı şirket devralsın, yani bu şirketleri birleştirelim, derler. Ancak bu sefer de karşılarına yine mevzuatın bir yasağı çıkar. Çünkü devralınan kurum zararlarının indirilmesi mümkün değildir.
Madem ki devralınan kurumların zararı mahsup edilemiyor, o halde kârlı şirket zararlı şirketi devralsın, diye düşünürler. Araştırmada bunun mümkün olduğunu görüp hemen işleme başlarlar. Ancak karşılarına yine mevzuat çıkar. Türk Ticaret Kanunu'na göre aynı tür şirketleri birleştirmek mümkündür. Bu nedenle ya anonim şirket limitede, ya da limited şirket anonime dönüştükten sonra birleşme yapılmalıdır.
Şirket yetkilileri önce limitedi anonime dönüştürüp sonra birleşmeyi yaparlar. Devralan şirket daha sonra ünvanını da değiştirip devraldığı şirketin ünvanını alır. Böylece zararlı asıl büyük şirket birleşme ile yok olmuş gibi görünse de unvan olarak yaşamaya devam eder. Hukuken de devralan şirket bünyesinde hayatiyetini devam ettirir. Çünkü devirde devralan şirket birleşmeyle yok olan (infisah eden) şirketin halefidir. Yani onun tüm hak, borç ve mevcutlarının sahibidir.
Birbirlerini çok isteyip de bir türlü kavuşamayan aşıkların hikayesine benzemiyor mu?
Aslında ilk söylememiz gerekeni sona bıraktık: Bir sermaye şirketinin tüm aktif ve pasifi ile kül halinde defterlerde kayıtlı değerleriyle, başka sermaye şirketlerine devri kurumlar vergisine tabi değil. Devir nedeniyle düzenlenen kağıtlar damga vergisinden, yapılan işlemler harçtan müstesnadır. Tek kuruş vergi ödemeden birleşmek mümkündür. Devralınan kurum zararlarının indirimi de olanaklı hale geldi.