En 'Popülizm yok, sosyal politikalar var'

'Popülizm yok, sosyal politikalar var'

21.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tarımsal destekler sürekli artırılacak

Popülizm yok, sosyal politikalar var





'Bundan sonra ne olacak?' sorusu modern dünyanın belki de en önemli sorusu. Soruyu "2004 yılında ne olacak" şekline formüle ederek Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'a sorduk; yanıtlar aldık. Babacan'la daha önce defalarca yan yana geldik, kayıt dışı (off the record) kaydından dolayı habere dönüştürmediğimiz pek çok söyleşimiz oldu. Ancak Babacan'ı soruları yanıtlarken hiç bu kadar rahat görmedik.
Babacan'ın görüşlerini, 2004 yılına ilişkin değerlendirmelerini okurken, 'meydan okuma' ifadelerini fark edeceksiniz. Örneğin 2004 sonunda - eğer bir kaza olmazsa - IMF stand by düzenlemesinin üç yıllık süresi dolacak. Yerine ne gelecek? IMF ile ilişki nasıl devam edecek? Babacan'ın bu sorulara verdiği 'refleks yanıt', 'Dördüncü madde (Article 4)' oluyor. IMF ana sözleşmesinin dördüncü maddesi üye ülkeler hakkında yıllık ve rutin konsültasyon raporları hazırlanmasını öngörüyor. Yani 'niyet mektupları, ön koşullar, performans kriterleri' kavramları artık rafa kalkıyor. Bu mümkün mü? Babacan 'Kesinlikle IMF parasına ihtiyaç yok' diyor.
Babacan'ın gelecek kurgusunda nirengi noktası şu tespite dayanıyor: "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa uluslararası bir kuruluşla (IMF - stand by düzenlemesini kastediyor) yapılan program kesintiye uğramadan sonuçlanacak".
Yani IMF ya da uluslarası mali piyasa oyuncuları 'Türkiye yine yarı yolda bıraktı' diyemeyecek. Babacan'ın satır aralarında 'yarı yolda bırakmak' deyiminin ne kadar önem taşıdığını okuyabilirsiniz. 'Bunlar (IMF) stand by düzenlemesinde yoktu, biz yaptık', 'Ne yapılacağına biz karar veririz' benzeri ifadeleri okurken, eminiz siz de Hazine Bakanı'nın IMF'siz neler yapmayı istediğini açıklıkla göreceksiniz. Bir saati aşkın sürede tamamlanan söyleşi Babacan'ın Meclis Genel Kurulu'ndaki nöbet görevi nedeniyle en tatlı yerinde kesildi. Babacan'ın ayrılırken 'Telefonla devam edelim' dediği sohbetimiz şöyle gelişti:


Türkiye tarihinde ilk defa bir uluslararası kuruluşla (IMF) yapılan anlaşma öngörüldüğü tarihte son bulacak. İlk defa kesintiye uğramayacak. 1999'da programa başlanıyor; Şubat 2001'de kriz oluyor, program kesiliyor. Dalgalı kura geçilirken, Güçlü Ekonomi'ye Geçiş Programı etiketiyle yeni bir program yapılıyor. Ama aslında bu yeni bir program değil. IMF'ye verilen ilk niyet mektubunda Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın önceki programın devamı olduğu belirtildi. Gözden geçirme sayıları da 8 - 9 numaralarıyla ifade ediliyordu. Bu programda 2002 şubat ayındaki yeni stand by düzenlemesiyle kesintiye uğradı. 2002 yılında başlayan 3 yıllık program 2004 yılında son bulacak. Böylece IMF'yle ilk defa bir program 'programlandığı' gibi tamamlanacak.


Buna 2004'ün ortalarından itibaren karar vereceğiz. Bugüne kadar ne IMF ne de biz bu konuyu gündeme getirmedik. Ancak birçok seçenek var. Hangisini esas alacağız onu henüz bilmiyoruz.


Dördüncü madde (Article 4). Dördüncü madde en hafifi. IMF'yle yapılan rutin bir konsültasyonu tanımlıyoruz. IMF dördüncü madde çalışmasını bugün Almanya, Japonya, Fransa için de yapıyor. Geçenlerde Belçika Başbakanı bana IMF'ten şikayet ediyor: 'Maaş politikalarımızı raporlarında eleştirmişler. Biz geriye dönük endeksleme yapıyoruz. Niye öyle yapıyorsunuz diye eleştiriyorlar. Niye karışıyorlarsa....'


Biz IMF'nin 184 üye ülkesinden bir tanesiyiz. Kurucu üyeyiz. Önemli olan ilişkinin formatı ve tonu. Her formatta farklı tonda ilişkiler olabilir. Şu anda bizim oluşturduğumuz ilişki tonu önceki hükümetlere göre çok daha farklı. Çünkü karşılıklı güven var.


2005 ve sonrası için IMF'den herhangi bir finansman ihtiyacımız yok. Biz 1 Kasım 2002 - 31 Ekim tarihleri arasında 1 milyar 150 milyon dolar kredi kullandık; 1.9 milyar dolar geri ödeme yaptık. 2004 yılında IMF'den kullanacağımız kredinin çok üzerinde ödeme yapacağız. 2005 yılında ise kredi kullanımları bitiyor. Sadece geri ödeme yapılıyor.
Bu noktada söyleşiye ara verip iki küçük not aktaralım. Hazine'nin 2004 finansman tablosu 2004 Aralık ayında kesinleşecek. Ancak bilinen unsurlardan biri borç çevirme (roll over) oranının yine yüzde 85 civarında tutulacağı yönünde.


En kritik konu kayıtdışı ekonomiyle mücadele. Ama öncelikle kayıtdışının ölçümünü yapabilmek lazım. Avrupa ülkelerinde son derece isabetli tahminler yapılabiliyor. Kayıtdışı ekonomiyle ilgili yapacaklarımız bu ekonomi türünün boyutlarıyla ilişkili. Ölçüm konusunda da çalışmalara başladık. IMF kayıtdışı ekonomiyle ilgili danışman heyet gönderdi. Ama onların odaklandığı konular bizim için yeterli değil. Yine işin önemli bölümü bize düşecek.


Çalışanların hayat standartlarını yükseltmek. Ekonominin makro dengelerini ve rekabet gücünü koruyarak çalışanları 'belli ölçüde' rahatlatmayı öngören bir çok hazırlığımız var.


Ana politikalarda değişiklik olmayacak. örneğin para politikasında serbest kur rejimi hiçbir şekilde değişmeyecek. Kimse politika değişikliği beklemesin. 2003 yılında milli hasılaya oranla yüzde 6.5 faiz dışı fazla verildi. Bu oran 2004 içinde geçerli olacak. Yine bu konuda da kimse farklı bir şey beklemesin. Eleştirilere açığız ama "Serbest kuru değiştirelim, yüzde 6.5 fazla hedefi yüksek, vidaları gevşetelim" denirse dinlemeyiz. Ana politikalardan kesinlikle taviz vermeyeceğimiz bilinmelidir. İlkelerimiz belli; "Devamlılık, tutarlılık, öngörülebilirlik." Avrupa Birliği'ne geçiş sürecindeyiz. Emin adımlarla devam etmeliyiz. Yapısal reformlar bunun için önemli. Dünya Bankası'yla yaptığımız üç yıllık ülke Destek Stratejisi anlaşmasıyla yapısal reformların takvimini ve ismini ortaya koyduk.


2004 yılında özel sektörden yatırım atağı bekliyoruz. Görüştüğümüz çok sayıda işadamından da 'Ben şurada şu yatırımı yapmak istiyorum' türünde ifadeler duyuyoruz. Eğer güven ortamını devam ettirebilirsek özel sektör yatırımlarının çoğalarak arttığını göreceğiz.


İş dünyası her zaman önünü görmek ister. Kimse sisli havada otomobil kullanmayı sevmez. Sisli havada otomobil kullanan kişi 30 - 40 kilometreyi aşmaz. Bu hız bize göre çok düşüktür. Hükümet olarak bize düşen görev bu yolu sisten arındırmaktır. Ankara - İstanbul arasının en kritik bölümü Bolu Dağı'dır, genellikle sisli olur. Dağı aştığınızda düzlük bir otobana ulaşıyorsunuz. Biz şimdi o otobana indik. Düşük hıza bu nedenle tahammülümüz yok.
Hükümet programımızla iş dünyasına yol haritası da verdik. Dediklerimizi de yapıyoruz. Bu noktada devlet güvencesi önem taşıyor. Devletle hükümeti ayırarak söylüyorum. Devlet denildiğinde bütün kurum ve kuruluşlarıyla aklımıza devlet gelmeli. Örneğin İmar Bankası konusunda devlet taahhütte bulunmuş. "Mevduatların tamamı ödenecek" denmiş. Şimdi 'şu tutarın üzerini ödemeyelim' diye düşünmemiz doğru olmaz. Çocuk oyuncağı değil.


Şu bilinmelidir; Türkiye Cumhuriyeti devleti para pul konularında dediğini yapar. Güvenin değeri parayla ölçülemez. Irak savaşında mali sistemden para çekilmedi. Körfez Savaşı'nda mevduatın yüzde 10'u çekilmişti. Neden böyle oldu? Çünkü insanlar devlete güveniyor. Merkez Bankası savaş ortamında "Türk Lirası ya da döviz cinsinden ne kadar likidite gerekiyorsa vereceğim" dedi. Sonuçta kimse gelip ne Türk Lirası ne de döviz istedi. Aynı tarzı 2004'te de sergileyeceğiz.


Yerel seçimler nedeniyle popülizm yok; sonuna kadar sosyal politikalar var. Sosyal politikalara daha fazla bütçe ayırırız; kimse de bir şey söyleyemez. Türkiye krizden geçmiş bir ülke. Krizden etkilenmiş onca fakir kesim var. Dar gelirliye bir şey yapıp birileri de buna popülizm diyorsa kesinlikle reddediyorum. Bütçe ortada; bütçe disiplini daha nasıl olabilir, bilemiyorum. Kim 'Hükümet har vurup harman savuracak diyorsa bu işi bilmiyor.'


Ne zaman işimize gelirse o zaman kullanacağız. Henüz bir adım atılmadı. Anlaşma imzalandı. Anlaşma Bakanlar Kurulu'ndan mı geçer, Meclis gündemine mi gelir henüz karar vermiş değiliz. Dün Büyükelçi Edelman yine bana geldi. "Biz hazırız" diyorlar. Eylül 2005'e kadar kredi kullanımının süresi var.


Programda tanımlanmamış pek çok işi biz yaptık. Örneğin zorunlu tasarrufların ödenmesi niyet mektuplarında konu edilmiyordu. Ancak biz 15 yıldır hükümetlerin kulak üstüne yattıkları bir meseleye el attık. Bunca sene içinde bir çok hükümet iş başına geldiği halde bu konuya eğilinmemesi gerçekten ilginç. Nihayetinde bir plan yaptık. 1.5 katrilyon liralık ana parayı Mart 2003'ten itibaren ödedik. Önümüzdeki yılın en önemli konularının başında toplamı 6 katrilyon liraya ulaşacak nema ödemeleri var. Bu para çalışanlara ya da zamanında zorunlu tasarruf hesabına para yatıranlara dört taksit halinde ödenecek. Hazine her taksitte 1.5 katrilyon lira ödeme yapacak. Bu ödemelerde ekonomik programda yer almıyordu.
Görünen o ki; IMF destekli programda sona yaklaşılırken, hükümet inisiyatifinin başta olduğu politikalarla daha fazla karşılaşacağız...
Tarımsal destekleri sürekli olarak artıracağız. Destekler için gayrisafi milli hasılaya (GSMH) oranla 2002 yılında yüzde 0.7 pay ayrılmıştı. 2003 yılında 0.8 oldu; 2004'te yüzde 0.9 olacak. Sürekli artıracağız. Sosyal Yardımlaşma ve Destekleme Fonu'na ayrılan parayı da 1 katrilyon liradan 1.4 katrilyona yükselttik. Geçen sene emeklilere verilen seyyanen 75 milyon liralık zammın faturası 3 katrilyon lira oldu. Dengeler bozulacak diye bizi eleştiren çok oldu. Sonuçta yüzde 6.5 fazla hedefi tuttu. IMF yüzde 6.5 fazlayı tutturduğunuzda gerisini nasıl harcayacağımıza karışamaz."

Bakan Babacan'ın "Özel sektörden yatırım atağı bekliyoruz" sözü rakamların diliyle şöyle: Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanan kaynak - harcama dengesi tablosuna göre kamu kesimi borçlanma gereği (KKBG) 2004 yılında gayri safi milli hasılaya (GSMH) oranla yüzde 15.5'ten yüzde 8.1'e gerileyecek.
Böylece devletin özel sektör üzerindeki kışkışlama (crowding out) etkisi azalacak. Özel sektör mali piyasalardan daha rahat fon bulabilecek. Önümüzdeki yıl GSMH hedefinin 261.7 milyar dolar olduğu dikkate alınırsa KKBG, 1999 yılına göre 19.4 milyar dolar azalarak 2004'te 21.2 milyar dolar olacak. Oysa bu rakam beş yıl önce 40.6 milyar dolar seviyesindeydi. Bütçe programlandığı gibi uygulanırsa 2004 yılı kemer sıkmanın son yılı olmaya aday görünüyor.



BUSINESS


Annus Mirabilis
Gelenek olacak, gelecek konuşulacak
'Rahat' bir iç ve dış siyasi ortam zor
AKP rejimi değiştirmeye kalksa içinden parçalanır
Gidişat iyi, bir de cebe yansırsa!
ABD, AB'nin alternatifi değil
Avrupa için tarih, ya çıkarsa?
Doların üzerindeki gölge: ABD'nin dev dış açığı
Kıbrıs ve AB sorunlarına piyasalar hazırlıklı...
IMF'yle 2004'te anlaşma bitecek, ilişkiler en hafif maddeyle sürecek
'Stratejik yatırımcı, kreditör yabancı ve mutlaka Türk ortak'
Enflasyonda hedef '12'
Mucize temennisi ile gidiyor
Gerçek kâr için savaşacaklar
Bankacılığın itibarı için sorumluluk almaya hazırlar
Asiye değil ama, Türk Lirası kurtulacak
Faiz tamam ama asıl getiri borsada olacak
Eurobond artık riskli görünüyor
Bireysele 400 bin katılımcı bekleniyor
AB - Türkiye ilişkileri referans olacak
Holdingler iyimser! Ama...
Elektrikte üç yıllık tarife, enflasyonsuz fiyat dönemi
'Umutsuzluk inşaatına' 2004'te bir tuğla daha
İhracat pistinin yıldızı otomobil
Anneciğim Çinliler geliyooor!
Telekom'da 'tekelsiz' yıla giriyoruz
2004'te 54 milyar dolar ciro bekliyor
Turizm, 'daha iyi bir yıl' bekliyor
Yeni yılda yeni türler iyi para kazandıracak
2004 'kurşun geçirmez' bir yaşam arayışının ve duyguların yılı olacak
Her 'gayrimenkul'ün bir numarası olacak
İstikbalimdeki zerzevat
Yolsuzlukta kılıçlar çekilecek
Vergide yeni yasal düzenlemelere dikkat
Kamuflaj hallerden feminen hallere