Romanya'nın Karadeniz kıyısındaki liman kenti Köstence'de bulunan Mahmudiye Camii, zaman içinde harabeye dönünce. Romanya Kralı 1. Karol tarafından bölgede yaşayan ve 1. Dünya Savaşı'nda gösterdikleri üstün başarı nedeniyle Türk askerlerinin şerefine yeniden inşa edilmiştir. Caminin bir diğer adı da Kral Camii'dir.
Kuzey Makedonya'nın Yunanistan sınırında yer alan Manastır, Osmanlı döneminde önemli bir eğitim kentiydi. Mustafa Kemal Atatürk'ün de okuduğu askeri okula ev sahipliği yapan Manastır'da bu tarihi binanın yanı sıra yine Osmanlı döneminden kalma ünlü çarşı ve çok sayıda camiyle sivil mimari eserleri bulunmaktadır.
Mimar Sinan'ın talebesi Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında inşa edilen ve adeta Neretva üzerindeki bir "Osmanlı gerdanlığı" gibi uzanan Mostar Köprüsü, şehrin yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görmesinin de başlıca sebebi olarak gösteriliyor. Hersek bölgesindeki Mostar şehrine adını veren Eski Köprü'nün yıkıldığı 9 Kasım 1993, Mostarlıların hafızalarında kara bir gün olarak yer alıyor. Mostar'ın Boşnak ve Hırvat mahallelerini de birbirine bağlayan tarihi köprü, asırlardır dini ya da etnik kökeni fark etmeksizin Mostarlı gözü kara gençler tarafından bir atlama platformu olarak da kullanılıyor. Bugün barışın ve hoşgörünün sembolü olan, şehirdeki farklı din ve etnik kökenlerden insanların yeniden yakın ilişki kurmasında önemli bir rol üstlenen Mostar Köprüsü'nün yıkılışı, her yıl 9 Kasım'da törenlerle anılıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan tarihi yapı, Türkiye'nin de aralarından bulunduğu bazı ülke ve uluslararası kuruluşların desteğiyle aslına uygun olarak 2004'te yeniden inşa edildi.
Tıpkı Mostar Köprüsü gibi Mostar'ın tarihi çarşısı da Osmanlı döneminde kalma tarihi bir yapılar bütünüdür. Günümüzde ağırlık olarak hediyelik eşya satan dükkanların bulunduğu tarihi çarşı, Mostar'a dünyanın dört bir yanından gelen yabancı turistlerin en uğrak noktalarından biri olma özelliği de taşımaktadır.
Kuzey Makedonya'daki en eski yerleşim yerlerinden biri olan Ohrid'in tarihi antik çağlara kadar uzanmaktadır. Roma döneminden kalma antik bir tiyatroya da ev sahipliği yapan Ohrid, aynı adlı gölün kıyısında yer almaktadır. Arnavutluk ile sınır komşusu olan Ohrid'te Osmanlı döneminden kalma çok sayıda dini, devlet ve sivil yapı günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Bölge film yapımcıları tarafından da bu yönü nedeniyle sıklıkla açık hava platosu olarak da kullanılmaktadır.
Başkent Budapeşte'nin ardından Macaristan'ın en büyük ikinci kenti olan Pecs, Günümüzde kilise olarak kullanılan Gazi Kasım Paşa Camii'nin yanı sıra Yakovalı Hasan Paşa Cami, Pecs kentinde bulunan bir diğer önemli Osmanlı yapısıdır. Kosova doğumlu bir asker olan Yakovalı Hasan Paşa Camii günümüzde el sanatları müzesi olarak kullanılmaktadır. Pecs aynı zamanda ünlü Osmanlı tarihçisi İbrahim Peçevi'nin de doğduğu kenttir.
Avrupa'nın en genç ülkesi Kosova'nın başkenti Priştine, 1389'da Osmanlı ile Haçlı orduları arasındaki Kosova Savaşı'nın yapıldığı Kosova Ovası'na çok yakın bir konumda yer alır. Osmanlı tarihinde tek şehit padişah olan Murat Hüdavendigâr'ın türbesi buradadır. Priştine aynı zamanda Avrupa'da iki cami arasındaki mesafenin en yakın olduğu kenttir. Kentin en önemli Osmanlı dönemi yapıları Fatih Sultan Mehmet Camii, Yaşar Paşa Camii ve 2. Abdülhamit döneminde yaptırılan saat kulesidir. Bunun dışında eski çarşı ve çok sayıda konak da kentin Osmanlı döneminde kalma önemli yapılarıdır.
Kosova'nın en büyük ikinci kenti olan Prizren, ülkede Türk izlerinin en yoğun hissedildiği yerdir. Kosova'nın Arnavutluk ve Kuzey Makedonya ile kesiştiği noktada yer alan Prizren, ekonomik ve kültür açıdan tarih boyunca büyük öneme sahip oldu. Tarihi kale, Sinan Paşa Camii, Taşköprü, Namazgah ve tekkelerinin yanı sıra çok sayıda konağıyla Prizren, Avrupa'da Anadolu kimliğini yansıtan şehirlerden biridir. Öyle ki Türkçe, Prizren'de yerel düzeyde resmi dil olup tüm tabelalarda yer almakta.
Prizren'de bulunan bu tarihi mahallenin neredeyse tamamı Osmanlı döneminden kalma yapılarla doludur. Cumbalı evleri, Arnavut kaldırımlı sokaklarıyla Maraş Mahallesi'nde kendinizi zaman içinde bir yolculuğa çıkmış gibi hissedeceksiniz. Üstelik burada kendinizi Anadolu'nun herhangi bir kasabasında hissetmeniz çok büyük olasılık.
Saraybosna, Avrupa'da Osmanlıların kurduğu en önemli kentlerden biri. Gazi Hüsrev Bey tarafından kurulan kent, yüzyıllar boyunca Rumeli'de Osmanlı imzasını en güçlü şekilde yansıtan kentlerden biri olma özelliğine sahipti. Müslüman, Katolik, Ortodoks ve Yahudi inancına sahip insanların bir arada yaşadığı Saraybosna, Osmanlı döneminde inşa edilmiş çok sayıda esere de ev sahipliği yapmaktadır. Tarihi kentin merkezinde yer alan Başçarşı ve etrafındaki sokaklar günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Savaşta büyük hasar alan pek çok yapı, sonraki yıllarda restore edilmiş ve yeniden kullanıma açılmıştır.
Saraybosna'nın kurucusu kabul edilen Gazi Hüsrev Bey Camii, kentin en simgesel yapılarından biri olarak kabul edilmektedir. caminin iç yapısı kadar, avlusunda yer alan şadırvan da görme değerdir. Özellikle Cuma ve Bayram namazları için kentin farklı yerlerinden insanların akın ettiği Gazi Hüsrev Bey Camii'nin Saraybosnalıların gönlünde yeri başkadır.
Rotamızı Yunanistan'a çeviriyoruz. Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul'dan sonra en büyük ikinci kenti olan Selanik, tıpkı Saraybosna gibi Müslüman, Ortodoks, Katolik ve Yahudilerin bir arada yaşadığı kozmopolit bir kentti. Öyle ki 1492'deki büyük sürgünden sonra Selanik'e gelen Sefaradlar ile birlikte kent, uzun bir süre dünyanın önemli oranda Yahudi nüfusuna ev sahipliği yapıyordu. 2. Murat döneminde 1430 yılında Osmanlı topraklarına katılan Selanik, 1912'ye kadar da imparatorluğun en önemli kentlerinden biriydi. 23 metre yüksekliğindeki Beyaz Kule, bu dönemin en anıtsal yapılarından biridir. Tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmese de 2. Beyazıt dönemiyle ilişkilendirilir.
Selanik aynı zaman da Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de doğduğu kenttir. Şehirdeki tarihi Türk mahallesinde dünyaya gelen Atatürk'ün çocuğunu geçirdiği ev günümüzde Türkiye Cumhuriyeti'nin Selanik Başkonsolosluk arazinin içinde yer alır ve bir müze olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır.
Rotamızı Selanik'in kuzeyine, ortak komşu Bulgaristan'ın başkenti Sofya'ya çevirelim. Ülkenin batısında yer alan Sofya, yüzlerce yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Sonrasında kurulan Bulgar Krallığı'nın başkenti olan Sofya'da zaman içinde pek çok Osmanlı eseri yıkıldı ya da kaderine terk edildi. Banyabaşı Camii, şehirde günümüze kadar gelmeyi başaran Osmanlı döneminden kalma önemli yapılardan biridir. 1566 yılında ibadete açıldığı kabul edilen cami, geçmişte yangın ve saldırı gibi badireler atlatmıştır.
Türk Edebiyatı için Selanik nasıl ki Nazım Hikmet'i armağan etmiştir, Üsküp'e de Yahya Kemal'i borçluyuz. 2. Murat döneminde kesin olarak Osmanlı topraklarına katılan ve sonrasında 500 yıl boyunca bölgenin önemli bir kenti olan Üsküp, Vardar nehri kıyısında gelişim göstermiştir. Tipik bir Osmanlı kenti olan Üsküp, çarşısı, camileri, hamamları, kervansarayları ve sivil mimari örneklerinin yanı sıra tarihi kalesiyle de hayranlık uyandırmaktadır.
Üsküp'te bulunan çok sayıdaki camilerin içinde en ünlüsü Murat Paşa Camii'dir. Tarihi çarşıda yer alan cami ve etrafındaki yapılar kentte Osmanlı döneminde inşa edilmiş eserlerdir. 1803 yılında tamamlanan cami, şehirde Osmanlı döneminde kurulmuş geç dönem yapılarından biri olarak da kabul edilebilir.