The House Cafe ile şehrin sosyal hayatına bambaşka konseptte bir mekan kattı. O mekanı popüler kılan sihirli dokunuş ne ise, bugün İstanbul’da yükselen sınıfın hissettikleri de hemen hemen aynı şeyler. O sınıf, şehri yaşarken kendi stilini görebileceği bir mekan arıyordu. Üren de o grubun aradığı sosyal ev sıcaklığını The House markası ile yakaladı. Kafeden çıkan o stil Nişantaşı’nda Prada’nın ikinci katında hizmete sundukları ikinci otelle bambaşka boyutlar kazanmaya başladı. Bugün Teşvikiye’de bir adres tarif ederken herkes mutlaka The House Cafe’yi telaffuz ediyor. Üren’in şehrin yeni yüzünün yeni hafızasına yeni şeyler kattığını söylemek bu yüzden pek iddialı bir cümle olmaz
Üniversitede öğrenim gördüğü yıllarda yapım asistanı olarak mesleğe ayak bastı. Hukuk fakültesindeki eğitim hayatına bu uğurda son verdi. Profesyönel yaşamına 1995 yılında reklam prodüktörlüğü yaparak başladığı televizyon ve sinema kariyerine yürütücü ve ortak yapımcı olarak devam etti. Bu ünvanla yer aldığı projelerin başında Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Mustafa Hakkında Her Şey, Keloğlan Kara Prense Karşı adlı sinema filmleri, Asmalı Konak, İkinci Bahar, Sağır Oda dizileri geliyor
Evet, Bursaspor Şampiyonlar Ligi’nde geçen sene pek bir varlık gösteremedi. Doğrudur, bu sene de geçen sene gibi esip gürleyemiyor. Ama geçtiğimiz sene yaptıkları unutulur mu? Usta bir çalımla son maçta Fenerbahçe’nin kulbunu tuttuğu şampiyonluk kupasını ellerinden alıverdiler. Anadolu’nun ikinci şampiyonu oldular, Tanıl Bora’nın deyişiyle İstanbul oligarşisinin karşısında. O başarının temel aktörlerinden biri de Ertuğrul Sağlam oldu. Futbolculuk kariyerinde Beşiktaş’a zamanında rekor ücretle transfer olmuş bir istikrar abidesiydi. “Beşiktaş’ın çocuğu” kontenjanından Beşiktaş’ın teknik patronu olduğunda ilk büyük teknik direktörlük tecrübesini yaşıyordu. Ama buruk bir şekilde ayrıldı takımından. Sonra da Bursaspor’un başında dikkat çeken bir performansla şampiyon oldu. O sadece ikinci bir Anadolu şampiyonu değil, sakin ve efendi bir teknik adam portresi de yarattı.
Siz, bir yazar olarak kendisinin adını ilk olarak Behzat Ç. dizisiyle tanımış olabilirsiniz. Oysa Emrah Serbes, bu karakteri ilk olarak yarattığı kitabı “Her Temas İz Bırakır”ı bu diziden beş yıl önce yayınlamıştı. İki yıl sonrasında yine aynı karakter üzerinden yayınlanmış ikinci kitabı “Son Hafriyat”ı yayınladı. Aradan çok zaman geçmeden 2009 yılında Erken Kaybedenler adlı öykü kitabı yayınlandı. Türk edebiyatının yeni dönem polisiye yazarlarından kabul edilen Serbes son bir yıldır yaratıcılığını Star kanalında yayınlanan Behzat Ç. dizinin senaryosuna yaptığı katkılarla konuşturuyor.
Nam-ı diğer Behzat Ç.. Son dönemde oynadığı dizilerle adından sıkça söz ettirse de aslında kendisi bir tiyatro sanatçısı. Hacettepe Devlet Konservatuarı’ndan mezun olmasının ardından kendi isteği ile Diyarbakır’a tayin istemesiyle hikayesi başladı. İki yıl Diyarbakır’da görev yaptı, ardından Van, Şanlıurfa, Gaziantep gibi illeri gezerek Ankara’ya geri döndü. Oyunculuk kariyerinde hem filmin esas oğlanı hem kötü adamı hem de karakter oyuncusu olarak karşımıza çıktı. Vali, Hayat Var, Eve Giden Yol ve Bal filminde rol alan Beşikçioğlu şu sıralar Behzat Ç. dizisinin yanı sıra iki yıldır perde açan, ona “Baykal Saran Tiyatro Ödülü”nü kazandıran “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı tiyatro oyununu başarıyla sürdürüyor.
Ofis binalarının ünlü mimarı. Ortaya koyduğu işlerle şimdiye kadar birçok ödüle layık görüldü. 1993’te Kerem Enginoğlu’yla birlikte kurduğu Enginoğlu&Çalışlar Mimarlık şirketi olarak gerçekleştirilen DDB Tuzambarı projesiyle geçtiğimiz yıl Dünya Mimarlık Festivali’nde “Yeni&Eski” kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü.
“Zamanın ruhu”nu yakaladığı iddia edip bu konuda dersler veren Ertuğrul Özkök, geçen ayın ortalarında Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz’ın başı örtülü mütevazi eşini,n Yılmaz göreve geldiğinde çekilen fotoğrafı ile ilgili o zaman yazdığı yazısıyla ilgili bir özür yazısı kaleme aldı. O özür yazısından mülhem, Yılmaz’ın Türkiye ekonomisinde zamanın ruhunu yansıtan bir performans yarattığını söylemek mümkün. Yaratıcılığı, aldığı özerk kararlarında ekonomideki koordineli duruma katkı sunmasında gizli. Tesadüf bu ya, bu katkılarını tam da görevini yeni başkan Erdem Başçı’ya devrederken birkaç ana rakamla anlatalım: 2006’da yüzde 9,7 olan enflasyon 2010’da yüzde 6,4’e geriledi. Faizler yüzde 21’ler seviyesinden yüzde 7’lere geldi. O bu rakamların altına tıpkı beş sene boyunca paralara attığı gibi mütevazi bir imza
Yarattığı Recep İvedik karakteri ile nam salan Şahan Gökbakar’ı aslında çoğumuz ilk Zıbın adlı televizyon programında gördük. O zamanlar alametifarikası hakkında pek yorum yapamasak da bugün Türkiye’nin yaratıcı isimleri arasına girmeyi başardı. Tiyatro bölümü mezunu olan Gökbakar’ın tüm hikayesi mezuniyet sonrası Ankara’dan İstanbul’a gelmesiyle başladı. Önceleri reklam seçmelerine katılarak şansını denedi. Ardından Zıbın, 7. Gün, Zoka gibi skeç programları hazırladı. Yıldızının parlaması ise Dikkat Şahan Çıkabilir programıyla oldu. Bu programda yarattığı tiplemelerden biri olan Recep İvedik öyle sevildi ki bu sevgi sinemaya taştı. Recep İvedik serisi eleştirmenler tarafından çokça tepki alsa da bu tipleme ile bir marka yaratmayı başardı
Pek çok insan onun adını ilk defa, “Ermeni asıllı ekonomiste Paris’te büyükelçilik teklifi” başlıklı haberlerde duydu. Oysa, uzun süredir dünya iktisat akademyasında son dönemlerin en yetkin ve en yaratıcı iktisatçılarından biri olarak kabul görüyor. Büyükelçilik önerisini nazik bir dille geri çeviren Acemoğlu, dünyanın önde gelen 20 ekonomisti arasında bulunuyor. MIT’de ders veren Acemoğlu’nun 33 yaşında profesör olduğunu ve 40 yaş altı bilim insanlarına verilen John Bates Clark ödülünü kazandığını da belirtmeliyiz. Bu başarılı kariyerde yarattığı en dikkat çekici teorileri, baskı rejimleri, gelir adaletsizliği ve doğal kaynakların yönetimi arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmaları oldu. Bu yöndeki makaleleri ve kitapları alanının en total teorilerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Hakan Ateş’i bereketli bankacı olarak tanımlamak ve yarattığı iki şeye gönderme yapmak gerekiyor. Bu sözü kullanırken, son dönemde başında bulunduğu Denizbank’ı çiftçiye önemli kaynaklar ayıran bir banka haline getirmesini anlatıyoruz öncelikle. Türkiye’de ilk defa özel bir bankada kurulmuş tarım bankacılığı grubu ile Denizbank, çiftçilere 2010’da toplam 1 milyar 799 milyon TL tarım kredisi verdi. İkinci olarak, Dexia gibi büyük bir bankacılık grubunun kar motoru bir banka yaratmasıyla hak ediyor bu sıfatı. Özellikle 2009 yılında Dexia krizde zor dönemler geçirirken, Denizbank’ın kar rakamları bankaya tabiri caizse ilaç gibi geldi. Tüm bu performansın arkasında önemli bir bankacılık tecrübesi bulunuyor. Zira o tecrübe sadece Denizbank için değil, Türkiye bankacılık sektörü için de hizmete koşuldu.
Bir gün karşısına vücut bulmuş gerçek şeytan çıksa ona da pabucunu ters giydirip fotoğrafını çekerdi herhalde. Türkiye’de fotoğrafçılığa kattığı yeni anlamla adını duyurdu. Ortaya koyduğu başarılı işlerde tek kelimeyle, sınır tanımaz. Geçtiğimiz yıl yayınlamaya başladığı 46 adlı dergide de bu işlerini sergiliyor.
Daha mezuniyet defilesi ile The Times, The Guardian ve The Daily Telegraph gibi İngiltere basınının önde gelen gazetelerinin moda yazarları tarafından 'show'un yıldızı' olarak nitelendirildi. Bu defilede sergilediği koleksiyonun bir bölümünü Dolce&Gabbana satın aldı ve kendi koleksiyonlarında ilham kaynağı olarak kullandı. 2002 yılında Central Saint Martin’s School of Art and Design'dan lisans ve yüksek lisans mezuniyetlerinden sonra, basınının gösterdiği yoğun ilgi ile Londra Moda Konseyi'nin düzenlediği 'New Generation' ödülünü almaya hak kazandı. Londra Moda Konseyi, tek bir tasarımcıya en fazla üç kere verilebilen bu ödülle Bora Aksu'yu Sonbahar/Kış 2005 defilesinde dördüncü defa 'New Generation' olarak ödüllendirdi. Her yıl iki kez katıldığı Londra Moda Haftası defileleri fırtınalar koparıyor. Tasarımları Londra'nın ünlü Selfridges ve Liberty's mağazalarında satılıyor, dünya ünlüleri Sienna Miller, Kate Moss gibi isimler tarafından tasarımları takip ediliyor.
Televizyonda neredeyse her iş sabun köpüğüdür esasında. Bugün izletirsiniz, yarın insanlar konuşur, öbür gün unutur. Böyle bir dünya içine bizi çeken kişilerden biridir İrfan Şahin. Belki de bu dizi müptelalığının en büyük nedenidir. Kanal D Genel Yayın Yönetmeni titrini 2005 yılında aldı, 2006’da ölçüm şirketlerine göre en çok izlenen kanalı yarattı. Seçtiği dizilerin aldığı reyting bir yana, yarattığı ekonomik etki de ciddi boyutlara ulaştı. Aşk-ı Memnu dizisini ve o dizide yerleştirilen ürünleri hatırlayın. Sadece diziler değil elbet, ana haber bültenlerinden, gündüz kuşağına ve Beyaz ile Okan Bayülgen’in domine ettiği gece programlarına kadar total bir yayın akışı yarattı. O aşamada yarattığı formatların, yıldızların isimlerini alt alta yazdığımızda Şahin’in yaratıcılığı daha da ön plana çıkıyor.