10’da 10’luk !f filmleri

Bağımsız sinemaya verdiği önemle kültür sanat yaşamında sarsılmaz bir yer edinen !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali bu yılki programını açıkladı. 42 ülkeden 115 filmin gösterileceği 14. !f İstanbul, 12 Şubat’ta İstanbul’dan yola çıkıyor, 26 Şubat-1 Mart tarihlerinde de Ankara ve İzmir’e uğruyor. İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde ve Mars Cinema Group ortaklığında yapılan festivalin programından kaçmaması gereken 10 filmi seçtik.
‘52 Salı’: Avustralya filmi ‘52 Salı’, annesi trans bir erkek olmaya karar veren Billie’nin bir yılını cinsel kimlik konusuna eğilerek anlatıyor. Filmin başrolünde Billie’yi canlandıran Tilda Cobham-Hervey’in oyunculuk karizmasına dikkat.
‘Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız’: İran kökenli ABD’de yaşayan yönetmen Ana Lily Amirpour, siyah beyaz filminde vampir filmleriyle feminist bir metni birleştiriyor. Gece sokakta yürüyen kız, kadınlara kötü davranan erkekleri avlayan bir vampir olursa ne olur? Sorunun cevabı hayli ses getiriyor.
‘Çekmeceler’: ‘Zenne’ filmiyle tanınan M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yeni filmi, bir kadını ve travmalarla dolu geçmişini takip ediyor. Filmle ilgili ‘tabu yıkıcı’ yorumu yapılıyor.
‘Yasaklı Oda’: Kanadalı ünlü sinemacı Guy Maddin, yeni filminde sessiz sinema dönemine saygı duruşunda bulunuyor. Her filmi ilgiyi hak eden Maddin’in bu iddialı projesinin oyuncu kadrosunda da Mathieu Amalric ve Udo Kier gibi heyecan verici oyuncular var.
Yetmez ama evet!
‘Aşk Başkadır’: 40 yıllık beraberliklerini evlilikle taçlandıran Ben ve George’un ekonomik nedenlerle ayrı evlere savrulmalarını konu alan film, ağır ağır izleyiciyi etkisi altına alan güçlü bir film.
‘Life Itself’: 2013’te aramızdan ayrılan dünyanın en ünlü film eleştirmeni Roger Ebert, bütün hayatını sinemaya adadı. Sinema da ona, hayatını konu alan bu belgeselle teşekkür ediyor. Bir ömre bir film yeterli mi? Yetmez ama evet!
‘Sessizliğin Bakışı’: Joshua Oppenheimer, Endonezya’da 1960’larda yüz binlerce insanı katleden katillere cinayetleri canlandırttığı belgeseli ‘The Act of Killing’le tanınıyor. ‘Sessizliğin Bakışı’ ise ‘The Act of Killing’i tamamlıyor.
‘At Parası’: Portekizli sinemacı Pedro Costa, Guardian eleştirmeni Peter Bradshaw’un harika tanımıyla “Sinemanın Samuel Beckett’ı”. Costa, 10 yıldır kurmaca çekmiyor. Hasret bu filmle bitiyor.
‘Narın Rengi’: Ermeni yönetmen Sergei Parajanov’un 1968 yapımı başyapıtı, festivalin bu yılki ‘kült’ filmi. Filmi sinemada izleme fırsatı sık karşımıza çıkmıyor, dolayısıyla reddedilemeyecek bir teklif.

Keaton şov

‘Birdman’: 9 dalda Oscar adayı filmin tanıtıma fazla ihtiyacı yok. Alejandro Gonzalez Inarritu, zamanında bir süper kahramanı canlandırdığı için ünlenen bir aktörün Broadway’de bir oyun sahneleme hazırlıklarını ustaca anlatıyor. Michael Keaton’ın müthiş performansı eşliğinde tiyatronun içinde gezinmek sinemayı takdir
eden her izleyici için çok keyifli.