Gündem 200 yıl öncesinin okurlarından selam var!

200 yıl öncesinin okurlarından selam var!

01.01.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

İstanbul’da 200 yıl önce kahramanlık hikâyelerinin anlatıldığı el yazması kitapları kimler, nerede, ne zaman okumuş, nasıl tepkiler vermişti? Bu soruların yanıtlarını, okurların sayfaların kenarlarına aldıkları notlardan öğrenebiliyoruz...

200 yıl öncesinin okurlarından selam var

Görkem Evci- Sahaflardan aldığımız kitapları özel kılan şeylerden biri de bizden önceki okurların kitaplarda bıraktıkları izler; altı çizilen satırlar, sayfalara yazılan notlardır. Peki ya 18-19. yüzyıllardan okur notlarıyla karşılaşmak? Şüphesiz çok daha heyecan verici...

Haberin Devamı

Dr. Elif Sezer Aydınlı, doktora tezinde Hamzanâme ve Ebu Müslimnâme türündeki hikâyelerin el yazmalarındaki okur notlarını inceledi. Hamzanâme Hz. Hamza’nın; Ebu Müslimnâme de Emevîlere karşı ayaklanan Ebu Müslim’in kahramanlıklarını konu ediniyor. Anonim olarak üretilen bu hikâyeler Arapçadan Malaycaya farklı dillerde yazılmış ve Müslüman toplumlar tarafından sevilerek okunmuş. Aydınlı’nın incelediği, 18-19. yüzyıllarda üretilmiş ve okunmuş 200 yazmada binlerce okur notu bulunuyor. Bu yazmaların genellikle İstanbul’da, nadiren de Bursa ve Edirne’de okunduklarını anlıyoruz notlardan.

Oğuz Atay, “Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya” adlı öyküsünün sonunda “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?” diye soruyordu. Bu anonim hikâyelerin asırlar öncesindeki okurları da gelecekteki okurlara sesleniyor sanki: “Biz buradayız sevgili okuyucu, sen neredesin acaba?”

Haberin Devamı

Yazmalardaki okur notlarının detaylarını Elif Sezer Aydınlı ile konuştuk...

200 yıl öncesinin okurlarından selam var

Toplu okuma

Bu hikâyeler bireysel olarak mı okunuyordu yoksa bir kişinin okuyup diğerlerinin dinlemesi şeklinde mi?

İki okuma çeşidi de var. Benim tezimde iddia ettiğim üzere bu kitaplar aslında toplu kıraat meclislerinde okunmak üzere yazılmıştı. Bir eğlencenin bir parçası olarak yazılmıştı. Genelde bir, bazen iki ya da üç kişinin sırayla okuduğunu görüyoruz. Okuyucu kitabı seslendirerek ve bence çeşitli performatif ögeler de katarak, bazı sahneleri uzatıp kısaltarak, o anda dinleyicinin nabzına göre şekillendirerek kitabı seslendiriyor. Dinleyiciler de tepkilerini gösteriyor; kahramanlara dua, düşmanlara beddua ediyorlar.

Yaklaşık 5-6 bin notun yarısı, toplu kıraat meclislerinde okumayla ilgili. Yani “bu kitap şurada, şu kişi tarafından okundu, şunlar dinledi” şeklinde notlar.

Başka nasıl notlar var?

Şiirler, küfürler, görsel notlar olabilir, Yeniçeri ortaları (tabur) kendi nişanlarını, remizlerini kitaplara nakşetmiş olabilir. Okurların iletişimlerine dair notlar da olabilir. 19. yüzyılda alınmış notlarda kitabı hızlı okumanın bir meziyet olduğunu görüyoruz. Birinde “Şu ağa kitabı üç saatte okumuştur, üç saatten kısa zamanda okunamaz” minvalinde bir not yazıyor. Başka biri “İki saatte bitirdim” diye ona karşı bir not yazıyor. Başka bir okur da buna inanmıyor ve diyor ki “Bu kitabı iki saatte okuyan kişinin ağzı kara vapuru (tren) muymuş?” Bu şekilde atışmalar var. Resimler çok var. Çiçek, böcek, kuş, kahramanların resimleri, silah resimleri...

Haberin Devamı

Geniş bir kitle

Okurlar kimler?

Bu kitaplar hem saray içinde saray çalışanları tarafından okunabiliyordu hem şehirde bir kayıkçı, hamal, esnaf tarafından. O dönemde İstanbul’da yaşayan ve mahalle hayatına katılmış herhangi biri... Tabii çoğunlukla erkek ve Müslüman bir kitle. Okuma mekânlarında da aynı çeşitliliği görüyoruz. Tabii öncelikle kahvehaneler. Okuduğum notların yarısı kahvehanelerde alınmıştı. O dönemin temel sosyalleşme mekânı. Saraylar, askeri kışlalar, hapishaneler, bir çeşmenin etrafı, konaklar...

Kış gecelerinde ya da ramazanlarda okunuyor. Akşam namazından sonra kahvehanelerde toplanıp yatsı namazına kadar
bu hikâyeleri okuyorlar.

Haberin Devamı

Notlardan tarihsel değişimleri, dönem dönem öne çıkan okur kitlelerini takip etmek mümkün mü?

Kısmi olarak yapabiliyoruz. Bu notların heyecan verici olmasının sebeplerinden biri de bu. Yeniçerilerin ortadan kaldırılmasına kadar örneğin, 1826’ya kadar, Yeniçerilerin izlerini görüyoruz. Yeniçeriler bu kitabın “fanları” olarak ortaya çıkıp sonra kaybolan
bir okur kitlesi. 19. yüzyılda yeni mekteplerin öğrencileri de -Mekteb-i Bahriye, Tıbbiye- önemli bir okur kitlesi olarak karşımıza çıkıyor.

Çalışmaya başlarken 18. yüzyıl odaklı olacağını düşünmüştüm ama ilginç bir tablo olarak karşıma 1840’lardan, 50’lerden sonrası çıktı. Bu şaşırtıcı bir durum. Çünkü 19. yüzyıl, hele de ikinci yarısında artık romanların, gazetelerin, yeni türlerin revaçta olduğunu,         matbu kitapların daha çok üretildiğini ve dolaşıma girdiğini düşünüyoruz. Ancak
bu dönemde yazmalar hâlâ üretiliyor.

Topluca bakarsak bu notlar bize anlatıyor?

Bu okur notları bize aslında kitapların sergüzeştini veriyor. Bu kitapların kimler tarafından okunduğunu, İstanbul’un hangi semtlerinde, hangi mahallelerinde, kimlerin elinde gezdiğini, yazmaların hayat hikâyesini görebiliyoruz.

Haberin Devamı

Nerelerde geziyor?

En fazla Üsküdar, Tophane ve Kasımpaşa’da olduğunu gördüm. Buralarda olmasının nedeni de ticaretin, sosyal kesişmelerin yoğun olması. Tophane’de Tophane-i Âmire’nin olması, Kasımpaşa’da Tersane-i Amire olması, Üsküdar’da kahvehanelerin, iskelelerin çok olması...

Sahaflar kiralıyordu

Nasıl el değiştiriyordu kitaplar?

Bu yazmalar temel olarak sahaf tarafından kiraya verilerek dolaşımda bulunan kitaplar. Bu dönemde bazı sahafların hikâyelere özellikle odaklandığını, bazı durumlarda bu hikâyeleri kendileri üretip yazıp; kahvehaneye olabilir, haneye olabilir, bu kitapların kiralandığını ve daha sonra geri döndüğünü görüyoruz.

Başka kültürlerde yok

Bir niyet okuma olarak soruyorum, niçin not alıyor bu okurlar?

Çok zor bir soru. Çalışmam boyunca aklımda olan bir soru. Bir “malum olma” isteği var insanlarda. Notların sonunda “malum olsun” var; “Bu kitabı şurada okuduk, çok keyif aldık, malum olsun”, “Ruhumuza bir Fatiha okuyun”... Bazen okurlar “Çok iyidir, sen de oku” gibi doğrudan birbirlerine sesleniyorlar. Hep kafalarında bir arkadaş, birader kitlesi var ve onlara yönelik notlar düşmek istiyorlar. Diğer kültürlerde böyle geniş çapta bir not alma pratiği var mıdır diye baktığımda henüz bir şey bulamadım. Biraz İzlanda’da böyle örnekler var ama bu kadar geniş çapta bir pratik yok.