13.12.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
TÜRKER KARAPINAR / Ankara
28 Şubat davasının bir numaralı sanığı dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, rahatsızlığı nedeniyle hiç gelmediği mahkemede, ilk kez bir duruşmaya katıldı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın dünkü duruşmasına Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu tutuklu sanıklar ile tutuksuz sanık ve avukatları katıldı. Karadayı’yı tutuklu sanıklar Bir ve Doğan’ın soğuk biçimde karşılaması dikkati çekti. Karadayı, Bir ve Doğan’la el sıkışmadan yerine oturdu. Karadayı, 23 sayfalık savunmasında özetle şunları söyledi:
* GERGİNLİK YAŞANDI: 28 Şubat süreci bazı çevrelerde söylendiği gibi bir darbe süreci asla değildir. Ülke genelinde ciddi bir gerginlik dönemi yaşanmıştır.
* DİNİ ALET ETTİLER: Erbakan-Çiller koalisyonu kuruluşundan bir süre sonra maalesef anayasal prensiplerin zaman zaman dışına kaymak suretiyle özellikle dini siyasete alet ederek kamuoyunda ciddi huzursuzluklar yaratmıştır. Bu gelişmeler bir bakıma bu sürecin de başlangıcı olmuştur. Ama bu olumsuzluklar bahane edilerek asla bir darbe düşüncesi oluşmamış, aksine bu buhran anayasal organlar eliyle çözülmüştür.
* TEDAVİ DOĞRU OLABİLİR Mİ?: 17 yıl sonra ortaya konan bir iddianameyle ben bir numaralı sanık olarak hükümeti yıkmak gibi ağır ve haksız bir iftiraya muhatap oldum. Peki, bu suçlama hangi maddi delillere göre yapıldı? Teşhis yanlış olursa tedavi doğru olabilir mi?O günlerde cebir ve şiddetle yıkılan bir hükümet var mı? Hayır. Yoktur ve olmamıştır da.
* ERBAKAN ASKERİN YANINDAYDI: Erbakan hayattayken bu dava açılmış olsa idi, Erbakan, taşıyacağı vicdani sorumluluk gereği asla silahlı kuvvetlerimizin karşısında olmayacaktı. Demirel, hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz’a vermişken, ortada zorla devrilmiş bir hükümet de yokken delil ve savunmalara hiç girmeden, bu dosyanın kapatılması gerekmez mi?
* GEÇ İMZALANDI ÇÜNKÜ: Bugünün gerçek mağdurları, yasalara uygun olarak ülkesine her kademede şerefle hizmet eden sivil asker çalışanlardır. 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısında kararların imzalanması ertesi güne kalmıştır. Gece çok geç olmuştu. Ayrıca MGK Genel Sekreteri tarafından kaleme alınan kararlarda bazı düzeltmeler gerekiyordu. Madde sayısı herhalda 18’den fazla idi. Gecikmenin esas sebebi de bunlardandır.
* MGSB’DE YER ALIYORDU: İrticai olaylar da aynen terör ve bölücülük gibi iç tehdit kavramı içinde kabul edilerek, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yer almıştır. Dolayısıyla bu belge devletin tüm kurum ve sorumlularını ilgilendirir. Hayali bir darbe olgusu yaratılarak, yıllar sonra aleyhimizdeki bu haksız davanın açılması meşru gösterilmeye çalışıldı.
* BİR’İN YETKİSİNDE: İkinci Başkan, karargâhın amiri olarak MGK kararları çerçevesinde böyle çalışma yapmak, gerekirse her alanda değişik çalışma grupları da kurmak görev ve yetkisine sahiptir.
* ERBAKAN TEŞEKKÜR ETTİ: Koalisyon tartışmalarının kızıştığı bir aşamada Bükreş’te gazeteciler tarafından sorulan bir soruya, ‘milli irade esastır’ mealindeki açıklamamdan dolayı merhum Erbakan defalarca bana teşekkür etmiştir.
* HUKUK REZALETİ: İddianamenin omurgasını teşkil eden cebir ve şiddet kullanarak hükümetin görevini yapmasını engel olan hiçbir icraatımız olmamıştır. Bunu asla kabul etmiyorum. Silahlı kuvvetlerimizin bu süreçte hükümetin hangi görevine mani olmuş, nerede, ne şekilde bir cebir şiddet kullanmıştır. Tarihe bir hukuk rezaleti olarak geçer.
* TARAF’IN MANŞETİ: 15 Ağustos 2004 tarihli MGK kararları, 28 Kasım 2013’te basında yer almış ve neşriyatın devamında hükümetin tıpkı 28 Şubat kararlarında olduğu gibi bu kararları uyguladığı belgeleriyle ortaya konmuştur. Yani, 1997’deki kararların aynısını MGK almaya devam etmiştir. Böylece bu davanın temelinden yanlışlığı ortaya çıkmıştır.
Mesut Yılmaz sorusu
Bodrum’da ailece ziyaret ettikleri Mesut Yılmaz’a, “Size altın tepsi içinde iktidar veriyoruz. Ancak Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları değişecek, 8 yıllık eğitim çıkacak, milletvekili dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandıracaksınız” deyip demediklerine yönelik soru üzerine Karadayı, “Yalan, uydurma. Böyle şeyler söylemedim. Olacak şey değil” dedi.
Demirel dinlensin
Davada 25 sanığın avukatı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in tanık olarak dinlenmesini istedi. Demirel’in tanık olarak dinlenip dinlenmeyeceğine mahkeme karar verecek.
‘Tanklardan haberim yoktu‘
Duruşmada çapraz yapılan Karadayı Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal’ın, “Sincan’da tankların yürümesi konusunda önceden bilginiz var mıydı? Sonradan bu konuyu araştırdınız mı? Hükümete gözdağı amacıyla mıydı” sorularına şu yanıtı verdi:
“Tankların yürüyüşünden hiç haberim yoktu. Kesinlikle. Sonra, bunu öğrenince Sayın Cumhurbaşkanı da sordu, ben de arkadaşlara sordum. Hatta kızdım. Onlar da bunun rutin tatbikat olduğunu söylediler. Köprü tadilattaymış, o yüzden oradan geçmişler. Cumhurbaşkanı’na böyle izah ettim. Tankların gidişinden gelişinden katiyen haberim yok. Bu normal bir tatbikat, onlara da inanıyorum. Yalnız, istismara açık bir zamanda oldu. O zaman gazeteler değişik biçimde yorumladılar. Kesinlikle haberim yoktu. Hiçbir arkadaşım bana böyle bir şey söylemedi. Çünkü söylemeye gerek yok” yanıtını verdi.
Olayları sıraladı
Karadayı, 1997’de ‘huzursuzluk yarattığını’ iddia ettiği olayları sıraladı. Bir kısmı şöyle: “Merhum Erbakan’ın, kürsüye çıkıp, ‘şeriat gelecek kanlı mı olacak kansız mı olacak?’, bir milletvekilinin ‘iğne yapacağız, uyanınca şeriatçı olacaklar’ sözleri, Başbakanlığa gelen takkeli, sarıklı, şalvarlı, sakallı bir kısım tarikat mensuplarına verdiği iftar yemeği, Erbakan’ın Libya, Cezayir, İran, Endonezya, Malezya gezileri, Sincan’da, irticai faaliyetler üzerine kurgulanmış, “Kudüs Gecesi” adıyla anılan tiyatro oyunu ve bu geceye davetli İran Büyükelçisi’nin şeriat konusundaki konuşmaları, Susurluk kazasının ortaya çıkardığı karışık tablo, domuz bağıyla bağlanmış şekilde öldürülerek evlerin bodrum katına gömülen insan cesetlerinin bulunması”